Girişimcilik Oyununda Şans, Yönetici Olabilmek ve Farklı Müşterileri Yönetebilmek | Değirmenler 24

Avatar Oyuna Devam | 20 Ağustos 2024



Intro

Bu hafta, Solvera'nın kurucu ortaklarından Baha Tosun ile çalışma hayatı ve girişimcilik oyununa girişi, girişimcilik oyununda şansın, etrafınızdaki insanların ve çevresel faktörlerin önemi, yöneticiliği öğrenme süreci ve farklı müşteri profilleriyle birlikte gelen farklı ritüelleri yönetme süreçleri üzerine eğlenceli bir sohbet ettik.

Baha Tosun kimdir?

Ufuk Erdoğmuş (00:06)
Değirmenler serimizin bu bölümünde konuğumuz Baha Tos'un Solvera yazılımın kurucusu. Kurucularından aslında değil mi? Doğru mu söyledim Baha? Hoş geldin.

Baha Tosun (00:15)
Hoş bulduk.

Ufuk Erdoğmuş (00:16)
Evet, İyi, kola. Otto bilgisayar mevzusu mezunu çok hızlı bir şekilde girişimciliğe geçmiş. Yazılımcılığı da tatmış, girişimciliği de 10 küsür yıldır tadan. Kaç kişi var ekipte şu an abi? Oradan da yorum çıkar.

Baha Tosun (00:33)
Bu anda 120'nin üzerinde ekip arkadaşımız var Ankara, İstanbul ve tabii Hibrit çalışıyoruz Türkiye'nin başka noktalarında da çalışan ekip arkadaşlarımız var. Böyle bir kadromuz olmuş durumda.

Ufuk Erdoğmuş (00:44)
Ok yani 120 kişilik diyelim bir sürü ürünü olan büyük bir ekip başarılı bir şirket demek ki buralara gelmiş. Format gereği biliyorsun Değirmenler serisi. arada Değirmenler ismi Bülent Ortaşki şarkılarına göndermek yapıyoruz. denk geldi serimizde. Değirmenlere karşı burada donkişot oluyorsun sen biraz. Mücadelemizi...

Baha Tosun (01:05)
Bütün en cügeler öyle bence.

Ufuk Erdoğmuş (01:07)
Aynen

o yüzden zaten o isim verdik. Ama tabii uzaktakilerle, ulaşması zor insanlarla yapıyoruz bu bölümleri. Vakit almamak için hani hem senin hem izleyenlerin üç soru soracağım diye söz veriyorum. Format gereği üç soru. Kendimce umarım anlamını seçmişimdir. İstersen başlayalım.

Baha Tosun (01:24)
Tabii ki keyifle. Teşekkürler ayrıca davetin için. Birlikte bu söyleşiyi yaptığımız için ben çok keyifli olacağını umuyorum.

Çalışma hayatı ve girişimcilik oyununa başlangıcı

Ufuk Erdoğmuş (01:33)
Evet hadi bakalım. Şimdi ilk cronoloji gitmeyi seviyorum ben. Takip etmesi hikayeleri de basit oluyor. Bilgisayar mühendisliğinden mezun oldum. Ondan sonra bir kaç sene bir çalışma, bir iki senelik bir çalışma deneyimi vardı değil yazılımcı olarak? 4 yıl var. 4 oy güzel. Sonra da kendi işini kuruyorsun. Çok klasik sonradan başlayayım ben herkese soruyorum bunu. Yani hep aklında mıydı girişimci olmak? Neden 4 sene...

Baha Tosun (01:46)
var.

Ufuk Erdoğmuş (02:00)
Az da değil yani bir sene de değil. Yani 3-4 sene geçtikten sonra nereden esti de kendi işimi kuracağım dedim.

Baha Tosun (02:07)
Böyle aslında birazcık de dahil etmek gerekir. Ben üniversitede okurken ikinci sınıfta staj zorunluluğu var. Akabinde de yani hemen hemen bütün bölüm öğrencenin yüzde ellisi minimum o stajı yaptıktan sonra çalışma hayatı da devam ederlerdi. Yani aslında orada da birkaç yıl. Aynen öyle aynen öyle yani Tekno kenti de vardı çok da yakın da. Dolayısıyla böyle bir imkan olunca da bunu değerlendiriyorduk ve birazcık

Sahah tecrübesi elde etmekte güzel oluyor da açık konuşmak gerekirse belki onu da dahil etmek gerekir. 5-6 senelik bir periyot var solverayı. Kurmadan önce neden bu kadar bekledin ya da soru birazcık öyle neden bu kadar bekledin ya da neydi seni o kadar süre sordun? Tetikleyen şey neydi? Yani aslında birincisi şeyi söylemek lazım yani her şeyden önce ben şeye inanıyorum.

