Ankara’dan Amsterdam’a Uzanan Bir Girişimcilik Hikâyesi | Benimle Oynar Mısın 26
Intro
Orb Amsterdam kurucu ortağı Doruk Eker ile yazılım dünyasına girişi, Flash programının hayat döngüsü, Ankara'dan Amsterdam'a geçişi, şansın alt yapısı, Amsterdam'daki iş hayatının başlangıcı, girişimcilik oyununa girişi ve ortak tercihi, Amsterdam'da iş yapmak ve ilanda maaş belirtmenin sağladığı avantajlar üzerine son derece keyifli bir sohbet ettik.
Yazılım dünyasına girişi ve kariyerinin ilk yılları
Ufuk Erdoğmuş (00:04)
Benimle oynar mısın'ın bu bölümünde Doruk Eker bizimle birlikte Ankara'da okuyup yaşadıktan sonra, çalıştıktan sonra Hollanda'ya gidip Hollanda'da çalışıp sonra da kendi şirketini kurma hikayesiyle ilgili konuşmak istiyoruz. Doruk hoş geldin. Hoş bulduk. Tekrar hoş geldin diyelim. Bir de Yirmenler Zoom'umuz var bir sene önce. Bir başka bölüm çektik. Şimdi senin hikayeni biraz konuşalım istiyoruz. daha magazin bir sohbet olacak herhalde. Ben hemen o zaman George diye kronolojik giriyorum. Hadi bakalım.
Başkent neydi senin bölüm?
Doruk Eker (00:35)
Benim lisans başkanat endüstri Master OTTU. OTTU, bilişim sistemleri. Tamam, informatik. Uzaktan eğitim falan.
Ufuk Erdoğmuş (00:40)
O tüne.
Aynen öyle. bu...
Ion, internet üzerinden bir işim. İntel üzerinden bir işim. Doğru. Sen de benim gibi alakasız bir mühendislikten gelip nasıl yazılıma yandan yandan geçeriz. Ben onu bilmiyordum bak şu an ben de fark ettim. Aynı şeydeymişiz. Yoldan geçmişiz. Sonra senin Ankara'da normal çalışma hayatın var. Bir de ben şimdi çok hızlı özetliyorum. Magazin kısmına geleceğim. Bilkent'te part-time eğitmenlik var. Tam olarak ne dersi veriyordun Bilkent'te?
Doruk Eker (00:52)
Aynen.
Bilgisayara giriş dersini iletişim tasarım bölümünde veriyordum. 2005-2009.
Ufuk Erdoğmuş (01:21)
Bilgisayar mühendisine veya şey değil, Computer Science'a değil. Başka bölüme bilgisayar. Yani dışarıdan...
Doruk Eker (01:26)
İletişim tasarımı böyle.
Aynen,
part-time instructordım. 5 yıl sürdü. O sırada da çalışıyorum. O sırada bir kısımda freelancer olarak çalıştım, bir kısımda başka şirketlerde çalıştım.
Ufuk Erdoğmuş (01:33)
O sırada çalışıyorsun.
Doruk Eker (01:46)
2005-2010 arası. 2003'den başlayalım. 2005'te Bilkent başladı ama benim diğer yaptığım çalışmalar 2002-2003'e kadar gidiyor. İşte o zaman daha çok web tabanını yazalım işte. Web siteleri.
'Flash' anektodu
Ufuk Erdoğmuş (02:00)
Bugünün
tabiriyle
Doruk Eker (02:03)
Frontend,
zamanlar Flash vardı.
Ben Hollanda'ya geçtikten sonra da biraz flash yaptım bu arada.
Ufuk Erdoğmuş (02:13)
ama flash yani artık can çekişiyordu herhalde o zamanlar resmen öldü dimi bu arada flash
Doruk Eker (02:16)
Evet son ders. Evet sanırım
Adobe supportu tamamen kapattı. Yani şu anda tam emin değilim. ara çünkü Adobe Animate'e çevirmişlerdi o fly.
Ufuk Erdoğmuş (02:26)
Kurtarmak için uğraştılar çok yani.
arada Flash'in hikayesi bence bugünkü genç frontend developer'lar için ben hep anlatıyorum. Yani 2010'a kadar Flash da Flash yani bazı şeyleri sadece Flash da yapabiliyordu ki o animasyonlar, üç boyutlar, geçişler falan. Javascript yoktu. Browser'larda yasak yani yok falan. CSS 3 yok hani bırak 4'ü. Hani hiçbir şeyi yapamıyorsun Flash'ta yaptığın başka yerde.
Ama sonra bir şey oldu CSS 3 çıktı 4 çıktı HTML'e bir şeyler geldi 3 boyut geldi falan ve flash öldü. Ben hep şey diye anlatıyorum gençleri bu hikayeyi hani zamanın böyle yıkılmaz dili flash bilmekti 5 sene sonra yoktu. Yani sen şimdi flash tarafından nasıl görüyorsun ben JavaScript tarafından görüyorum bunu. İçerde nasıl yaşadınız bunu?
