Koç, Danışman, Mentor Kavramları ve Yaklaşımları | Değirmenler 29
Intro ve Oyuna Devam danışma grupları
Ufuk Erdoğmuş (00:06.126)
Değirmenler serimizde 2025'in ilk bölümünde konuğumuz oyuna devam danışma grupları sayesinde tanıştığımız, hatta ilkide tanıştığımız, insan kaynakları süreçlerinde yıllarca deneyimi bulunan kariyer danışmanı, profesyonel koç Büşra Akgün. Büşra hoş geldin.
Büşra Akgün (00:21)
Merhaba hoş bulduk.
Ufuk Erdoğmuş (00:23)
Bu arada sağ olsun Büşra ile birlikte kariyerin başındakiler için erişilebilir bir kariyer danışmanlık programı hazırlıyoruz birlikte. Websitemiz oyna.club ve kanallarımızdan da duyuruları ayrıca yapacağız. Onun için de Büşra sana şimdiden çok teşekkür ediyoruz.
Büşra Akgün (00:21)
Ben teşekkür ederim.
'Koç', 'Danışman', 'Mentor' kavramları ve farkları
Ufuk Erdoğmuş (00:39)
Bu koşluk konusuyla girelim istersen ilk soruya biliyorsun format gereği 3 soru soracağım sadece. koşluk danışmanlık kelimeleri içi acayip boşaltılmış biraz da eğreti duran başlıklar ya. Murat Yerde Kalmazer ile de bu konuda yazışırken bir dertleşmiştik. Bu kariyer danışmanı, kariyer koçu denen görev, kişi tam olarak ne yapar, amacı nedir, faydası nedir hatta kime gerekir?
Büşra Akgün (01:06)
Çok güzel soru. Bunu bekliyordum zaten bu koç kaydını çekti.
Ufuk Erdoğmuş (01:10)
Çok
balon çünkü evet o koç lafı çok tehlikeli bir laf yani gerçekten.
Büşra Akgün (01:13)
Evet, aynen. Sen sormazsan da ben illa anlatacağım. Evet, Yani şöyle, koçluk bizim ülkemizde gerçekten çok yanlış biliniyor. Hani burada kimseyi de zan altında bırakmak istemiyorum ama işte mesela beslenme koçluğu, işte spritüel koç, zaten şu an bir New Age akımı var biliyorsun. Ben de çok koç gördüm gerçekten ama şöyle dediğin gibi burada karıştırılan üç kavram var.
Ufuk Erdoğmuş (01:16)
Bir yere gelecek de evet.
Astroloji koçu gördüm ben oda ki.
Büşra Akgün (01:40)
Koç, danışman ve mentor aslında koç dediğimiz kişi sana bir yol göstermiyor. tamamen herkesin iyi bütün tam olduğuna inanıyor ve bu noktada da sana doğru ve güç usulü ile içindeki potansiyeli ortaya çıkartmaya çalışıyor. Çünkü bakıldığında koç senin imkanın ne bilmez. Senin maddi durumun, çevresel faktörlerin yetiştiğin ortam, hiçbirini bilmez.
Ancak danışman dediğimiz şey adı üstünde bir danışma. Nasıl biz yine bir danışma grubunda tanıştık gerçekten de. Ben orada girişimcilik ile ilgili fikir almak istiyordum, aydınlanmak istiyordum. Ki çok da güzel oldu. Oradan bir ateş çıktı gerçekten de. Ama mentor dediğimiz de daha çok spesifik bir alanda uygun bilgi birikimi olan ve yine sana nasıl diyeyim tabircalsiz bir öğretmen, hoca gibi sana destek olan bir noktadan sonra seni salan kişiye diyoruz biz. Koç zaten bizim şimdi...
