Korkuyla hareket etmemenin önemi
20 küsür yıl önce okuduğum “Tanrı ile Sohbet” kitabından bir cümle hala aklımdan çıkmıyor: “Sevginin tersi nefret değil, korkudur.” diyordu. Düşününce sizin de hak vereceğinize eminim.
Konumuz kariyer ve girişim olunca da bu söz aynen geçerli aslında.
Başarılı olmuş herkesin başarıya ulaşmak için sevdiğimiz işi yapmamızı veya işimizi sevmemizi, tutkumuzu takip etmemizi söylediğini görüyoruz. Peki, sevgiyi takip etmek bizi başarıya götürecekse, korkuyu takip etmek de tam tersini mi yapar acaba?
Bence kesinlikle öyle.
Kariyer veya girişimcilik oyununda ve hatta bence hayatın her alanında korkuya dayalı kararlar bizi dibe çekmekten başka bir işe yaramıyor. O yüzden bence büyük kararlarımızın hepsinde kendimize sormalıyız: “Acaba bu kararı bir korkunun, kaygının veya güvensizliğin gölgesinde mi veriyorum, yoksa gerçekten sevdiğim, güvendiğim veya hayalini kurduğum bir şeyin peşinden mi?”
Korku ve güvensizlik bataklığından ekip olarak çıkabilirsiniz
Girişimci için de, ekip içerisindeki çalışanlar için de korku ve güvensizlik bataklığının etkisi aynı.
Mesela girişimcilerde çok yaygın birkaç örnek vereyim:
Danıştığı kişi için “Ya fikrimi çalarlarsa?”
Müşteri veya yatırımcı için “ya sözünden dönerse?”
Çalışanları için - hele ki uzaktan çalışıyorsa - “ya yeterince çalışmıyorsa?” korkusu
Benzer şekilde, ekip içinde çalışanlar da aynı bataklığa girebiliyor.
“Ya şirketimiz batıyorsa?”
“Ya yöneticim benim kıymetimi bilmiyorsa?”
“Yöneticim zaten bu işten anlamıyor!”
Ya da daha acısı
“Takım arkadaşım bu işten anlamıyor!”gibi...
Korku ve güvensizlik varken başarı olamayacağı için bu bataklıktan herkesin ve her ekibin çıkması şart. Ama nasıl gerçek bir bataklıktan kendi başınıza çıkamazsanız, bu güvensizlik bataklığında da aynı şekilde ya ekipçe yardımlaşarak ya da dışarıdan objektif bir fikir veya yorum alarak çıkabilirsiniz.
Kendimize güvenmiyorsak da gelişme becerimize güvenmeliyiz!
Korkunun ve güvensizliğin en kötüsü, belki de en zehirlisi kendimize karşı güvensizlik olabilir.
Kendimize güvenimizi kıran ilk bahanemiz ise genellikle bir konuda yetersiz olduğumuz fikri. Evet, olabilir, de, zaten her zaman öyleydik!
Hepimiz, doğduğumuz andan beri başardığımız her şeyi deneyerek, öğrenerek, sürekli bir şeyleri geliştirilerek, her düştüğümüzde “oyuna devam” diyerek zar zor başarmadık mı?
O yüzden kendimize güvenmiyorsak da gelişme becerimize güvenmeliyiz. Öğrenmek şartıyla düşmekten korkmamalıyız. “Oyuna devam” diyebildiğimiz sürece yenilmekten korkmamalıyız. Sonuçta nasıl bebekken hiçbir şey bilmiyorken bu hale geldiysek, aynı şekilde düştükçe öğrenecek, oynadıkça gelişecek ve zamanla kendiliğinden güvenimizi kazanacağız.
Ama lütfen kendimize güvenirken şunu da unutmayalım:
Kendine gerçekten hakedilmiş şekilde güvenen kişilerde şişkin bir ego veya kibir de olmaz, cahil cesareti de olmaz.
Yazar Oyuna Devam