Akademide ve Serbest Piyasada Yazılım Camiası | Olmalı mı, Olmamalı mı? 5
Yapay Zeka tarafindan oluşturulmuş transkript:
Intro
Ufuk Erdoğmuş (00:00)
Olmalı mı, olmamalı mı'nın 5. bölümünde yanımızda İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Malasiyeli bölümünden hocamız Nesli Erdoğmuş var. Bugün akademiyle sektörel hayat kesişim noktalarını ve farklarını konuşacağız. Yine mikrofonda Alp bize şu an hiçbir fikrimiz olmayan sorular soracak. Biz de cevap vermeye çalışacağız.
S.Alp Sarıçiçek (00:22)
Merhaba, hoş geldiniz öncelikle.
Ufuk Erdoğmuş (00:24)
Bu arada ben şeyin ot düşeyim. Nesli hocam bizim artık kaç konuğumuz olduysa o 40-50 olmuştur. Böyle kendi fanlarıyla gelen 4-5 kişiden birisiydi. Onu da söyleyeyim hiç haberin yok. Bize özel mesaj, dışa public yorumdan daha çok geliyor. Böyle bir yapay zeka bölümü sözümüz var. O söz geçerli hala fırsatımız olmadı. Ona da geleceğiz. O yapay zeka bölümü gelecek yani. Fırsat bulursak onu da yapacağız dışarıda.
Üniversitede verilen yazılım eğitimi, sektörel ihtiyaçları karşılayabiliyor mu?
S.Alp Sarıçiçek (00:54)
Ok, şöyle bir soruyla başlamak istiyorum ben önce. Sizce üniversitede verilen yazılım eğitimi, sektördeki ihtiyaçları ne kadar karşılayabiliyor ve hangi alanlarda eksiklikler görüyorsunuz siz kişisel olarak?
O direk.
Ufuk Erdoğmuş (01:08.75)
Çok sert gibi.
Hem akademik hem de sektörler tecrübesi olan bir konuk bulduğumuz için birazcık zorlamaya odaklı sordum biraz.
Evet evet de yani şimdi sektördeki ihtiyaçlar hep değişen ihtiyaçlar. Önce her sene farklı bir teknoloji çıkabilir, bir kütüphane çıkabilir. Bunu konuşuyoruz aslında bizim bölümümüzde de danışma kurulları var sanayiden, sektörden kişiler gelip bizlere çok benzer soruları neredeyse her sene, ilk senedir bir yöneltiyorlar.
geliyorlar hocam bizim çocuklar mezun oluyor bizim işte atıyorum bilmem ne kütüphanesini bilmeden çıkıyorlar falan diye
Ne bileyim, frontend bilmiyorlar, şunu yapmıyorlar falan. Yani değişiyor işte her sene farklı ama. Burada şey aslında geçen gelmeme de konuşmuşum, de hatırlamıyorum. Üniversitenin birazcık şeyi nedir yani? Rolün, görevin nedir? Biliyorsunuz, Mestek Eğitimi okulları da var. Programlama öğrenden. Hani oradan...
Nesli Erdoğmuş (02:14.126)
ne kadar farklı olabilir, yani ne kadar takip edebilir, zaten bunu yapmak zorunda mı diye böyle bir sürü tartışmaya girebiliriz. Ama realite de, soruya cevap verecek olursa, o kadar açıkçası akademi bunu çok da umursamıyor bence. Yani tabii ki çok büyük paradigma değişikliklerinde ona adapte olmaya çalışıyor ama hani böyle daha güncel işte 2-3 yılda bir değişen teknolojileri
İşte hemen onu öğrenip ona bir ders açmalıyız. şimdi koştur koştur bunu öğrenip bir ders de bunu açalım öğrenciler öğrensin diye. Daha önce söylemiştim diye hatırlıyorum yanılıyor olabilirim belki başka bir yerde söylemişim de.
X bölümü neyse artık bulurlar.
Yani üniversitede aslında o çocukların en büyük edinecekleri yetenek böyle teknolojileri çıktıktan sonra iki üç ay içinde yani ne denir, öğrenebiliyor ve kullanabiliyor olmaları. Adapte öğrenmeyi öğrenmeliyiz.
Adapte olabilme yetisi
Ufuk Erdoğmuş (03:10.126)
Üniversiteden öğrenip çıkması beklentisi var sektörde bazı insanların. Üniversite öğretip çıkarma sorumluluğunda değil, yeni bir şey çıktığında hızlı öğrenmeyi öğretme sorumluluğundadır.
Evet evet. Yani ve de böyle çok karmaşık bile düşünmüyorum yani. Gerçi de üniversiteden çıkarken bazen okuduğunu anlama.
Ben de o zaman ben de.
Anladığını iyi anlatma, ihtiyaç belirleme, kritik etme, çözme ve sonra çözdüğünü dönüp kontrol etme yeteneğini vermek bile bence büyük bir etki yani. Yeterli diye düşünüyorum.
Her mevzun buna sahip olmuyor. Bunlar normal.
S.Alp Sarıçiçek (03:49.678)
Peki masanın öteki tarafından ilk olarak çalışan birisinde, aradığınız özelliklerden birisi gerçekten anlamamak ve anlatmak...
Ya burada... Şimdi burada tabi şirketten şirkete fark ediyordur. Ben bir de olayın çok yakınında olduğum için akademide ne verilebilir ne verilemez. Bir de bizim şirket yapısıyla da alakalı. Yani biz mesela değişik projeler geliyor. Sürekli değişik bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Şimdi ajans gibi çok çalıştığımız için ya da kendi ürünlerimizi geliştirdiğimiz için sürekli yeni bir problemi, yeni bir çözüm zaten üretiyorsunuz. Dolayısıyla bizim birinci aradığımız şey hani bu adam problem çözmeyi biliyor mu? Daha önce aslında sen söylediğin çok güzel. O problemi anlıyor mu? Bir de öyle bir şey var. Yani bir problem bir çözümle geliyor bazen Junior'lar.
Yanlış anlamış problemi ya da işte alakasız bir yerini çözmüş. Yani önemli olan kısmı değil. Bu çok normal. Ama yani hiç anlayamayanlar, hiç böyle böyle yukarıdan bakıp hiçbir şey ifade etmeyenler var yani. örnek vermek çok zor şu anda. Ama bildiğim bir sürü şirkette de, özellikle kalabalık büyük şirketlerde artık o kadar oturmuş süreçleri oluyor ki direkt oraya böyle makina işte ne bileyim bir fabrikada makina alır gibi çark dişli alır gibi oraya cuk oturacak eleman isteyenler de biliyorum. Ama bence de bu
çok gerçekçi değil yani üniversitenin görevi bu değil. Üniversite sen alacaksın o elemanı o çark olarak sen yetiştireceksin.
O çark biraz daha deneyimli çalışanlar oluyor zaten. Yıllar için üniversite sonrası üniversite biraz daha jenerik bir mühendis üretiyor. Sonra o mühendis çalıştığı işdeğneğimiyle kendi ilgi alanıyla kendini çok belirgin bir çarka dönüştürebilir. Ama biz böyle 20-30 farklı şey üretemeyiz yani mühendis bir bölümde. Seçmeli derslerimiz vesaire var ama hani...
Nesli Erdoğmuş (05:29.262)
Ama onlar bile çok teorik dersler yani.
Senin yapay zeka dersini anladığım yapay zekayı bitirdim yani öğrendim. Hani çıkıp yapay zeka şeklinde hemen yapabilir miyim onu?
Doğru ilgi anlamını keşfeder aslında en fazla.
O.K. Bu bana göreymişler.
Böyle oldu düşünürsünüz.
S.Alp Sarıçiçek (05:45.71)
Bu beklentiler ve gerçekler arasındaki farkı köpürleyecek adım ne taraftan gelmeli? İş başvurusu yapan adaylarının haricinde soruyorum bu soruyu. Akademik çıkış mı? İş hayatındaki patronların beklentisi mi? Denkleşmeli birazcık. Ne tarafta bir hareket olmalı? Anlayış olmalı daha doğrusu.
Ben gerçekten iki yıllık okulların çok daha geliştirilip popülerleştirilmesi taraftarıyım. Yazının özeliğinde söylüyorum.
Türkiye üzerinde söylüyorsun değil mi?
Hepsini kavur eder demiyorum yani ama hani çok büyük yani develop
İlkeler için İSKİ'nin %80'ini aslında iki yıllıklar iyi bir eğitim veriyor olsa karşılar. Ama şu an evliliği.
Nesli Erdoğmuş (06:28.302)
Oraya giden öğrenci de daha bilerek gider. Bazen bunun yeteceğini düşünüyorum. Bazen öğrencilerin bile dört yıllık üniversiteyi bitirmek zorunda hissediyor. Aslında o da bir noktadan sonra o diplomanın diyor ben zaten öğrenciyim öğrendim, üçüncü sınıfta çalışmaya başlayabilirim diyor. Bunu eleştirmiyorum yani ama...
O haklı da ben de CV bakarken yani atıyorum bir üniversite bitirmiş bilgisayar mühendisiyle iki yıllık gördüğümde o artı bir başlıyor gerçekten. Gerçeklik bu yani.