Ben geçmenle koç diyorum ama aslında koçun standartları var. Şöyle ki bir ICF diye bir gerçek var, Uluslararası Koçluk Federasyonu. Ben mesela buna bağlı bir okuldan bu eğitimlerimi tamamladım. Yakında muhtemelen 2025'nin ikinci yarısında ünvanlanacağım bu artır. Çünkü bir saat doldurman gerekiyor. Sen oraya bir rapor veriyorsun, log kaydı tutuyorsun. Hakikaten.
Ufuk Erdoğmuş (02:53)
Sporcu
lisansı gibi bir şey mi yani? Halifiye diyelim koç.
Büşra Akgün (02:55)
Evet orada...
Tabii yani şöyle oradaki ünvanlar var muhakkak görmüşsünüz. LinkedIn'de herkes adının yanına yazar. ACC, PCC, Evet, bunlar hepsi senin kaç saat koştuk yaptığına ne kadar yetkin olduğunu artık hani MCC dediğimiz için zaten adı üstüne master coach artık yani çok iyi. Ben daha ACC ilk böyle çömeze olacağım ama onda bile 100 saat istiyorlar baktığında ve sınava giriyorsun, sınavlara tabiisin. İşte tekrar diyelim ki iki kere sınava girdin yanlış hatırlamıyorsan bir etik kuralları var, standartları var.
Hatta şu an ben mesela bir mentör sınıfındayım orada da. Aldığım eğitim okulunda da. Orada bize etik kuralı bir anayasa gibi orada tek tek tek tek her şeyi anlatıyorum. Mesela bir sözleşme yapmak zorundasın. Nasıl bir sözleşme? Sen danışanından ya da müşterin artık adına ne dersen de. Onunla ilgili işte diyelim ki süreçle ilgili bir sıkıntı oldu. Para hiadesi yapacak mısın yapmayacak mısın? İşte nelerden sen sorumlusun ya da değilsin? Bunların hepsini açık bir şekilde yazdığın bir sözleşme yapman gerekiyor ki. Aslında burada zaten koç bir sorumlu...
bir de şöyle bir algı var, koç sorumluluk almaz deyince ooo işte hiçbir şey yapmıyorsun, adama sorular soruyorsun adam da işte farkındalık yaratmaya çalışıyorsun, sen ne yapıyorsun? diyenler de
Ufuk Erdoğmuş (04:06)
Aynı problem danışmanlık içinde var, aynı problem mentorluk içinde var zaten standart. Ne işe yarıyorsun diyorlar ama...
Büşra Akgün (04:12)
Öyle olmuyor. şöyle o kadar çok kişiyle koştuk sevansı yaptım ki hani o gözlerindeki ışıltıyı gördüğün ahı anı var. Gerçekten o kişi bir farkında. Evet, o sevansda bile yaşamasa diyelim ki bir hafta sonra, iki hafta sonra artık neyse görüştüğünde diyor ki, sen bana bunları bunları söylemiştin. Ben bunları bunları yaptım ve...
Bak bunlar bunlar oldu. Başka kapıları görmeye artık başlıyor. Bu konu gündem hiç fark etmez. Hani kariyer de olabilir, eş de olabilir. Hani bu tamamen şey. Bir de psikoterapiyle de çok karıştırılan bir süreç bu arada.
Ufuk Erdoğmuş (04:43)
Orada da yaşam koçları çok olduğu için.
Büşra Akgün (04:45)
Evet adına yaşayan koçu diyorlar çünkü halbuki yine ordu psikoterapi biraz daha bizim nasıl diyeyim bir teşhis bir belki depresyondasın, belki bipolar bozukluğun var, bir teşhis ve tespit süreci içeriyor. geçmişten, travmalardan belki konuşuluyor. Kaldı ki koç zaten profesyonel bir koç. Gerçekten bu nasıl diyeyim etik standartlara uyan bir koç. Danışanı da o tarz bir gözlem gördüğü zaman ilgili birim neyse bir psikiyatrist olabilir, psikolog da olabilir. Direkt olarak ona yönlendirmesi gerekiyor.
