İstanbul’dan Urla’ya SAP Danışmanlığı ve Hamburgerci Girişimi | Benimle Oynar Mısın? 34
Intro
Ulaş Söylemez kimdir, yazılıma girişi ve ilk girişimcilik örneği
Ufuk Erdoğmuş (00:00)
Benimle Oynar mısın'ın 34. bölümünde konuğumuz SAP danışmanı, takım yöneticisi, aynı zamanda hamburgerci, girişimcisi. Bulaş söylemez. Bulaş hoş geldin. Şimdi biliyorsun kanalımızın değişik konuları var. İzleyicilerinde böyle umuyorum ki merak ettiği. Bir yazılım üzerinden kariyer konuşuyoruz. Yazılım örneği üzerinden yöneticilik, takım yöneticiliği konuşuyoruz. Bir de girişimcilik konuşuyoruz. Bence hepsi sende var. Bir de orijinal hikaye. Hani herkes yazılıma girmeye çalışıyor. Sen yazılımdan çıkıp...
Ulaş Söylemez (00:08)
Doğru. Hoşbulduk.
Ufuk Erdoğmuş (00:30)
Urla'ya yerleşip hamburgerci açıyorsun. Sonra yazılıma geri giriyorsun. İkisi şu an beraber gidiyor. O yüzden hepsini konuşalım istiyorum. Kronolojik başlayalım istersen. En kolay öyle oluyor. Yazılıma nasıl girdin? Nereden başladık? Sene kaç? 1950 falan.
Ulaş Söylemez (00:37)
Buyur.
O kadar değil, o kadar değil ama yakın. Yani yazıma nereden girdim aslında çok özet şeyden başlayabilirim belki.
Video oyun neslinin ilk temsilciliği denedim. Tarihsel olarak bize böyle denk geldi. Commodore 64 dönemi, Amiga dönemi. Bunlar benim ilkokul döneme denk gelince büyülendik açıkçası. İki kardeşiz, ağabeyim de var. Ağabeyim de ben de bunun çok etkisini yaşadık. Memur bir aileden geliyorum. O yüzden annem ikinci el bir Commodore alabilmişti bize.
Ufuk Erdoğmuş (01:17)
Eee alabilmiş canım
Ulaş Söylemez (01:18)
Olabildi evet ama çok temiz bir ikinci elde içinden kitapçıyla birlikte Commodore çıktı çok kalın bir Commodore 64 yazan bir kitapçı vardı kitapçının içinde de böyle hem nasıl kullanacaksın kasetli dönem tabi şimdi belki izleyeceğiniz bir şey olmuyordur da o kasetli dönemi sen yakalamışsındır düşünüyorum işte o kaseti nasıl çalıştıracaksın nerede play yapacaksın nerede stop yapacaksın bilgilerini veriyordu bir de böyle bir kod blo vardı Pong diye bir oyun var böyle iki çubuk hani böyle sağa soldu yapar ve film Tuasla Tensei gibi aynen onun gibi bir de onun çok basit bir halinin
Demosu vardı onun kodunu gösteriyordu. Kodlamayı da öğretiyordu. Basic. Aynen basic dili 64 kilobak basic cinde bir makinaydı zaten. İşte orada bir başladık biz abimle o kodu çok merak ettik. Önce oyun oynadık sonra yanında o kodu yazdık.
Ufuk Erdoğmuş (02:03)
Sizin baştan ilginiz var mıydı? Bunlarla
hiç ilgilenmedim. Kliğe basıyordum, oyunumu oynuyordum yani.
Ulaş Söylemez (02:08)
Abim
de senin gibi çok sıkıldı zaten, bıraktı. Ben de böyle bayılmadım, yalan söylemiyorum. Çünkü çalıştırdığım zaman, diğer oyunlara nazaran daha dandik bir oyun çıkınca dedim ki bunun için mi uğraştım diyeyim. Ben işin aslında bitmiş halinden daha etkilendim, fark ettim. Yani özetle oradan başlayan bir oyun tutkum var. Bu oyun tutkusu beni biraz daha bu danışmanlık yaptığım, profesyonel yaptığım işe yönlendirdi.
Üniversite tercihin bu yönde olamadı. O konuda çok şey değildim. Hem ailemin yönlendirmesinin belki eksikliği oldu. Örnek olsun. Tabii. Çalışma Ekonomisi Okulu, Uludağ Üniversitesi'nde. Hiç alakası yok. İktisadi Bilimler. Orada da şöyle oluyordu. Yani onu da söylemeye gereği duyuyorum. Abim İstanbul Üniversitesi İktisat kazandı. Aramızda 3 yaş var. İşte birisi önden gidince bizim dönemimizde öyleydi. Sen ne yap diye abin, annen, baban oturup senin adına karar veriyordu. Biraz öyle oldu. Hani kimse sen ne istiyorsun diye sormadı.
Ufuk Erdoğmuş (02:39)
Ne o komşusu sen?
Ulaş Söylemez (03:02)
Sorsa vardı da belki zaten ona bir şeyimde olmayabilirdi orada. O dönem sorulmuyordu.
Ufuk Erdoğmuş (03:19)
Abi'nin örnek de Otto elektroniğe girdi. Şimdi... Abi'nin Otto'ya elektroniğe girdi. Sen de elektronik. Abi'ye nereye girse zaten olacaktı gibi bir hikaye var ama... Yok benim hikayede biraz sonra dayak edin. Ben gitmedim. Ama bizim kuşakta çok zor bir şeydi o. Yani nadir bir şeydi ailenin söylediğini yapmıyor olmak.
Ulaş Söylemez (03:24)
Zaten çok da yüksek.
Evet, sen de onun peşinden gider gibi oldun.
Yani dershane bile benim annem elinden
tutup götürüyordu falan. Böyle olunca zaten ne istediğimi ben de o yaşta bilen bir şeyde değil. Nesil olarak da öyle dedik. Öyle bir bilincimiz de yoktu. Bilmediğim için ben de dedim gibi oraya girdim. Ama üniversiteye girdiğimden beri, işte Bursa'da okudum. Bursa'daki 98 yılında ikinci ya da üçüncü internet kafeyi açtım arkadaşımla. Öğrenci iken? Öğrenci iken. İkinci senemde. senemde. Girişimci, Girişimci ruh orada böyle bir ateşlendi. Ama bunu yaparken...
Ufuk Erdoğmuş (04:10)
Internet Cafe dediğimiz,
bugünün Playstation Cafeleri gibi bir O zaman öyle bir şeydi çünkü.
Ulaş Söylemez (04:13)
4 tane
bilgisayarımız vardı tüplü monitörlü ve internet zaten o zamanlar Alta Vista, Yahoo, Mirch zamanları kimse ne olduğunu da bilmiyor, bizde ne olduğunu bilmiyoruz. Evde 56K modem zamanlarıydı, 98 yılından bahsediyorum tekrar 16. yılında. CD-ROM'lar yeni gelmişti, VCD'yi takıp CD'de film izlemek internetten anladığımız şey buydu.
Ufuk Erdoğmuş (04:25)
Evde internet yoktu o dönem her şey.
Her evde
Ulaş Söylemez (04:39)
Ondan sonra biz aslında oraya oyun oynayalım. Biraz beraber zaman geçirelim diye bir yer açmıştık böyle bir arkadaşımla. Arkadaşım başlattı süreci ben yanına desktop için gittim ondan sonra. Böyle başlayan bir hikayem var. Çok dediğim gibi eğitimimle doğru orantılı gitmiyordu ama ben hep bilgisayar başında olmaktan, oyun oynamaktan hep bundan çok keyif alıyordum.
Bunu üniversite bitmeye yakın bunu zaten fark ettim. Ben bitirdiğim bölümle ilgili bir şey yapmayacağımı. Çok belliydi. Ve benim bu maceram devam etti. Oraları çok uzun anlatmayayım. Sürekli hep dediğim gibi bir bilgisayarla, bir şeyle haşır neşirdim. Yazılım değil bu. Her zaman çıkmış ürünle daha çok ilgilendim.
Ufuk Erdoğmuş (05:07)
Belliymiş ama.
Ulaş Söylemez (05:20)
Ondan sonra ben kendim de bunu hissettim ve dedim ki ben bu bölümü bitireceğim. Zaten bizim zamanımızda bölümü bırak yeni bölüme başla. İnanılmaz bir lüks bir şey bu tabii ki. maddi hem manevi baksana da bu öz güveni kimse vermiyordu. Dedim ki bunu bitireyim, bunu kenara koyalım, bir lisans ekipmiz alalım. Bizim zamanımızda askerlik için de çok değerli bir şeydi. Aman askerimizi şöyle yapalım falan. Ben sonra istediğim yola ilerlerim diye baktım. Biraz da hayat şanslı olabilir belki. İşlerde yağber gitti o anlamda ben kendi adımı onu söyleyebilirim.
Bir şeyler aldım, sertifikada eğitimleri aldım. Ne işi yapacağımı bilmiyorum. Neden keyif aldığımı az çok anlamaya çalışıyorum o dönemler. Yani üniversitenin bittiği tarih söyleyeyim. 2001-2002 yıllarında ne yapabilirim diye düşünürken işte dedim ki bunu gideyim o zamanlar böyle çok meşhur bir şey var. Yazılım eğitimi alınan özel bir kurs var.
Orada İstanbul'da bir tane iki tane vardı. Onlardan bir tanesi Kadıköy şubesinde gittim. O zamanlar dediğim gibi biraz daha internet kafeye internet, lan bağlantısı, oyunları biz nasıl çalıştırırız, onu nasıl yaparız derdini o aslında. Aynen, bu ağa bunu görmüyor falan derken bir baktım ben kendimi network tarafına böyle kaymış gibi gördüm. Cisco'nun bir tane sertifikalı bir programına katıldım. CCNA ve CCNP diye iki tane sertifika veren programa katıldım.
Ufuk Erdoğmuş (06:13)
2 tane 2 tane var
Ulaş Söylemez (06:39)
Sınıftaki tek şey bendim. Mühendis olmayan bendim. Böyle 12-13 kişilik bir sınıfta. Birçoğu çalışıyordu şirketlerinde. Gelip orada aynı zamanda tartıkayı almaya çalışıyordu. Şirket gönderiyordu ya da dediğin gibi. Ben tamamen bağımsız. Hocamız hep böyle takdir ediyordu. Ya bak işte ulaş gibi böyle meraklı olun. Çünkü bende sadece merak var, alt yapı Ondan sonra. Ve bize simülasyon programları veriyordu hoca. Ben gidip evde o simülasyon programını çalışıp...
bir gün sonra geliyordum ve benim çalışıyordu. Routarlarla, Switchlerin arasında konuşacağım simülasyon programı yaptırıyordu. Ve çok keyif alıyordum. Onu kapat, onu aç, onu oradan konuş. Ben keyif alıyordum. Doğru. Ben anlatsın ki şu an çok heyecanlanıyorum. Çok seviyordum.
Ufuk Erdoğmuş (07:17)
Bu işe eğlenceli olduğu için değil. Sen keyif alıyorsun. Tamamen bireysel bir şey yani.
Falan bende
diyor bu adam ya falan mı dedim çünkü ama bu senin için çok keyifli benim için keyifli olan da senin içindeyim belki de
Ulaş Söylemez (07:31)
Olabilir. Bir konsolu vardı çünkü oradan komutları yazıyordun, birini kapatıp birini açıyordun, ikisini konuşmasını sağlayıyordun, sana bir harita veriyordu hoca. Onun en son çalışır hale gelmesi gerekiyordu ve 2 saat, 3 saat, 5 saat uğraşıp onu çalışır hale getirip, diskete kaydediyorduk o zamanlar, USB yoktu. Diskete kaydedip götürüyordum bir gün sonra kursa ve hoca da takıyordu, diyordu işte bak, öyle olacak, şöyle olacak falan. Ben o sertifikayı aldım.
Onun yanı sıra Microsoft'un birkaç sertifikasını aldım. Kendime yazılım tabanını bir CV aratmaya çalışıyorum. Ama orada tabii üniversiteden biraz göze batıyor. Bu şekilde başlayan bir hikayem var ve
İlk iş deneyimi ve SAP danışmanlığı
Ulaş Söylemez (08:06)
ilk iş deneyimimde özel bir şirketin ERP uzman yarımcısı pozisyonu için görüşmeye gittim. ESP kullanıyordu firma. Ben ESP'yi ilk defa orada duydum. Sene 2008.