Tamam ben de %100 katılıyorum ama... ...mesela çok prestijli iki senelik okullar da olsa... ...onlara da rağbet olur. hani öyle... ...ne bileyim daha fokust insanlar şey yapılabilir. Aslında çıktı... ...biraz çok eleştirildi ama... böyle oyun programı, oyun geliştirme programı, ön yüz geliştirme programı diye... ...böyle bir yökun bir şeyi vardı. Çok detaylı okumadım ama...
Aslında çok fena, iyi implement edilse çok kötü bir şey olmaz ama orada da o dersleri verecek, yani o eğitimi verecek akademisyenlerin eğitişmiş olması lazım yalanında.
piyasadaki çalışmış insanların dahil olabileceği bir kanalizasyon
Nesli Erdoğmuş (07:42.958)
Evet ama niye yapsın şimdi o eğitmenlikle birazcık gerçekten gönüllülük iş yani.
Türkiye'de ne para var ne karizma var üstüne çalıştığın akademik. Yani şimdi ben bir sürü insan biliyorum bana söylüyorlar. Yani akademisyenliğe kötü gözle bakılıyor çünkü çoğunluğu aslında bir çamur gibi. Çok iyi parlaklar var ama %70-80'i hani vasat gibi görünüyor dışarıdan da öyle ve belki de gerçekten öyle. Şimdi öyle olduğu için adam bir yerde CEO olacak işte ne bileyim CTO olacak, senior developer olacak. Onun yerine gidip akademe gitmesi gerçekten dediğin gibi. Bu eğitim gönüllüsü moduna girmel lazım gerçekten bunun için. Çok kolay değil yani bu sistemi.
Çok emekliğine yaklaşmış birisinin geçtiğini düşünün. O zaman outdated oldun. Daha eski teknolojiler. Daha genç hayatının bağrında her şeyi, teknolojiyi hakim birisi de onu öğretmek yerine uygulayıp daha çok para kazanmaya seçebilir. O yüzden nasıl çözülür çok kolay bir şey değil. Bu konularda yorum yapmak zor. Çünkü aslında biz de bir değişimin içinden geçiyoruz şu anda.
Yani
Nesli Erdoğmuş (08:48.046)
Yani üniversitenin rolü nasıl olacak? bizim üniversitemizde de işte eğitim planına yardımcı dersler acaba işte çocuklar sertifik alsalar, korseradan ders takip etseler, bir sertifik alsalar, getirse kredisine saysak mı? İşte dersler nispeten online olur mu? Tabii ki online oltsa mı dersler? O dersler online olduktan sonra başka bir üniversiteden online verilen dersleri alıp geçebilir mi? Hani biraz böyle sınırlar artık iyice silikleşmeye.
ve kaynamaya başladı birbirine alanlar.
buna daha uygun bir yaklaşım değil mi zaten bu? Akademi öğretmekse...
Bilmiyorum ama uygun ya da değil nasıl yapılacağını bilmiyoruz şu anda. Yani herkes bir değişim olduğunu... Belli ama bunun doğrusu nedir? aslında bunu yürüten ben ve benden daha da deneyimli hocalar hep eski bu geleneksel yöntemle yetişmiş ve oradan gelmiş hocalarız. Ben üniversiteyi öyle okumadım. Eğitimci değiliz yani böyle eğitim bilimiyle alakalı bir şey de yapmıyoruz.
3 döneminde olduğu belli.
Nesli Erdoğmuş (09:50.638)
Ben şimdi nasıl kurgulayacağım bundan sonra derslerimde? İşte bu tulları nasıl kullanabilirim? Çok zor bir problem bence. Açın bakın üniversite diploması gerçekten artık kıymetli mi, gerekli mi? İşte artık internet çağındayız, kaynaklara her yerden ulaşabiliyoruz. Tartışırız yani ve ben iki tarafa da kendimi eşit mesafede görüyorum. Kişinin ne yapmak istediğine bağlı olarak...
Bence daha bireysel verilecek bir karar. Böyle çok genel geçer cümlelerle artık diplomaya gerek yok demek yerine.
yorumlarda ya da özelden hep onu soruyorlar işte şunu mu yapayım, bunu mu yapayım sence doğru yol ne? böyle bir şey yok yani tamamen kişisel bu. Senin hayatında yapmak istediğin göre belki üniversite okumadan hiç gerek yok başka bir senaryoya göre belki üniversite okumadan zaten olmaz. Bilemiyorsun yani. Ama işte yani benim tek dediğim şey hani ileride atıyorum her şey internetten öğrenilecek olsun bundan 30 sene sonra. Bugün tamam 30 sene geleceğin yöntemi bu deyip hemen ona geçemiyorsun. Yani öyle bir dünyada dünya öyle çalışmıyor bence.
belki doktora yapman gerekiyor.
Nesli Erdoğmuş (10:51.886)
İkisinin ortası bir şey.
Evet, orta bir şey olmasın gerekiyor.
Teşekkür ederim tekrar. O zaman biraz daha basit bir probleme geçeyim şuan.
girip çıkamıyoruz bizde yalnız çok iyi
Akademik camiada bir proje geliştirmekle iş hayatında, real, biznesin döndüğü bir ortamda proje geliştirmenin zorlukları, farkları neler peki mesela hani nasıl bir yorum yapabilirsiniz bu konuda?
Ufuk Erdoğmuş (11:16.046)
Çok yorum yapabiliriz bence de. Nereden başlayalım?
Ufuk Erdoğmuş (11:27.662)
Söyleyecek çok şey var hakikaten. aramızda da çok konuşuyoruz zaten Nesli'yle de. bir... Nereden girmek lazım?
Yani şimdi üniversite yazılan projeler araştırma projesi oluyorlar. Şey de öyle yani sonuçta bir şeyi hayal ediyorsunuz ya da merak ediyorsunuz işte bu böyle nasıl olur diye yapmaya çalışıyorsunuz. Akademideki projelerle şeyin farkı çok var mı?
Ben şöyle derdim direkt, akademide amaç araştırmada %98 olan bir şeyi %99 yapmaya çalışıyorsun. İşte bir model geliştiriyorsun %100 akürat, yani isabetli çalışsın diyorsun. Piyasada öyle değil. Ben %80'e fitim. Yeter ki hızlı olsun. Hele Türkiye'de. Her şey hızlı ve ucuz olsun odaklı bir ülke olduğu için Türkiye. Bizde ucuz olsun, %70 olsun diyor mesela.
Atıyorum Amerika'da diyor ki hızlı olsun yüzde 90 olsun diyor. Mesela o ucuz olmasın diyebilir. İşte kültürler arası farklar var. İşte Avrupa'da biraz daha kalite odaklılardır. Atıyorum yüzde 95 olsun parası neyse devletten alırız falan. Böyle hani değişik bakış açıları var. Piyasada yüzde yüz aramıyoruz biz. Hız arıyoruz, ucuzluk arıyoruz. Bu derdimiz bu ama akademide öyle değil. Zaten araştırmayı yüzde yüzü kovalamak için yaptıkları için bir fon ona göre alıyorlar ve bunu hedefliyorlar. En büyük fark bu olabilir. Mükemmeli kovalıyor akademi benim gözümde. Biz piyasada hızlı kovalıyoruz. İş görsün.
Bu iki dinamik birbirini nasıl destekliyor ve destekleyebilir?
İlk işine başlayan bir gençte aranan ilk özelliklerden biri: okuduğunu anlayabilmesi ve anlatabilmesi
S.Alp Sarıçiçek (03:49.678)
Peki masanın öteki tarafından ilk olarak çalışan birisinde, aradığınız özelliklerden birisi gerçekten anlamamak ve anlatmak...
Ya burada... Şimdi burada tabi şirketten şirkete fark ediyordur. Ben bir de olayın çok yakınında olduğum için akademide ne verilebilir ne verilemez. Bir de bizim şirket yapısıyla da alakalı. Yani biz mesela değişik projeler geliyor. Sürekli değişik bir çözüm bulmaya çalışıyoruz. Şimdi ajans gibi çok çalıştığımız için ya da kendi ürünlerimizi geliştirdiğimiz için sürekli yeni bir problemi, yeni bir çözüm zaten üretiyorsunuz. Dolayısıyla bizim birinci aradığımız şey hani bu adam problem çözmeyi biliyor mu? Daha önce aslında sen söylediğin çok güzel. O problemi anlıyor mu? Bir de öyle bir şey var. Yani bir problem bir çözümle geliyor bazen Junior'lar.
Yanlış anlamış problemi ya da işte alakasız bir yerini çözmüş. Yani önemli olan kısmı değil. Bu çok normal. Ama yani hiç anlayamayanlar, hiç böyle böyle yukarıdan bakıp hiçbir şey ifade etmeyenler var yani. örnek vermek çok zor şu anda. Ama bildiğim bir sürü şirkette de, özellikle kalabalık büyük şirketlerde artık o kadar oturmuş süreçleri oluyor ki direkt oraya böyle makina işte ne bileyim bir fabrikada makina alır gibi çark dişli alır gibi oraya cuk oturacak eleman isteyenler de biliyorum. Ama bence de bu
çok gerçekçi değil yani üniversitenin görevi bu değil. Üniversite sen alacaksın o elemanı o çark olarak sen yetiştireceksin.
O çark biraz daha deneyimli çalışanlar oluyor zaten. Yıllar için üniversite sonrası üniversite biraz daha jenerik bir mühendis üretiyor. Sonra o mühendis çalıştığı işdeğneğimiyle kendi ilgi alanıyla kendini çok belirgin bir çarka dönüştürebilir. Ama biz böyle 20-30 farklı şey üretemeyiz yani mühendis bir bölümde. Seçmeli derslerimiz vesaire var ama hani...