Ben mesela bir tanışılımı yönlendirmiştim gerçekten. Çünkü onun derdi bambaşkaydı. Koştukta biz biraz daha hedef odaklı şeyler çalışıyoruz. O yüzden ben niş alan olarak kendime biraz daha kariyeri seçtim. İnsan kaynakları da arka planda olunca daha kendim uygun olduğu için. Amacı ne? Amacı dediğim gibi senin hedef... Evet, senin bir iş değiştirmek olabilir, mevcut işinde terfi almak olabilir. Konuyla ilgili her şey olabilir. Belki patronuna hiç anlaşamıyorsun. Belki diyelim ki...
Ufuk Erdoğmuş (05:32)
Yer koçunun amacı ne?
Büşra Akgün (05:44)
iş arkadaşlarınla anlaşamıyorsun, o değerler, kültürler hani uyuşmuyor bir şekilde. Sen orada yeni bir iş mi arayacaksın? Bu yeni iş arayış süresi sende işte bir maddi götürüsü olacak mı, getirisi mi olacak? Bunları tek tek kişiye soruyoruz. Mesela bir danışanım vardı. Gerçekten çok güzel bir backgroundu vardı yani kariyer anlamında.
Çok da güzel yol aldık. En son zaten biz onunla da mülakat simülasyonuyla bitirecektik. Ben öncesine zaten bu tarz hizmetlerden önce bir seans en azından koşluk vermek istiyorum. Kişi istemese bile. Bir saat bir konuşalım. Ben bir onu tanıyayım. Çünkü orki hedeflerini, gayesini, amacını bilmem lazım ki ona göre bir CV'yi ya da ona göre bir mülakat simülasyonu oluşturalım. Hani kişiye özel bir şey olsun. Biraz benim derdim o. Çünkü öteki türlü çok standart, basic, herkese yapılan bir şeymiş gibi oluyor.
Neyse o danışılın mesela, bana sürekli olarak şunu soruyor. Sen olsan ne yaparsın? Sen olsan ne yaparsın? Ben bunu söyleyemem. Ben sana akıl veremem. Bunu başta söylüyorum zaten.
Ufuk Erdoğmuş (06:38)
Hıhıhıhıhı
Yani
sırf koşulukla alakalı değil. Gerçekten bana da aynısını soruyorlar. Geliyor, sen olsan ne yaparsın? Ben değilim ama. Hani değilim ki sana onu cevabı vermemem lazım. Komple bana vermen lazım bütün mekanizma. Yani öyle bir şey olmaz. Yani bir kez aradan çıkarıp sen olsan ne yaparsın doğru soru değil zaten.
Büşra Akgün (07:00)
Kesinlikle değil ama insanlar dediğin gibi o kadar çok yani biz biraz şey alışmışız. Ben öyle kendimi de bu noktada eleştiriyorum birazdan. Hazır, al bunu yap, uygula. Hani bu iş yerlerinde de böyle.
Ufuk Erdoğmuş (07:11)
Formül
istiyorlar. Şu formülü uygularsan biz hep dalga geçiyoruz. Zaten kanalda da, arada videolarda da çıkıyor. Ekiple çok dalga geçiyoruz. İşte sabah 5'te kalk, spor yap, yoga yap. İşte journal tut, o zaman başarılırsın falan. Evet, hayatın anımsın. Her şeyi çözersin. Sabah 5'te kalkınca iş bitti. Böyle bir hub hakikaten kolay geliyor çünkü insanlığın.
Büşra Akgün (07:31)
Ben de mesela şunu sordum o kadına, dedim ki, peki dedim, sen benden ne duymak istiyorsun? Hani mesela güçlü sorular, doğru sorular diyoruz ya, sonrasında dedi ki, ya ben senden dedi, benim dedi, işte özgüvenli olduğumu söylemeni istiyorum. Ya aslında arkada falan da çok daha başka şeyler var, yapabilirsin. Evet, başka bir derdi var, yapabilirsin demeni bekliyorum falan. Neyse, öyle süreci bitirmiştik. Bu noktada yani, sonra CV ile birlikte o, gene bu örnekten devam edeyim.