Ufuk Erdoğmuş (02:38)
Ben tecrübe marasın.

Baha Tosun (03:01)
Her girişimci bir miktar kendi doğasında o hissiyata sahip olan kişi bence. böyle o kendi doğasında, o fıtratında, o içinde yanan bir girişimcilik ruhu yoksa bence doğurur imkanlar denk geldiğinde de olmuyor. Aynen öyle yani olmuyor. Bu da aynı bende de böyle tezahür etti. Yani ben stajlarımda çalıştım ama onun dışında da bir sürü böyle web sitesi geliştiriyordum, bir şeyler yapıyordum.

birçok kişiyle tanışıyordum. Yani birazcık bunu yapıyordum ve bu zaten öncesinde de aklımda vardı. Ama tabii ben bir mühendisim yani bakış açım da öyle yani üniversiteye girmeden önce de bakış açım buydu. Şeye çok inanmıyorum yani hani böyle oldu bir orta geldi kafayı buldum gol oldu. Yok öyle bir şey bence. Bir miktar plana nizama intizama bunlara birazcık güveniyorum. Böyle olması, düzenli olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Dolayısıyla bu 4 yıllık ya da 5-6 yıllık periyod birazcık bunu build ederek geçti. Çünkü girişimcilik bambaşka bir kavram bana göre. Ve oradaki bir sürü kavramı öğrenmeniz gerekiyor. Her şeyden önce ekonomik, mental ve network anlamında bir background geliştirmeniz gerekiyor. Bu 4 yıllık periyod bunları geliştirmekle geçen periyoddu. Hep aklımdaydı. Çalışırken de bazı girişimlerim oluyordu.

Oldu oldu en son dördüncü yılın sonundaki bir çalışmamız burada tuttu diyelim en azından. Ve böylelikle girişimci...

Ufuk Erdoğmuş (04:38)
Çalışırken yanda ürünler, bir şeyler geliştiriyordunuz zaten.

Baha Tosun (04:43)
Aynı

öyle deniyorduk. Ürün geliştirdik. da sadece ürün de değil. Yani gidiyorduk bir konferansa millet ne yapıyor ona bakıyorduk. Ya da para biriktiriyorduk. Yani gidip ne bileyim hani başka bir şey yapabilirdik. da yani bazı şeyler de önemli. Sonuçta tek başına mı yapacaksınız? Bir ortakla mı yapacaksınız? Ya bunlar çok kıymetli o ortağı doğru seçebilmek. Biz hala aynı ekip. 10 yıl önce neyse şu anda da aynı şekilde. Yani onun üzerine koyarak deneyelim. Başlangıçta 4 ortaklık.

Ufuk Erdoğmuş (05:08)
Şurada kurul başlamıştınız.

Baha Tosun (05:11)
Bu organizasyon devam ediyor şu anda da. Bir arkadaşımız daha sonrasında ayrıldı. O kendince başka sebepleri var idi. O başladığımız bütün senaryo bıraktığımız şekilde felsefesi aynı şekilde devam ediyor. Bazı şeyleri en azından başlangıç aşamasında şanslı olduğumuzu gösteriyor diyelim. En azından öyle söylemiş olalım.

Girişimcilik oyununda şans

Ufuk Erdoğmuş (05:34)
Şans derken ben bu şans kelimesi her geçtiğinde bunu biraz deşmeyi seviyorum. Bazıları çünkü çok övünür. Ben her şeyi kendim yaptım işte başardım falan diye. Ben buna çok inanmıyorum. Bir şans faktörü illa gerektiğini düşünüyorum. O yüzden şans denildiğinde hemen kaçıyorum orada. Ne kadar şans yani orada tam şans derken neden basıyorsun?

Baha Tosun (05:51)
Yani şöyle yani ben de bu arada seninle aynı düşünüyorum yani şey yok bence yani tamam düzen, nizam, intisam hepsi var. lazım. Bu zaten lazım tamam mı? Bu zaten olacak. Paranız olması lazım. Bu zaten olacak yani hani mümkün değil öteki türlü tamam mı? Network zaten olacak ama bence şansa da ihtiyaç var. Yani biz Ankara'da kurduk bu şirketi. Ankara birazcık savunma sanayinin, kamunun özellikle.

