ABD’de Bir Girişimcilik Oyunu Hikâyesi: Ticaretten Yazılım Sektörüne | Değirmenler 13

Avatar Oyuna Devam | 22 Kasım 2023

lock_open

ABD’de Bir Girişimcilik Oyunu Hikâyesi: Ticaretten Yazılım Sektörüne | Değirmenler 13

Avatar Oyuna Devam | 22 Kasım 2023



Intro

2009'da ABD'de kurduğu doğal, uzun ömürlü, sağlıklı atıştırmalık şirketi Elma Farms'ı (eski adıyla Milas Foods) sattıktan sonra, AI destekli sağlıklı yaşam sosyal medya uygulaması Botano girişimiyle yazılım sektörüne giren Çetin Amato ile küresel pazara ulaşmak, yazılım sektörüne girişi, ticaret girişimleri ile yazılım girişimleri arasındaki değişiklikler ve ABD'de iş yapmak ile Türkiye'de iş yapmanın farkları üzerine konuştuk.

 

Çetin Amato kimdir ve girişimcilik serüveni

Ufuk Erdoğmuş (00:06)
Çetin hoş geldin. Teşekkür ederim öncelikle zaman ayırdığın için. Gidiyoruz. Biliyorsun bu formatta aslında sadece üç temel soru soracağım. Değişik bir örnek olduğunu düşündüğümüz için. Formatalarında bu arada değirmenler. Değirmenlere karşı biliyorsun hikayeyi. Savaşanları olabildiğince yakalamaya çalışıyoruz. Don Quixote evet sen oluyorsun bu örnekte hepimiz yani. İlk soruyla başlayıp istersen. tabii seni kimse tanımadığı için ben burada çok hızlı bir cümleyle özetlemeye çalışacağım.

Çetin Amato (00:24)
Ponkişot biz miyiz?

Ufuk Erdoğmuş (00:35)
Amerika'ya gidil kaç sene olmuştu? 15 senedir Amerika'dasın. Orada bir biznes başlattın normal bir ticaret işi. Değil mi? Yazılma hiç alakası yok. Milas mıydı Midas mıydı adı? Neydi?

Çetin Amato (00:37)
2007'de Amerikalıyım.

kuruluşta ilk ispimiz Milastı. Babam emniyeti Milast. Ondan sonra Elmah Foods. Biz sağlıklı gıda alanında multi brand stratejiyle ilerledik. Dolayısıyla bir sürü marka vardı.

Ufuk Erdoğmuş (01:02)
Yani sağlıklı gıda, konserve, hazır gıda ama işte Akdeniz, Ege Mutfağı, değil mi? Yanlış hatırlamıyorsam.

Çetin Amato (01:08)
Evet, Akdeniz Ege Mutfağı'dan esinlenen reçetelerle, raförmlü, uzun, dayanıklı ama tamamen natural atıştırmalıkla ve beslenme çözümleri üretiyorduk.

Ufuk Erdoğmuş (01:21)
Ve bunu işte kaç sene içerisinde büyüttünüz işte havayolları, marketler Amerika'da devasa bir şirkete dönüştü. sadede geliyorum. Sonra sen bu şirketten şirketi sattın değil mi? Öyle bir hikayesi. Sonu ne oldu? Oraya da gelelim. Soruma geleyim.

Çetin Amato (01:34)
En son şirketteki kendi haklarımı sattım. Bu sağlıklı yaşamla alakalı serüveni, daha teknoloji ağırlıklı yıllardır hayalini kurduğum işe dönüştürmek için aslında zamanımı serbestte düşürmek için yaptım. Yani bir hayalimi başka bir hayalimle değiştirdim.

 

Neden ticaretten yazılım sektörüne geçmek istedin?

Ufuk Erdoğmuş (01:54)
Zaten

sorularımdan birisi de buydu. sen orada bir ticaret işletmesi kuruyorsun. Ticari bir biznes büyütüyorsun Amerika'da. İşte Türkiye'de değil mi Türkiye'deydi çoğu üreticiniz. Türkiye'de üretilen Türkiye'deki tedarikçilerden çoğunlukla sağlanan gıda ürünlerini Amerikan pazarında satıyorsun. Şirket baya büyüyor. Ama sonra şimdi yeni bir yazılım hatta mobil uygulama girişiminin peşindesin. İlk sorun buydu. Yani o kadar ticaretle yıllarca uğraşmışsın başarılı da olmuşsun kendi klasmanında bayağı.