Neyi istemediğini bilmenin kıymeti ve önemi
Büşra Akgün (07:59)
Amacı ne? Kişi artık orada kendi değerlerini, hayatın anlamını olmasa bile en azından o noktada kendi iş arayışındaki anlamını, kendi değerlerini, prensiplerini keşfettiği için bu sorularla birlikte ben neden zevk alırım, neyi istemem. Çünkü bazen biliyorsun neyi istemediğini bilmek, neyi istediğini bilmekten çok çok daha kıymetli gerçekten de. Ben öyle olduğunu düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (08:21)
Öyle mi gerçekten? Çok
mutlu oldum bunu duydum. Çünkü ben hayatımda her zaman, daha doğrusu hiçbir zaman doğru düzgün ne istediğimi bilmedim son bence bir iki seneye kadar. Hep böyle eleyerek gittiğim için ben hani kendimi uzun yolu seçtim, yanlış yolu seçtim. Enayilik ettiğim gibi hissediyordum. Yani kaç sene böyle harcadım. Ben hep ne istemediğimi bildim çünkü. Eleyerek kalanları istiyormuşum demek diye.
Büşra Akgün (08:38)
Yok, estağfurullah.
Evet, gerçekten çünkü senin karar verme mekanizmasında da çok işine yarayan bir süreç oluyor. Ne istemediğini bilmek gerçekten. Ben mesela bu serüvene atlamamda da gerçekten biraz daha bağımsızlık evet istiyordum ama açıklama yapmak ben istemiyordum. Beni bağımsızlıktan ziyade birilerine bir şey açıklamak işte iş yerinde çalışırken. İK olunca sürekli konuşuyorsun, sürekli bir şeyler açıklıyorsun hesap veriyorsun.
Ufuk Erdoğmuş (09:05)
Bir de ilka en sevilmeyen departmanı. Kimse sevmiyor ya. Hiç kimse sevmiyor. Patron da sevmiyor. Düzgün adam bulamadınız. Başvuranlar da sevmiyor. Siz işte anlamıyorsunuz bu işten falan.
Büşra Akgün (09:17)
Kimse
sevmiyor ya. sevilen çok az görüyorum. Bir yerde hiç sevilmediğim mesele ilk başta hissetmiştim. Bir 6 ay kadar sevilmediğim sürdü. mesela sevildiğimi de bir yerde ayrılırken anladım mesela. Hani çok sarıldılar, çok ağladılar. Ben dedim bu kadar seviyordunuz baştan söylesin.
Tamam.
Ufuk Erdoğmuş (10:04)
Böyle
anlatıyorsun ki ama sanki bayağı psikoloğa gitmişiz terapiye gibi. Danışan diyorsun işte o konuşur ben dinlerim sadece soru sorarım falan. Bayağı hani bir psikoloğa gidip derdimizi anlatıyormuş ya da işte düşüncelerimizi anlatıyormuş versus çok benzer bir şekilde kariyerimle ilgili bunu yapıyormuşum gibi aslında. Öyle hissettirdi bana anlattığın. Öyle olmadığını biliyorum ama yani hani dışarıdan öyle duyuluyor.
Büşra Akgün (10:24)
Ya, tam olarak gibi.
Evet dışarıdan öyle duyuluyor. Hissiyatta bu. Koçluğun bence en güzel yanı şey.
Kariyer Koçu nasıl teknikler kullanır?
Ufuk Erdoğmuş (10:35)
Teknikler
var mı mesela? Karriyer koşluğunun mesela toolları, araçlar var mı, teknikler var mı? İşe yarar böyle. Biz şimdi yazılım ağırlıklı bir kanalız ya. Yazılım belli bizim. Framework'imiz var. Bunu takip et şu olur falan. Bunları diyebiliyoruz mesela bir sürü şeyde. Karriyer koşluğunda, karriyer danışmanlığında böyle şeyler var mı mesela?