Nesli Erdoğmuş (05:29.262)
Ama onlar bile çok teorik dersler yani.
Senin yapay zeka dersini anladığım yapay zekayı bitirdim yani öğrendim. Hani çıkıp yapay zeka şeklinde hemen yapabilir miyim onu?
Doğru ilgi anlamını keşfeder aslında en fazla.
O.K. Bu bana göreymişler.
Böyle oldu düşünürsünüz.
Akademi ve yazılım sektörü arasındaki farkları kapatabilmek için nasıl adımlar atılabilir?
S.Alp Sarıçiçek (05:45)
Bu beklentiler ve gerçekler arasındaki farkı köpürleyecek adım ne taraftan gelmeli? İş başvurusu yapan adaylarının haricinde soruyorum bu soruyu. Akademik çıkış mı? İş hayatındaki patronların beklentisi mi? Denkleşmeli birazcık. Ne tarafta bir hareket olmalı? Anlayış olmalı daha doğrusu.
Nesli Erdoğmuş (06:04)
Ben gerçekten iki yıllık okulların çok daha geliştirilip popülerleştirilmesi taraftarıyım. Yazının özeliğinde söylüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (06:09)
Türkiye üzerinde söylüyorsun değil mi?
Nesli Erdoğmuş (06:19)
Hepsini
kavur eder demiyorum yani ama hani çok büyük yani develop
Ufuk Erdoğmuş (06:22)
İlkeler
için İSKİ'nin %80'ini aslında iki yıllıklar iyi bir eğitim veriyor olsa karşılar. Ama şu an evliliği.
Nesli Erdoğmuş (06:28)
Oraya giden öğrenci de daha bilerek gider. Bazen bunun yeteceğini düşünüyorum. Bazen öğrencilerin bile dört yıllık üniversiteyi bitirmek zorunda hissediyor. Aslında o da bir noktadan sonra o diplomanın diyor ben zaten öğrenciyim öğrendim, üçüncü sınıfta çalışmaya başlayabilirim diyor. Bunu eleştirmiyorum yani ama...
Ufuk Erdoğmuş (06:49)
O
haklı da ben de CV bakarken yani atıyorum bir üniversite bitirmiş bilgisayar mühendisiyle iki yıllık gördüğümde o artı bir başlıyor gerçekten. Gerçeklik bu yani.
Nesli Erdoğmuş (06:55)
Tamam ben de
%100 katılıyorum ama... ...mesela çok prestijli iki senelik okullar da olsa... ...onlara da rağbet olur. hani öyle... ...ne bileyim daha fokust insanlar şey yapılabilir. Aslında çıktı... ...biraz çok eleştirildi ama... böyle oyun programı, oyun geliştirme programı, ön yüz geliştirme programı diye... ...böyle bir yökun bir şeyi vardı. Çok detaylı okumadım ama...
Aslında çok fena, iyi implement edilse çok kötü bir şey olmaz ama orada da o dersleri verecek, yani o eğitimi verecek akademisyenlerin eğitişmiş olması lazım yalanında.
S.Alp Sarıçiçek (07:39)
piyasadaki çalışmış insanların dahil olabileceği bir kanalizasyon
Nesli Erdoğmuş (07:42)
Evet ama niye yapsın şimdi o eğitmenlikle birazcık gerçekten gönüllülük iş yani.
Ufuk Erdoğmuş (07:48)
Türkiye'de ne para var ne karizma var üstüne çalıştığın akademik. Yani şimdi ben bir sürü insan biliyorum bana söylüyorlar. Yani akademisyenliğe kötü gözle bakılıyor çünkü çoğunluğu aslında bir çamur gibi. Çok iyi parlaklar var ama %70-80'i hani vasat gibi görünüyor dışarıdan da öyle ve belki de gerçekten öyle. Şimdi öyle olduğu için adam bir yerde CEO olacak işte ne bileyim CTO olacak, senior developer olacak. Onun yerine gidip akademe gitmesi gerçekten dediğin gibi. Bu eğitim gönüllüsü moduna girmel lazım gerçekten bunun için. Çok kolay değil yani bu sistemi.
Nesli Erdoğmuş (08:17)
Çok
emekliğine yaklaşmış birisinin geçtiğini düşünün. O zaman outdated oldun. Daha eski teknolojiler. Daha genç hayatının bağrında her şeyi, teknolojiyi hakim birisi de onu öğretmek yerine uygulayıp daha çok para kazanmaya seçebilir. O yüzden nasıl çözülür çok kolay bir şey değil. Bu konularda yorum yapmak zor. Çünkü aslında biz de bir değişimin içinden geçiyoruz şu anda.
S.Alp Sarıçiçek (08:25)
Yani
Akademinin yaşamakta olduğu güncel değişim
Nesli Erdoğmuş (08:48)
Yani üniversitenin rolü nasıl olacak? bizim üniversitemizde de işte eğitim planına yardımcı dersler acaba işte çocuklar sertifik alsalar, korseradan ders takip etseler, bir sertifik alsalar, getirse kredisine saysak mı? İşte dersler nispeten online olur mu? Tabii ki online oltsa mı dersler? O dersler online olduktan sonra başka bir üniversiteden online verilen dersleri alıp geçebilir mi? Hani biraz böyle sınırlar artık iyice silikleşmeye.
ve kaynamaya başladı birbirine alanlar.
S.Alp Sarıçiçek (09:19)
buna daha uygun bir yaklaşım değil mi zaten bu? Akademi öğretmekse...
Nesli Erdoğmuş (09:23)
Bilmiyorum
ama uygun ya da değil nasıl yapılacağını bilmiyoruz şu anda. Yani herkes bir değişim olduğunu... Belli ama bunun doğrusu nedir? aslında bunu yürüten ben ve benden daha da deneyimli hocalar hep eski bu geleneksel yöntemle yetişmiş ve oradan gelmiş hocalarız. Ben üniversiteyi öyle okumadım. Eğitimci değiliz yani böyle eğitim bilimiyle alakalı bir şey de yapmıyoruz.
Ufuk Erdoğmuş (09:30)
3 döneminde olduğu belli.
Nesli Erdoğmuş (09:50)
Ben şimdi nasıl kurgulayacağım bundan sonra derslerimde? İşte bu tulları nasıl kullanabilirim? Çok zor bir problem bence. Açın bakın üniversite diploması gerçekten artık kıymetli mi, gerekli mi? İşte artık internet çağındayız, kaynaklara her yerden ulaşabiliyoruz. Tartışırız yani ve ben iki tarafa da kendimi eşit mesafede görüyorum. Kişinin ne yapmak istediğine bağlı olarak...
Bence daha bireysel verilecek bir karar. Böyle çok genel geçer cümlelerle artık diplomaya gerek yok demek yerine.
Ufuk Erdoğmuş (10:23)
yorumlarda ya da özelden hep onu soruyorlar işte şunu mu yapayım, bunu mu yapayım sence doğru yol ne? böyle bir şey yok yani tamamen kişisel bu. Senin hayatında yapmak istediğin göre belki üniversite okumadan hiç gerek yok başka bir senaryoya göre belki üniversite okumadan zaten olmaz. Bilemiyorsun yani. Ama işte yani benim tek dediğim şey hani ileride atıyorum her şey internetten öğrenilecek olsun bundan 30 sene sonra. Bugün tamam 30 sene geleceğin yöntemi bu deyip hemen ona geçemiyorsun. Yani öyle bir dünyada dünya öyle çalışmıyor bence.
Nesli Erdoğmuş (10:35)
belki doktora yapman gerekiyor.
İkisinin ortası bir şey.
Ufuk Erdoğmuş (10:52)
Evet,
orta bir şey olmasın gerekiyor.
S.Alp Sarıçiçek (10:55)
Teşekkür ederim tekrar. O zaman biraz daha basit bir probleme geçeyim şuan.
Akademide proje geliştirmek vs sektörün içinde proje geliştirmek
Ufuk Erdoğmuş (10:59)
girip
çıkamıyoruz bizde yalnız çok iyi
S.Alp Sarıçiçek (11:01)
Akademik camiada bir proje geliştirmekle iş hayatında, real, biznesin döndüğü bir ortamda proje geliştirmenin zorlukları, farkları neler peki mesela hani nasıl bir yorum yapabilirsiniz bu konuda?
Ufuk Erdoğmuş (11:16)
Çok yorum yapabiliriz bence de. Nereden başlayalım?
Söyleyecek çok şey var hakikaten. aramızda da çok konuşuyoruz zaten Nesli'yle de. bir... Nereden girmek lazım?
Nesli Erdoğmuş (11:34)
Yani şimdi üniversite yazılan projeler araştırma projesi oluyorlar. Şey de öyle yani sonuçta bir şeyi hayal ediyorsunuz ya da merak ediyorsunuz işte bu böyle nasıl olur diye yapmaya çalışıyorsunuz. Akademideki projelerle şeyin farkı çok var mı?
Ufuk Erdoğmuş (11:49)
Ben şöyle derdim direkt, akademide amaç araştırmada %98 olan bir şeyi %99 yapmaya çalışıyorsun. İşte bir model geliştiriyorsun %100 akürat, yani isabetli çalışsın diyorsun. Piyasada öyle değil. Ben %80'e fitim. Yeter ki hızlı olsun. Hele Türkiye'de. Her şey hızlı ve ucuz olsun odaklı bir ülke olduğu için Türkiye. Bizde ucuz olsun, %70 olsun diyor mesela.