Hani ne dürttü de yazılıma geçtin? Bunu soracaktım. Sen biraz giriş yapmış oldun ama yine de cevabını...

Çetin Amato (02:28)
Ya bizim sadece Türkiye'de değil aslında onu düzelteyim. Dünyanın dört bir yanından ürün getiriyorduk. Mesela en çok ticaretimiz Peru ileydi. Girişimciler çok kullanır bunu. Scalability dediğimiz konuda benim içinde bulunduğum ticaret, faaliyet gösterdiğim konu şeye çok bağlıydı. Zirai süreçlere yani sofranıza o mal gelene kadar güneşle, suyla, doğal koşullarla bir bez inip

ürünün bir olgunlaşması, paketlenme süresi vardı. Bu benim kafamdaki şeylerin hep oluşma saykıllarını çok geciktiriyordu bir kere. Bir problem oydu. İkincisi de yaptığımız için de ambalajlama teknolojileri vardı. Hep inovasyon vardı ama işin pazarlaması 100 senedir herhalde aynıydı. Yani süpermarketlere, bakkallara veyahut da başka yerlere rafa ürün koyma süreçleri, feedback loopları.

Pazarlama, kuponlar falan beni tatmin etmeyen bir arkayık bir yanı vardı. Ben teknolojinin gelişimini hızla gördüm o iş esnasında. Özellikle yapay zekanın, üteli hizmetlerinin tamamen otomatikleşmesi, trendlerin globalleşmesi beni şey çok etkilemişti. Bir UPS firmasının bir sunumu vardı. Global Marketplace'le alakalı şeyi gösteriyordu işte her pazarın dünyadaki Çin olsun, Afrika olsun her yerde nasıl niş olarak

hedef pazarın örgütlenebileceğini ve global supply chain ile beraber dünyaya nasıl ürün pazarlanacağı daha yıllardan 2010'du. O zaman böyle gözümüzü açtık. Hakikaten biz sadece Amerika'da faaliyet göstermek zorunda değiliz. Dünyanın her yerine bir ürün tasabilir diye. Akabinde de işte sürekli kendimi teknolojik olarak yenilemeye çalıştım. CRM öğrenmeye çalıştım. Data Vazir öğrenmeye çalıştım. Ondan sonra Web 3 çıktı.

blockchain'i anlamaya çalıştım falan. Kendimi hep hazırlıyordum. Biz işletme okuduk üniversitede. Hep şey, teknolojiyi kullanan, tüketici ve dışarıdan öğrenen taraftaydık. Dedim ben içinde olmak istiyorum teknolojinin ve yaptığımız iş, pazarlama da olsa teknolojinin en ileri kazanımlarıyla bu pazarlamayı yapmak istiyorum.

 

Herkesin örnek alıp yararlanabileceği bir işletme yapısı oluşturmak

Son bir şey daha ekliyim, uzun oldu biraz ama bir marka yaratmak, bir ürün gamı yaratmak güzel ama böyle bir otoban yapalım. Beş şeritli, oradan bir sürü marka.

bu tecrübelerimizden faydalanıp yürüsün geçsin. Yani biz bunun yolunu açalım. Katma değeri de daha iyi pazarlama ve insanlara bir bilginin, bir inovasyonun nasıl ulaşılacağı konusunda yapalım. Yani tedarik sürecinin tamamıyla değil, bir kısmıyla uğraşalım ama onu en iyisini yapalım gibi bir düşünce oluşmuştu kafamda.

Ufuk Erdoğmuş (05:10)
Bu ilginçmiş. Yani sen aslında girişimciliği zaten seviyorsun ki böyle sürekli aklında yeni fikirler var, geliştirmek istiyorsun ama hani burada biliyorum ben bu alana hakimim, hadi burada ikinci bir girişim kurayım demiyorsun oradan çıkınca yani o bana ilginç gelmişti zaten konuşurken de. Aslında alakasız gözüken bir sektöre geçiyorsun ama önceki işinden tecrübeni burada en iyi şekilde kullanma amacıyla gibi yani. Bir de o tabii teknolojin hızı.

 

Girişimcilik hayatında tesadüflerin önemi

Çetin Amato (05:31)
Yani gelişimcilerin hayatında tesadüflerin çok büyük önemi var. Benim ailem gıdacı değil. Yani bizde yedi kuşaktır hep doktor yetişmişiz. Çok doktor bir nesiliz. Babam doktor, anam doktor, dedem doktordu, anneannem doktordu. Benim sağlık ve health care diyelim yani. Sağlık...