Büşra Akgün (10:53)
Tabii muhakkak var. Yani şöyle örnek verebilirim mesela çok basit olacak ama işletme mevzuları işte mühendisler hepsi direkt olarak bilirler zaten. Bir SWOT analizimiz var. Hani gerçekten de senin için işte smart dediğimiz hedefler var. Spesifik bilirli hani zaman böyle aksiyon planına termin koyduğun. Onun dışında mesela bir kariyer çarkı var. Orada işler nasıl diyeyim bir çark çiziyorsun. Gerçekten de işte bunu altıya da ayırabilirsin. Sekizde de senin istediğin istemediğin şeyler. İşte örnek veriyorum ben
Gerçekten de iş yerimde artık bu yetkiye sahip olmak istiyorum. Böyle olunca da benim o zaman ona göre bir pozisyonlara ya da işlere başvurmam lazım. Eğer bunda da eksikse bunu işte birden ona kadar puanlatıyoruz zaten. Yani kişi yazınca bir şeyleri gerçekten daha böyle akıyor. Daha gerçeğe biniyor o konuşmalar, o şeyler. Hani biz insanlar çünkü elimizde bir döküman olmasını da seviyoruz bir noktada.
Ondan sonrasında işte kariyer çarkı var, iki gayi çalışması var. İki gayi mesela belki çok bilinir, Japon felsefesinden geliyor aslında hayatın anlamı gibi bir şey ama hani sen orada yine kendince nasıl diyeyim nasıl bir iş bulabilirim, hangi iş bana daha uygun olabilir ve benim işte geliştirmem gereken yönlerle. Örneğin ben belki bir yurtdışı firmasına çalışmak istiyorum ama benim zına İngilizcem yok. Hani bu gerçekten smart bir hedef mi?
Ufuk Erdoğmuş (12:11)
Şu an sen söyleyene kadar bunu düşünmemiştim. Gerçekten hiç yabancı değil bilmeyip ben uluslararası femala çalışmak istiyorum diyen çok insan gördüm Evet. kadar bariz olduğunu düşünmemiştim yani. Gerçekten çok zor.
Büşra Akgün (12:28)
Gerçekten çok zor.
Mesela görüyorum bazı CV'lerde ki artık sen de çok fazla CV inceliyorsun. Bu noktada çok ortak düşündüğümüzü düşünüyorum. Yazıyor mesela LinkedIn'in yazmış, CV'sine yazmış 6 milyon euro para yönettim, şunu yaptım, bunu yaptım. Ama o parayla ne yaptığını, nasıl yönettiğini yazmamış. Mesela ünvanı takım lideri işte bir şeyin takım lideri, mühendis takım lideri diyelim.
Ondan sonrasında bu takım liderliğinde kaç kişilik ekip yönetmiş, ekibi ne geliştirmeler yapmış, ne iyileştirmeler yapmış. Ben şunu diyorum o yüzden karşımdaki, bu CV danışmanına gelen de en son da çok çok fazla süreç bittikten sonra bir akıl isteyen, tavsiye isteyen de diyorum ki eğer değerli mülakaçsa, değerli CV ise şunu düşün. Ben bir güçre işletmesi olarak nasıl bir aday görmek isterim? Hani kendi bir işletmeymiş gibi düşün gerçekten de. O versiyona gir yani.