Atıyorum Amerika'da diyor ki hızlı olsun yüzde 90 olsun diyor. Mesela o ucuz olmasın diyebilir. İşte kültürler arası farklar var. İşte Avrupa'da biraz daha kalite odaklılardır. Atıyorum yüzde 95 olsun parası neyse devletten alırız falan. Böyle hani değişik bakış açıları var. Piyasada yüzde yüz aramıyoruz biz. Hız arıyoruz, ucuzluk arıyoruz. Bu derdimiz bu ama akademide öyle değil. Zaten araştırmayı yüzde yüzü kovalamak için yaptıkları için bir fon ona göre alıyorlar ve bunu hedefliyorlar. En büyük fark bu olabilir. Mükemmeli kovalıyor akademi benim gözümde. Biz piyasada hızlı kovalıyoruz. İş görsün.
S.Alp Sarıçiçek (12:43)
Bu iki dinamik birbirini nasıl destekliyor ve destekleyebilir?
Yani akademiden iş serbest piyasaya akış mı daha çok şu an sanki ihtiyacımız olan şey yoksa tam tersi mi? Yoksa bu mesela soru başlı başına yanlış bir sorum.
Nesli Erdoğmuş (13:01)
Yani ilk soruyla da oradan devam edersek aslında bizim daha çok bilim insanlarının yaptığı şey bir şeyi anlamaya çalışmak. Yani önce bir şey, neden böyle çalışıyor, nasıl olur, daha iyiye gitme hedefi var ama aslında zaten onun bir çalışma mekanizmasını çözersen zaten onu sen kendi amacından yönelik bir değişiklik yapabilirsin, bir adaptasyon yapabilirsin.
Oradan da bir buluş çıkıyor, işte bir teknoloji çıkıyor. Sonra da onun farklı ihtiyaçlara göre toplumda uygulamaları aslında sektör oluyor. Yani ben onları böyle çok birbirine paralel değil de ardışık görüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (13:46)
Akademiden bir şey çıkıyor. Bir noktada para ettiği zaman o sektöre geliyor.
Nesli Erdoğmuş (13:51)
Evet ya bir teknoloji üretiliyor yani bir yeni bir şey bu arada teknoloji de ya zaten biz teknoloji de üretmiyoruz üniversitede o da aslında daha sanayiye doğru. Know how da denmez ya ne denir ya bilgi ya know which yani evet aslında bilgi.
Ufuk Erdoğmuş (14:06)
Basit cep telefonu örneği aklıma geldi şimdi. Mesela iPhone. Sondan başa geliyorum. Mesela işte hep Steve Jobs tanrılaştırılır ya cep telefonunu mobil çıkardı diye. Halbuki parçaları birleştiriyorlar orada yaptıkları şey. Orada en önemli şey dokunulabilir ekran belki de. mı? Dokunulabilir ekran için bir tane üreticinin dokunulabilir ekran üretmesi lazım. Ondan önce sanayi için üretilmiş. Onu üretmek için işte o LCD teknolojisinin gelişmesi lazım. LCD için evet birileri gidiyor Liquid Crystal Display o zaten. İşte o liquid kristali buluyor bir kimyacı. Diyor ki işte şu sıcaklıkta liquid
Dokununca işte elektrik iletkenliği ile sertleşen ve noktaya dönüşen bir şey buluyor birileri. Sonra biri diyor ki ya ben bunu bir ekrana koysam diyor bir bilim adamı. Aa diyor böyle olsa ekran olur diyor. Burada bitiyor zaten. Sonra birisi gidiyor bu ekranları üretiyor. Bunu satabilirim ben dediği anda iş değişiyor. İlk işte 60 sene önce hesap makinesi ekranı yapıyorlar. Şimdi cep telefonu ekranı yapıyor yani o arada gelişti. Ama hani bunun gibi herhalde yani bilim insanları bir şey buluyor. Bu böyle yapılabilir diyor. benim işim bitti diyor. Ne yapıyorsanız yapın
Nesli Erdoğmuş (15:04)
Arada
çok büyük bir gri alan var tabii. o nerede bitiyorlar. Bir sürü kendi araştırma alanını bir girişime çeviren hoca da var. Sadece şeyde kalan, yani hiç ben teknoloji ile bile ilgilenmiyorum. Sadece o bilimde kalmak istiyorum. Böyle bilgi üretmek istiyorum diyen de olabilir. Daha böyle işte bu tarafa kaymaya çalışan, artık ondan sonra hiç bunları yapmıyor. Akademiden tamamen çıkıp diğer tarafta olan...
Ufuk Erdoğmuş (15:31)
Mesela yapay zekâda buna örnekliyim mi mesela? son patladı çünkü bir şirket bunu insanların hoşuna gidip satabileceği bir kıvama getirmeye çalıştı. İşte OpenAI ile. Ama kaç yıllık bilgi kullanıyorlar yani orada.
Nesli Erdoğmuş (15:46)
Çok.
Ufuk Erdoğmuş (15:47)
Beş değil o çok.
Nesli Erdoğmuş (15:50)
Yok yok çok değil yani. bitirin hikayesi değil mi? 30-40? Yok 60 yıldır. Yani bunun belki 10'un öncesi vardır. Sürekli birikerek üst üste... ...girerek ne derim, devlerin omuzlarında diye bir şey var ya. birikerek giden bir şey bu.
Ufuk Erdoğmuş (16:05)
Bir
gün geliyor bir şirket, halkın anlayacağı ya da işte benim işimi görür diyeceği bir şeye çeviriyor o bilim insanın çıktısını. Bir anda işte yapay zeka patladı, bir anda cep telefonu patladı, bir anda ne bileyim güneş enerjili paneller patladı. Bir anda patlamıyor işte ama yani aslında 50 yıl önce falan birileri onun teorisini geliştiriyor. Baya sonra para eder hale gelince piyasaya çıkıyor.
S.Alp Sarıçiçek (16:28)
Bütün
olarak gördüğümüz çoğu bayağı arka planda çok daha küçük inovasyonlarla gelişmiş.
Nesli Erdoğmuş (16:33)
Aslında işte böyle artışık dedim ama yani böyle orada bir şey de var yani bir döngüsellik de var. Aslında yapılan şeyler, karşılaşılan zorluklar vesaire o çizginin farklı yerlerinde aynı. Akademisten de takım kuruyor kendine iyi bir öğrenci bulmaya çalışıyor işte aynı şekilde bu tarafta da iyi bir çalışan bulmaya çalışıyorsunuz, ilan veriyorsunuz. Onları motive etmeniz lazım, yine aynı şekilde beraber çalışmanız lazım, problemi onlara anlatmanız, onların...
kendi fikirlerin üretmesine yardımcı olmanız lazım. Ama bu tarafta da büyük ihtimalle işte takıma yeni insanlar gelir işte takım lideri onlara konuyu anlatır sonra bir problem verir kendileri bir uğraşın bakalım çözmeyden. Ben çok çok farklı olduğunu hani bazı şeyler olur çalışır bazı şeyler çalışmaz ondan sonra öteki tarafta bir ürün olur burada bir yayın olur hani böyle
Ufuk Erdoğmuş (17:18)
İstyenler de aslında birer girişimci gibi yani.
Nesli Erdoğmuş (17:28)
Aslında benzer döngü ama sadece o çizginin yani spektrumun dersek farklı yerlerinde benzer problemlerle uğraşıyor diyebiliriz yani çok farklı şeyler düşünsel olarak farklı ama pratikte de aslında benzer problemlerle uğraşıyoruz.
Ufuk Erdoğmuş (17:42)
Piyasa jargonu ile bir yorum yaparsam, akademiyle gerçekten bizim yazılım sektördeki ekiplerin döngüsü benziyor. bir takım lideri, akademisyen bizde takım lideri olsun, ekip var orada araştırma yapıyorlar ama bizde de benzer bir süreçler var. Ama oranın problemi başka, bizim problemimiz başka. Oranın müşterisi başka, alıcısı. Yani onun alıcısı bilim dünyası ya da işte burs aldıkları devlet kurumu, işte projenin sorumlu olunduğu. Bizim müşterimiz baya baya müşteri.
Hani alıcısı derken o hedef kitle farkı var. Onun dışında gerçekten süreç benzer. Ama işin işleyişini değiştiriyor işte o. Yani müşteri her zaman ürünü değiştirdiği gibi müşterinin farkı işte burada süreçteki detayları da değiştiriyor.
Akademi ve sektörün birlikte çalışma dinamikleri
S.Alp Sarıçiçek (18:23)
O zaman aslında bu iki akademi ve serbest piyasa aslında hali hazırda el ele çalışan iki farklı branş sektör yani.
Ufuk Erdoğmuş (18:31)
El ele çalışmıyor bence de el ele çalışması gerekiyor bazen. O zaman şu örneği vereyim, birlikte sen kesişin noktasını ya şimdi aklıma geldi. Mesela biz bir ürün geliştireceğiz, diyelim telefonu yapacağız. Ya da yapay zeka, OpenAI. Ben OpenAI'yım dedim ki ya şu yapay zeka bir chat yapsak da ne güzel olur falan. İşte orada akademiden destek almam gerekiyor. Çünkü benim sektörde geliştirdiğim, ekibimde çalışan insanlar bunun bilimsel derinliğine muhtemelen hakim değil. Yani senior developer kodun derinliğine hakim. Ya da işte...