Ufuk Erdoğmuş (08:19)
Hıhıhıhıhı
Ulaş Söylemez (08:21)
2008 yılında özel şirkette. Biraz önce sana anlattığım gibi hikayeyi IT direktörüne anlatınca o da dedi ki tamam benim aradığım şey bu. Yani bu derken müthiş bir şey değilim aday değilim belki ama en azından bir merak var, bir ilgi var. Ben de zaten bunu zaten pozisyon yetiştirmek üzere diye beni rahatlattı benim o stres sevim düşürdü. ama bir cesaret... bir yöneticiymiş. İyi bir yönetici oldum ben de düşünüyorum. Çünkü ben gerçekten çok büyük bir cesaretle oraya baktım.
Ufuk Erdoğmuş (08:49)
Yönetici şey ister,
ürün ister. Benim gözümde iyi yönetici mümkün olduğu kadar yetiştireğime yakın olması bence lazım. Biz onu şekillendiririz diyenler bence daha...
Ulaş Söylemez (08:57)
Kesinlikle bende zaten bundan sonraki hayatımda da
öyle devam ettim. Belki onun etkisidir. Ama ondan önce de böyle mi düşünüyordum? Onu açıkçası çok iyi bilmiyorum. 2008'de başlayan o ERP uzman yansı pozisyonuyla başlayan ve SAP dediğin gibi zaten ERP sistemini kullanan şeyden 2008'den beri en son 2018'de oraya bir yere geleceğiz. 2018'e kadar kesinlikle devam etti.
Ufuk Erdoğmuş (09:22)
Evet.
Ulaş Söylemez (09:25)
10 yıl boyunca farklı farklı özel şirketlerde. Benim zamanımda şöyle geçiyordu o tanım yani iç danışman dış danışman diye bir şey vardı. Ben genelde müşteri tarafında çalıştım. SAP kullanan dediğim gibi büyük kurumsal şirketlerin iç müşterilerine baktım. Üç müşteriden kasıt işte mağaza kullanıcısı olabilir, depo kullanıcısı olabilir. Biz orada yine de biz IT SAP
Ufuk Erdoğmuş (09:47)
Bu
büyük şirketin içinde çalışanlara danışmanlar Evet.
Ulaş Söylemez (09:50)
Kesinlikle. Çünkü şöyle oluyor, satın alma departmanı gelip senden bir isteğitte bulunuyor. Diyor ki benim böyle böyle bir sürecim var. nasıl tasarlayabiliriz?
Ufuk Erdoğmuş (09:58)
Sizi de ara devasa bir... Departman
senden bir şey istiyor. Sen onların isteğini o sisteme ekleme ya da işte nasıl eklenecek? Onu kurgulamayı mı yapıyorsun?
Ulaş Söylemez (10:07)
Kesinlikle.
Bazen şöyle danışmanlık kısmı bu şuradan dolayı yola çıkıyor. Biz mesela söylenen bir şey var, bir talep var, bir iş talebi var. Bu söylenen iş talebini o anki alınmış ERP yazımı, SAP yazılımın belli modülleri belli bir yere kadar karşılayabiliyor. Ama o sırada SAP yeni bir modül yayınlamış bununla ilgili. Atıyorum CRM modülü. Biz CRM modülünü alırsak aslında kullanıcının tam istediğine denk geliyor. Bu noktada aslında danışmanlık devreye giriyor.
Ufuk Erdoğmuş (10:35)
Sen benim ekosistemini
Ulaş Söylemez (10:37)
Bakayım bana şöyle bir şey lazım. Al
buyur diyebiliyorsun ama o tabonun bir maliyeti oluşuyor. Ya sen elindeki mevcut modülü buna zehleyeceksin yani bir geliştirme yapacaksın ya da gidip o modülün alınmasını sağlayacaksın. Vizyoner bir yönetici varsa şirket politikası buna uygunsa tabi gibi detayla. O yüzden iç dediğim gibi danışman ve dış danışman diye biz kendimize o zamanlar öyle tanımlıyorduk. İç danışmanlık yaptım daha çok müşteri tarafında.
Sonra 2016 yılına kadar İstanbul'daki bu kariyerim devam etti. Özellik şirketlerde bahsettiğim 2016 yılında İstanbul'dan Urla'ya geldik.
İstanbul'dan Urla'ya geliş kararı
Ufuk Erdoğmuş (11:12)
Burada bir durabilir miyiz? Çünkü bence burası İstanbul'dan Urla'ya kaçtığınız gibi mi? İyi geldiniz mi? Genelde kaçıp geliyor ya insanlar. Evet.
Ulaş Söylemez (11:18)
2016
yılını belki hatırlarsın. Temmuz'da Temmuz'da o büyük darbe zamanına kadar daha biz Haziran'da geldik. Temmuz'da darbe oldu. Haziran'da da şunlar oluyordu ülkede belki hatırlarsın. Metroda bomba ihbarları, havalimanı baskınları. Tam o yıl o yıldı. Bir kızım var. Kızım 2006 doğumlu.
2016'da 10 yaşında ilkokul bitti. Tam böyle ortaokul. Ve İstanbul'daki yaşayan seyircilerimiz çok daha iyi bilecek. O çok büyük bir maraton. Aslında o maraton ilkokuldan başlıyor. Biz ilkokulda onu ıskalayanlardanız. Eşimle biz onu çok o şeye girmek istemedik. O yarış atı denilen çocuk yetiştirme disipline girmek istemedik. Modeline girmek istemedik. Devlet okulunda okuttuk ilkokulu kızımı. Dediğim gibi ilkokul tam bitmişti. 2016'da...
Ve ne yapacağız? Yani bu çocuğu gerçekten biz o şeyi ıskaladık, o yarış atıp modelini ıskaladık. Bir ortaokul lisesi en azından, köklü bir şey olan bir yere vermeliyiz ama bunlar da sınavla alıyor, ciddi paralar gibi bir durum aşamasındayken ya biz bunu yapmalı mıyız? Zaten şehrin hali belli.
Ufuk Erdoğmuş (12:31)
Siz
İstanbul'a alışmışsınız ama çocuğun geleceği için bir noktada ailevi bir karar olarak İstanbul'dan çıkıp Ur'la seçelim.
Ulaş Söylemez (12:40)
Urla
seçeneği, Urla seçeneğinde neden olduğunu hemen kısaca bahset
Ufuk Erdoğmuş (12:44)
Ben
her zaman bahsedebilirim ya Urla propaganda'sında bayrak taşıyorum yani. Öyle mi?
Ulaş Söylemez (12:47)
Süper, oradan aynı düşünüyoruz. kesinlikle. Yani 2016 yılında dediğim gibi şöyle, bir kız çocuğu yetiştirmek içindir İstanbul çok uygun değil. Yani biz olaya biraz da o gözle baktık. Yani böyle cinsiyetçi gibi gelebilir ama bu kula çok öyle değil aslında.
Biz bu çocuk burada yetişmemeli. Bizim zamanımızdaki gibi bir şehir değil. Benim 30 yıllık geçmişim var İstanbul'da. İstanbul'da sayılabiliriz. Eşim de o sıra kariyeri anlamında çok yüksek bir noktada. Ben de biraz önce bahsettiğim 2008-2006 8 yılımı farklı özel şirketlere geçmişim. Artık o en azından camiada bir bilinirliğimiz olduğu bir nokta. Ve bunun zaten hala da böyle merkezi de İstanbul'da benim yaptığımda. Eşimin yaptığı işi. Bu noktada biz yok dedik. Çocuğun geleceği...
Ufuk Erdoğmuş (13:09)
İstanbul
Ulaş Söylemez (13:33)
Çocuğumuzun biraz daha bizim çocukluğumuza yakın bir çocukluk geçireceğiz. Şehir olmalı. Burada da yalan söylemeyeceğim. Çok bilişli bir tercih değil Urla. Abim burada yaşıyor benim. Abimin eşi buralı. Ve biz yazları onların yanına geldik birkaç yaz. Ve geldik, aa Urla güzelmiş falan. Hani ben bu sayede...
Ufuk Erdoğmuş (13:49)
Eminim bu arada tek
iyi seçenek de bu değildir. Size hakikaten...
Ulaş Söylemez (13:52)
Kesinlikle.
Gördüğünüz için. Evet. Tabii aksine hatta şöyle biz 2006 Ulu'ya geldiğimizde de hani dediğim gibi amacımız birinci amacımız çocuğumuzun eğitimi olduğu için Urla buna uygun bir yer değil aslında. Çünkü eğitim anlamında da İzmir'in içinde bir yer olması lazım. Ya da başka Ankara olur.
Ufuk Erdoğmuş (14:04)
Uğla değil o asıl, izmiz.
O zaman değildi.
Şimdi gene daha yakın.
Ulaş Söylemez (14:11)
Kesinlikle.
O zaman hiç değildi dediğim gibi. İşte bu noktada biz gene abimin hani etkisiyle, abimin burada olması etkisi, abimin de bir kızı var beraber büyürler bakış açısıyla geldik. gerçekten de hani Urla'da olmayan bir okulda zaten eğitimini başlattık çocuğumuzun. Orada da hâlâ devam ediyor bu sene de son senesi lisede. Bu şekilde hani bir başlayan bir hikayemiz var. Biz biraz böyle eşimle şeyiz yani biraz gelişine vurmak tabiri caizse yani ne olabilir ki? Ne kadar yanılabiliriz ki diye.
Ufuk Erdoğmuş (14:38)
Biz de bu arada 2015'te döndük. Biz İzmirliyiz de 2015'te İzmir'e döndük. İzmir'e dönmedik. Toprak'ın kuleye döndük ama. İzmir'e değil. Şimdi 10 senedir burada olduğum için ben zaten görüyorum İstanbul'dan kaçıp, bu şey var ya zaten 15 senedir var. İstanbul'dan Ege'de Sahil Kasabası'na yerleşim. Bunun dizilerini bile çekiyorlar yani. Kesinlikle. Yazın Ege'ye Sahil Kasabası'na gelen masum beyaz yakalı falan.
Ulaş Söylemez (15:01)
Bu da hafızalıyorsa
Ufuk Erdoğmuş (15:06)
Bu çok karşılaştığımız bir hikaye zaten. yüzden artısı eksik değil. Sizin kafa buymuş. Bazıları da o şehir hayatından kopamaz zaten. Ben şeyde çok gördüm yani İstanbul'dan geliyorlar. Bir sene sonra, yani bu bize göre değilmiş deyip dönüyor mesela. Neyse ben şeyi soracaktım ama bu Urla hikayesinden... Urla'da bu arada Hala S.A.P. devam ediyor.
SAP danışmanlığına devam etme süreci nasıldı?
Ufuk Erdoğmuş (15:25)
Urla'ya nasıl geliyorsun S.A.P. yapıyorsan?
Ulaş Söylemez (15:29)
Böyle geliyorum. Dediğim gibi biz kariyer anlamında çok aslında memnun olduğumuz noktalardayız İstanbul'dayken. Ve İzmir'de de bunun karşılığı yok. 2016 hala yok. Ama o zamanda hiç yok. Bir şekilde de bir gelir gider dengesinde oturtturmamız gerekiyor tabii ki. O konuda ben yaptığım iş anlamında tabii biraz daha şanslıyım. Yani yine İzmir'de de belli kurumsal şirketler SFP kullanıyor. O zaman da kullanıyordu. Ben yine burada bir özel şirkette bir canlıya geçmek üzere olan bir projenin bir takım liderliği pozisyonu açıktı.
O pozisyona başvurarak...
Ufuk Erdoğmuş (16:01)
Sen çalıştığın
şirket göndermedi. Sen direk bayağı burada işe başvurarak...