Doruk Eker (03:08)
Doğru.
Ya Flash tarafında şöyle. Bu arada biz yani diğer türlü JavaScript form.
Ufuk Erdoğmuş (03:18)
Flaç çilar olarak.
Doruk Eker (03:25)
Hatta benim yaptığım instalasyonlardan bir tanesinde yaptığım JavaScript library gitaba koydum. Yüzlerce fork aldığı vesaire. En son birkaç yıl önce artık dedim ki ben bu teknolojiden anlamıyorum artık bu geldiği noktayı o yüzden tamamen bırakıyorum şeyi. Neyse senin sorununa geri döneyim. Dediğin şu açıdan çok doğru. Birincisi Flash çok kapalı bir sistemdi. Çok güzel bir noktadaydı çünkü bazı şeyleri sadece onunla yapabiliyordun.
O yüzden de o nasıl söyleyeyim?
O kadar uzun süre güncel kalabildi ya da önemli olarak kalabildi. Ama bu arada diğer açık kaynak olan bütün teknolojiler yavaş yavaş yavaş yavaş yavaş yakaladı. Tam o sırada yani Flash'ın en çok hızlı bir şekilde tasvir edilmesine sebep olan şey işte Apple'ın bir anda application'larda Flash application'lara izin vermemek kararıydı.
Ufuk Erdoğmuş (04:27)
Haa bu ilginç. Bu şekilde bakmamıştım. Ben hep JavaScript ile CSS bir sürü şey yapabilir hale gelince yavaş yavaş eridi diye düşünmüştüm. Baya kurumsal.
Doruk Eker (04:36)
Hayır. Hatta...
Tabii tabii orada Apple'ın ve Steve Jobs'ın çok ciddi bir hamlesi vardı aslında. Hatta Steve Jobs'ın onunla ilgili yazdığı bir mektupta var. İşte, on flash mı? Öyle bir şey var. Orada diyor ki biz işte yaptığımız cihazlardaki çalışan yazılımların belli standartları olmasını istiyoruz vesaire vesaire. Flash'ın buna...
Ufuk Erdoğmuş (05:03)
Ve şıkşası görüyor.
Doruk Eker (05:04)
Flash'ın buna henüz ulaşamayacağını düşünüyoruz o yüzden de izin vermiyoruz diye bir şey var. Orada onun arkasında birtakım hani business kararları da var işte. App Store gelirleri vesaire gibi şeyler de vardı. O zaman özellikle o zaman Apple'ı kapalı kutu olarak, pardon, kapalı kutu olarak tutmak istiyordu. O şekilde bir hamle yapıldı. Ve o sırada dediğin gibi diğer teknolojiler... ...şeyler... ...gelip oldu. Bir anda şöyle bir şey oldu.
Dışlanınca öbür teknolojileri bir alan açıldı. Yani Flash'i Apple'a değiştirebileceğinde Apple'ın kendi ekosistemi orayı doldurmadı. Dışarıdaki diğer teknolojileri orayı doldurdu.
Ufuk Erdoğmuş (05:46)
sonuçta Apple onu dışladığı anda o flash ile yapılan animasyonun kaymaların üç boyutun bir yerde yapılabilmesi lazım. Birileri hemen o zaman atıyorum JavaScript kütüphaneleri çıkartıp alıyorum.
Doruk Eker (05:56)
Yani öyle. Tabii. ilginç yani. internetde flash kullanamamaya başladım. Özellikle ilk başlarda flash dosyalar çalışmıyordu. Düşünsene bütün internet saklını flash da yaptırmışsın. internette...
Ufuk Erdoğmuş (06:08)
İlk yıllarımda hatırlıyorum işte 15 senedir Geliyordu müşteri ya biz site yaptık ama flash da yapmışlar falan. Ağlıyorlardı. Sistemize kimse giremiyor falan.
Doruk Eker (06:15)
Aynen.
Bizim kullandığımız şey şu idi, yıllarda yani işte hangi yıllara geliyor, 2011-2012'da artık iyice ortalıktan yavaş yavaş çekildiği zaman diyelim. O sırada biz Adobe'nin yine flash tabanını yaptığı Flex diye bir yazılım vardı. Özellikle kurumsal yazılımlar yapmak için geliştirdiği. O Flex'i kullanarak dokunmatik ekran yazılımları yapıyorduk. Uzunca bir süre onunla devam ettik.
Ufuk Erdoğmuş (06:42)
kapalı
kutu olduğu için.
Doruk Eker (06:43)
Aynen
öyle bazı sektörde çalışmaya devam etti. O yüzden de Flash'i, Adobe'yi tamamen öldürmeni...
Ufuk Erdoğmuş (06:49)
Burada herhalde yani bu kadar konuştuk. İbretlik, özet. Herhalde şu olabilir. Bir gün flash vardı, 5 sene sonra yoktu. Bugün atıyorum React var, Angular var. Ya da başka ne varsa 5 sene sonra olmayabilir gerçekten. Hangi bir sebepten. Aynı şekilde sen de kendi kariyerinde düşün. Yani flash, ağırlıklı bir şeyler yapıyorsun. 3 sene sonra hayatında öyle bir şey yok. Bambaşka.