En azından yazım geliştimi yapacaksanız bu tip müşteri potansiyelere olan bir ildir Türkiye'de. Dolayısıyla orada hiçbir şey bilmiyorsunuz. Yani bilmediğinizden dolayı golyemi ihtimali çok yüksek. Ve de çok basit yani açıkçası hani bir gün bir tane bir şeyi hatalı yaparsınız ve çok kolay yani zaten küçük bir firmasınız. Verdiğiniz hizmette de ufak bir hata var. Ki olmadı mı yüzlerce kez oldu. Ve ilgili müşteriniz sizinle çalışmaya devam etmek istemeyebilir. Zaten iki tane müşteriniz var.

Birisi devam etmek istemediğinde problem yaşıyorsunuz. Ya bunlar olabilir. Dolayısıyla şansın boyutu ne kadar? Bir fikrim yok. Yani bunu ölçme imkanım olmadı. Ama olduğu kesin, yani bu kesinlikle olduğu, çünkü kesinlikle var. Bunun da etkisiyle bu noktalara kadar geldik diyebilirim. Başlangıçtaki şeyler çok daha böyle kırılgan olduğu için oralardaki etkisi tabii ki daha yüksek. Bugün daha konu veriye dayalı, daha...

Yani hani insan aklına daha dayalı, daha rasyonel kararlar.

Ufuk Erdoğmuş (07:21)
Dansun veya şanssızlığın etkisi zaman içerisinde sistemle azaltılabiliyor. Ama başlarda gerçekten...

Baha Tosun (07:26)
Kesinlikle

başlarda çok yüksek oranı. Tanışıklığımız yani hepsini anlatabilecek zaman diline sahip değiliz. İnşallah ikincisinde üçüncüsünde hep beraber keyifle devam ederiz. Yani düşünüyorum ikinci müşterimiz net tesadüf yani. Kesinlikle girmemem gereken bir toplantıda tanıştım vs. vs. Şimdi bu şans değildir de nedir yani birazcık onu da dahil ediyorum tabi kendimce.

Ufuk Erdoğmuş (07:57)
Peki ikinci soru geçiyorum o zaman.

Yazılım Mühendisliği'nden, genç yaşta yönetici olmaya geçiş

Şimdi ben senin az çok çok eskiye dayanan bir tanıştığımız olduğu için iyi bir yazılımcı olduğunu da biliyorum. Otübilgisayar mühendisliği mezunu, deneyimli bir yazılımcı. Şimdi bu bir masa başı işi. Oradan sonra giriyorsun girişim, okey bir noktadan sonra ekip yönetiyorsun. Gerçi üç dört ortaksınız iş bölümü nasıl bilmiyorum tamam mı? Harketmiyor sonuçta bir sürü insandan sorumlu bir ekibin başında. kötü.

Yani masa başında o mühendis, nerd, teknik moddan sonra genç yaşta bir de özellikle Türkiye'de yaş, hürmet falan da çok önemli kavramlar ya çok etkiler diye düşünüyorum. Genç yaşta ekip yöneticisi olmak böyle iki apayrı dünya bu bu keşişte en zor gelen neydi ya da hangi zorluklar ilk böyle çarptı? Bunu başkaları yaşayacak yani örnek olma sayısından. Sen neler...

Baha Tosun (08:53)
Bence

herkes yaşayacak. Ben şu an geldiğimiz noktada tabi bir miktar bir şeyleri birazcık öğrendik. belli bir zaman geçince ister istemez öğreniyorsunuz ve ben kendimce girişimcilik ekosistemde de hala yer alıyorum. Yani teknoparklar, yatırımcılar, girişimciler onların danışmanlıklar yapıyoruz. Ya da bir sürü ürünlerimiz var bu konuda çalışıyor. O sebeplerle tanışıyoruz. Dolayısıyla hani oradaki durumda gözlemleme

şansı olan biri olarak söylüyorum. Bu herkes yaşayacak, yaşamaya da devam edecek. olduğum dönemde bir miktar daha az daha rol modellerimiz daha azdı en azından. Ülke şu anda daha olgunluk seviyesi, daha yüksek bir girişimci ekosistemin. Dolayısıyla hani hiçbir şey bilmiyordunuz ve bugün geldiğimiz noktada bir şeyleri öğrendiniz. Onun arası işte bu geçişi yani senin sorduğun soruya tekabül ediyor, bu geçişe tekabül ediyor.