Ulaş Söylemez (16:24)
Çok komik.
arttırımı ya da ne bileyim bir kariyer şeyi ilerlemesi gibi değil. Hayat tercihi olarak. Hayat tercihi olarak hatta yani pozisyonu düşürme hatta alınan maaşın düşürmesine kadar birçok şey göze alarak ben o geçişi yaptım. O geçişte dediğim gibi işte bizim artık İzmir'e daha kök salabilmemiz için daha ayaklarının yere basabilmesi için bu planı. Biraz önce söylediğin gibi o bir senede dönenlerden olmayalım diye. İşin önce maddi bacağının bence o tutusuz. Tabii ki. Ondan sonra bu şekilde bir geçiş yaptım ben.
16 Haziran'da gelip buradaki özel takım liderliğine esnek iş yaptım.
Ufuk Erdoğmuş (17:04)
Aşk yine burada ama aynı.
bölüm önce
Hus Vines var yine Urla'da Hus Çalapçılık. da benzer. İzmir'e dönmek istiyor. Yine o da SAP danışmanı. O da İzmir'de başka şirkete, başka bir ERP yazarına can yazma kullanıyorlar. Neyse. Ona yine aynı şekilde iş başvurup geliyor. Öbür türlüsü zaten biraz havada kalır gibi geliyor. Ezbere taşın. Sonra o kadar değil.
Ulaş Söylemez (17:26)
Kesinlikle. Sonra bakarız. Çok
yaşlarımız ona uygun değil. O zaman da değildi. Şu an hiç değil. Kesinlikle. Biraz önce gelişine vurduk dediğim yine tabi ki bir plan var bahsettiğim gibi ama hep şöyle yapıyoruz. Ne kadar plan olsa da bazı insanlar buna cesaret edemiyorlar. Biz o noktada şanslıyım da eşim de benim gibi düşünüyor ya da ben onun gibi düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (17:32)
20'lerin de her şeye sonra bakabiliyorsun zaten.
...birbirinize evirdiniz.
Ulaş Söylemez (17:49)
Birbirimize evirdik,
doğru söylüyorsun. Biz gerçekten bu şaka değil, gecede karar verdik yani. Gidelim mi gidelim. Ya olmazsa ya beceremezsek, ne olabilir ki geri döneriz falan diye. Böyle bir kararla, böyle bir şeyle hani bu böyle cesaret mi denir, hani aptallık mı bilmiyorum. Biz böyle bir kararla geldik ve daha da dönmedik. 9. yılımız.
Ufuk Erdoğmuş (18:09)
Bu kararlar
ama benim deneyimim yani hayat genelinde iyi sonuçlanıyor zaten. En kötü ne yaparız? Yani o yenilgiyi kabul etmek hiçbir güç veriyor sana. En kötü, ok, olmadı deyip döneriz dediğin an zaten oluyor. Öyle bir şey var yani. Kötü ne olur? Kötü ne olur döneriz. Kesinlikle. Bence her zaman avantaj. Evet süpermiş. ok.
Meraklı olmanın ve şans faktörünün kariyer gelişimine etkisi
Ufuk Erdoğmuş (18:33)
Şimdi sonra Urla'da hamburgerci açma hikayesine bir duralım ama. Bir şey değinmek istiyorum. benim çok sevdiğim birkaç
Ulaş Söylemez (18:35)
Tamam.
Ufuk Erdoğmuş (18:40)
artık program yapa yapa insanlarla konuşa konuşa key word'ler var. Mesela sen başta şans dedin. Arada bir yerde yükseldiğini anlatırken işte meraklıydım dedin. Bu iki kelime sürekli karşımıza çıkıyor bizim şimdi. Yani sen her programı izlemiyorsundur da. böyle bir iyi giden şeylerde bir şans faktöründen herkes bir bahsediyor. Ben de bunun bahsetmeyenlerin biraz numara yaptığını düşünüyorum açıkçası. Hem fikiriz değil mi yani o şans yani bazen denk geliyor bir şeyle.
Ulaş Söylemez (18:59)
Evet.
Belaşkısın.
Ufuk Erdoğmuş (19:08)
O yüzden denk gelmeyen gençlere hani çok da şapmasınlar diyorum. Şeye bağlayacaktım ben. Yani sen 98 yılında üniversiteye giriyorsun.
Ulaş Söylemez (19:17)
96'a giriyorum, 98'e intern kapıyı açmıştım. 96 girişim.
Ufuk Erdoğmuş (19:21)
Daha da
güzel. 96 yılında üniversiteye giriyorsun. SAP danışmanı olarak ilk işine 2008'de başlıyorsun. Arada bir 12 sene var. Bize gelen mesajlarda şey çok görüyorum. Abi ne yapacağız? Şimdi artık kanalda bize gelen yorumdan çok özel mesaj geliyor, espriliyorum ben. Mesela diyor işte adam üniversite okuyor, ne yapacağını bilmiyor. Hayatta gülüp klasik bir şey var ya 20'lerinde hiçbir şey bilmiyorsun.
Ulaş Söylemez (19:41)
Tüm
Ufuk Erdoğmuş (19:41)
Diyor ne yapacağımı
bilmiyorum. Kimse bilmiyor. Bunu göstermek açısından güzel bir hikayeymiş. Adam 96 yılında üniversiteye başlıyor. 2008'e kadar senin ne yaptığın belli değil aslında. Ne oluyor? 30 yaşına neredeyse gelmişsin. Hala ne olacağın, ne yapacağın belli değil. Ama ondan sonra bir yola bir giriyorsun. 10 sene mesela o çatır çatır gidiyor mesela.
Bir söylediğin güzel şey de böyle hoşuma giden şeyi yapıyorum dedin ya o routerları falan anlatırken. Yani bu da çok kritik bir detay gibi geldi bana. Hani sen bir şeylere başlıyorsun ne yaptığını bilmiyorsun internet kafasına falan. Ama aslında sadece sen hoşuna giden işi yapmaya çalışıyorsun. Belki de şanssızmışsın abi 10 sene falan sürmüş. 3 sene falan bulacaktın. Yani öyle sadece bunları bir tekrar etmek istiyorum çünkü önemli hikaye de bence güzel detaylar bunlar.
Ulaş Söylemez (20:25)
Teşekkürler. Ben söylediğin yerden bir altını çizeyim. Yaşamız gereği muhtemelen şu an sende de başlamıştır böyle gençlere tavsiyeler vermeye çalışıyoruz. Şöyle oluyor genelde. Aynen, içerikli zaten. Bence çok da güzel yapıyorsun. Şöyle oluyor genelde. Ya abi sen nereli, nasıl geldin? Şöyle oldu. Peki ben ne yapmalıyım? Sorular çok karşımıza çıkıyor ya maalesef. Bunlar çok belirsizlik içeriyor. Bir reçetesi olsa keşke. Yazıp eline versem herkesin her şeyi.
Ne istediğini bilmenin, işini severek yapmanın önemi
Ufuk Erdoğmuş (20:34)
Başladık zaten.
Ulaş Söylemez (20:54)
Bana gel falan. Keşke öyle olsa, öyle olmuyor. Ben de hep söylediğin bu key wordlere takılıyorum. Yani diyorum ki bir kaderci değilim ben kendi düşünce yapımı itibariyle. Hayat şanslı, yani bir hayat şanslı olmalı. Ama şu çok önemli, ne istediğini biliyor olman gerekiyor. Yani onun peşinden koşmak. Bu şey değil yani. Hayalin çok böyle uçuk bir şeydir. Onun peşinden koş, illa başarılı olacaksın gibi böyle bir kişisel gelişim şeyi değil bu.
Ufuk Erdoğmuş (21:18)
Motivasyon posteri videolarıda. Tahtaya
yaz yaparsın.
Ulaş Söylemez (21:23)
Çok
o değil yani ben dedim bunu deneyimledim hani işte internet kafe şeyini o yüzden söyledim. Aralarda oyun sattım, aralarda CD sattım hani oralara girmek istemiyorum. Çok güzel hikayeler.
Ufuk Erdoğmuş (21:33)
ortamında
bulunmaya çalışıyoruz.
Ulaş Söylemez (21:35)
Kesinlikle,
yani şunu da söylemek için buralara giriyorum. Ben gerçekten bilgisayar başında iken para da kazandığımı gördüm. Yani, severek yaptığım için. Video kayıt kasetlerinden CD kayıt da yaptım. saatlerce başına durman gereken bir iş. Bir tane eskiden Movie Kart denilen bir kart vardı harici. Onu takarsın. Onun üzerinden VAS kasetleri, küçük o el kameralarının kasetlerini aktardığım zamanlar da oldu. Ve ben baktım ki, ben yaptığım işten keyif alınca para da kazanıyorum. Hani, gör... O yüzden buraya bağlamaya çalışıyorum. Yani,
yaptığın işten, keyif aldığın işten, para da kazandığımı gördüğüm aşamada dedim ki ben buna devam etmeliyim. Orada o yüzden bir direnç gösterebildim. Çünkü insanlara şey anlamında haksızlık yapmak istemiyorum. Hani bazıları çok sevdiği şey var ama karşında bir maddi bir... Yok. Gelir elde edemeyince bir yerden sonra kırılıyor insanların direnci. Çok normal. Bunun da inanıyorum. Ben dediğim gibi belki işte o şanslı kesinlendim. Para kazandığımı da gördüm. Maddi anlamda bir karşılı olduğunu da gördüm.
ve bundan dediğim gibi zevk aldığım için hakikaten zamanı nasıl geçtiğini de fark etmiyordum. Yani yaptığım işi başkasına anlattığım zaman çok sıkılıyordu yani. Tabii ya. Altı saat kayıt mı beklenir diyordu. Ben inanılmaz keyif alıyordum yani o kaydı düzgün şekilde.
Ufuk Erdoğmuş (22:43)
O esprisi o. Yani OK 6 saat kayıt almaktan sıkılan insan, o network router kodunu yazmaktan sıkılan insan o işi yapmasın zaten. Sen onu severek yaptığın için senin için zaman akıyor, zaman aktığı için bir sonrasını merak ediyorsa... Ya bu böyle zincirlemez zaten. Sevdiğin bulduğunda zaten zaman akmaya başlıyor, sen boş boş işlerle vakit harcamaya başlıyorsun, sonra merakını tetikliyor, merak seni geliştiriyor vesaire vesaire.
Bir noktada da onu sadece monetization işte onu paraya dönüştürebiliyor olman lazım sadece. Bence burası çok Onun yakaladığından da o senin mesleğin oluyor zaten. Evet.
Ulaş Söylemez (23:15)
Yani onu fark etmem de 30 yaşıma bulmuş yani. Şimdi seninle konuşacağım fark ediyorum.
Ufuk Erdoğmuş (23:20)
Ben de bir hissettim
çünkü. Ben herkes şey diyorum, 27 yaşına kadar ben ne yaptığımı bilmiyordum falan diyorum.
Ulaş Söylemez (23:24)
Yok abi
ben senden de betiyorum işte ben de otuz yani. biliyordum ama dediğim gibi adını koyamıyordum. Doğru zamanda doğru yerde hayat şansı, ilk baş biraz önce bahsettiğim işe başvurmak. Oralar yani dediğim gibi hayat
Ufuk Erdoğmuş (23:37)
Şir patron
da önemli gerçekten.
Ulaş Söylemez (23:39)
Doğru zamanda doğru yerde olmak biraz. Doğru insanla tanışmak belki. En azından derdini samimi bir şekilde aktarabiliyorsan, iletişim de çok önemli burada. Ben dediğim gibi evet hayat şanslı diyelim, karşımdaki insan doğru diyelim ama şurada da kendime haksızlık etmeyeyim, derdimi de doğru anlatabildim düşünüyorum. Çünkü ben bu işi seviyorum. Ne yapıyorsun? Niye seviyorsun? Biraz önceki anlattığım gibi. O yüzden bir şey böyle uçtuğum şey anlatmayı çok seviyorum.
Doğru şekilde kendini tarifleyebilirsen ve bunda da zaten samimiyorsan bir yerden bence bir karşılık buluyor. O gün ki karşılığındaki insan doğru insan olmayabilir ama bir sonraki gün karşına çıkacak insana da aynı samimiyette, aynı düzgün iletişim yöntemiyle anlatabiliyorsan derdin ben karşılık bulacağını düşünüyorum. Her zaman da bunu söylüyorum. Yani ben eş seçimde de bunun böyle olduğunu düşünüyorum. İş hayatında da bunun böyle olduğunu düşünüyorum. Doğru iletişim karşılığındaki insanla dediğim gibi bir gün seni anlayacak insanı bulmalısın. Aynen öyle.