Ankara'dan Amsterdam'ya geçişi ve kendi şansını yaratmak
Bugün AR yapıyorsun. 5 sene sonrasında flash'tan, web'den AR VR yapıyor oldun. Madem oraya gelelim. Yani senin Ankara'dan
Hollanda'ya geçişin tam olarak nasıl oldu, niye oldu? Benim şöyle oldu. Kendimi dışarı atayım diyenlerden miydin?
Doruk Eker (07:28)
Şu anki... Yani şu anda onu diyenlerden biraz daha farklıydım diye düşünüyorum. Ya da pek de öyle görmek istiyorum. Kabul etmem. Öyle olabilir. 2008 yılında ben Ankara'da artık birçok şeyi yapıyorum ama birazcık daha buranın dışında bir şeyler yapmak istiyorum. Başka deneyimler kazanmak istiyorum. İstanbul'a gitmeyi çok istemedim o sırada. Özellikle kreatif sektör İstanbul çok sert oldu, şu an düşünümde. Çok harsh bir...
deneyim olacağını düşündüm. Bana çok uymuyordu. işte 3 hafta Belçika'da kaldım 2008 yazında, 3 hafta Hollanda'da kaldım. Hollanda'da çok daha fazla iş görüşmeleri ayarlama şansım oldu. Bir takım head-unterlarla konuştum, bir takım recruitment filmolarıyla.
Ufuk Erdoğmuş (08:15)
Yurtdışına
iş bulmaya baya bir şekilde ayarlayıp Belçika'ya, Hollanda'ya böyle bir tura gittin.
Doruk Eker (08:20)
Aynen öyle bir tura gittim ama tabii 2008 yazı hemen ekonomik kriz öncesiymiş. Geri dönüp bakınca onu anlayabiliyoruz tabii. Orada kimse evet biz yurt dışından gelmiş bir Junior'ı işi alalım diye beklemiyor. Aynen öyle. Ama şöyle orada kurduğum kontaklar bir iki sene sonra bana bir geri dönüş olmuş oldu ve orada bir yarı zamanlı bir ders verme şansım oldu. Bir buçuk aylık bir ders vardı onu vermek ister misin dediler oradaki bir enstitüden.
Ve ekonomik olarak da benim 1,5 ayda orada kalmamı destekleyecek bir para veriyorlardı. Aynen. Evet, evet gerçekten öyle. Ve o süre içinde ben...
Ufuk Erdoğmuş (08:58)
madri olan bir şey.
Çünkü insanlar yurtdışına gideceğim falan çok zaman ilk gidişlerde sürünüyor insan. Doğru.
Doruk Eker (09:09)
Ben
çok şanslıydım aslında. ben... Seyahatimi çok ucuz halledebildim, kalmamı çok ucuz halledebildim vesaire. Çok çok şanslı tesadüflerle geliştim.
Ufuk Erdoğmuş (09:20)
Ama
herkese soruyorum şans hayatında ne kadar önünü açtı diye.
Doruk Eker (09:25)
benim çok açtığını düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (09:27)
Ben çok etkisi olduğunu düşünüyorum ama bir yandan da sonuçta sen de kazımışsın. Evet. Ben atıyorum çalışırken hadi ders vereyim demişsin yani manyak mısın sanki. Şimdi açık açık söyleyeyim sanmıyorum ki sen o Bilkent'ten para kazanmış olasın. Muhtemelen zevkine veriyordun değil mi yani? instrak eğitmenlik öyle bir şey. Ben biliyorum ki yazıyı. Sen onu zevk için vermişsindir daha çok. Ama o da yaptığın şey Hollanda'da sana başka bir kapı açmış mesela. Aynen Bir yandan da kazımışsın bir yandan da denk gelmiş hazırmışsın.
Doruk Eker (09:55)
şeyde bundan önce bir reklam vardı yanılmıyorsam martini olması martiniydi galiba luck is an attitude diye güzel bir reklam
Ufuk Erdoğmuş (10:03)
Şans
tavırdır mı nasıl çeviriyor?
Doruk Eker (10:08)
Şans bir davranış biçimidir diyebiliriz
belki tam çevirmek gerekirse. O çok doğru yani ne kadar bazı şeyleri yaparken onun ne kapılar açabileceğini gelecekte bize nasıl faydası olabileceğini veya olmayacağını şu anda görmemiz mümkün değil. O bir hissiyat. Evet ben bunu yapayım birazcık daha bunun üzerine gideyim ve hiç bilmediğim hiçbir şekilde belki bundan 3 sene sonra 4 sene sonra 5 sene sonra bize başka bir kapı açacak.
Ufuk Erdoğmuş (10:36)
Onu kapatırsın
Doruk Eker (10:38)
Onu
kapatsın diye, tabii o kadar öyle ince hesaplayarak yapılan bir şey değil o. İçeriden gelen bir hissiyatla yapılan bir şey.