Ufuk Erdoğmuş (05:48)
Sağ olun, görüşürüz.

Çetin Amato (05:50)
Belki yazgıydı. Hatırlarsın küçükken senin ailen eczelciydi bizim doktordur. Çok geçerdi yani bu konuda. Oraya dönüş oldu aslında biraz. Çünkü içinde büyüdüğüm koşullar ve hep kulaktan dolma bilgiler bir gün ayı kaçırdı aslında. Yani daha iyi bir sağlık mümkün müdür? Yeni teknolojik gereçlerle bu alanda inovasyon yapılabilir mi? Dolayısıyla evet. Bir laf var ya Amerikalılar'ın kullandığı. Elinde sadece çekiş varsa her şeyi...

Evet çivi olarak. Ondan biraz sınırlanmaya çalıştım. Yani beni çok rahatlıkla bir ürün daha bir ürün daha lanse ederekten hayat boyu yapabilirdik herhalde o gıda ticaretin ama insanı bir de tatmin noktası var. Bir süre sonra bu tip işler lifestyle business'a dönüşüyor. artık sen business'ı değil, business seni şekillendirmeye başlıyor ve bir rutin oluşuyor. Artık her şeyi o kadrajdan görmeye başlıyorsun. Bunun entelektüel olarak çok büyük dezavantajı var. O da benim karakterime çok uymadı zannediyorum.

merceği değiştirip, hayatta baktığım perspektifi de biraz değiştirmek istedim.

Ufuk Erdoğmuş (06:52)
Çok güzel bir şeymiş he. Güzel bir cevap. Teşekkür ederim.

 

Ticaret sektörü ve yazılım sektörü arasındaki farklar

Biraz soğuklanalım Ozan. Şimdi Ozan ikinci soruma geçeyim. Sen daha henüz Botano'nun app'i çıkmadı. Daha yeni gelişecek ama yazılım sektörüne girmiş oldun. Yazılımcılarla çalıştın. Yazılım ürünü geliştirmek falan da makat da işte yazılımın detayları ile ilgili bilgiler alıyorsun teknik olamayla ve vesaire. Şimdi bunu ticaretle karşılaştırırsan yazılımla ticaretin farkını iki tarafı da yaşadın. Şimdiye kadar gördüğün kadarıyla yani artısı eksisi ne olabilir? Ya da birer tane en azından.

Çetin Amato (07:20)
Tabii bizim yapacağımız işte yine ticaret var. Ticaret içinde ve bizim edindiğimiz tedarik zinciri, fazarlama, tatın alma bütün tecrübeler inşallah burada eee

Ufuk Erdoğmuş (07:31)
Şöyle

diyeyim o zaman kolaylaştırmak için hani çok kafanı yormadan yazılım ürünü geliştirme ile somut bir ürünü geliştirme işte atıyorum o konserve ürün olsun mesela o ürün somut bir ürüne yazılım ürünü geliştirmenin süreç farkı olabilir belki o zaman daha kolay bir cevap olur.

Çetin Amato (07:43)
Evet, orada çok ciddi farklılıklar var. Yazılımda bir kere yapılan baştaki kurgu ile varacağın yer çok farklı olabiliyor birbirinden. Olağanüstü bir ARGE ve sürekli ARGE, sürekli inovasyon ve sürekli kendini tekrar hizalama süreci ile karşı karşıya.

Ufuk Erdoğmuş (08:00)
Yani

hem ürünün gelişmesinden bahsediyorsun, özelliklerin yeni şeyler ekleyerek hem de pivot. Biraz da pivot etmekle ama söylüyorsun. İkisi birlikte yani. Pivot ve sürekli o yeni pivot ettiğin yönde bir daha ilerlemem.

Çetin Amato (08:11)
Evet, halbuki bizim brick and mortar dediğimiz yani klasik ürün pazarlamasında yargı süreci vardır. Ondan sonra pazara giriş süreci tarif edilir. Sürekli inovasyondan bahsedilse de bu süreçler çok da mekanik, doğrusal ve bir plan dahilinde olur. Kaynakların uyarınca tabii ki. Yazılımda onun çok daha farklı bir skalada ve sürekli yapıldığına gördük. İkinci fark, yazılım gibi bir yatırım şeyi gerektiriyor. Yeteneği gerektiriyor. Yani insana yaptığın yatırım...