Mimari'nin derinliğine hakim ama işte atıyorum o istatistik biliminin, matematiğinin bir derinliğine hakim olmayabilir. İşte derim görüntü işlemiyle bir ürün yapacağım. Ona hakim olmayabilir. Öğrenebilecek çocuklardır eyvallah. Ekip süperdir, zehir gibidir ama ona hakim olmayabilir. İşte orada zaten danışmanlık devreye giriyor. Yani mesela akademili bu olabilir. Yani 50 yıllık bir bilim, akademide zaten biliniyor. Bir akademisyen, iyi bir akademisyen bunu zaten yalamış, yutmuştur. Şirkette bundan kimsenin haberi olmayabilir. Bir danış, işte gidiyorsun bir akademisyen, hocam benim böyle bir projem var. Bize fikir verir misin diyorsun.
Genelde ben bunu Nesli'nin hikayelerden bildiğim için söylüyorum. Yani şirket geliyor böyle çok büyük bir problem var zannediyor ama akademisyen diyor ki bu 30 yıllık problem diyor. Ben daha bu sabah konuştum bir tane şimdi bizim bir proje var geliyor. İşte ben mesela 2-3 haftada yapabilir miyiz diye soruyorum. Nesli işte konuşurken dedi ki bir gün hadi iki gün olsun diyor mesela. Hani anlattım değil mi yani sektörde biz o kadar bir alakasız bir hayat yaşıyoruz ki teknik problem derinliği açısında. Gerçekten derin gördüğümüz bir problem. Bir soruyoruz akademisyen onun dünyasında ya tamam diyor onu 30 yıl önce çözdüler diyor geçiyor mesela.
Birleşme noktası işte o yüzden danışmanlık olabilir. Hocam bize cevabı söyle biz gerisini yaparız Sanki öyle oluyor gibi. Yani birlikte çalışma yoksa...
Nesli Erdoğmuş (20:05)
Yani burada yine ben bazı şeylere hem katılıyorum, bazı şeylere hem katılıyorum.
Ufuk Erdoğmuş (20:10)
Sallıyorsam nasıl? Yüzüme sığır. Yani yiyorsam, mutlaka yiyorsam senden yiyin. Yabancıya git.
Nesli Erdoğmuş (20:12)
Sallıyorsun.
Yok yok, o açıdan demedim yani değiştikler orada da var. Mesela ben doktorumu yaparken seneler seneler önce biz bir şeye gittiğimizde konferansa ya da bir bilimsel bir toplantıya, orada katılımcılar o yayınları işte araştırmaları sunanların çoğu üniversitelerden, enstitülerden gelen öğrenciler, doktor öğrencileri postoklar olurdu.
Şimdi özellikle yani tabi bu her alanda böyle değil ama mesela EY AY alanı benim kendi ilgilendiğim alanla olduğu için yani yapay zeka alanında. Şimdi artık bir çok böyle önde gelen konferans bu alandaki artık şeylerin sektördeki devlerin resmen şeyine girmiş durumda. Haa dominasyonuna girmiş durumda çünkü orada üretiliyor yani bazı şeyleri artık üniversitelerde de üniversitelerde ne çok iyi işler çıkıyor ama
Ben şunu düşünüyorum, 10-20 yıl öncesine göre %10'a 90 iken oran 20-80'e şimdi neredeyse flip etmiş durumda.
Ufuk Erdoğmuş (21:22)
Şey bir yapay zekâyeli ilgili büyük bir bilimsel konferansta eskiden bilim insanları üniversiteden sürekli makaleye inerken şimdi atıyorum Google'dan, OpenAI'den falan mı? Onların da araştırmacısı vardı.
Nesli Erdoğmuş (21:30)
Facebook'tan işte Meta'dan geliyor işte
Yok, birazcık mesela RG diye bir şey, bundan kaç sene önce çıkmıştır RG şeyi. Hani böyle bir RG departmanları. Yani aslında birazcık o araştırma işini biz de bu şirket bünyesinde yapacağız.
Ufuk Erdoğmuş (21:44)
Bu senelik kavramdır herhalde.
Google'ın Meta'nın, şeyin researcher'leri var, doktora mezunu, profesörleri işte adam üniversiteden, Stanford'dan falan hoca devşiriyorlar. Yani profesörü alıyor, gel bizim CTO oluyor mesela bazı şirketler hani baya baya bilim insanı çalıştırıyorlar.
Nesli Erdoğmuş (22:10)
Ve
de aslında hani belki de daha şey kaynakları da çok olduğu için hem insan hem makine kaynakları bir şekilde daha hızlı da ilerlettiler yani şeyi ne denir o bilimin sınırını diyelim o alandaki.
Ufuk Erdoğmuş (22:25)
Ya
bir konuyu en iyi bilen insanı işe alabilecek güçleri var büyük devlerin. En iyi bilene zaten işi verince fark yaratıyorsun. Bu arada çok politik, evrensel bir yorum yaptım. Bunu her sektöre bence uygulayabilirsiniz. Bir işin en iyi bileni işe koy, abi nasıl yapacağız de, onun dediğini yap, parayı da bas önüne, bitti zaten. Yani dünya lideri olursun ki yaparız zekâda vesaire böyle oluyor şu an bence.
Nesli Erdoğmuş (22:49)
Demek istediğim orada da böyle artık değişiklikler var. Üniversite ve sanayi hep konuşuruz. Üniversiteyi ben hep araştırma şeyi gördüğüm için. Tabii eğitim kısmında o firmalar yok. Yine üniversite eğitiminin doktoru, diplomolarını... O bile denendi. Asersan bile benim hatırladığım kadarıyla bir doktora programı gibi bir şeye böyle bir... Çok iyiymiş.
Ufuk Erdoğmuş (23:12)
kendi araştırmacısını yetiştirmeye çalışıyorlar.
Nesli Erdoğmuş (23:15)
Yani tabii ki bir üniversiteyle ortak ama hani öyle bir program girişimi vesaire olmuş. Yani böyle bir, hani artık onlar bir iç içe girmeye de başladı yani. Yine tabii ki eğitim kısmı, özellikle lisans da üniversitenin üzerinde. Meslek eğitimi kısmı yani bence işte iki yıllık olsun, dört yıllık olsun onu üniversite kabar eder yani nasıl denir çözer. Ama bu araştırma kısmı işin biraz daha ilginç yani orada arttık iyice şeyler sınırlar, silinmeye başlandı.
Ufuk Erdoğmuş (23:43)
Ya işte büyük şirketlerin parası kaynağı alıcısı hazır yani dönen sistemi varsa galiba evet yani eskiden sadece üniversitede araştırma...
Nesli Erdoğmuş (23:52)
Bu
arada bu sadece benim alanım. Mesela şey bilmiyorum. Belki de ilaç alanında hep böyledir. Yani... Biz yazımda şey ama belki ilaçta zaten hep en büyük buluşlar, araştırmalar yani işte yayından, şunlar, bunlar zaten ilaç firmalarından çıkıyordur belki. Sadece biz hani ben böyle şimdi, aaa bu hiç böyle değildi falan dediğim ama ben sadece kendi bildiğim alandan söylüyorum. Yani farklı ama başka bir alanda ne bileyim bir fizik alanında da sadece üniversite vardır belki.
Ben sadece yine bilgisayar mühendisi ve yapay zeka alanından bahsedecek olsam orada değişti. Epey bir kaydı yani oranlar.
Ufuk Erdoğmuş (24:29)
Bu arada neyse yani bu şu anın konusu değil muhtemelen. İyice koparız orada gidersek de yani şimdi Amerika'daki bu devler zaten araştırmayı da domine ettiyse bilgiyi kontrol eden zaten geleceği kontrol etmiş oluyor. Dolayısıyla ülkeler arası farkı da açmış oluyor bu bayağı. Uzun vadede sanki. Neyse. Üzücü bir yorum yaptım.
Nesli Erdoğmuş (24:47)
Çok da...
Danışmanlık verdiğiniz şirketlerin, kendilerini en çok zorladığını söylediği problemler neler?
S.Alp Sarıçiçek (24:49)
yakalamışken konuyu birazcık küçültmek istiyorum.
Ufuk Erdoğmuş (24:52)
Yani
akademi...
S.Alp Sarıçiçek (24:55)
ve
serbest piyasa ortaklaşa aslında çalışıyor mesela danışmanlık olarak da Ufuk'un bahsettiği Sizin peki mesela size gelen şirketlerde sordukları sorular olarak hani en çok sizi zorlayan ya da şirketlerin en çok zorlandıklarını söyledikleri konular neler sizin branşınızda yapay zeka mesela.
Nesli Erdoğmuş (25:14)
Yani genelde şey, ben daha çok bilgisayarla göre alanında olduğum için benim şimdiye kadar konuştuğum filmaları neredeyse tamamı işte bir görüntüyü, işleme bir görüntüden bir bilgi çıkarmış. İşte burada kaç kişi var? İşte ne bileyim yürüyen bir band tak işte bilmem ne boyutu ne orada üretilen şeyin. Mikroskopik görüntüler de işte şunları segment edebilir miyiz? Yani böyle hani daha alanıma yönelik şeyler teknik sorularla uğraşıyoruz.