Aynen öyle.
Girişimcilik oyununa nasıl başladı?
Ufuk Erdoğmuş (24:35)
Peki, İzmir'e taşınalım dediniz, Urla'ya taşındınız. O sırada SAP'yi devam ediyor. SAP'yi niye bırakıyorsun o zaman? Hamburgerci açıyorsun. Nasıl bir geçiş bu? Zaten taşınmışsın Urla'ya. Daha ne istiyorsun? Genelde bu geçiş böyle ya, Beyaz Yakayı bırakıp İstanbul'dan, Ege'de kafe atacaksın falan, bar atacaksın falan. Zaten gelmişsin, hani daha niye bırakıyorsun?
Ulaş Söylemez (24:57)
Şöyle,
hayat şansımı diyelim, hayat nasıl sürüklüyor oraya gidiyor onu mu söyleyelim. Şöyle, biraz önce bahsettiğim gibi kızım 2016 yılında 10 yaşında ve İstanbul'dan geldiğim için bir fast food kültürüyle geliyor. Gerçekten tamamen hikaye böyle başlıyor. Urla'dayız. Urla'da yok öyle bir şey. Urla'da öyle bir şey yok. franchise, bir hamburgerci de yok.
Ufuk Erdoğmuş (25:19)
Hamburgerci
hiç yoktu. Ben o yıla hatırlıyorum 2016'da Urla'da hamburger diye bir şey yoktu. Bir tane pizzacı vardı o İtalyan. Aynen. Türkiye'de zaten daha pizzacı yoktu.
Ulaş Söylemez (25:25)
O kadar. Bizde
büfenin yaptığı hamburgerden bahsetmiyoruz. Direkt hamburgerden bahsediyoruz. Yoktu. Ve biz de Urla'da yaşayıp da 10 yaşında çocuğu olan her vatandaş gibi alışveriş için ya da işte bu tip ürünleri tüketmek için İzmir'e gidiyorduk. İzmir'de belli AVM'lerin içinde belli markaları ve işte kızım yiyor biz de yiyoruz yalan.
Tamamen de böyle oldu. Bir gün dönüş yolundayken karnımız doymuş, demek ki kafamız daha hızlı çalışıyor. Fikir gerçekten bizden çıkmadı, haksızlık etmeyeceğim. Kızım şey dedi, keşke baba bu hamburgerci Urla'da olsa dedi. Bizim hikaye böyle başladı. Böyle durduk, eşimle birimize baktık, çocuk doğru söylüyor falan. Yapsak mı yapmasak mı? O noktada da ben dediğim gibi zaten geçiş aşaması...
Ufuk Erdoğmuş (26:17)
Yanı cesarete
bak ne alaka. Evet.
Ulaş Söylemez (26:19)
Ben geçiş için geldim bir şirkette çalışıyorum ama yine kendi işimi yapıyorum. Eşimin o sıralar dediğim gibi o da aslında çok iyi bir mevkideyken işini bıraktı. Onun burada karşılığı yoktu çok yaptığı
Ufuk Erdoğmuş (26:31)
Güzel avantaj
olsun. Aslında şans olmuş bu biraz. Boşanlılık gibi gözüken işsizlik...
Ulaş Söylemez (26:35)
Aynen öyle.
Hatta bizim de tam şey zamanımız. Ya ben ne yapacağım diyor. Çünkü o da çok alışmış. Uzun yıllar yöneticilik yaptı. Bir şey yapmalıyım. Benim de bir iş yapmam. İşe yaramaz gibi bir şeyimiz var ya bize bir kodlama yapıldığı için bizim bir jenerasyon da bence bunu daha yüksek.
Ufuk Erdoğmuş (26:51)
Generasyon
değil. Generasyonda illaki vardır da şey var. Adamın adını nasıl unuttum Eski psikologlardan. Ben hobist psikoloji okuyorum da. Marshall mıydı? Marshall değildi ya. Neyse hayatın 7 evresi mi 8 evresi mi ne tanımlıyor? Bir ağabeyimiz eski bilim insanı. Belli yaşlarda belli hayat challenge'larıyla karşılaştığımızı
Ve iki seçenek. Bu ya da bu gibi. Mesela doğduğunda ilk evre diyor. İşte ilk üç ay, altı ay neyse bebeğin insan olarak. İlk şey diyor bu dünya güvenilir bir dünya mı? Çalıncı. Yani ailesi, yaşadığı ortam falan şeyse o ürkek bir insan ya da güvenli rahat bir insana dönüşebilir falan gibi böyle iddiaları var. Neyse çok uzatmayayım. Hayatın 7-8 evresi neyse arar bulur arkadaşlar. 40 yaş civarı başladığını iddia ettiği 5. mi 6. mi ne evrede?
Bir şey yapma artık. Şey diyoruz ya o piramitte kendini oluşturma gibi bir şeyler verme ihtiyacı. O da olabilir. Yani ben boş oturuyorum, dünyaya bir şey vermiyorum hissi. Aslında 40 yaşından sonra koyması gereken bir şey. Adamın iddiası bu. O challenge'da evet bir şey vereceğim ben falan diye dikelmen gerekiyor. Ya da köşene çekiyorsun. Ben dünyaya katacak bir şeyim yok deyip salıyorsun. Yani iki uç var. yani bu ondan da alakalı olabilir. Yaş da yaşlı için 35'ten sonra yavaş yavaş ben bir işe yaramalıyım, bir şeyler yapmalıyım gibi bir iş gelmiş olabilir.
Ulaş Söylemez (28:12)
Aynen.
Bu his zaten var da gibi. Artı dediğim gibi zaten gelir gider dengesi anlamında da bir kişinin çalışması. Çünkü bahsettiğim şekilde İstanbul'dan gelirken zaten belli şartları düşürerek geldim. Ve şey değil yani her şey toz pembe değil. Zaten çalışması gerekiyor ama işinin çok karşılığı yok. Olursa da çok düşük bir karşılığını görecek. Değmeyecek ve biraz önce bahsettiğim gibi Urla, İzmir gidip gelmen gereken. Burada çok kurumsal o anlamda şirketlerin servis politikaları da çok yok. Ulaşım anlamında bir altyapı da çok yok. Hala da yok.
Bunları hep düşünüyoruz ve o yüzden Ur'la merkezli bir şey yapmasının zaten bizim için çok doğru bir formül olduğunu düşünüyoruz. Çocuğumuz hala küçük, çocuğu da da ilgilenmesi gerekiyor bir yandan da paralelde gibi. Bir aşamadayken kızımızdan bu ilahi fikir gelince böyle bir arabanın içi bir aydınlandı o anda. Aa evet yani falan diye.
Ufuk Erdoğmuş (29:02)
Söyleyim mi kağıt üzerinde
bunu yazsan, sokaktan geçen adama versen salak bu adamlarlar. Gerizekalı bunlar durduğu yerde hiç tecrübesi yok hamburger çeşif. Çok fazla. çok. Ben bunu çok seviyorum.
Ulaş Söylemez (29:12)
çok fazla yakın çeviririz bunu söyledik zaten kesinlikle
çok söyleyen oldu abi sen deli misin? gıda sektörü öyle bir sektör değil bak sen hani kesinlikle ama biz dediğim gibi olaya o gözle bakmadık hakikaten bunun bir fırsat olduğunu Urla da biraz önce söylediğin gibi hiç hamburgerci olmamasının bunun yapılması gereken bir girişim olduğunu
Ufuk Erdoğmuş (29:23)
%99 mı ne kapatıyor batıyor
Bu arada
da ama işte geniş gibi yani en kötü batar
Ulaş Söylemez (29:39)
Yine
aynı noktadan baktık konuya ve ölçeye her zaman doğru bence doğru ölçeklendirmek de konunun bence önemli noktalarından biri. Yani ne demek istiyorum? Gidip de elimizdeki bütün birikimi çok ünlü bir franchise markasını hamburger markasını bağlamadık, bağlayamadık zaten öyle bir imkanımız da yoktu ama hani bunun için zorlamadık da kendimizi. Biraz daha küçük ölçekli, biraz daha bizim bunu yönetebileceğimiz bir şey olması, marka olmasını...
Ufuk Erdoğmuş (30:06)
Franchise'ların
seviyeleri mi var böyle?
Ulaş Söylemez (30:08)
Fransizlerin
seviyeleri var. Çok bildiğimiz iki tane büyük hamburger markası var ya. İsim söylemekte bilmiyorum. Sakınca var mı? McDonald's Burger King. Bunların franchise... Evet. Şimdi bir tanesi hatta burada var. işte yine zorluyordur büyük ihtimalle. Onların şeyleri çok zaten. Fransiz bedelleri de çok yüksek. Ama hani herkes hamburger deyince ilk aklı o geliyor. Daha bu üçüncü nesil...
Ufuk Erdoğmuş (30:13)
isim yani
...biz de az durulur da zaten bu arada.
Henüz moda olmamıştı
Ulaş Söylemez (30:34)
Deniz
Ufuk Erdoğmuş (30:34)
zaman.
Ulaş Söylemez (30:35)
moda olmamıştı yani İstanbul'da belki olmuştu ama daha İzmir ya da Urla'da zaten hiç yoktu. O yüzden de yani biz dedik ki o büyüklere girmemeliyiz. Çünkü bu bizim yönetebileceğimiz bir süreç değil. Hem maddi anlamda hem de manevi anlamda, çok operasyonel anlamda da çok büyük işler çünkü. Biz daha küçük ölçekte olmalıyız. Burada da halk oyu yoklaması yaptık. Şöyle yaptık. Ben o sırada çalıştığım şirkette çok genç ekiple çalışıyorum. Benim genelde departmanın en büyük avantajı bu oluyor.
Ben biraz önce konuştuğumuz gibi 30 yaşlarda girince zaten herkes genç kaldı. Genelde ekip gençti ve bunları hemen sordum bir kamuoyu yoklaması yaptım dedim gibi. Dedim ki hamburgerci aklınıza ne geliyor İzmir'de? İşte dediler ki şu marka geliyor, bu marka geliyor. Biz hamburgeri şurada yeriz, burada yeriz diye birkaç tane İzmir'in üzerinde olan daha butik olan franchise markalardan söylediler. İki tane marka arasına kaldık.
Ufuk Erdoğmuş (31:05)
Herkes seninle gel
Ulaş Söylemez (31:26)
O markalardan ismini söylemekte sakınca yok diye düşünüyorum. Ohannes Burger vardı. Bir de başka bir marka daha vardı.
Ohan Nesburger'i gittik, gezdik. Birkaç şubesine yedik. Gizli müşteri gibi böyle ekipçe gidiyoruz. Hem de bizim için böyle keyifli bir şey döndü, maceraya döndü. Gidiyoruz, yiyoruz, tadıyoruz. Burası güzel. Alsthanelik şubede yiyoruz, Bostan'da da yiyoruz. Böyle yerleri gezdik. En son bu markada karar verdik dediğim gibi. şimdi ben de önemli olan kriter kızımız.
Ufuk Erdoğmuş (32:00)
O seylerle
bir Aynen fikir onun fikri çünkü.
Ulaş Söylemez (32:03)
o da
okey verince son onayı o verince tamam dedik bu markayı biz yönetebiliriz.
Ufuk Erdoğmuş (32:09)
Güzel bir girişimcilik
hikayesi bak giriyorsun oğlanı böyle pokerde ittirirler ya öyle değil. Evet öyle Organize, sonra bakıyor seçeneklere deniyor.
Ulaş Söylemez (32:16)
Bir 6 ay sürdü bizim bu araşımız. Yani böyle şey değil yani. Şunu ben yandım hadi gidelim bunu alalım falan. Paraya basım Hepsi mi itti? Yok abi böyle bir şey yok tabii ki. Daha gerçekçi olması için böyle ayağın yere basması gerekiyor bu tip planların. Dediğim gibi bizim araştırmamız, marka araştığımız iki marka arasına kaldık. Orada biraz yine artık hayat şansımı diyelim bir tanesi mail attık geri dönüş yapmadı.