Elbette ki zordu. Hemen sondaki şeyi başta söyleyeyim. Elbette ki zordu. Benim birkaç tane şansım var yine bence. Birincisi, ben bir eğitim şirketinde çalışıyordum. Ve orada yazılım üretiyordum. Ve ürettiğim yazılım bir eğitimleri çalıştırmak üzerineydi. Ve deneme yaparken çok fazla eğitime maruz kalıyordum. İnanın çok faydası oldu bireysel olarak.

Gerçekten sonrasında o kadar kıymetli iletişim eğitimleri falan vardı ki ben de her seferinde iyi test olsun diye çünkü hep aynı ürünle test ederseniz o bir körlük yaratabilir. Her seferinde farklı farklı eğitimlerle test ediyordum. Ben orada iki yıl çalıştım. Bunun böyle bir avantajı oldu.

Ufuk Erdoğmuş (10:36)
Yani

yazdığın kodu eğitim yazılımını test etmek için gerçekten eğitimi konusunda sonra alıyordun sürekli.

Baha Tosun (10:41)
Aynen

öyle. Neden? Çünkü dediğim gibi ben üniversiteden önce de mühendis bakışlı biriydim. Maalesef aldığımız eğitim, evet çok iyi teknik, özellikle teknik bir üniversite mezunuyum ben. Çok iyi bir teknik bir eğitim oluyor ve birçok şeyi atlıyoruz. Yani insanın ilişkisi o kadar önemli ki, bunu diyorum nasıl yapamazsın? Yapamaz. Yani o an belki de o ekip arkadaşın...

çok kötü bir gün geçirdi, başka bir şey oldu. Yani bundan anlayabilmek çok klişe olacak. Ama zaten temel konu bu klişeler. Bunları bilmiyorsunuz. Hiç de bilmiyordum. Çokça da hata yaptım. İlk birlikte çalıştığımız, yani kurucu kadro dışında ilk birlikte çalıştığımız ekip arkadaşı, normalde ekibimizde yani hani o an itibariyle yani çok fazla müşterimiz olmadığı için ihtiyaç yoktu. Sırf belki de yani hani o bizi bir noktaya getirdi. Yani yani

Bize çok şey öğrettik. Dolayısıyla bu ve benzeri kavramlara çok dikkat ettik. Benim o çalıştığım şirketteki, birlikte çalıştığım ekip arkadaşlarım ya da o şirketin kurucuları, yöneticileri hala görüşüyoruz. Bana geçen günlerde söylediği bir cümle, ya Hasan en köşede en zor problemleri verin, mümkünse insanla uğraştırmayın diyen kişiydin. Sırf bu yüzden hatta birazcık Aynen öyle, sırf bu yüzden hatta mühendis olan biriyim ben. Onu da söylemekle.

insanla değil, makineyle uğraşmak istiyorum diyen biriyim. Hani baktığımız noktada geldiğimiz yerde yani hiç makineyle uğraşabilir konumda değilim son 10 yıldır. Dolayısıyla o bir dönüşüm gerektiriyor. yine bana göre temel yani bunun altındaki temel nokta bence yine bunu dönüşmek istemek o girişimcilik ruhunun içinde verdiği dürtü diye düşünüyorum. Çünkü hiç bilmediğiniz, hiç o konuda eğitim almadığınız

Diğer kezler de öyle. Sen iletişim anlamında ya da bir ekip yönetimi anlamında ya da bir liderlik anlamında sordun soruyu. Bence satış pazarlama, işin idari boyutları, hukuki bantları, mali ve finansal boyutlarında da bence aynı şeyler sen geçerli. Bilmediğiniz bir kavram var. Öğrenmek zorundasınız. Bu konuda kendinizi eğitmek zorundasınız. Çok iletişim kurmak zorundasınız. Dinlemek zorundasınız. Bunu yapmak bir enerji gerektiriyor. Çünkü eş zamanlı olarak işinizde yapmak zorundasınız. Başka biri yapmıyor onu o size. enerji gerektiren bir şey. Bunu yine en temeldeki ve en dipteki o dürtüye birazcık bağlıyorum. Kendi adıma en azından diye cevap verebilirim.