Ufuk Erdoğmuş (10:45)
Ben bunu yapayım diyorsun. Yapıyorsun. O dediklerin bir yerde denk gelir. Sonra dönüp baktığında demek gibi şanslıydım diyorsun.
Doruk Eker (10:53)
Şanslıyım diyorsun. ama evet ikisi birbiriyle el ele gidiyor bence. Hani biri olmadan diğeri olmuyor. Ama bir takım...
hani şans olarak gördüğümüz şeylerin alt yapısını oluşturmak, işte o birtakım şeyleri yapmaktan geçiyor.
Ufuk Erdoğmuş (11:13)
Seneka şey diyor işte filozof zaten işte luck is when opportunity meets preparation. İşte şans, fırsatla hazırlığın yani sen o hazırlığı yapıyorsun. Çok fırsat çıktığında aaa şans oluyor. Bir anda. Aynen öyle. Halbuki hazırsın zaten. Aynen Evet gittin Hollanda'ya bir şekilde şans tırnak için de dersler verdin sonra işte
Doruk Eker (11:19)
Çok güzel.
Amsterdam'daki iş hayatına başlangıcı
2010
yazıydı o dersi verdiğimde. sırada işte bir orada arada da iş aradım ben burada kalmak istiyorum diye. Ve o sırada bir bir ajans da iş buldum. Böyle bir Junior Developer olarak.
Ufuk Erdoğmuş (11:43)
Burada
yaptığın işin devamı gibi mi yoksa başka bir kosyona? Biraz öyle.
Doruk Eker (11:46)
Burada böyle Flex ile başlamıştım. Orada da Flex ile yapılan projeler vardı. Oraya geçtim. Ama oraya geçtikten sonra başka teknolojileri öğrendim. İşte Unity, o zaman Unity 3'tü galiba hatta. Hazır da Flash ölüyor. Ama orada benim Flash bilgimi ya da Flash ile ilgili yaptığım o alanı dolduran şey Unity olmadı. Unity yine kaldı ama o tarafı tekrar web teknolojiler... Ondan sonra işte JavaScript'ler, Frontend'ler vesaire.
Ufuk Erdoğmuş (11:58)
Hazır da flash ölüyor.
Geldi.
Doruk Eker (12:16)
Çok uzun süre Facebook application'ları yazdım. Ondan sonra bir ara beni Facebook uzmanı ilan ettiler o şirkette.
Ufuk Erdoğmuş (12:26)
Title'lar zaten çok zevkli yani. Sırf ayrıca konuşmak gereken bir Neydi senin oradaki title? Süper bir şey vardı.
Doruk Eker (12:30)
Evet öyle. Aynı gibi.
ve
interaktif dizpleyi enjener.
Ufuk Erdoğmuş (12:38)
Interactive Display'in enginyörü çok iyi. Ama why not yani. Koyabiliyoruz koyduk. Ama havalı olmuş yani. Birkaç kart bizi dağıtsaydın ya. Ama anneannene falan anlatamazsın. Oğlum ne iş yapıyorsun anne?
Doruk Eker (12:44)
Güzeldi.
Aynen.
Onu hayal etmenin sonuna kadar.
En yakın bilgisayar işi yapıyoruz.
Bu şemsiye terimi altında her şey var.
Ufuk Erdoğmuş (13:10)
Aynen. tamam orada işe girdim. oyunda başladığımız Amsterdam'dayız.
Doruk Eker (13:14)
Aynen öyle 2010 yılında başladım. Çok değişik bir ajanstı. 360 derece ajansıya geçiyor işte. Öyle konumlandırıyorlar kendini. Back-end yazılım, front-end yazılım var. Interactive display'ler var. İşte event organizasyonu yapan bir bölüm var. Desktop printing yapan bir bölüm var. Çok her şey vardı gerçekten ajansın içinde. İşte zaman içinde, o ajans da kendi içinde değişti.
Reorganizasyon'a geçtiler, birtakım struktürleri değiştirdiler. Ve o sırada ben Junior Developer olarak başladım. Bitirdiğimde orada bir divisionlar oluşturulmuştu. Interactive Displays Division'un başındaydım.
Sadece o divizyon
5, 6,
Ufuk Erdoğmuş (14:03)
küçük bir takım
Doruk Eker (14:06)
Ama yani şöyle düşün bu takım sadece kodlamasını yapan kısım. Bunun dışında dizayn kısmı başka yerde var.
Ufuk Erdoğmuş (14:13)
Aslında gelen proje çok daha kapsamlı. Evet siz kodlama takımısınız.
Doruk Eker (14:16)
Aynen
öyle, aynen o şekilde. 2016'nın sonunda, işte dördüncü şehirekte ben yavaş yavaş çalıştığım günleri azalttım ve 2016 sonunda ayrılmaya karar verdim.
Ufuk Erdoğmuş (14:32)
Çalıştığım günleri azalttım derken karşılıklı anlaşma bu. Türkçe'de çok bilinen bir şey değil Avrupa'da çok var bu. Artık 4 gün çalışacağım diyorsun. Maaşın %80'e iniyor falan.