Ufuk Erdoğmuş (32:19)
Girişimcilik kafası için güzel bir şey.
Ulaş Söylemez (32:39)
Diğeri ilgilendi. Bir tanesi tamam Urla bizim için çok şey dedi. Bizim de istediğimiz bir bölge dedi. Ama olmadı bir şekilde. En son dediğim gibi Ohannes'te anlaştık. O zaman zaten...
Ufuk Erdoğmuş (32:50)
Artık dönmedi bu
arada ilginç bir şey. Bu arada benim hep düşüneceğim hani o mail atın dönmediyse belki ileride de zaten böyle. O %90 öyle olduğunu düşünüyorum.
Ulaş Söylemez (32:56)
Dönmeyecek aynen böyle baktık olaya. Evet,
bundan dolayı bir koca markayı çizmek doğru değil. Dediğin gibi belki o anda bir Ama senin muhatap olacağın adam aynı olur. Kesinlikle. Biz de böyle baktık. Bir de şey bakıyoruz. Bu işte demek ki hayır yok. Bu hayırlı değilmiş demek ki falan. bir... Böyle bir maneviyat, böyle bir hissiyat yaratıyor. Bence her insan bunu yapıyordur da. Dile getirmek çok kolay olmuyor.
Ufuk Erdoğmuş (33:05)
ÇEVİRİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİZİNİ
Ha!
Ulaş Söylemez (33:19)
Bu şekilde yaklaştık konuya dediğim Kısmet değilmiş dedik. Markada zaten büyümekte olan bir markaydı. Şu an gibi değildi. an yurt dışına da açıldı. İngiltere'de 8 şubesi vardı en son hatırladığım kadarıyla. Marka daha bilinirliği arttı şu anda ama o zaman dediğim gibi biz yanlış hatırlamıyorsun ya 5. ya 6'ın şubesiyiz. Biraz da öyle olmuş olabilir. Senin de biraz önce söylediğin gibi Urla'da hamburgerci yok. İlk hamburgerciyi biz açıyoruz. anlamında gerçek sadece hamburger yapan.
Ufuk Erdoğmuş (33:21)
net değilmiş dedi.
Doğru atı oynamışsınız biraz.
Ulaş Söylemez (33:48)
Ürünleri de gayet lezzetli test ettik onayladık. Ondan sonra ve ilk girişimiz böyle başladı. 2017 yılının Nisan ayında da Urla'da açtık.
Ufuk Erdoğmuş (33:58)
sonra
da üniversiteye geliyorsunuz o niye geldiniz üniversiteye taşıdınız dimi siz onu
Ulaş Söylemez (34:04)
Aynı
şubeyi taşıdık. Yani Urla isim hakkı bizde. şöyle biz tabii o anlamda aslında bunu suçlamadığına söylemiyorum da markanın yapması gerekiyor bu pazar araştırmasını diyelim. Hani buradaki popülasyonun hamburger tüketme kültürü nedir ne kadardır onu biz bilmediğimiz için biz sadece hamburgerci olmadığını biliyoruz. Ve çocuğumuzun söylemi üzerine bir yola çıkıyoruz.
Ufuk Erdoğmuş (34:06)
Tek kampüse.
Ulaş Söylemez (34:29)
Fransiyel seçmemizin nedeni de zaten, işte biraz önce söylediğim gibi hiç bilmem. Birisi en azından gelsin, bize işi öğretsin. Çünkü öyle bir şeyleri de vardı, bir eğitim hizmetleri de vardı, hala da var. Yeni şube açılacağı zaman diğer şubelerden deneyimli personeli getiriyorlar. Senin yeni personellerine eğitim veriyorlar bir hafta, 10 gün neyse. Ondan sonra süreç zaten devam ediyor. Bu noktada da dediğim gibi biz hani hiç bilmediğimiz bir sektördeyiz ama şey zaten daha da bilmiyoruz. Yani hani Urla'da hamburger satabileceğiz.
Sorsan cevap belli de ama dediğin gibi bu gözle yani bu vizyonda da bakamadık yani yalan değil. Burada da bizim daha tamiz vardı. Dedim ki belki markanın yapması gerekiyor. Bilmiyorum hani kim o anlamda şey yapacağımı bilmiyorum.
Hamburgerciyi Urla'dan İYTE kampüse taşıma kararı
Ulaş Söylemez (35:13)
Açtık 2017 Nisan'da. böyle 2018'in sonlarında artık Urla'da bunu devam ettiremeyeceğimizi fark etmiştik. Çünkü Urla'nın bir yaz Urla'sı var, bir kış Urla'sı var. Bu hep böyleydi. Şu an biraz daha popülasyonu arttı. Özellikle pandemi ve depremden sonra buraya böyle bir nüfus patlaması oldu ama
Benim bahsettiğim yıllarda öyle bir patlama yok ve çok fazla emekli nüfusunun da yaşadığı bir bölge. Genelde İzmir'in burası şey, sci-fi yeri gibi çünkü. İzmir'de buraya geliyor. Zaten burada yazlı oluyor o insanların. Artık diyorlar ki ne gerek var İzmir'deki o koşturmacıya? Gelip burada yaşıyorlar. Memur da çok var. Bu şey tabii bu anlatmıyor.
Ufuk Erdoğmuş (35:55)
Bir de üniversite
var. Asıl bu üçü içinde hamburger kitlesi üniversite.
Ulaş Söylemez (36:01)
Merkezi de
açıyorsun çünkü herkes sana gel geç müşterinin olduğu yer daha hareketli yazın şöyle patlıyor kışın şöyle oluyor falan gibi böyle bilgilerle donattığı için seni açtığımız mekanın bu arada alkol ruhsatı vardı ilk açtığımız yerin o da tabi çok etki etti yani onu üniversite gibi hiç hayal edemedik o yüzden de belki onun da çok etkisi çünkü ürün böyle alkole gidebilecek ürünleri çoktur kızartma tabağı
Ufuk Erdoğmuş (36:19)
O da gider diye düşünüyorum.
Çünkü siz İstanbul
gibi düşünüyorsunuz.
Ulaş Söylemez (36:25)
İstanbul
gibi düşünüyoruz ama dediğim gibi çok o düşündüğümüz gibi olmadı. Gene orada da şöyle oldu. Üniversiteden öğrenciler gelip böyle semestral aralarında hafta sonları. Ya abi hamburger çok güzel. Biz zaten işte atıyorum İzmirliyim ben. Altsancak şubede çok yiyordum. Sizinki de çok güzel. Keşke bu bizim şube de şeyde üniversitede olsa. Keşke kampüsün içinde. Keşke keşke keşke. Artık bir gün dayanamadık biz buna. Gerçekten bir talep olduğunu görüyoruz ama
Sonuçta bir yere açlıktan sonra onu taşımak ya da başka bir şey onu kapat yenisini açtık da çok ciddi bir maliyet. Cesaret edemedik o yüzden bu aslında böyle 1-1,5 yılda yakın sürüm.
Ufuk Erdoğmuş (37:01)
Ben bir şey
söyleyeyim mi? Yine bunu fark edip yapmanız sadece 1,5 yıl sürmüş. Bence yine hızlı. 3 senede sürebilirdim. Ben öyleyim mesela. görüyorum, kararı da veriyorum ama o kadar cesaret edemediğim şeyler olursa 3 ay 6 ay sürüyor. Sadece onu harekete geçmemi yani. Siz yine görmüşsünüz, yapmışsınız. saniye olacak zaten.
Ulaş Söylemez (37:09)
Üstüme bir şey...
Zaten 3 sene
sürseydik
Ufuk Erdoğmuş (37:25)
Batardık ya. Hani üçüncü sürme. Zaten
bu arada yine girişimcilik örneği olsun bu arada. Zaten hızlı davranmak lazım. Kötüyü hızlı düzeltmek.
Ulaş Söylemez (37:31)
Hızlı davranmak gerekiyor.
Bir şeyin yolunda gitmediğini görmek. Biraz önce o söylediğimi yere bağlayacağım. Gerçekçi olmak lazım isteklerinde de hedeflerinde de. Baktın olmuyor. Bekleyelim olur falan. Bence bir yerde onun doğru analiz edilmesi lazım sürecin.
Olmayacak şey de çok olmuyor. Ama dediğim gibi bir alternatif üretmek de gerekiyor hemen. Sonra üniversite, üniversite öğrencilerinin gelip de bize dediğim gibi bir müşteri talebi yaratmaları sebebiyle geldik üniversite içine yer baktık kampüsün içinde. Şu anki yerine 2018'in sonuydu. 2019'un başı itibariyle buraya taşıdık. Kampüsün içine taşıdık dükkanımızı.
2019 yılı çok hızlı geçti. Hızlandırayım mı burada süreci? Bilmiyorum nasıl istersen. 2019'nun sonu 2020'nin başına kadar çok hızlıydı. Güzel güzel. Oradaki inanılmaz keyifliydi. Zaten bir beklenti var. Öğrenciler böyle o anlamda bizi sahip çıktılar sağ olsunlar. Şey olarak da çok seviyoruz biz böyle gençlerle ilişki mahallinde olmayı. Ben de eşimi de çok seviyoruz. Zaten...
Ufuk Erdoğmuş (38:33)
Bir de bilmiyorum diğer
yani her genç ortalama da iyidir ama buradaki profil de güzel bir profil. Benim en azından karşılaştırdığımda fikrim.
Ulaş Söylemez (38:39)
Evet burası
bir enstitütü, burası bir devlet üniversitesi olduğu için gelen çocuklar biraz daha buraya şey için söylemiyorum ama hani hakkıyla geliyorlar gerçekten belli bir zekanın da üstünde çocuklar olduğunu düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (38:52)
3 seviye
öğrenciler hem de düzgün insanlar.
Ulaş Söylemez (38:54)
Bugün
profilleri, ailelerinde çocukları oluyorlar. Öyle olunca biz zaten kampüsün içine gelince zaten bizim bütün çalışan profilimiz kampüsteki öğrencilerden oluştu. Böyle olunca da çok ciddi böyle bir sinerji doğdu. O ekiple birlikte çalışmak hem bizi gençleştirdi zaten. Ve bu yani bu bir ticari şey değil. Yani sır olarak bunu şey olarak yapmadık. Böyle bir sinsilik olarak yapmadık ama içeride çalışan çocuk bizi tanıdıkça, bizi sevdikçe arkadaşlarına önerdi bizi.
Hem müşteri anlamında önerdi hem gelin burada çalışın diye. Biz böylece personel sıkıntısı da yaşamadık, müşteri sıkıntısı da yarar. Kendi kendine bir dediğim gibi oluşuma dönüştü. Biz bunu gerçekten planlamamıştık bunu yaparken. Ve o anlamda çok keyif aldık. Yani bir yılımız çok keyifliydi. Sonra 2020'nin başı...
Ufuk Erdoğmuş (39:40)
Her yer kapandı her yer kapandı. Bir
şey soracağım ama hamburgerciyi açtınız sen o sırada devam ediyor musun SAP?
Ulaş Söylemez (39:48)
Bu sırada devam ediyorum
çünkü biraz önce söylediğim gibi zaten başlangıcımız güzel olsa da gidişat çok iyi gitmiyor.
Ufuk Erdoğmuş (39:53)
ilk sene sonuçta mecbur tabii evi döndürmek.
Ulaş Söylemez (39:56)
Evi
döndürmek lazım çünkü dükkan zaten açıldığı zaman sana direkt gelir getiren bir yapı değil. O önce kendi giderlerini bir önce tamamlamaya çalışıyor. O noktada benim zaten durmam gerekiyordu çalıştığım pozisyonda. Zaten planımız bizim bu şekildedir. Dediğim gibi o bu eşimin tamamen aslında bir girişimi gibi düşünülebilir. O noktada ben paralelde devam ettim. 2018'in Ağustos gibi ben işimden ayrıldım.
Ufuk Erdoğmuş (40:20)
Üniversiteye
taşıyıp baktık, hamburgerci burada güzel işlemeye başladı. Ben yazdım bırakıyorum.