 

Yazılım sektöründeki en büyük yatırım unsuru

Ufuk Erdoğmuş (08:43)
Genelde insanlar yatırımın şey yazılımda işte maliyet yok sadece insan işte emeği sadece bilgisayar alıyorsun hemen oluyor falan gibi yorumlanır genelde.

Çetin Amato (08:52)
Yok hele ki 2023'deyiz şu an. Şu an mesela yapay zeka ile alakalı yepyeni bir yazılım sektörü, yepyeni yazılım devleri ve yepyeni belki 18-20 yaşında yeni yazılım milyarlarına çıkacağı yeni bir dönemdeyiz. Şu an bildiğimiz bütün kurallar belki rast edecek bu konuda. Yani rakiplere bakma, onlara göre hizalanma strateji yapma çünkü çok hızlandı. Çok devini şey yaptı. Burada şu.

Yapılan yatırımın dönüşü hızlı olabilir, yavaş olabilir seçilen konuya göre ama günlük anlamda yaptığın işin gelire dönüşümü şeyden çok farklı. Bir ürün yaratıp bunu satmaktan çok farklı. Biz fiziki bir ürünü tasarladığımız zaman bunun maliyet yapısını aşağı yukarı satabileceğimiz fiyatı, kâr marjını aşağı yukarı kestirebiliyorduk. Çünkü burada sonuçta bir değer zinciri var üretimden, pazarlamaya, dağıtıma ve paranın toplanıp tekrar ham maddeye dönmesinde.

 

Sürekli değişkenlik gösteren yazılım oyununda adaptasyonun önemi

Çok belirli bir süreç var. Bugünün koşullarında yazılımla alakalı ben bunu göremiyorum. İşin içinde sürekli bir kaptan gibi rüzgara ve denize göre kendini sürekli izledin ve sürekli yeni koşullara adapte olduğun bir şey görüyorum. Üstelik ben yazılım sektörüne sonradan katıldığım için değil, işte dün zannediyorum, Open A'ya yayın CEO'sunu şey yaptılar. Şutluları. Sadece o vakayı incelersen en tepede bile, oyunun en tepesinde bile şeylerin...

taşların yeniden yaratılabildiği ve ona göre sürekli hizalanması gerektiği insanların böyle bir şey var, durum var. Temel farklar bunlar gördüğüm. Yazılımın insan kaynakları oldukça pahalı, kıymetli diyelim, değerli. Dolayısıyla insan kaynakları, takım koyma, motivasyon çok çok çok önemli yazılımda. En önemli farklardan biri de bu. Yaptığın yatırımın %95'i insana yapılıyor. Teknoloji senin elindeki

Ufuk Erdoğmuş (10:41)
İnsanlar.

Çetin Amato (10:44)
Aset gibi görünse de teknolojiyi yaratan insan olduğu için, yine aslında dolaylı yoldan her yatırımını insana ve takıma yapıyor oluyorsun teknolojide.

Ufuk Erdoğmuş (10:52)
Çok güzel bir adet.

 

ABD'de iş yapmak vs Türkiye'de iş yapmak

Peki son sorum da şu olsun. magazin soru işte. Amerika'da sonuçta iş yaptın, 15 senedir oradasın. Orada iş yapmaya alışıksın ama sonuçta tedarikçilerin, yazılımcılar vesaire işte Peru dedin, Türkiye dedin. Amerika'daki profesyonel hayatı ve iş yapış şekliyle Türklerin ve Türkiye'deki iş yapış şeklini karşılaştırır san edersin.

Çetin Amato (11:13)
Amerika'da uzmanlaşma önündeki konuya çok iyi hakim olma fakat kendi uzmanlığın dışına çıktığın zaman bir afallama olur genelde. bizim Türk mühendisler daha generalist, daha ufuklarını yeniş olmaya, daha böyle renesans insanı gibi. Yani bizde makine bahçesinden yazılımcı çıkar, yazılımcıdan tasarımcı da çıkar, tasarımcılardan işletmeci de olur filan. Biz daha esneğiz.

Amerika'da gerçekten kendi konusuna hapsolup bütünü görememe söz konusu olabiliyor. Genelleme yapmayalım. Bu bir şey, hat. Bir başka konu, yani Amerika'nın son 20 senesinde hep outsourced'e geçti. Yani arabalarını dışarıda ürettiler, yazarımı dışarı outsourced ettiler, efendim söyleyen birçok konuda dünyanın her yerine iş verdiler. Bu devam ediyor bu süreç.