Doruk Eker (14:37)
Evi Tülay'ın...
Ben yanlış hatırlamıyorsam üç gün çalışıyordum.
Ufuk Erdoğmuş (14:45)
Türkiye'de bu arada karşılığı olan bir şey değil biliyorsun değil mi? Çünkü 5 de desen 7 gün çalışıyorsun.
Doruk Eker (14:52)
Hatta gün olarak değil de saat hesabı var. 28 saati çalışıyor.
Ufuk Erdoğmuş (14:57)
28 bölü 45 maaş alıyorsun. Kırk. Kırk. Ha pardon. Bizde 45 yani. Daha oradan başladık. Orada farklılık var. Evet.
Girişimcilik oyununa giriş süreci
Doruk Eker (15:08)
2016'ın ayrıldığında 2017 başı diyelim yani 2017 ocak itibariyle aynı yaptığım işleri ama freelancer olarak yapmaya başladım. Ve çok dürüst bir şekilde hiç eski müşterileri aramadım, kimseyle konuşmadım tamamen sıfırdan başladım, sıfırdan networking.
Ufuk Erdoğmuş (15:26)
Normal
bir işte kendini geliştirip freelance devam etme senaryosu bu değil genelde. Bu değil. Hemen oradaki eski müşterilere ben artık yalnız çalışıyorum falan diye bir mesaj atıyorum. Öyle yapmadım. İyi yapmışsın yani. Öyle yapmadım.
Doruk Eker (15:40)
iş
alamadım ve oradaki avans şeydi. Ben eğer işte banka hesabında şu kadar para var diyelim şu kadar ay geçinebileceğim. İşte o ay ondan bir ay önceye kadar hala proje alamamışsam o zaman gidip iş aramaya başlayayım gibi bir şey vardı. Oradaki güvencem şuydi yani ben yaptığım iş çok nitelikli bir iş veya böyle iş bulacağım. yüzden çok fazla... Biraz özgüven vardı orada.
Ufuk Erdoğmuş (16:06)
Bunun olması iyi olmuş biraz kenarda birikmişin de olması iyi. Çünkü bence direkt ayrıldığın yerden müşteri çalmak diyelim tırnak içinde. Müşteri alabilsen bile eninde sonunda zaten kendi müşterini sıfırdan bulabiliyor olman lazım. Kesinlikle. Bana o sadece başlangıcı kurtarır gibi geliyor. ben eski şirketinden müşterileri alayım beni beslesin. Öyle bir senaryo zaten yok. Bir sene sonra iki sene sonra. Bitecek o. Yani kendi işini yaptığında bence birinci mesele yeni müşteriyi sıfırdan üretebiliyor musun ya? Aynen. O yüzden sen...
En azından birikmişti, onu sıfırdan denemişsin. Doğru. Başardın herhalde ki hala.
Doruk Eker (16:39)
Hala o deadline gelmedi.
Ufuk Erdoğmuş (16:43)
Sıfırlamadık diyorsun. Sonra da bir noktada Orb Amsterdam direkt ismini hemen kurmayalım değil Freelancından sonra ne zaman markalar?
Doruk Eker (16:51)
Bir
buçuk yıl sonra Orb Amsterdam'a geçtim. Yani marka olarak, isim olarak. O sırada benimle birlikte çalışan Junior Developer'lar ve internler vardı. Değişe Değişe ekip. Daha sonra 2020'nin ortasında, pandeminin hemen başıydı. Şu anki ortamla beraber ki şu anki ortamda da biraz önce bahsettiğim şirket de aynı takımda beraber çalışıyordu. Ayrı zamanda Gianluca.
Ufuk Erdoğmuş (17:14)
beraber çalıştığın eski iş.
Cihangir. İtalyan ortak. Aynen.
Doruk Eker (17:22)
Onunla birlikte ortak yani ortaklık yapmaya karar verdik. Aynı benim başlattığım.
Neden ortaklığı tercih etti?
Ufuk Erdoğmuş (17:30)
Neden ortak aradın?
Zaten başlamışsın zaten freelancı işletiyorsun zaten 2-3 Junior ile vesaire göndürüyorsun dükkanı tabiri caizse neden yanına bir ortak istersin?
Doruk Eker (17:42)
Yani
ikinci fikrim olması çok önemli bence. Çünkü danışacak biris, hani Türkiye nasıl çeviririz? Soundboarding.
Ufuk Erdoğmuş (17:49)
danışacak.
Daha
mantıklı kararlar alabilmek için.
Doruk Eker (17:59)
Ben
öyle. Bazen kendi aldığın kararları biriyle konuşman gerekiyor. Ondan bir... Herhangi bir çıktı. Almasan bile... ...ona anlatırken, seni anlayacak birine anlatırken o kararları tekrar süzgeçinden geçiyor aslında. Bunlar çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim o noktadaki bakış açım şey değildi. İlla benim ortam olsun değildi. Ama şey vardı, ben Cihanlıkayla ortak olmak istiyorum.