Doğru ekip, kolektif tecrübe, şans ve çevresel faktörler

Tabii ki çalıştığımız yine burada şans faktörünü eklemek lazım. Kendi çalıştığımız ekip arkadaşlarımız çok ortak oluyor olmamız. O dört yıllık, beş yıllık benim için dörtlüğü işte hani diğer ekip arkadaşlarımız için daha kısa olan var, daha uzun olan var. Furucı kadrudan bahsediyorum. Onların o dönemde biriktirdiği

network baremleri bizi birazcık da destekleyen kavramlar oldu. Şans faktörünü de orada yine konumlandırmak isterim.

Ufuk Erdoğmuş (13:45)
O kadar da şimdi haklısın şans demekte de siz de 3-4 kişi bir araya gelmişsiniz hepiniz birikiminizi ortaya koymuşsunuz. Bu birikimin olması şans değil o kadar canım. Siz gene doğru bir dörtlü bir araya gelmişsiniz.

Asile de gelmiş yani evet.

Baha Tosun (14:00)
Birazcık da şu algıyı da kırmak istiyorum. Ya işte her şeyi yaptım, bir anda bir mail attım işte yani bu da doğru değil. Bunu da eklemek lazım. Çok fazla çevresel faktör de var. Bunun da bilinmesi gerektiğini söylüyorum açıkçası.

Ufuk Erdoğmuş (14:15)
Ben de evrenif. O yüzden sırada soruyorum zaten herkese. Yani istersen başarırsın. Çok büyük bir hayal pazarlama işi yani.

Baha Tosun (14:18)
Evet evet ben de o yüzden ısrarlı söylüyorum.

Ama

biraz öyle geliyor. Maalesef bana da biraz... Yani biraz değil kesinlikle öyle. Çok radikal olmak istedim.

Ufuk Erdoğmuş (14:32)
Şubar

olmaya çalışacağız ama öyle.

Baha Tosun (14:34)
Aynen öyle, aynen

Ufuk Erdoğmuş (14:38)
İkisi

çalışacaksın ama yine de olmayabilir. Biraz da şans olacak ki başarısın yani.

Baha Tosun (14:43)
Zaten

nitekim hani istatistikleri falan da hani var çok ezbere bilmiyorum ama işte hani %90'ı zaten ilk yıl işte %82'ci yıl hani belirli bir noktaları geliyor. İstatistikler ülke bazı ve olgunluk bazı değişebiliyor ama 3 aşağı 5 yukarı kavramı burası diyebiliriz.

Farklı müşteri profilleri ve bunları yönetmek

Ufuk Erdoğmuş (15:01)
Peki şimdi biraz daha müşterilere gelirsek son sorumda. Şimdi sizin müşterilerde büyük kurumlar var. Devlet kurumları var. Özel kurumlar var. Devletsi yapılar hatta. Doğru. Çapta. Doğru. Onun dışında yurtdışı müşteriler var. Değişik ürünler var. tek tek tabi karşılaştırmak için söylemiyorum ama müşteri profilinin farkları, artıları, eksileri

Nelerdir? Yani size yaşattıkları ya da süreçler, avantajları, dezavantajları. Yani çünkü hepsini bir yanda yaşayan şirket çok azdır. Yani genelde bizim müşteri profilimiz az çok benzerdir. Sizde şimdi yani devlet var, büyük kurum var, küçük yabancı müşteri var hani çeşitli olduğu için bu çeşitler arasında farklar çok hızlı. Ne olabilir?

Baha Tosun (15:53)
Doğru dediğin gibi, biz kendi içimizde ürün grubumuz var. Yazılım geliştiren, hizmet veren bir grup var. Biz bunu markalarımız ve servislerimiz diye ikiye ayırıyoruz. Her iki kanatta da büyük kurumlarda var. Ürünlerin de aynı şekilde çok büyük kurumlar var. Çok küçük, yani...

görece diğer kurumlara göre daha küçük cirolar yapan daha küçük ekiplerle bu işi yapan firmalar da var. Aynı şey servis tarafında da var yani ürün tarafında da servis tarafında da var. Aynı şekilde dediğin gibi yurtdışında da var. Yani tabii ki her bir müşteri aslında en temel şey yani aynı müşteri bareminde olsa bile her bir müşteri kendi içerisinde bana göre bir hikayesi var açıkçası. Bence böyle. Çünkü