Ulaş Söylemez (40:25)
Olmadı aslında öyle. Şöyle oldu. 2018'in yazında ben bıraktım. bizim dükkanımız oradaydı. Çünkü şöyle oldu. Bunları burada söylemeye ihtiyacı duyuyorum. Artık personel anlamında da zorlanmaya başladık ödemeleri yaparlar. O dönemler. Ben artık yaptığım işten de çok keyif almıyorum. Çünkü İzmir'in içine gidip geliyorum. Her gün 60 km gidip 60 km dönüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (40:42)
Anladım.
Aslında siz bütün
yumurtaları artık hamburgerci sepetine koymaya karar vermişsiniz.
Ulaş Söylemez (40:56)
Tam da
böyle oldu. Biz zaten artık bir bıktığım bir aşamadaydım. Yaşım belki gereğidir. Yaptığım işin belki tekrarı gereğidir. Monoton hani sıkkın gibi. İlgisi soru.
Ufuk Erdoğmuş (41:06)
Tabii
ki. Geldi aklıma. Neden bıktın? Yani 10 küsür senedir yaptığın iş. Nispeten hani hamburgerci de kazandığından da o sırada kazanmadığı için hamburgerci daha çok kazandın. Kesinlikle Neden bıktın da bırakma gereği gördün?
Ulaş Söylemez (41:23)
2016'da geldiğimde canlıya geçiş aşamasında olan bir projeydi. Biz 2018'in nisan sonu mayıs gibi canlıya geçirdik projeyi. Çok büyük bir projeydi. Canlıya geçirdikten sonra çok verilen sözlerin de tutulmadı bir şirkette maalesef.
Ufuk Erdoğmuş (41:39)
Ben de izliyorum şurada.
Ulaş Söylemez (41:40)
Evet, ben
de o yüzden kendimi zor tutuyorum. geldin, nereye geleceğini bildiğin yani oralar soru cevap şekline geldiği için orayı anlatma ihtiyacım diyorum. Ben zaten 2018'de artık orada yolumu daha fazla devam ettirmemem gerektiğini de farkındaydım. Çünkü dediğim gibi projenin canını...
Ufuk Erdoğmuş (41:58)
Yine söyleyeceğim
kağıt üzerinde senin daha iyi kazandıran, sevdiğin, yıllardır yaptığın, statünliği olduğu bir işin var. Bırakıyorsun hamburgerci de. Niye? Çünkü eleman çalıştıramıyoruz. O eleman çalıştırırsın senin maaşında zaten normalde. Kesinlikle. Sen aslında hamburgerci olmasa da bırakacak...
Ulaş Söylemez (42:11)
Bir yere
gelmiştim. Belki o zaman İzmir'de karşını bulamazsam belki İstanbul'a dönecektim. Yani hamburgerce sığmamın sebebi biraz da buraya tutunmak. Biraz daha burada böyle pes etmemekti aslında özetle. biz bir şey yapmıyorduk. Devam çok güzel bence de. Kesinlikle tam böyle oldu. Oyuna devam etmeliyiz dedim. Çünkü o dönem aslında yine İzmir şartları için söylüyorum. Altında şirket arabası var.
Ufuk Erdoğmuş (42:27)
Oyuna devam demek istiyorsunuz.
Ulaş Söylemez (42:38)
Tamam gidip geliyorum ama maaşım dediğin gibi belki içeride üç personel rahat döndürebilecekti bir maaş ama ben mutlu değilim. Çünkü ben farkındayım. Orada artık istenmediğimin öyle olur genelde. Hissettiriyor. Ve gerçekten de artık dediğim gibi proje canlıya geçtikten sonra yaptığım işin nevi de azaldı. Teknik anlamda da kendimi şey hissetmiyorum, mutlu hissetmiyorum ve dediğim gibi zaten sağ olsun üst yöneteceğimi de bunu bana hissettiriyorlar.
Bu aşamada olduğum bir noktada da eşinle birlikte karar verdiğin, açtığın işletmede de bazı problemler, pürüzler var. İki tane pürüzü yer yerine dedim ki ben bunları birleştireyim. Ailemin en azından yatırım yaptığım birikimimizi bağladığımız yeri kurtarmak adına geleyim ve işimin başında durayım tabiri caizse. Zaten eşim var. Dediğim gibi belki bana o anda ihtiyaç yok ama ben orada olmak istedim özetle.
Ufuk Erdoğmuş (43:31)
Senin de demek ki içten içi böyle bir şeye ihtiyacın vardı ki.
Ulaş Söylemez (43:34)
Kesinlikle vardı.
zaten bizim Urla'ya gelirken ki, dediğim gibi buraya gelirken, İzmir'e gelirkenki işin biraz buraya geçiş aşamasını kolaylaştırmak için olan bir işti. Ben zaten çok benim pozisyonum bir iş değildi aslında geldiğim işte. Yani yaptım YRP SAP'nin hiç bilmediğim bir alanına geldim yani.
Ufuk Erdoğmuş (43:53)
Sen aslında
İzmir olsun da ucundan...
Ulaş Söylemez (43:56)
En azından
işimi yapabileyim dedim ama çok aslında, çok kendime uygun bir pozisyon değildi dediğim gibi. Hani bu maaşdan bahsetmiyorum. Yaptığımız işin nevi de dediğim gibi çok benlik bir şey değildi yani. Ben elimden gelince işi düzgün yapmaya çalıştım gene. O yüzden dediğim gibi zaten oraya ait bir noktada hissetmedim hiçbir zaman. Bu gerçek. Bir tarafta da dediğim gibi bir girişimiz, bir yatırımız var. Bunun peşinden gitmek istedim ve pes etmek istemedik açıkçası. Böyle bir karar verdik.
O kesinlikle doğru bence de bir bakış açısı. Çünkü o sırada yine bunu insanlar yapıyor ya, ben de yaptım. İstanbul'daki hemen bağlantılarımla tekrardan iletişime geçtim de abi gel, ki şurası hazır, bak şurada şu var, şu arkadaşımız şuraya geçti, sen de oraya geçebilirsin falan. Ama şimdi burada bir hayat kurulmuş, artık İzmir'de, Urla'da bir hayat kurulmuş. Bunu da yönetmek de çok istemiyorum. O zaman böyle home office falan dünyaları da yok. yok. Çok yok.
O yüzden de dedim ki bu bir yol ayrımı. Yani burada ya artık kariyerimi bir noktalandırıp dediğim gibi yatırımın peşinden gideceğim. Yine aynı kafada bakıyoruz. Yatırımımız tutmazsa ne olur en fazla geri döneriz. İstanbul'a döneriz. Bu göze baktığımız aşamada ben dediğim gibi daha buraya taşımadan dükkanı şeye geçmiştim.
Pandeminin etkileri
Ufuk Erdoğmuş (45:11)
Sonra dükkanı üniversiteye taşıdınız. Çok güzel başladı. Bir buçuk sene sonra da pandemi oldu dükkanlar kapan. Hadi bakalım. Çöküş mü bu? bu arada. Sen işini bırakmışsın falan bir sürü şey yatırım üstüne yatırım. Pandemi o baya depresif bir darbe olmuştur. Evet.
Ulaş Söylemez (45:27)
Yani bütün
bu güzel güzel anlattığım hikayenin sonunun böyle bitmemesi gerekiyordu. Bizim içimizde ve kendi adıma da bunu çok düşündüğüm zamanlar hatırlıyorum.
Ufuk Erdoğmuş (45:37)
Ben
de pandemiye hatırlıyorum. Sizinki restoran olduğu için direkt zaten yumruk yemiş. Ama herkes yedi yani. Her dükkan kapandığı için biz de yazılım yapıyoruz. Restorana yazılım yapıyoruz, adam kapattı. İşte marineye yazılım yapıyoruz, marina kapandı. Benim yazılım yaptığım adam kapatınca dolayısıyla adam da bana para vermiyor. Dolayısıyla o zincirleme bizi de kapatmıştı mesela. Gerçekten karanlık bir dönemdi yani.
Ulaş Söylemez (45:56)
Biz bu karanlık dönemde bir de daha da şanssız bir kesimdeyiz çünkü üniversitenin içindeyiz ya artık. Campus'in içindeyiz. Campus yok. şimdi biraz önce söyledim hani marka söylemekte şey görmüyorum. Yani Ohanes Burger'in diğer şubeleri çok iyi iş yapıyor. Çünkü herkes evden çıkamadığı için paketler patladı. Hatırlarsınız belki ödülü. Yemek sepeti tarafı da kendi web tarafı da inanılmaz hızlı ilerliyor. Aynen hep böyle büyüdü. Yani Ohanes'de de ciddi anlamda kâğıra geçen şubeleri var. Merkezi yerde olanlar.
Ufuk Erdoğmuş (46:01)
Kampüs de yok.
O da hep öyle bir yüzü yani.
Gerçekten bütün
zarlar arasında bir gelmiş arkada.
Ulaş Söylemez (46:26)
Gerçekten
böyle oldu. Bir de şimdi biz bunu bir ticari başarı gibi etrafımıza anlatıyoruz. Eşimize dostumuzu. Bakın kampuse taşıdık. Çok iyi oldu. Çok iyi oldu. İşlerimiz şöyle açıldı. Bak üniversiteli öğrenciler açılıyor. Herkes bizi alkışlıyor. Helal olsun falan. Sonra böyle olunca, sen kampusun içine taşırsan böyle olur tabii. Bir anda böyle rüzgar terse döndü. Ne oluyor? Gülüyorduk, eğleniyorduk.
Ufuk Erdoğmuş (46:48)
Ben şeyi çok seviyorum
zaten böyle insanlar maç bittikten sonra yorum yapma hikayesi. Geriye dönük yorum yapmayı çok seviyoruz ya. Halbuki o an içinde yorum, orada sıkıysa yapıyorum. Döndü pandemi oldu bak dedim ben sana.
Ulaş Söylemez (47:01)
Gördün mü? Üniversiteye
taşırsam böyle... Öyle değil. Biliyorduk, eğleniyorduk. Kimse üniversiteye öğrenci gelmeyecek dediğinde kimse inanmazdı buna pandemiden önceki hayatını. Böyle burada şeyler, cowboy filmlerindeki o şeyler çalılar böyle uçuşuyordu şeyde hatırlarsın. Yani geldik bir ay falan böyle durmaya çalıştık ama yok olmadı. Buradan Urla'ya direkt bir hamburger servisi yapılamaz. Yani yapılsa da gitsen çocuk gelemez. Aynen.
Ufuk Erdoğmuş (47:25)
Üniversite kampüsü Urla'ya 15 km uzaktır.
Ulaş Söylemez (47:28)
15 kilit 15 kel, 30 kilometre. Zaten hiçbir espri yok. Biz de dedik ki yok tamam şu anda bir durma noktasına gelmemiz gerekiyor ve kapımızı gerçekten fiziki anlamda da kitledik. 2020'nin Eylül ayına kadar tamamen dükkanımız kapalıydı. Ocak'tan Eylül'de 9 ay boyunca. 2020-20 Eylül söylememiz için hala aslında o dönemde pandemi devam ediyor ama ben artık orada bir kırılma noktası. Ben o yüzden Eylül kafamda böyle şey yapmışım. Yok dedim bu böyle devam etmeyecek. Bir gelir yok ama gider.
Hayat devam ediyor gider var. O noktada da ben arkadaşlarımla sürekli dediğim gibi eşim halimdeyim eski çevremle. Artık böyle bir home office çalışmanın bizim de sektöre geldiğini dünyanın evden çalıştığını da zaten duyuyoruz ama nasıl olur ya hani bizim zamanımıza müşteri illa gel yanımda laptopu aç derdi. Hani oluyor mu gerçekten falan?
Ufuk Erdoğmuş (48:09)
Bütün dünya evden çalışıyor.
Ulaş Söylemez (48:21)
Gözlemem gerekiyordu. El temlini gidip biz Rheon'ların arasına beraber test ediyorduk. Burada çekiyor mu burada çekmiyor mu. Şimdi bu nasıl oluyor? Vallahi oluyor biz yapıyoruz abi falan gibi. O zaman ben de bunu yapmalıyım deyip eski ilişkilerin üzerinden tekrar danışmanlığa devamlı ettim. Başladım daha doğrusu. 2020 Eylülünden itibaren tekrar SFP danışmanlık hayatı başlamıştım.