Ufuk Erdoğmuş (18:02)
Ben Fırtın.
Hani bildiğin güvendiğin birisi. Evet öyle. Sen herhangi bir ortak alayım yalnızım değil. Değil de. Cernuka var tanıyorsun güveniyorsun ya ben bu adamla iş yapmalıyım.
Doruk Eker (18:32)
ve bizi ilk başta konuştuğumuzda
Eğer ortağım olacaksa ben onunla yapmak istiyorum gibi bir bakış açım vardı. Evet çok güzel denk.
Ufuk Erdoğmuş (18:45)
İkisi güzel denk geldi. Peki
ciğerlik atan bir stereotipik İtalyan mıdır? Denizli. Neresinden İtalyan'ın? Kuzey mi güneyli? Güneyli Akdenizli sayılır. Şunu soracağım zaman magazin soru geliyor. Bir İtalyanla ortak olmak nasıl? Yani şimdi sen Türk kültürü biliyorsun. Biliyorum. Hollanda kültürünü biliyorsun. Baya ayrık. Evet. Yani farklı şeyler.
Doruk Eker (18:55)
o Roma ile Napoli arasında.
Yani birincisi ben steryotürk tip Türk kültürünü yansıtıyor muyum ona çok imza. İkincisi
Ufuk Erdoğmuş (19:24)
Çok olmayabilir. Evet.
Tip olarak da yansıtılıyor. Aynen.
Doruk Eker (19:28)
Cihan Luka stereotip İtalyan kültürünü yansıtıyor mu ona da çok emin değilim. O yüzden bizim Cihan Luka ile beraber iş yapıyor olmamızdan senin sorunun cevabını çıkartamıyoruz.
Ufuk Erdoğmuş (19:38)
Yani ikiniz de daha Hollandalıya yakın sayan tipler misiniz?
Doruk Eker (19:44)
Yani bilmiyorum. Onu... Çok evet diyemiyorum.
Ortakların farklı kültürlerden olması, girişimi nasıl etkiler?
Ufuk Erdoğmuş (19:49)
Farazi şunu sorayım o yani bu kültürler arasındaki fark ortaklığı etkiler miydi sence? Olumlu ya da olumsuz?
Doruk Eker (19:58)
Bence etkilerde.
Ufuk Erdoğmuş (19:59)
Yani fark mı iyidir? Yoksa...
Doruk Eker (20:07)
Onun net doğru bir cevabı var mı ya da tek bir formülü olduğunu düşünmüyorum. Bence kişiden kişiye değişen bir durum var. Bazı ortaklar görüyorum çok farklılar. O farklılık birbirini tamamlıyor. Ve çok güzel bir sinayje ortaya çıkıyor. Bu bir senaryo oluyor. Bazı roller görüyorum ortaklar birbirinin çok aynısı. Ama ona rağmen çok güzel devam ediyor.
Ufuk Erdoğmuş (20:32)
Bu şey gibi biraz herhalde ya yani eşler gibi yani kız erkek ilişkisi gibi. Bazen çok zıtlar çok iyi tamamlar. Sanırım. Bazen de aynı ilişki sağlam. Okey doğru cevabı
Doruk Eker (20:42)
Ben tek cevap olduğunu düşünmüyorum. şeye bakarsan... Aynen. Ama işte ne bileyim bu daha klişe start-up şeylerine bakarsan illa birbirini tamamlayacak kişiler olsun gibi bakıyorlar. Ben onun o kadar kural olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Cihangu Kale ikimize baktığımızda aslında birbirimizi tamamlayanından çok birbirimizin aynısıyız aslında biz. Yani çok daha fazla şeyde anlaşıyoruz.
Ufuk Erdoğmuş (20:45)
Et lanetimi atamadık.
ve memnunsunuz da bundan.
Doruk Eker (21:12)
ve bundan çok memnunuz ve 4 yıldır beraber çalışıyoruz, ondan önce birlikte çalışmışız. Demek ki bir şeyler doğru gidiyor ki hala buradayız.
Ufuk Erdoğmuş (21:20)
Başka
bir bölümde konuğumuz vardı. Onlarda üç kadın bilgisayar mühendisi. İzledim o bölümü. O kadar aynılar ki yani. Ben tanıyorum ikisini. Bayağı benziyorlar. Çok aynılar yani. da aynı sınıfı şey bence. İyi demişti yani. Evet. sorun yok. İşte hiçbir şey siyahla beyaz değil gerçekten. Değil. Peki. Şimdi Hollanda'da bir şirket. Çok devasa bir şirket değil sonuçta. Şu an.
Doruk Eker (21:45)
Şu anda dört
Amsterdam'da şirket yönetmenin ve iş yapmanın olası artıları ve eksileri
Ufuk Erdoğmuş (21:47)
Yani Hollanda'da olmanın şirket yönetmenin ekstra bir sence artısı eksiği olmuş mudur? Bir Türk olarak yani aynısını burada yapsaydın olur muydu?