Beklentiler, yani yavaş yavaş bu yapay zekanın da hayatımızda çok daha sert yerler almasıyla birlikte, Beklentiler, yani aşırı özelleştirilmiş, aşırı kendine, o anki sorunun neyse sadece onu önceleyen bir kavramsal haline dönüştü bana göre yazılımlar. Çünkü insanlar kullandıkları o çok büyük uygulamaları böyle kullanıyorlar ve

Aslında oradan örnek alıyorlar. waffle hani öyleydi eskiden en azından ben hatırlıyorum işte waffle ne yapıyorduk işte bu olsun bu olsun bu olmasın bu olsun bu olmasın ya bu kavramsal yani araba alırken de böyle olmaya başladı. Yani biraz kriz mriz var ama yani onda da hani öncesini düşünelim. Bu özellik olsun bir sürü paketi var. Paketin dışında ek özellikler var. Yazılımı da bütün müşteriler bu şekilde özelleştirmeye çalışıyor. Bir örnek vereyim.

Ufuk Erdoğmuş (17:48)
Kesinlikle.

Baha Tosun (17:49)
Zaten bana göre de AI ile birlikte işte kavramın adı da var işte Hyper-Personalization AI ile birlikte bu halet aşırı artacağını düşünüyorum ben bireysel olarak. Mesela bir regulasyon alanında bir ürünümüz var. Tabii ki isim vermeyeyim ama bu iki müşteri Ankara'da. Yasa aynı yasa. Aralarında iki kilometre yok. Bu iki kurumun çok köklü iki kurum. Ürün tabii çok fazla parametrik. bambaşka iki ürün kullanıyorlar neredeyse. Dolayısıyla bana göre her bir müşteri kendi içerisinde belirli hikayeler barındırıyor. Ama tabii ki bunu böyle söylüyoruz ama tabii ki daha radikal farklılıklar olmaya başlıyor.

Farklı kurumların ve kuruluşların farklı ritüellerine uygun hizmet sunmak gerekiyor

Yani kamu var dediğin gibi yani işi hani o bir yani bir başlangıcı var ya işte pazarlama, satış, ürünün analizi, ürünün testimi, testi, canlıya alma, bakımı, işte fatura

yani her bir adımda bambaşka ritüeller var.

Ufuk Erdoğmuş (18:56)
Çok güzel kelime bu arada Ritver. Gerçekten güzel kelime.

Baha Tosun (18:59)
Evet ritüeller.

Yani kamu için konuşalım.

Ufuk Erdoğmuş (19:05)
Çünkü

gerçekten kendi yöntemlerine, taparcasına bağlı. O yüzden çok sevdim bu kelime. Yani alışkanlık demedim bak ritüel dedin ya.

Baha Tosun (19:13)
Aynen öyle, ben de özellikle kullandım. Şahane, aynı bakış açısına sahibiz. Kamu yani elbette ki kamu yararını gözetmek zorunda ihale diye bir kavramı var. Onun da 40 tane çeşidi var. Ürünün teslimi analizi elbette ki daha rekabetçi, en az kamu kadar büyük bir firma bile olsa oradaki bakış açısıyla, oradaki yaptığınız analizle, orada tamamen ihtiyaçtan doğuyor. belki de bir sürü başka detay var. İhtiyaç olabilir.

başka bir kurumun stratejisi olabilir. Orta vadeli bir plana tekabül edebilir. Yani olan analizi yaptığınız kişi o ürünün o üründen dolayı zarar görüyor bile olabilir. Yani hani belki de hani size olan desteği değişebilir vesaire vesaire. Dolayısıyla analizi, yazılım geliştirmesi, elbette ki oradaki gizlilik, ilgili uygulamanın oraya teslimi. Yani biz mesela kamu kurumların içinde çalıştığımız durumlar var. Çünkü herhangi bir şekilde ilgili sunucular

O çalışma yapacağınız veri tabanı, ilgili bilgiyi alacağınız kişiler kesinlikle dışarıya çıkamıyor. Kesinlikle online, işte şu anki yaptığımız gibi Zoom, Teams vs. gidemiyor. Baktığın zaman bu başlı başına bir ritüel yani hani baktığın zaman bütün yazım sektörü özellikle pandemiyle birlikte tamamen dışarıdan çalışmaya, tamamen evden çalışmaya...