Bu da şeyi gerektiriyor aslında Amerika, herhangi bir Amerika işletmesinde çok kültürlü, çok zaman dilimli ve çok renkli bir çalışma hayatı da oluşuyor. Ben San Francisco'da sermayesi Alman, tiplikleri Hintli, çalışanlar Çinli, Amerikalı belki var içinde yok, belki yok. Bu anlamda aslında global bir yanı var Amerikan şirketlerinin.

Türkiye'de gördüğüm kadarıyla bu çok şey düzeydi. Çok ilerlemiş bir mevzu değil.

 

Türk tipi düşünme sisteminin artıları ve eksileri

Yani belki bir iki kademe tabaka görülebiliyor ama bu anlamda bir mixing yok. Bu da neyi gerektiriyor? O zaman Türk tipi düşünme sistemi, Türk tipi yaratım sistemi senin o zaman başat iş yapma tarzın haline geliyor. Bunun artısı var, eksisi var. Bunları hep seninle konuşuyoruz. Bunun ciddi artıları var aslında. çok iyi...

Ufuk Erdoğmuş (12:50)
Yaşayan biliyor da dışarıdan yani Amerika'da çalışmamış, Amerikalılarla çalışmamış ya da işte oraya gitmemiş kişilerin canlandıramayacağı şeyler var. Yani Türk tipi den kastın nedir mesela bizim Türk tipi çalışma şekli senin için nedir yani nasıl tarif edersin?

Çetin Amato (13:03)
Şu tipi benim için çok yüksek mühendislik gerektiren çok kurumsal firmaları bilmiyorum. Fakat genelde start up dünyasında biz önce nişan alırız, sonra ateş ederiz. Mesela diyelim ki Amerika tipinde. Hatta nasıl nişan alacağını önce tartışırız. Türkiye'de de ateş ederiz. Sonra nasıl nişan almamız gerektiğini tartışırız. Sıkı da tartışırız bunu. Sonra bir daha ateş ederken belki nişan alırız bir daha. Belki almayız.

Ufuk Erdoğmuş (13:20)
Tokolleri yazarsın falan.

Çetin Amato (13:33)
Ama bunun aslında yeni yazılım literatüründe aslında bunun çok da yanlış olmadığı da söyleniyor. Fail, fail felt'leri, hızlı ateşler, tür çevik gelişimci. Belki burada hybrid, sentezer çok enteresan olabilir. Yani iyi planlama ama aynı zamanda çok çevik hareket etme ve bu planın rigid olmaması ve planın sürekli hedefe göre kendini yenileyebilecek bir planlama fonksiyonuyla belki...

Ufuk Erdoğmuş (13:42)
Bizde çok uzak değil zaten.

Çetin Amato (14:00)
bu melezleştirilebilir. Belki sen de bunun üzerine uzun sohbetler yapabiliriz. Buna çok inanıyorum.

Ufuk Erdoğmuş (14:07)
Ben de bu arada benzer düşünüyorum. Türk tipi bende birebir aynısını düşünüyorum. Çok biraz plansız ama aynı zamanda esnek. Bu esnekliğin gücü var ama plansızlığın da kaybı var aslında. Yani verimsizliği var. Ben de benzer düşünüyorum. Aslında yönetimin batı kafalı, takımın ve takım ruhunun Türk tipi olması bence optimum senaryo gibi geliyor bana. Yani biraz batılı bir yönetim kademesi. İlla batılı olmasa gerekmiyor.

Türk olabilir ama hani o zihniyetle daha organize daha sistem odaklı düşünen bir yönetim altında da Türk tipi işte o kenetlenmiş ve esnek olan bir takım bence optimum senaryo. Evet.

 

Angel Investment serüveni ve ekibe yapılan yatırımın önemi

Çetin Amato (14:37)
Benim bu gıda şirketini sattıktan sonra biraz angel investment serüvenim de oldu. Orada isim vermem doğru olmaz ama karşılaştığım bir vakayı söyleyeceğim. Hatta iki kere oldu bu. Takımla beraber içeride yatırımcı var. Siyirisi E'ye gidiliyor. Paralar alın. Takımla beraber, yatırımcısı ile beraber tamamen biznes modelini her şeyle A'dan Z'ye değiştiren yapılar gördüm. Yani burada hani yuvotun çok ötesinde. Yani bu olmadı ama biz birbirimizi seviyoruz. Bir de bunu deneyelim.