O da genelde şöyle oluyor, yani aslında Ufun'da dediği gibi böyle... Nasıl diyeyim? Daha önce hiç sorulmamış bir soru değil. Bu soruyu bir sürü herkes soruyor. Şeyde de, bilimde de yani belki çok önce soruldu. Ve bununla ilgili açık kaynak kodlar var, modeller var, yani uygulayabileceğiniz çok şey var. Ama hani o filmada ya o işle uğraşabilecek insan kaynağı yok, vakit yok.
bunu hızlıca birbirine soralım, bunda ne kullanırız. Aslında onların aradıkları şey bize bunu yapın bile değil. Bizde bir key word arıyorlar. denir? Yol görür. Biz ne aratalım? Google'a girip bunu nasıl aratabiliriz? Ama bu gerçekten... Ben öğrencilerde de görüyorum, ders veriyoruz bazen. Kendiniz bir projeyle gelin, bir tane yayın bulun, onu sunun ya da implement edin gibi şeyler verdiğimizde onlar için bile o aramayı yapması, ne aratacağını bilmek Google'a
ya da şimdi artık daha çerçip itiye ne soracağını bilmek. Genelde en basit anlamda böyle olan var. Daha ileride yapılan işlerde bazı hatalar çıktı, bir şey çalışmadı, şurada burada oldu. Oradaki geliştirme ekibiyle görüşmek...
Ufuk Erdoğmuş (26:58)
Hocam
biz yaptık ama tam çalışmadı nasıl düzeltiriz diye mi geliyor?
Nesli Erdoğmuş (27:01)
Evet, yani şurada çalışıyor. Uzun sürüyor diyor. Mesela hani işte ya da şu belli çok spesifik yerlerde şu problemle çalışmıyor diyor. Bunu nasıl çözeriz? Ondan sonra siz onu ama genelde bu işlerden öyle çok yine dediğim gibi çok bilimsel bir yenilikçi bir şey çıkmıyor yani bildiğiniz zaten uygulanan yapılan bir şeyi alıp oraya o problem ve özel uygulamaya çalışıyorsunuz.
Ufuk Erdoğmuş (27:03)
çözse kendi çözer
S.Alp Sarıçiçek (27:29)
Aklere bir bakış açısını sağlamaktansa sanırım yani nabza göre şerbet daha uygun bir ya da hap
Ufuk Erdoğmuş (27:36)
Kapı arıyor. Bir de şöyle bir şey var. Şirket onu çok büyük bir... Başta söylediğim gibi şirket olarak biz kendi küçük dünyamızda, kapalı kutumuzda onu çok büyük, derin bir problem zannediyoruz. Ama akademide aslında o çok basit bir problem ya. Hani bu şey gibi matematiği çok iyi bilen birisine basit bir, ya ben bu ikisini çarpamadım, toplayamadım falan demek gibi bir şey yani. Adam onu artık çoktan aşmış. Ben takıldım, bir yol göster diyorsun. O da şuna bak diyor. Okey, ha bu muymuş ya diyorsun. Genelde zaten...
şeydir ya danışman tutup böyle bazı aman bunu mu aldık falan diyen şirketler duydum hemen. Yolunu bulamıyorsun. Neden sana yolu gösterip ne yapacaksın yani?
Nesli Erdoğmuş (28:10)
Ben yine benim alanıma yönelik örnek verdim ama sonuçta yazılım gelişimi olduğu zaman sonuçta daha ufun şekilinden de hatırlıyorum yani.
Ufuk Erdoğmuş (28:25)
2
tane kütüphaneyi 0'dan öğreneceğiz mesela.
Nesli Erdoğmuş (28:28)
Onunla ilgili çok iyi bilen birisinden online bir danışmanlık alınmıştı. O da ne işe yaradı? Aslında o böyle belki bizim oturup bir şeyi implement etmeye çalışırken, iki haftada, üç haftada kafamızı vura vura öğreneceğimiz bazı şeyleri, denir? Kuralları, ya bak bunu yapmayın, bunu kullanmayın, buradan böyle gitmeyin, şunu mutlaka şöyle yapın şeklinde.
O bize hazır verdi. bu danışmanlık nedir? Bir şeyi bilene sormak yani. Sen de öğrenebilirsin. Ama işte oraya aldı. Dört ay boyunca dört mühendisle para veriyorsun. Onlar anca çözüyorlar bu işin püf noktalarını. Ya da bir kişiye üç saat veriyorsun işte.
Weptile'da yaşanan danışmanlık anektodu
Ufuk Erdoğmuş (29:10)
Birkaç şey var, danışmanlık alıyoruz bize yol gösteriyor ama şimdi en iyisini de alsan mesela nesliyi getirdik orada ulaşabileceğimiz en iyisi tamam mı? Şimdi bu arada birincisi şirketin önyargısı olmayacak.
Nesli Erdoğmuş (29:21)
Bir kere bir şey daha. En iyisi... Ama benim hiçbir backhand fronthand yazılım denemim yoktu. Aslında orada istenen şey yani öyle bir sıkışmışlık var ki... Bir el atalım yani. Bir yol göstereceğim.
Ufuk Erdoğmuş (29:24)
Ulaşabileceğimiz en iyisi.
Onu kiminle çözeyim?
S.Alp Sarıçiçek (29:37)
bunu
Ufuk Erdoğmuş (29:40)
Düşün
en iyi futbolcuyu transfer etmiyorsun ama tam böyle şu pozisyonda bir adama ihtiyacınız var diyorsun ve bizde öyle bir durum vardı. Aa bu pozisyona cuk oturacak işte bir danışman alabiliyoruz işte Nesli. Aa react ver... O zaman gel, senden bahsediyorum diye şimdi bırak. Başka bir şeye geleceğim. Corey House vardı mesela 300 dolar saati. Ya 300 dolar falan neyse müşteriye bir şekilde ikna ettik o verecek. Şimdi en iyi Corey House'u getiriyoruz.
kendimizce bulabileceğimiz en iyi danışmalar bulmaya çalışıyorum ama orada mesela şu refleksler vardı. Kory House geldi bize yaptığımız kodu inceledi. Adam 4 saat inceledi bize 1 saatten fazla anlattı tek tek işte şu kütüphane, şu kod, şu satır satır satır adam yorum yaptı ve içeride birisi dedi ki Junior'lardan birisi bize bilmediğimiz bir şey söylemedi dedi. Adam bize 5 saatini ayırdı orada 300 dolardan adamın 5 saatini alıp bir kod gösterdik ve bize
Müthiş yorumlar yaptığı, bu arada orada yaptığı yorumların hepsi şu an geri dönüp bakınca görüyoruz ki yüzde yüz doğru. Ve birisi diyor ki içeriye zaten bildiğimiz şeyleri söyledi. Madem biliyordun koduna yapsaydın, birincisi bu ekibin bu danışmana saygı duyması gerekiyor. İkincisi şirketin danışmandan beklentisini bilip doğru insanı alması gerekiyor. Ben mesela o zaman danışman diye geldi nesli işte, Korea House ile aynı şekilde. Bu kadar dışarıdan birileri müdahil ben ekip fetişi var biliyorsunuz.
Çok endişeliydim yani dışarıdan gelince nasıl olacak? Hani nesliye niye güvendik tanıyorum, biliyorum. Okey yani kapasitesine güvendiğim için. Ama nesli olmasaydı ben hayatta dışarıdan tanışman alamazdım. Çünkü o görgü bende yoktu. Danışman gelecek ne yapacak hiçbir fikrim yok. Geldikten sonra gördüm ki yani nokta atışı ya şunu yapacaksın diyor. Bu yanlış diyor. Böyle bizim böyle bir ay boyunca bakıp bakıp görmediğim şeyi ya görmüyor musun bardak önünde diyor mesela.
S.Alp Sarıçiçek (31:26)
10 tane şeyden bir tanesini doğru yapmış olmak ve bize zaten bunu doğru yapmışsın dedikleri zaman bize bilmediğimiz bir şey söylemedi demek yanlış bir
Ufuk Erdoğmuş (31:32)
Yani
şimdi bir kere şirket bunu bekleyecek. Gerçek yazı... Ben danışman getireceğim, bana kod yazacak diye beklememeliyim zaten. Ben öyle beklediğim için, hadi kod da yazar diye nesliyeye ikna olmuştum ama gelince gördüm ki danışmanın faydası o değilmiş. Hori House'a o zaman kamyonla para döktüğümüzde, o zaman için bizim için yani saati 300 dolar nedir ya? İşte para döktüğümüzde beklenti zaten bizim kodumuzu düzeltecek falan değil. gözümün önünde olup göremediğim şeyi söyleyecek ve ben onun dediğini yüzde yüz dikkate alacağım.
Ama ondan sonra sorumlu yine benim. O kodu yine ben yazacağım. O ürünü yine ben geliştireceğim. Yani şirket sahibinin yöneticisinin de danışmandan beklensibi olmalı. Çalışanların da danışmanın dediğini ciddiye alması gerekiyor. Yani bir kibir de olmaması gerekiyor. Hem yöneticide hem de çalışanlarda. Ama ne oldu? İşte biz Kory House'a verdiğimiz o paranın bence %100 hakkını aldık. İşte nesli geldi o kadar bize zaman verdi. Projeye dahil oldu. Dışarıdan bir intrüjin gibi. Ne derler? Müdahale gibi gözükebilir. Ben yani o yaz...
bir yaz içerisinde oluyor bunlar, 3 ay içerisinde. 3 ay içerisinde şunu gördüm. Gereken her noktada şu an doğru kişiyi bulup danışmanlık almak istiyorum. Yani istiyorum ki bir proje gelsin, bir danışman gelsin. Çünkü aylar aylar kazandırıyor. İnanılmaz bir şey yani. Yaşamadan tarif etmesi çok zor bir şey gerçekten.