Angajayken ve bunu yapabilecek bir kavram yani bunu yapmaya yönelikken yerinde çalışmayı kabul eden kişi 1'e 2 maaş talebinde bulunurken doğru bu arada yani çünkü haklı Ankara'da İstanbul'daki yaşam maliyeti çok daha yüksek geliyor belki de kendisi için böyle iken bunun kavramsalı kendi içerisinde çok ama çok değişebiliyor o yüzden biz konuyu kendi içimizde

Bunu kamuya mı verdik, özel sektöre mi verdik ya da yurt dışına çalışıyoruz. Yani Kazakistan'a yaptığınız uygulamayla İsviçre'ye yaptığınız uygulama arasında da tabii ki yüzlerce ve fark oluyor. Dolayısıyla biz yurt içimi yurt dışımı diye bakmıyoruz. Kendi içimizdeki kendi yapılanmamız bunu destekleyen bir biçimde yani böyle çapraz kontrolleri kendi içinde barındıran bir yapıyla ve dolayısıyla

her müşterinin kendi alışkanlıklarını anlamaya gayret ediyoruz. Tabii bu paralelinde ciddi bir maliyet aslında yani onu bilmek o konuda yani yani yine kamudan örnek vereceğim çünkü en çok niş yaklaşım bir de hani eminim hani o konudaki belki hani tecrübe sahibi firma sayısı ya da kişi sayısı daha azdır diye oraya geliyorum. Genelde mutlaka ki öyledir yani hani attığınız mailin

Sisi ve bir diğer sırası bile önemli olduğu durumlar var yani şimdi bu bunun

Ufuk Erdoğmuş (22:06)
protocol oraya da mı giriyor yani cc sıralamasına da giriyor

Baha Tosun (22:09)
Evet, kesinlikle. Takılan var, takılmayan var tabii ki ama takılan var.

Ufuk Erdoğmuş (22:14)
Bir

biri takılsa sen başlayacaksın öyle atmayı yani o da bir eforat

Baha Tosun (22:17)
Başına...

Evet, takıldıklarında şey olmuyor. Ya işte bizim support ekibimiz hata yapmış özür dileriz. Hadi canım oradan. Kim buna takar? Dolayısıyla bu ve benzeri kavramları kendi içerisinde bilen, bilmiyorsa bile buna refakat eden bir yapılanmanızın olması gerekiyor bu durumda. Dolayısıyla bu yapılanmanız yoksa problem yaşayabiliyorsunuz. Biz de bunu yapmaya gayret ve özen gösteriyoruz.

Ufuk Erdoğmuş (22:46)
En azından ki... Evet.

Baha Tosun (22:58)
Kesinlikle

Ekip kurarken müşterilerin ihtiyaçları göz önüne alınmalı

Kesinlikle öyle. Ama tabii bu şekilde yani bu şekilde de evet ya kamuya çalışan ekip ayrı işte özel sektöre çalışan ekip ayrı şeklinde de bir ayrım yapmak da çok kolay olmuyor bu sefer. Çünkü hani bir müşteriniz var yurtdışında hani az önce dedim ya yani o o Türkiye Cumhuriyeti'lere yaptığınız bir ürünle işte İstişe'ye yaptığınız ürün var ya sadece oraya deleg analist oraya deleg testçi oraya deleg yazımcı olması da kolay olmayabiliyor.

Dolayısıyla aslında en dipteki ekip bir miktar daha hibrid yazılım geliştiren ekip. Çünkü orası da birazcık böyle birbirinden de beslenmesi icap ediyor. Ekip yöneticileri bu konuda bir miktar daha farklı disiplinlerdeki bilgileri biliyor. Ya da iletişim anlamında iletişime geçecek analist ekip arkadaşlarımız olabilir, proje yöneticisi arkadaşlarımız olabilir. Ya da müşteri başarı uzmanı arkadaşlarımız. Ya da...

Daha üst kademelerdeki çalışan ekip arkadaşlarımız konuyu regüle ediyor. Ama bunu aldığımız proje anlamında, o proje alındığında, belirli bir işte kim kimden sorumlu, kim kime raporlayacak, kim kime iletişim yapacak klasik mekanizma, bunu gerçekten o proje özelinde ve başında, furguluyoruz. Yazımcı ekip arkadaşlarını genelde ya da testçi ekip arkadaşlarını, analizçi ekip arkadaşlarını genelde daha ortak, kullanıyoruz. İletişim anlamındaki kavramları daha...