Ufuk Erdoğmuş (14:48)
Süper olur. Ben buyur.

Takımı bırakmıyor ama ürün mürün her şeyi bırakıp...

Çetin Amato (15:07)
Her

şey bu güzel. Yani aslında yapılan oradaki yatırım verilen kredi insana ve takıma. Yani fikirlerin hiçbir kıymeti yok. Stratejlerin hiçbir kıymeti yok. Bunların her birisi değişebilir. Asıl olan liderlik vizyonu ve takımdır. Bunu aslında gösteriyor. Bir başka fark Türkiye ve Amerika arasında.

 

'Batı marketleri daha avantajlı' önyargısı: Büyük oranda yerli ciro ile de global olarak başarılı bir şirket olunabilir

Biz refleks olarak Türkiye pazarında veya bize coğrafi olarak veya kültürel olarak yakın pazarlarda bir MVP yapmayı veya

Pazarı orada çıkmayı daha kolay görüyoruz, daha az kaynak yarataraktan önce Türkiye'de büyüyelim diye bakabiliyoruz veya bakabiliyorduk belki yeni dünyada, yeni zamanlarda bu böyle olmayabilir ama o zaman Batı pazarlarında işe başlamış insanların addressable marketi çok daha büyük olduğu için daha büyük bir avantaja sahip olduğunu düşünüyor idim ama bu ön yargım kırıldı getirin başarısıyla dünyada getir şirketini mesela yüzde

85'li cilosunun Türkiye kökenli olmasına rağmen dünyadaki rakipleriyle başa çıkabildiğini gördük. Ondan sonra user acquisition costlarının batı pazarlarında çok yüksek olmasından, Türkiye'de daha düşük olmasından, product market fit'e Türkiye veya 3. dünya pazarlarında daha hızlı ulaşmanın faydalarını gördük. Dolayısıyla demek ki tek bir doğru yokmuş. Demek ki ürüne servise göre patatesli...

 

Kapanış notları ve son yorumlar

Farklı olabilirmiş. Türkiye'de de bunu başlatıp dünyaya açılmanın da bir geçerliliği var. Bunları gördük. Bunlar tabi yeni gözlemler. Son 5 sene içerisinde çok değişti bu işler. Bunları da beraber sürekli konuşarak kendi yolumuzu bulmamız lazım. tavsiye ediyorum.

Ufuk Erdoğmuş (16:41)
Tabii yine de açık fikirle o kadar. Şimdi burada tabii illa getir örneği bizde olumlu oldu diye öyle olacak diye bir anlamda çıkmasın. Benim de başka bir sektör örnek vereyim. Bir arkadaşımın zamanında çalıştığı oyun firması.

Dünya genelinde yani uluslararası cirosu çok yüksek olan bir oyun firması ama en büyük gelirlerini Endonezya'dan getiriyorlardı. Normalde Endonezya oyun camiasında böyle ufak pazar işte getirisi az fakir ülke. Hani test için kullanan ülkeler ama zamanında hani Türkiye pazarında büyümeye çalışıyorlar. İşte senin anlattığın örnek gibi ama kaza ara Endonezya'da çok patlıyorlar. Oradan bir şekilde yollarını buluyorlar gibi bir hikaye de vardı. Aslında bu biraz şey gibi yani biraz açık olmak lazım herhalde. Hem oraya hem buraya nereden tutarsa oradan yürümek lazım biraz. Aynen.

Ama illa Amerika, illa İngiltere pazanına gideceğim, illa Almanya'ya gireceğim diye bir şey demek ki yok. Evet, doğru söylüyorsun. Hiç öyle düşünmemiştim ben. Ben de açıkçası eski usül düşünüyordum. Yani sen bunu söyleyene kadar beni sorgulattın şu an. Vallahi çok teşekkür ederim. Umarım buraya geldiğinde 100 yüze başka bir bölümde daha uzun bir sohbet şeklinde yaparız zaten orada. İnşallah. Çeşitlendiririz.

Çetin Amato (17:39)
Bismillahirrahmanirrahim. Bir fotoğraf da görüşürüz inşallah.

Ufuk Erdoğmuş (17:42)
Sağol görüşürüz.


Yazar Oyuna Devam