Danışmanlık almanın avantajları
Nesli Erdoğmuş (32:45)
Bence orada en büyük faydam bence. Hadi madem buradan ilerleyelim. Yani şey olması lazım. Firmada bir danışmanlık aldığında da o danışmanın firmayla bir arayuzu olması lazım. O firmada o danışman da kim oradan o bilgileri kim alacak? Yani şimdi bana birini gönderir, böyle toplantılara girip çıktık yani zamanında. İşte hocam online görüşelim mi? Olur.
Ufuk Erdoğmuş (32:49)
Ne konuştuğumuz için böyle, kendimizi konuşmak için değil.
Nesli Erdoğmuş (33:15)
Bir tane mühendis, tamam. İşte hocam biz böyle bir şey yapıyoruz, bana bir ekran gösteriyor. Ben ona bir şey söylüyorum ama ne kadarını alıyor yani? Şimdi orada benim her söylediğimi sen bir parça ödüyorsun yani. Oraya koydun ki şimdi bunu böyle sünger gibi çekebilecek biri olduğunu ve de doğru soruları bana soracağına.
S.Alp Sarıçiçek (33:31)
Gönlü var bir şekilde konuşuyor.
Nesli Erdoğmuş (33:34)
Sırf gönüldeyken. O dili anlaması lazım. Evet, o dili anlaması lazım. Zaten almaya açık olacak ama bir yandan da mesela hani biz o zaman Kore'yle konuşurken de hani ben orada not alıyordum, soru soruyordum. Çünkü orada hani birazcık uğraşmıştım, öğrenmeye çalışmıştım. Şeyde bazı... Benim kafamda bir sürü soru işareti vardı. O açıdan böyle hani orasında baktım, peki bunu böyle nasıl yapalım? Peki şunu şöyle yapalım? Çünkü çok kısıttı bir zaman. Yani siz o kişiyle aylarca ofisinizde...
Ufuk Erdoğmuş (34:02)
Danışma
işçisi öyle bir şey değil gelsin bende 3 hafta takılsın ofisim
Nesli Erdoğmuş (34:05)
Mesela
burada nasıl bu formatta soruları hazırlıyorsunuz, soruyorsunuz falan. Hazırlık yapmasak ya da böyle bir arayuz olmasa ne yapacağız? Konuşuruz ama seyrelir yani. seyreklik şeyde de yani hocaların da hepsinin vakti az çoğu zaman işte bir sürü şeyle ellerini olarak koşuyorlar. hani böyle firmanın da bunun farkında olup aslında kendi şeylerine yararına yani. Kendi nasıl diyeyim oradan maksimum şeyi
Ufuk Erdoğmuş (34:16)
Çok güzel.
Nesli Erdoğmuş (34:34)
Faydayı sağlamak üzerine bir hazırlıkları olmasın.
Ufuk Erdoğmuş (34:37)
Senin ekibinde, aynı dede gibi danışmanın sözünü anlayacak, sünger gibi emecek birisi gerekiyor gerçekten.
Nesli Erdoğmuş (34:43)
Yani onunla birebir irtibatta olan kişinin hani şey gibi düşünün yani tabii ki zaten her şeyi bilseniz tanışmanına ihtiyacınız yok ama bir miktar o konuya hakim neyle uğraştığının bilincinde ki soru sorabilsin.
Danışmanlık sürecinin başarılı geçmesi için şirketler ne yapmalı?
S.Alp Sarıçiçek (34:56)
Bu danışmanlık sürecinin başarılı olması için şirketler nasıl bir hazırlık yapmalı ve hani danışman olarak karşınızda görmek istediğiniz spesifik şeyler var mı? En azından şu olmalı dediğiniz neler var daha doğrusu?
Ufuk Erdoğmuş (35:12)
Bu çok zor bir soru galiba. Ben çok şanslıydım o konuda. Bir nesliyle bireysel tanışıklık ilişkimi olduğu için çok hakimdim zaten. Gelince ne olacağını az çok kestirebiliyordum. Core'de de bir tane vardı. Dünyada bir taneydi. Parası neyse verelim dedi müşteride o sırada. Eyvallah sağ olsun. Başka seçenek yoktu. Ben yanlış tercih yapmadım danışman konusunda. Çünkü birini bilerek getirdik, öbürünü de zaten tek tercih idi. Şimdi danışmandan ne beklediğini bilmen herhalde gerekiyordur ki doğru danışmanı seçesin.
S.Alp Sarıçiçek (35:40)
şey olarak soruyorum daha çok dediğin az önce sorduğun soruyu alakalı mesela ekibin haberi olmadan böyle bir projeye böyle bir işe giriştin danışman gelecek dedin sürexle nasıl bir hazırlık yapılması gerekiyor içeri
Ufuk Erdoğmuş (35:49)
Ha, okey.
Orada
yaşadığım şeyi söyleyebilirim ben. Ekibin isteği olmadan bir sinyir alamazsın, takım liderini değiştiremezsin. Aynı şekilde danışman da getirince onu almıyorlar. Ya bu ekip yapısı ile alakalı bir şey. Bu bir change management problemi. Değişim yönetimi neyse Türkçesi. Bu bir psikolojik kavram. Bununla ilgili makaleler falan var yani. Sonuçta bir ekip var, bir iş yapmaya çalışıyorlar. Dışarıdan yeni birini işe de alman, yönetici de ataman, danışman da sokman, ekibe bir değişim yaratıyor.
Danışman bir takım lideri atamak kadar büyük bir değişimi değil ama büyük bir etki. Yani sen diyorsun ki siz bu işi beceremediniz şu arkadaşa danışın. Orada bir sübliminal mesaj var. Dolayısıyla ekip bunu kabul etmeyebilir. Bu çok normal bir şey. Etmelidir ama etmeyecektir. Dolayısıyla ekibin kesinlikle bir talebe olması lazım bence. Yani ekip isteyecek bize danışman bulur musunuz diye. Ya da ekiple konuşacaksın hadi bir danışman da bularız ister misiniz diyeceksin. Ekip aaa iyi olur diyecek. Yani ekip istemeden buyurun size danışman deyince bence oradan bir şey çıkmaz. Ben öyle tahmin ediyorum.
Bu işin duygusallık, psikolojik kısmı. Onun dışında da doğru danışmanı seçmek o zor. Yani iş başvurusunda bir sürü CV geliyor, ayırt edemiyorsun. Danışmanlarda da bence öyle olduğunu düşünüyorum. çok yakın bir hikaye vardı işte. İsim vermeden nasıl anlatacağımı bilmiyorum. Neyse çok yakın bir yazılım şirketleri sahibi arkadaşım. Bir hocadan danışmanlık aldıklarını çok böyle internette çok iyi görünüyor. LinkedIn'de, CV'sinde vesaire.
Ama bir yılımızı yedi dedi. Yani kullandığı cümle buydu. Bir yılımızı harcadı dedi. Bu da olabilir. Yani hakikaten onu da işe insan alır gibi iyi seçmek gerekiyor demek ki. Doğru danışman çok iyi. Benim yaşadığım iki müthiş danışmanlık örneği var. Doğru danışman yüzde yüz tavsiye ederim. Keşke gene olsa gene danışman tutsam diyorum. Ama o arkadaşların hikayesinde bir yılımızı yedi. Keşke hiç yapmasaydık diyor mesela.
Nesli Erdoğmuş (37:43)
Ama şu şey bilemeyiz. Arkadaşından mı problem oldu yoksa
Madalyonun iki yüzü var yani orada aslında o eşleşme önemli yani. Bu tek bir taraflı da olabilir. Tek şirket kaynaklı olabilir, tek hoca kaynaklı olabilir ya da bir şekilde orada bir uyum sağlanamamış olabilir. Sonuçta bir şey oluyor yani benim de hissettiğim bazen böyle bir karşı tarafta bir özellikle şeydense yani mesela benimle irtibat biraz daha C level'da kurulmuş. Ben oraya toplantıya gidiyorum orada da işte o iş yapacak takım ve takımın lideri var.
intimide olmaları çok normal yani. Yani şey gibi hani sanki evet yani bunlar neyi yanlış yapıyorlar, neyi yapamıyorlar falan. Onun öyle kurgulanmaması lazım yani. o kurgu yanlış. Ben şimdi mesela o zaman daha ben de şeydim belki. Böyle başlayan şeyin zaten ilerlemeyeceği belli. Yani orada biraz daha işin hem şirket içinde daha organik böyle.
Ufuk Erdoğmuş (38:34)
...bir yardım eder misiniz?
Nesli Erdoğmuş (38:50)
Ya biz burada takıldık, ona baktık, buna baktık yapamadık, kime sorsak? Bir tanıdık şirkete ya siz bunu çözdünüz mü, nasıl yaptınız? İşte onlar aaa biz filancayla çalıştık, çok yardımcı oldu. Yani birazcık böyle şeyle olması lazım. Çok mekanik işte girelim, bizim ne işimiz var? İşte bardağı tespit edeceğiz, hadi bunu kim yapar? İşte filanca hoca arayalım, mail atalım. Hocam bizim böyle bir projemiz var. Şeyde yani teknik...