Doruk Eker (22:06)
Şirket yönetimi dediğimizde hani şey tarafından
bir işte administrasyon tarafından vesaire bir farkı var mı onu çok bilemiyorum çünkü burada çok daha az yaptım onu burada da yaptım ama çok daha çok daha eski burası biraz daha evet olabilir
Ufuk Erdoğmuş (22:21)
Bürokrasi muhtemelen her yerde benzer. Genelde
benim gördüğüm herkes kendi ülkesindeki bürokrasiye küfür eder. Fransa'da da bu işleri yaptım. Fransa'da çok kötü bir örnek. Fransa biraz üç noktada olabilir ama. Benim gördüğüm her ülkenin bürokrasisi kendine has, dert ama yani ekip ya da işte müşterilerle uğraşmak kültür olarak.
Doruk Eker (22:39)
Evet.
Evet, orada farklılıklar var. Ekiple uğraşmak konusunda... Work-life balance gördüğüm kadarıyla Türkiye'den çok daha dengeli durumda diyelim. Müşterilerle çalışırken...
Türkiye'de genelde bir anlaşmayı varılır. Ondan sonra birtakım... işte nasıl söyleyeyim birtakım oyunlar geliyor aklıma kullanacağım ama oyun demek istemiyorum o kadar negatif değil ama birtakım işte negotiation'lar vesaire anlaşmadan sonra yapılır ya. Bizde. Evet.
Ufuk Erdoğmuş (23:25)
Anlaşma yaptıktan sonra da bir şey istenir mesela. Ne koparırsak.
Doruk Eker (23:30)
Orada genelde şöyle oluyor işte bu negotiationlar, küçük oyunlar vesaire. Onlar yine var. Yani şey gibi bir düşünce olmasınlar. Bunlar yurt dışında hiç olmuyor. Kesinlikle var. Yapıldığı yer farklı. Onu anlaşmadan önce yapıyorlar. Ondan sonra anlaşma ona göre yapılıyor ve ondan sonra herkesin o anlaşmayı ya uyacağı, ona göre davranacağı bekleniyor. Bunun istisnaları var mıdır? Kesinlikle vardır.
Ufuk Erdoğmuş (23:43)
Sana da spültikler herhalde.
Doruk Eker (24:00)
Ama hani genellem olarak biraz daha o tarafa yakın olduğunu düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (24:04)
bizde ki gibi anlaştık ondan sonra hadi ya şunu da yapıver. Dense orada baştan ya ne olur şunu da ekleyelim anlaşmaya ama ona göre pazarlıklar vesaire kontrat bitti artık. Tamam çerçevi çizdik gibi. Evet aslında iş yapmayı da kolaylaştırır. İki taraf için de kolaylaştırır da biz bunun farkında değiliz gibi geliyorlar.
Doruk Eker (24:17)
Evet.
İki tarafı şirinle kolaylaştırıyor. dört. Alıcı ne alacağını biliyor. Aynı o şekilde yani o çerçeveyi baştan çizmiş oluyorsunuz. Ve herkes o çerçevenin ne olduğunu anladığı ve bildiği için herkesin beklentisi ve o beklentinin karşılığında verilen hizmet birbiriyle uyuşuyor.
Ufuk Erdoğmuş (24:23)
Alışı da ne alacağını biliyor çünkü.
Bu arada beklenti demişken şeyden önce konuştuk. Bak buraya lafı getirecektim ben zaten. Bizim bir videoyu izleyip basit videosu. ilanında, basit serinin adı. İş ilanında maaş belirtme videosunu izleyip son ilanınızda maaş mı belirttin demiştim. Demin konuşuyorduk da. O hikayeyi bir anlatır mısın böyle? Ben kendimi öldürmek için, yani bizim kanala öldürmek için sormuyorum ama. Bu konu bizim kendi ekip içerisinde çok konuştuğumuz bir konu. O videoyu çektiğimizde de ya inşallah bu videoyu çok izleyelim demiştik.
İş ilanında maaş belirtmek ve kapanış notları
İlk defa canlı birisi bana ya o videodan sonra bunu denedik ve de bir şeyler dedi. Benim için çok önemli bir şey bu bir daha kayda geçsin. Tam olarak ne yaptınız?
Doruk Eker (25:23)
En
son çıktığımız developer ilanında XR developer arıyorduk. XSanit Realities yani işte AR, VR hepsini XR developer arıyorduk. Ve orada kriterleri yazarken bir üst sınır belirtmeye karar verdik maaş olarak. İlk başta çok tereddütlüydük. Hem ben hem Canlıka acaba kendimizi bir şeye bağlıyo muyuz bunu beliriyerek dedik. Ama sonunda dedik ki tamam bunu söyleyelim. Belirtelim bu üst sınırı. Ve Ornu'nun
Bize gelen başvuruda inanılmaz bir eleme yarattığını gördük. İki türlü eleme yarattı. Birincisi... Bizim belirttiğimiz maaşa bakıp şey diyebiliyor insanı. Bir dakika bu benim için benim... ...alabileceğim maaştan çok yüksek demek ki benden daha kalifiye birini arıyorlarmış. başvurum. Ultra Juniorlar elemiş oluyor. Ultra Seniorlar da diyor ki zaten bu para benim için olmayacak. Onlar daha...