Ufuk Erdoğmuş (48:44)
Demin
bilerek o yüzden söyledim. Yani sen aslında yazılımı bırakmamıştın. O işi bırakmıştın, o şirketi bırakmıştın. Dolayısıyla uzaktan da, Urla'dan da aynı işi yapabildiğinden sen aslında İstanbul'daki işine geri döndün.
o tabi faturaları ödemek için mecbur aslında yoksa sen hamburger ciden takılıyordun
Ulaş Söylemez (49:03)
Gerçekten şey için söylemem ki keyfimiz çok yerindeydi. Yani gerçekten çok yerindeydi. Herkese de şunu söylüyordum. Çok fazla arkadaşım da bundan etkilenmişti böyle benimle yaşıt olan arkadaşlarım. Yani evet ya 40'lı yaşlarda bu yapılmalı. Yani kendi yerinin başında olmalısın.
Belirli bir yaştan sonra kendi işini yapmanın avantajlı görülmesi
Ufuk Erdoğmuş (49:09)
VE BAYR
...dakına doğru her
şeyi bırakıp bir hamburgerci açmak... ...kariyer
Ulaş Söylemez (49:24)
Belki
biraz da bu şey yani şey için söylemiyorum hani pozisyonlarımız geriye hiç böyle çok ezildik desem yalan olur. Beyaz yakalıydık zaten günün sonunda ama hani böyle bir belki artık birilerinden böyle emir almak. Sıkılıyor Sıkılıyor insan yani belki bu yaşla ilgili belki dediğim gibi buranın verdiği bir rahatlıkla ilgili. Bilemiyorum tam hani o anki hissiyatımı açıklayamıyorum ama ben şunu
Ufuk Erdoğmuş (49:46)
Bu
burada yaşayınca İstanbul'un hayatı içerisinde normal hissettiren iş stresi ya da işte ekip içi baskılar falan burada hiç kaldırılmaz bir şey oluyor. Bizim Amerikalılarımız var orada iyice. Tabii Amerika'da daha bambaşka bir kültür var ya. Yani oradaki insanların normal olarak karşıladığı şeyler, tavırlar. Ben mesela hayatta çekemem. O da olmuş olabilir. Buraya gelip yaşamaya başladıktan sonra biz neye çekiyormuşuz?
Ulaş Söylemez (50:12)
Ne
çekiyormuşuz? Kesinlikle böyle bir aydınlanmak için biraz dışarıdan bakmak gerekiyor ya. Nefes almak gerekiyor. Herhalde o beni biraz da şey yaptı. Yok dedik biz kendi işimizin başında olmalıyız. E şimdi de hep zaten şeyimizde, mottoumuz da bu oldu. Dedi ki hani biz bir yer açarsak da bize yapılan günün sonunda ne kadar dediğim gibi posyonlarımız iyi olsa da, sektörümüz avantajlı bir sektör olsa da mobbinge uğradığımız zamanlar da oldu. İş stresinin çok fazla üzerimize bindirildiği zamanlar da oldu. Biz dedik ki bunu kendi yaptığımız
açtığımız yerde yapmamalıyız. Kendi açtığımız yerde bunu yapmamalıyız dediğimiz aşamada. daha o yüzden buraya tutunduk. yani yaşa kesinlikle. Kuralları biz koymuşuz ve o kuralların çalıştığını görüyoruz. İnanılmaz ııı ııı kırklı yaşlarda bu inanılmaz bir tatmin veriyor insana. Ben en azından karakterim herhalde buna göre
Ufuk Erdoğmuş (50:51)
kuralları sizin koyduğunuz bir yeri yaşayın.
Sen
küçükken hayalini kuruyordun ya oyun yapacağım oyuncağı. Aslında o ya sen bir mekanizmayı kuruyorsun bırakıyorsun aaa çalışıyor çok tatlı necim bir şey.
Ulaş Söylemez (51:09)
Kesinlikle.
Yani akşam gerçekten iş hayatının hiçbir evresinde yorulmadığım kadar yoruluyordum akşamları. Üniversitenin açık olduğu zamandaki o 2019-2020 aralığını anlatıyorum. Çalışanlar kadar çalışıyordum ki hala da çalışırım. Mecburum ve çok keyifli. ben keyif aldığım için gerçekten bütün gün dükkanda duruyorum.
Ufuk Erdoğmuş (51:28)
Aynı
yere gelecek zaten. Keyif almasan zaten bilmiyorum. Bu herkes için geçerliyim ama benim için yüzde yüz geçerli diye sadece söyleyeceğim. Yani bir şeyden keyif almıyorsan ucunda sonsuz para olsun. Sonsuz ne bileyim işte bir şey, istatü olsun. Hiçbir anlamı yok bence. Hakikaten o günlük rutinden bir kere bir zevk, bir şey alıyor olmalı. Bir tatmin, bir şey olması lazım yani.
Ulaş Söylemez (51:50)
Kesinlikle.
Orada bir maddi tatminimiz vardı. Bir de biraz önce bahsettiğim işte öğrencilerle kurduğumuz organik ilişkiler, onların böyle bizden feyz alması birkaç tanesinin... ...olmaz hissettiriyor. Yani ben bunu böyle şey gibi böyle bir egosantrik bir şey hissediyordum kendimde. Yani acaba egomu mu tatmin ediyorum burada? Yani gelin bakalım çocuklar size şunları anlatayım falan. Sonra...
Ufuk Erdoğmuş (51:59)
Çok iyi hissettiriyor değil mi yani hani inanılmaz...
Ulaş Söylemez (52:12)
Bazen aradan ona ayarı kaçıyor. Onu yaparken kendim buluyorum, durdurmaya çalışıyorum. Ama sonra şunu gördük. Birkaç tanesinin böyle hayatına dokunduğumuzu gördük yani. Kariyer seçimi anlamında. Birkaç netvorkumuzu kullanıp sağa sola onları böyle bir yerlere yerleştirme. Dükkana gelen arkadaşlarımız üzerinden, bak bu da kimya okuyor senin gibi bak falan dediğimiz insanların birbiriyle kurduğu ilişkiler.
Oradan sonra onların arada belli projelerde birlikte çalışıyor olmaları falan. İnanılmaz bunlar bizi mutlu ve tatmin etti. Dedi ki tamam. Yani bizim zaten yapmamız gereken buymuş. Yani sanki böyle biz orada bir hamburgerci açmadık da sanki biz bir bölüm açtık üniversitede. Kendimi öyle hissettim bir dönem diyorum. Çok egosantrik bir şey de olabilir ama yani şey anlamda kendimi böyle çok iyi hissettiğim zamanlara denk geldi ki hala da aynı hisleri...
Ufuk Erdoğmuş (53:01)
Artık
zaten tekrar düzenli oturduk, pandemi geçti. Şu an hem SAP devam ediyor hem de hamburger devam Şimdi burada tabii şey var insanlara bir şey katmayı çok ufak bir ekleme yapmak istiyorum üzerine. Hep böyle şey düşünüyoruz işte dünyayı kurtaracağız, dünyayı değiştirecek bir atılım Yani affedersin ben kimim ki onu yapacağım zaten. Ya da 8 milyar 10 milyar insan var. Bir tanesi iki tanesi onu yapıyor. Yani sen olmayı ver o. Aslında bizim yapmamız gereken böyle ufak dokunuşlar. Yani biri geldiğinde abi sen bana 3 sene önce böyle bir laf etmiştin.
aklımda kaldı dediğinde ne zaman etmişim o lafı ama içimde şey diyorum ha ne güzel demişim falan diyor mesela onu yaşamak zaten o yani sen ne yapacaksın bir damla şuraya konduracaksın bir damla buraya ama herkes bir damla bir damla koyunca zaten dünya daha güzel bir yer olacak ölüp gideceğiz ondan sonra yani. Bence de. Şeyi soracağım şimdi hamburger ciden önce takımı yönetiyorsun. Evet. Kaçtı dört beş kişi miydi bunu yayın dışında konuşmuştu.
İş hayatının farklı evrelerinde takım yönetmenin benzerlikleri ve farkları neler?
Ulaş Söylemez (53:54)
Bir önceki şirketten 10-12 kişi falan...
Ufuk Erdoğmuş (53:56)
12
kişi. Şimdi bir noktada pandemi sonrası girdiğin işte 20-25 mi olmuştu orada daha kalabalık hamburger kadronuzda baya insan var. Doğru. Şiflerden dolayı. Orada da 20-25 gençler. Şimdi sorum şu 10 kişilik, 20 kişilik, 25 kişilik ekipleri yönetiyorsun hamburger yaparak veya SAP danışmanla yaparak. Benzerlikleri nedir, farkları nedir yönetici olarak?
Ulaş Söylemez (54:09)
25 tane öğrenciler.
Benzerlikleri de çok, farkları da çok, ikisi de çok. Şöyle biraz önce bahsettiğim gibi bazı gördüğümüz hataları, şeyleri, problemleri yansıtmamak adına oradan farklılaştığımız yerler çok oldu. Yani özel sektördeki deneyimlerimizin özetle... Kötü deneyimin, biz bunu böyle yapmamalıyız dediğimiz aşamada farklılaştırdığımız, çok ayrıştırdığımız yerler de oldu. Benzerlikler de çok var. Tabii ki şundan dolayı biz...
Ufuk Erdoğmuş (54:41)
Oradaki yaşadığınız kültürünün
Ulaş Söylemez (54:52)
O anlamda çok avantajlı başlıyoruz yönetimsel anlanda olaya bakış açısına. Öğrenciler bir çoğunun burada ilk işi oluyor. Şeyi hiç bilmiyorlar. İnsan yönetilmesini.
Ufuk Erdoğmuş (55:04)
Yanlış öğrenmemiş oluyorlar.
İlk işi olanlar ya da ikinci olanlar. Çok kötü bir örnek görüp ikinci olanlar oldu ben iyi görüyorum. O çürümüşlüğe kapılmamış oluyorlar. Çok hoşuma gidiyor.
Ulaş Söylemez (55:16)
O yüzden yaptığımız
mesela bizim personel toplantılarımız, yaparız. Ayda bir mesela personel toplantısı daha sık yapardık, biraz azaldı. Çünkü şu an sirkülasyon çok arttı öğrencinin buradaki ders programından dolayı. Yaptığımız o personel toplantılarında benzerlikleri çok yaparken buluyoruz kendimizi eşimle beraber. Yani çünkü orada bizim bir öğrenilmişliklerimiz var. O öğrenilmişliklerimizi gerçekten beğendiğimiz metotları uyguladığımız zaman çalıştığını görüyoruz.
Yani ne demek istiyorum? Tabii ki, ki. Örnek verebilirim. şimdi geliyor 10 öğrenci, 20 öğrenci. Senenin başında biz bir ilan çıkıyoruz sosyal medyada. Öğrenciler gelip bize başvuruyorlar. Ders programına uygunsa bizimle gelip çalışıyorlar. Bir de ondan önceki seneden gelenler var. 2 senedir, 3 senedir bizde olanlar var. Yüksek lisans olup da bizde çalışanlar var. Biz bunların arasında bir hiyeraristik yapı oluşturuyoruz.
Şimdi öğrenciler bunu bilmiyorlar. Bunu ilk defa görüyorlar. Onlar için hepsi kanka dedikleri birbirlerine, Lita birbirlerine, hepsi birbirlerine öğrenci. Ama biz içeride resmi olmasa da belli sorumluluklar veriyoruz belli öğrencilere. Ve bunlar zaten sene içinde kendini belli ediyorlar. Dediğim gibi bir önceki seneden.
Ufuk Erdoğmuş (56:26)
Şimdi hamburgerci olduğu için ona Junior Senior demiyorsun tabii.
Ulaş Söylemez (56:29)
Biz
denir demiyoruz, abi abla diyoruz. Birbirlerine abi abla demiyorlar bu arada. Sadece diyoruz ki buranın sorumluluğu bak şu arkadaşınızla. Çünkü o senden daha deneyimli. Gibi böyle yapılar oluşturuyoruz. Sonra bir baktık ki biz kendi içine böyle biraz da şirket yapısı oluşturuyoruz. Onsuz, sessiz ama benzerlik burada çok aslında bu anlamda. Verilecek sorumluluk, doğru kişiye sorumluluğun verilmesi. Bazılarına takım yönettiriyoruz. Farkında değil çocuk.