Ufuk Erdoğmuş (39:04)
soruşturmak gerekiyor.
Nesli Erdoğmuş (39:17)
sizinle irtibat kurmuyor, hani yönetim seviyesinden irtibat kuruluyor. Bunlar çok yani, bence şirkette daha zor. Bizim için kolay. Problem ne, biz nasıl yardımcı olabiliriz? Nedir eksik? Bakalım ya da birini bulalım. Şöyle de şey yapanlar oluyor yani, sizin var mı tanıdık öğrenciniz?
Ufuk Erdoğmuş (39:36)
Seni istemiyor danışmalar, bana adam gönder diyor değil mi? Danışmana yüksek para vermek istemiyor, diyor ki danışmana seni iyi veriyor.
Nesli Erdoğmuş (39:46)
Bence parasını almış mı? Bence kalıcı birini istiyor. hani danışman dedin. Bir soracak, iki soracak ama sonra, beş hafta sonra başka bir şey çıkın.
Ufuk Erdoğmuş (39:55)
İnan
yere geliyor. Orada zaten takımının bir zahmet olması lazım. Önce onu alacak sonra sana danışır.
Nesli Erdoğmuş (39:58)
Kuruyor
şu anda mesela. İnsan kaynağı ile ilgili hocalarla irtibata geçenler oluyor yani.
S.Alp Sarıçiçek (40:06)
Bu danışmanlık sürecinde başarık ıstası gerçekten iki tarafa da bağlı ve çok değişkenli. Doğru anladım sanırım yani.
Ufuk Erdoğmuş (40:13)
şey
alıyorsun yani aslında danışman bir kişi de olsa o bir takım gibi düşün. Yani orada bir karakter var burada da başka bir takım karakter var ya o iki kişinin iş birliği. İki ne derler öznenin iş birliği. Yani iş birliği de her zaman iki tarafa bağlıdır. Yani bir taraf çok ise hiçbir iş birliği olmaz yani evlilik de olmaz. Yani biri öbürü sevmiyorsa biter ya. Bu da onun gibi yani bu da bir evlilik gibi yani iki tane karakter var. Onlar ikisi de işinde iyi olacak, ikisi de istiyor olacak o birlikteliği de ikisi de yürütmek isteyecek.
Nesli Erdoğmuş (40:41)
Her
iş böyle yani. Partnerlik şey... Ya da ekibe geçici... Yani birisini aldığınız iki üç ay boyunca bir şey yapacak diyecek. Bu geçiciye oraya bir entegre olmaya çalışıyor birisi dışarıdan. Ama gerçekten farklı bir altyapıdan gelmiş olabilir. Yani düşünce şekli daha farklı. Olmayabilir. Ben yine kendimden örnek verdim ki... Daha çok yazılım alanında, yazım geliştirm alanında danışmalık.
Ufuk Erdoğmuş (40:44)
Takvuların hepsi böyle evet.
Nesli Erdoğmuş (41:10)
proje nasıl geliştirilir, nasıl yürütülür vs. daha aynı. Aynı jargonu konuşmak böyle hocalarla daha kolaydır diye tahmin ediyorum. Ama böyle şimdi biraz daha teknik teknolojik kısmında, kamerada insanları bulalım, yüzlerini tespit edelim, duygu analizi yapalım, sayalım, edelim dediniz de orada işte daha hızlı farklı bir dünyaya geçiyorsunuz gibi geliyor bana en azından.
Danışmanlık ararken doğru kişiyi bulmanın önemi
Ufuk Erdoğmuş (41:31)
Ben şeyi yaşadım mesela bana geliyorlar yapay zeka fikirleriyle ilgili danışıyor insanlar. Ya ben diyorum yapay zeka uzmanı ben değilim ama eşimden dolayı işte çok hakimim falan deyince mesela ben çok hızlı aktığını görüyorum diyablon. Bu avantaj olabilir. Aynı dili konuşabiliyor olmak önemli olabilir. Atıyorum yazılım süreçleriyle ilgili bir danışmanlık alacaksan uzmanlığı o olan bir hoca ile konuşmak. İşte yapay zeka ile ilgili danışmanlık alacaksan uzmanlığı o olan bir hoca ile konuşmak da aynı dili konuşmayı yaratır. Bu da bir avantaj olur.
Doğru kişi bulman lazım.
Nesli Erdoğmuş (42:04)
Deneme yanılma da olur ya. bu böyle zaten hemen ben kağıt üstünde herkesi araştırdım. Sonra süper çözüm buldum. Herkes yani mutlaka yanılabilirsiniz.
Kapanış notları
S.Alp Sarıçiçek (42:13)
Peki nesil
Ufuk Erdoğmuş (42:18)
Neyse, go job.
S.Alp Sarıçiçek (42:19)
Serbest piyasa ve akademik kariyer arasında bir ikilemde olan bir öğrenci için bir tavsiye olarak ne verebilirsiniz? Size böyle bir soruyla gelinse.
Ufuk Erdoğmuş (42:29)
Sen ama bu ikilemden akademi seçmiş birine soruyorsun. Çok dana fena olacak mı acaba? Yapmayın.
Nesli Erdoğmuş (42:36)
Hangi
taraf?
S.Alp Sarıçiçek (42:39)
Vuk Bey demedim, nesnini öğrendim.
Ufuk Erdoğmuş (42:40)
Evet
evet evet, bu yan bu yana.
Nesli Erdoğmuş (42:41)
Yani yine çok... Aynen, yine aynı şeye döneceğiz. Gerçekten kişisel, sırf tercih de değil, kapabilite insanı kendine önce bilmesi lazım. Ben ne istiyorumu da bilmesi lazım ama ben ne yapabilirimide bilmesi lazım.
S.Alp Sarıçiçek (42:43)
Bu konudan
Ufuk Erdoğmuş (43:01)
Bizim misa'da bir arkadaş vardı. Ben Milan'da futbol oynayacağım diye gezerdi ama daha lise futbol takımında yedek oluyordu. Biraz evet insanın kendini bilmesi...
Nesli Erdoğmuş (43:09)
Yani şimdi
S.Alp Sarıçiçek (43:10)
Yoksa hiçbir şeyin yoktur ama şimdi öyle bir...
Ufuk Erdoğmuş (43:12)
Orası
ödülü.
Nesli Erdoğmuş (43:14)
Yani şey diyorlar böyle, tam eki gençlerin umutlarını kırmayalım. Yani ben hiç kimseye gidip de, git hadi sen bunu nasıl yapacaksın demem ama hani mesela bir noktada da vakit kaybetmesini de istemem bir insanın. Yani benim bir öğrencimle bir çalışırım, iki çalışırım böyle bir bakarım hani oradan gelen tepkiye işte sorduğum sorulara cevaba. Hani o benim gözüm, ben bir sürü öğrenci gördüm şimdi kafamda ki teraziye de güveniyorum ölçümüne.
Şimdi ben o öğrenciye nasıl bir soru vermem gerektiğini ona göre ayarlamam lazım. O öğrenci gelip de bana hocam ben işte bilmem ne çalışacağım, bu alana girmek istiyorum dediğinde ve o alan böyle hani... ...fazlıca matematiksel şey, altyapı isteyen birazca daha hani bu... ...ona zor geleceğini düşündüğüm bir alan ise onu bu tarafa nasıl itmeye çalışayım? Bu tabii sırf bir şey mesela lisan süsle eğitim için örnek veriyorum, tez için falan. Ama şey de öyle yani akademik sekti. Bu arada şey demiyorum yani sadece bütün...
Böyle düşünenler bu tarafa, öyle düşünenler öyle. Orada da istek giriyor işin içine. Yani...
Ufuk Erdoğmuş (44:16)
Yani
kapasitesi tam yoktur ama ultra isteklidir. Belki azmedip bir şeyler yapacak da olabilir. Ama yine de bir minimum var ya. Yine de bir minimum var bence.
Nesli Erdoğmuş (44:25)
Evet, yok bence bir numara çalışkan olması zaten. Akademi için mi? Her şey için, hayat için. Bir numara hani onu istemesi ve gerçekten uğraşması her şey için öyle.
Ufuk Erdoğmuş (44:42)
tavsiye vermek istemedik.
Nesli Erdoğmuş (44:43)
Yok ya gerçekten tavsiyem yok. Şeye bağlı da hani şu an civardiğim cevap da bana bağlı olacak.
Ufuk Erdoğmuş (44:45)
kişiye bağlı gerçekten.
S.Alp Sarıçiçek (44:49)
Ama kişiye bağlı cevabıyla tutuşuyor. Bence şahane. Teşekkür ederim. Ben baya güzel cevaplar aldım. Umarım izleyicilerin...
Ufuk Erdoğmuş (44:56)
Bu
sefer şey gelmedi ya, olmalı mı ne olmalı mı? Akademisyen olmalı mı olmamalı mı? O muydu?
Nesli Erdoğmuş (45:01)
E geldi, sonra geldi.
...
Ufuk Erdoğmuş (45:05)
Hayır diyormuş. Teşekkür ederim. Yapay zeka bilimine bekliyoruz.
Nesli Erdoğmuş (45:09)
Evet.
Yazar Oyuna Devam