Ufuk Erdoğmuş (26:12)
Ultra Junior'lar
Doruk Eker (26:22)
hani başka bir ya da kendisini öyle görüyoruz. Bizim öyle gördüğümüzden farklı. Onu da elemiş oluyoruz. Cuma günü çıktık ilanı. Pazartesi günü elli küsur application vardı ve bunlardan yaklaşık yirmi tanesi olabilecek şeylerdi.
Ufuk Erdoğmuş (26:41)
Bu
arada ilana LinkedIn'den mi? Nereden? LinkedIn'den. Reklam veriyor musunuz?
Doruk Eker (26:44)
Yok hayır baya düz
Ufuk Erdoğmuş (26:46)
3
günde 50 başvuru çok iyi bu arada linkli normalde günde 8-10 tane gelir 1.5-2 kat daha fazla geliyor hafta sonrasında çok gelmiş
O başvuruların zaten filtreli geliyor bir de.
Doruk Eker (27:09)
Bil
de filtreli geliyor. Evet, birtakım filtre sorularını da sorabiliyorsunuz.
Ufuk Erdoğmuş (27:14)
Fiyat belirttiğiniz için gelenler zaten o konu artık konuşulacak bir şey olmaktan çıkmış.
Doruk Eker (27:22)
Onun
şöyle bir güzelliği daha var. Bunu demin söylememiştim. Şimdi aklıma geldi sen söyleyince.
Her tür mülakatta... konuşulacak bir sürü şey var. İşte işin içeriği. İşte atıyorum çalışma saatleri. Bir takım ekstra benefitler, yol parası vs. Şimdi bunlardan bir tanesi de doğal olarak maaş.
Onu belirterek bu maaşı o mülakat dengli minitinden çıkarmış oluyoruz. Böylece konuştuğumuz şeyler gerçekten insanların... İşi konuşuyorsun. samimi olarak konuşabiliyorsun onu. Yani konuştuğun kişi maaşı, konuştuğun kişi kendisini yukarıda veya aşağıda göstererek o maaşı manipüle edemeyeceğini biliyor artık.
Ufuk Erdoğmuş (27:53)
...
Doğru maaş hiç konuşmazsan belki sürekli kendini yukarı çekmeye çalışacak. Belki. Ve sen umacak ki daha yüksekler. Çünkü bilmiyor ne vereceğini. Ok mülakatın daha dürüst en azından. Evet daha...
Doruk Eker (28:17)
Peki, aynen öyle.
Daha şeffaf.
Bence o da çok değerli.
Ufuk Erdoğmuş (28:27)
Çok iyi ya.
Benim tecrübemde şeydi zaten kaç kere. Biz hep öyle yapıyoruz yıllardır da. En azından söylüyorsun sen. Az ya da çok az da olabilir. Yani biz veremiyor olabiliriz. Öyle. Bu kadar. Asgari ücret veriyoruz. Ama söylemiş olduğun zaman karşı taraf birincisi. Okey. Bunlara razı mı değil mi? Zaten bir eleme oluyor. Daha az kişiyle görüşebiliyorsun. Böylece daha çok mülakat yapabiliyoruz. Bu en önemli şeylerden biri bence. Sen 50 başvuru aldın. Belki bunu belirtmesen.
Bilmiyorum daha maz daha mu çok ama doğru kişiyi bulana kadar daha çok kişiyle görüşmen gerekecek. Yani bir boşa efor harcayacaklar. İkincisi de o şeffaflık, mülakatta da bilmiyorum yani Türkiye'de yapılan bir şey olmadığı için ben en azından görüşmelerde bu yorumu çok aldım yani bunu belirttiğiniz teşekkür ederim. Hani bu pozitif yani bizim imajımız yukarı çekiyor aslında. Bu adamlar maaşın ne olduğundan bağımsız iyi veya kötü en azından bunu belirtmişler. Bak ne kadar işte şeffaf yaklaşmışlar. Bana artık puan kazandığını hissettim. Muhtemelen sende de olmuştur yani.
Hollanda'da da yazmıyorlar çünkü değil maaşları normalde ilan?
Doruk Eker (29:29)
Yazılanlar var, yazılmayanlar var. Benim
gördüğüm kadarıyla daha kurumsal olanlar yazıyor, daha az kurumsal olanlar yazmıyor.
Ufuk Erdoğmuş (29:36)
Kurumsal
olmayanlar da işte şeyden korkuyordur muhtemelen yani başvurular. Kaçırmayalım falan diye mi korkuyorlar acaba? Bilmiyorum. Neyse hoşunuza gitti yani değil mi? Memnunuz. Aynen aynen. Buradan tavsiye ediyoruz o zaman. Kesinlikle. Peki Ekremek istediğin bir şey var mı? Çok teşekkürler o zaman.
Doruk Eker (29:52)
Yok yani ben
teşekkür ederim görüşmek üzere.
Yazar Oyuna Devam