Ufuk Erdoğmuş (56:43)
Olmaz ki ama o zaman
Ulaş Söylemez (56:52)
Sonradan farkediyor. sen bana bunu baya öğretmişsin diyor. Bir sene geçtikten sonra bunu farkediyor. Dediğim gibi ilk iş deneyimi olduğu için...
Ufuk Erdoğmuş (56:59)
şuna bakar
mısın, şunu takip eder misin diyorsun o farkında değil takımı idare etmiş.
Ulaş Söylemez (57:03)
Aynen
öyle. Bazen çok kriz bir durumla seni arıyor. Ben ilgilenmiyorum. Sen bunu çözeceksin deyip telefonu kapatıyoruz. Sonra diyorsun sen ne yapıyorsun? yap diyoruz. Arkadan aslında onu takip ediyoruz ama dediğim gibi onun aldığı kararları da saygı duyuyoruz. Buralarda bu anlamda da dediğim gibi bize de benzer şeyler yapıldı. Ben biraz önce bahsettiğim hani ilk işe ERP danışmanı olarak uzman yanısoyak başlığım pozisyonunda da bana bunlar da çok yapıldı. Yani iş öğrettiler sonra hani tabiri caizse denize attılar.
Ufuk Erdoğmuş (57:09)
Sayın abdurrahman.
Ulaş Söylemez (57:30)
Hadi git şu mağazadaki şu süreci ayağa kaldır. Yani nasıl kaldıracağım ne yapacağım? Git yapacak.
Ufuk Erdoğmuş (57:35)
Ben
de hep şey diyorum işte yeni gelenlere böyle denize atma deyince ben havuza atma diyorum şey diye espriyi şöyle yapıyorum çünkü havuzda baktık boğulacak gibisin kenardan seni tutar çekeriz zaten hani ama sen bir yüzmeyi meclil kendin için o örneği bilerek yapıyorum çünkü denizdeyince böyle bırakıp gidebilir misin? Doğru Ama öyle olması gerekiyor zaten başka türlü öğrenme gerçek öğrenme değil bence. O bir kitaptan ezberleyip sahaya çıkmak gibi zaten.
Ulaş Söylemez (57:48)
Biraz daha azaltıyorsunuz.
Bu da
dediğim gibi işin nevi gereği de yani hamburgerciyiz gün sonunda hamburger yapıp sattığımız için çok da böyle resmileştiremiyoruz tabi.
Taito'lu veremezsin yani. Sinyur köfteci falan. Evet, böyle oturup herkes düzenli, haftalık, toplantılar falan. Genelde bunlar böyle bire içerek oluyor. Gidip bir yerde toplanıp sohbet, şamatayla geçiyor. Ama dediğim gibi öğrendiğimiz, bildiğimiz yöntemlerin de uyguladığımız yerleri de oluyor. Bunları dediğim gibi insanları manipüle etmek anlamında değil, gene burada böyle iyi niyet çerçevesinde çocuklara sorumluluk vermek, çocukların birilerini, kendini ve ekibi yöneterek bilmek...
Ufuk Erdoğmuş (58:37)
Sizin şöyle bir varsayım
var. Bir gelen çocuk burada üniversite kampüsündeyse belki 4 sene size çalışacak. Bu yazım şirketinde de böyle bir gelen insan eğer sen 6 ay sonra zaten gidecek bu diyorsan onu eğitmezsin de, organizasyonu da bir yere de getirmezsin, yetki de vermezsin, sorumluluk da vermezsin ama sen diyorsun ki 4 sene kalabilir ben bunu yetiştireyim. Öyle olduğu için bir şema var kafan, yani sizin kafada. Ona sorumluluk veriyorsun falan. Bu çok aslında olması gereken şey.
Ulaş Söylemez (58:59)
Kesinlikle.
7 yıl çalışan çocuk var. bizim eski şubemizden bizim eski şubemizden bizimle çalışmaya başladı. buraya taşınırken geldi ve taşımamıza yardımından tut da ondan sonra çalışan mesela ona biz bir ekip yönettirdik. Kimse dediğim gibi onu yönetici olarak adletmiyordu kafasında ama o önce kendi bir iş yapıyordu. Bak bu iş böyle yapılır diyordu. Sonra bir bakıyordu ki zaten herkes onu takip ediyor.
Ufuk Erdoğmuş (59:26)
Bir güzel bir laf var.
Liderin yönetici olan olması gerekmiyor gibi bir şeyler. O bir lidermiş zaten. İlla title olmasına gerek yok. Zaten her şeyi iyi yönlendiriyorsa kendi kendine lider olmuş oluyor zaten.
Ulaş Söylemez (59:36)
Kesinlikle. Burada yine
yola çıktığımız en önemli yer şurasıydı bence. Kendi adıma da eşim adına da o anlamda gurur duyuyorum. Yani biz sonuçta ne yaparsak yapalım, ne kadar abi abla gibi davransak, biz patron şeyimiz var, imajımız var, ünvanımız da var. Belgi Levas'a bilmadım yazıyor günün sonunda. Yani bunu yapacak bir şey yok. Bunu değiştiremem tabii ki. Bu kolektif bir ortaklığa dönüştürecek halim yok. O noktada da biz şunu dedik yani, ben bir şey söylersem etkisi farklı oluyor. Ama içeriden birisi bir şey söylerse etkisi çok daha farklı oluyor.
Ufuk Erdoğmuş (59:49)
Gönülmez bir şey...
Ulaş Söylemez (1:00:06)
daha ılımlı, daha olumlu bir dönüşler almaya başladık. Çünkü dediğim gibi ne kadar biz böyle Emir Kipi ile de konuşmak istemesek de yaşımız geriye yani ben bir çoğunun babasının yaşı hürmetinin olduğu bir yer yani ben belki o anda yanlış bir şey söylüyorum çocuğa ama çocuk bana itiraz edemiyor ama içinden birisini verdiğim sorumluluk sonucunda konuştuğu zaman derdini rahat anlatabiliyor. Böyle hatalardan da çok döndüğümüz yerler oldu.
Ufuk Erdoğmuş (1:00:16)
Türkiye'deyiz. Yaşar hürmetin olduğu için.
Ulaş Söylemez (1:00:31)
Ya direkt bak çocuklar bizim görmediğimiz bir şey gördüler. Zaten sosyal medya anlamında işi yönetmek, işin reklamını yapmak biraz önce söylediğim gibi organik oralar yönetiyor. Hani oralarda zaten bizden çok üstünler. O yüzden onlara verdiğimiz görev ve sorumluluklar çok iyi yerlerinde buldu. Hani biz bunları yapsaydık o kadar ilgisini yapamazdık.
Molka ve tüketmek üzere.
Kapanış notları
Ufuk Erdoğmuş (1:00:53)
Peki, yöneticilik konuştuk, kariyer konuştuk, hayatı konuştuk. Girişimcilik olarak aslında ondan da bahsettik. Hani biraz mantıklı davranmak gerekir diye. Çok kliş olacak ama hani böyle yazılımı bırakıp ben de gideyim Ege sahillerinde bir mekan açayım, yerimiz belli olsun, takılalım. Bu mantıklı bir kariyermiş. Şimdi geri dönüp baktığında. Yani senin tabii şans var, doğru denk gelmiş. maaşın varken bunu denediniz falan ama bu ne kadar yapılabilir? Böyle bir...
değişim senaryosu ne gerekir mesela şartlarda?
Ulaş Söylemez (1:01:27)
Yani şartlarda ne gerekirse, şu an böyle birebir formülize edemiyorum ama ben hep şunu söylüyorum kendime de, eşimle de bunu çok sık konuşuruz. Biz mutlu muyuz diye çok sorgularız. Yani sen şu an yaşadığın yerden mutlu musun? Yaptığın işten mutlu musun? Sorgusunu çok yapıyoruz. Yani o noktada da bir şey seni mutlu etmiyorsa, biraz önce o bahsettiğim gibi İstanbul'a gelme sebebimizden bahsediyordum. Biz mutlu olmadığımızı fark ettik. Gelir seviyemizin çok yüksek olduğunu, yurt dışına gezilerimizi çok rahat yapıyoruz. Hiç sorun yok ama
Günün sonunda yaptığımız işten, çocuğumuzun geleceğiyle ilgili bir sürü kaygılar birleşince aslında bir mutsuzluk yarattığını fark ettim. Biz bu mutsuzluğu mutluluğa çevirebilecek bir yer arayışıyla yola çıktık aslında. Yani gidelim Ege'de, hani Ege kasabasında kafemiz olsun değil de dediğim gibi böyle. Biraz önce anlattığım hikaye biraz kendini, işte yani öyle söylemek çok istemiyorum. Tabii biraz şey duruyor böyle biraz ukalarca duruyor ama yani ben dediğim gibi mutlu muyum değil miyim? Yani şu anda da bu sorguya devam ediyoruz.
Ufuk Erdoğmuş (1:02:14)
Kendini bilmek de gerek
Mutluysan
da beni mutlu eden şeyler ne? Bunu da güzel analiz etmelisin.
Ulaş Söylemez (1:02:29)
Kesinlikle,
aynen. O yüzden de bizim çıkış noktamız bu olduğu için, biz bunun peşine düştüğümüz için çok yanılmadığımızı düşünüyorum. Ama hani hangi kriterler gerekiyor? Dediğim gibi bunu çok formüze edemiyorum. Bir kişiye değişiyor. Çok sevme olduğum insanlar var, dostlarım var. Dostlarımdan bir tanesi bana çok öykünüyor. Abi senin yaptığını yapmak istiyorum ama şunu bırakamıyorum, bunu bırakamıyorum. Bir tanesi de diyor ki, geliyor ben de hafta sonu misafir oluyor. Abi diyor, ne yapıyorsun burada? İnsan delirir burada.
Ufuk Erdoğmuş (1:02:57)
Hiç ona göre
değil yani.
Ulaş Söylemez (1:02:58)
İkisiyle
de çok sevimliyim. İkisiyle de çok ortak noktam var ama iki tane farklı bakış açısı var benim yaşadığım hayata. Yani benim yaşadığım hayat da benim için muhteşem. Başkası için ama bir eziyete dönebiliyor. O yüzden de gel buraya bunu yap, mutlu olursun diyemiyorum. Dediğim gibi çok insanla insan değişen bir formül bu.
Yani kendi çok yakın çevremde bile bu ayrımı gördüğüm için ha diyorum yok bu böyle bir şey değil. Çok kişisel yani ben burada yaptığım faaliyetlerden bahsediyorum. Birisi dediğim gibi çok hoşlanırken diğeri böyle dinlerken bile sıkılıyor. Yani o diyor sen iyice diyor yaşlanmışsın diyor. Sen emekli moduna geçmişsin diyor. Tamam da ben ondan mutlu oluyorum. Yani zaten biz İstanbul'daki hayatımızda da eşimle yani hadi çocuğu uytalım da bir gece şuralara akalım falan zaten böyle insanlar değildik
Ufuk Erdoğmuş (1:03:20)
Çok...
Ulaş Söylemez (1:03:42)
film izleyelim, kitap okuyalım, oyun oynayalım. Yani benim zaten olayım bu. Eşimiz dostumuz gelsin sohbet edelim, bir yere gidelim, bir şey öğrenelim, bir şey keşfedelim falan. Genelde böyle insanlar bunun da cevabı burada oldu. O yüzden de ben dediğim gibi bizim için, aynen bizim için bunun doğru formül olduğunu düşünüyorum. Şu anda da durdum yerden.
Ufuk Erdoğmuş (1:04:00)
Mutluyum.
O zaman güzel bir zirve oldu. Zirvede bırakalım diyorum. Çok teşekkür ederim. Ben teşekkür ederim. Herkes inşallah mutlu olduğu şeyi bulup kovalasın. Umarım.
Ulaş Söylemez (1:04:11)
Sağ olasın. Teşekkürler.
Yazar Oyuna Devam