Bir den çok disiplindeki bilgisi sahip kişileri konumlamaya gayret ediyoruz. Kompleks bir yapı dolayısıyla bu kendi içerisinde. Maliyeti dememin sebebi de birazcık burada.

Ufuk Erdoğmuş (24:37)
Evet

Kapanış notları

bir sürü ürün olunca bir sürü müşteri tipi olunca da ister istemez bir sürü çeşit çeşit elemana ihtiyaç oldu. Dolayısıyla alsanıza zaten ekip kalıbı başı.

Baha Tosun (24:50)
Mutlaka

ki öyle. Tabii yine bu da belki bu kadar straight forward olmadı. Çünkü hani evet o konuyu bilen bir ekip arkadaşına ihtiyacımız var. Ama bir bulamayabiliriz. İki, o maliyete katlanamayabiliriz. O anki durum çerçevesinde. Bir yerden sonraki idari maliyetler çok çok yükseldiği anlar oldu. grafikte şey değil de böyle düz değil yani.

karlık grafiği en azından ya da cirografi, o da dalgalı. Bu ve benzeri sebeplerden dolayı ki böyle ilerliyor. Dolayısıyla onların her bir adımını öğrendik. En temelde, en temelde işte bu kurucu ekip dediğim ya da yönetici ekip dediğim artık bütün hemen hemen hepsini öğrenmek durumunda kaldık. Yani hani ben bazen karışıyor benim aklım yani hani az önce senin dediğin gibi yani bende çok oluyor o. Yani kamuya gidiyorsunuz dil başka, kullanılan kelimeler başka.

Arkadaş çevreniz de başka. Ben bazen kullanıyorum. Yani mesela yanlışlıkla demiyorum. Sehven diyorum. O ne ya abi diyorlar. Yani tamam yani o ne? Nasıl bilmiyorsunuz ya? Bir bilmiyor. Öyle. Yani bilmiyor, biliyor. Bazen kullanıyorum yani. Dolayısıyla karışıyor. Aynı zamanda gidiyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti'ne Azerbaycan'a. Tamam Türkçe konuşuyorlar ama bence bazen anlamak zor. Geliyorsunuz burada İngilizce konuşuyorsunuz. Dolayısıyla bu bazen en...

Yani idare seviyedeki ekip arkadaşlarımızın aklını yorabiliyor ama onun dışında böyle iletişim anlamında farklı kademelerde ekip arkadaşlarımızla konuyu yönetmeye gayret ediyoruz tabii ki. Bu birazcık bunu gerektirdi.

Ufuk Erdoğmuş (26:23)
Başta zaten devreler yanmıştır ekip oturana kadar ama çok normal.

Baha Tosun (26:27)
Ya

Ufuk Erdoğmuş (26:34)
Başka türlüsü yok. Başka türlüsü

Baha Tosun (26:56)
inanmadığım için de kendi inandığımız yol buydu. Bunu tercih ettik. Zor oldu. noktaya geldik. Gelirken çalıştık, çabaladık. Şans yardım etti dediğim gibi. Hani bir söz de belki toparlamış olalım. Kendimizi tekzip etmiş olalım. Yine bak kelime tekzip etmek. Şans da çalışanların yanındadır belki de. Dolayısıyla bu noktalara kadar geldik diyelim.

Ufuk Erdoğmuş (27:19)
Valla vakit ayırtın için teşekkür ederim. Dediğim gibi umarım buraya da bir daha yolun düştüğünde diğer serimizde uzun uzun yaparız da belki yine bir zoom bölümü daha çekebiliriz de bakarız. Çok çok teşekkür

Baha Tosun (27:24)
Çok teşekkürler.

Neden

olmasın? Ben çok keyif aldım. Çok teşekkür ediyorum. Keyifle de izliyoruz bu arada. Ama gerçekten öyle. Gerçekten öyle. Farklı deneyimleri dinlemek çok güzel. Samimi düşüncelerim bu. Hiç egzire etmiyorum. İnşallah ikincisinde yapma imkanı hep beraber buluruz. Teşekkürler.

Ufuk Erdoğmuş (27:42)
Biri bu, ailecek seyirgizliyorsan falan vardı ya eskiden.

Çok teşekkürler. Sağ olun. Görüşürüz kendin.

Baha Tosun (27:57)
Görüşmek dileğiyle.


Yazar Oyuna Devam