O kafaya gir ve ondan sonrasında ben nasıl bir aday isterim? Eğer çok istiyorsan, gerçekten çok uluslararası bir firmada çalışmak istiyorsan, ona göre kendini artık geliştirmekten başka bir çaren yok zaten. Yok, evet. Mecbur kendini sürekli olarak geliştirmek zorundasın. Biraz zaten benim de bu girişim tarafına girmem de biraz o şekilde oldu. biraz daha karierimin başlarında çok fazla İK ile iş yaptığım için, bana artık büyük firmalar, büyük organizasyonlarda İK biraz daha
parçaları ayrılıyor yani organizasyon büyüdükçe işte atıyorum ücretle tek bir ücret bir departman oluyor. Örneğin işte işe alım sadece tek bir departman oluyor gibi gibi. Ben bunların hepsini bir noktada yaptım. Görüşüyorum bana şey diyorlar ya sen bize sıkılırsın. Hani çünkü sadece tek işe alım seni tatmin etmeyecek. Onu mesela çok farkında olan gerçekten çok güzel yöneticilerle de tanıştım şey yaptım. O yüzden hani ben de dedim ki ben o zaman neyi biliyorum neyi iyi yapabilirim ve
Burada kendi yeteneğimle bu bağlantıları nasıl kurabilirim? Çünkü burada bir bağlantı gerekiyor muhakkak. Kendimi nasıl gösterebilirim? İşte nasıl eğitimleri oluşturabilirim? Bunun için hangi kanallar var? Gibi gibi şeylerle en son zaten sizinle görüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (14:34)
Sonra bu uçluk oradan oraya derken. Bu arada... İkinci ve üçüncü soruma... Böyle ucundan da dokunduğun sen çok ilginç oldu. Demek ki zaten oturup konuşsak aynı şeyleri konuşacak mı? Konuşacakmışız. Hemen geçeyim istersen. İkinci soruda... Çok zaten... Standart bir soru. Herkes de zaten... Her yerde konuşuyor ama... Bir bilene soralım diye ben de zaten elimden geldiğince... Her yerde duyuruyorum. Bu işe başvuru süreçlerinde senin gördüğün...
Kariyerinin başındaki genç adayların iş başvurularında yaptığı en büyük hatalar neler?
Gençlerin yani bu ilk başvurularını yapan ya da ilk birkaç yılında olanların yapısı en büyük hatalar neler? Bende çok standart bir database var. Herkes aynı hatayı yapıyor. Allah aşkına bunu artık yapmayın demek istediğim. Sen daha çok görmüşsündür diye tahmin ediyorum. Özellikle kariyerin başında çok yapılan ya da belki ileride de çok yapılan hata vardır. daha iyi biliyorsundur. Nedir yani ilk aklına gelen standart hatalar? İstediğin gibi evet yani başvuru sürecinde bütün.
Büşra Akgün (15:26)
Mülakat hem CV olarak mı?
Şöyle, CV'den başlayayım. Çünkü mülakat da giden yol CV'den geçiyor. Şöyle isim... Şu an çok güzel CV taslakları var. Bir sürü uygulamalarla bunu yapabiliyoruz falan. Çok süslü, çok güzel ama artık bu göz yoruyor. Biraz daha minimalist olmaya davet ediyorum ben arkadaşları gerçekten de. Çünkü bir de artık biliyorsunuz da yazılımlar çıktı. Bu yazılımlar bazı şeyleri tarayamıyor. Sen benden çok daha iyi biliyorsun.
Öyle olduğu için de birazdan minimalist olmalarını tavsiye ediyorum. Fotoğraf. Fotoğraf mümkün verdi de böyle birazda biskalık olsun demiyorum ama kalkıp da kedisiyle köpeğiyle bir fotoğraf.
Ufuk Erdoğmuş (16:10)
Böyle siyah takım hepsi, siyah uzun pardösü, beyaz atkı. pozda bir delikanlı vardı bir tane onu hatırlıyorum. Memolilerdeki zamanlar. Evet Kurtlar vadisi pozuyla böyle vücut boy fotoğrafı mesela vardı bir tane. Ya da bakmayanlar var. En sevdiklerim onlar benim. Böyle cool gözükmek için böyle şöyle bir poz. Tamam mı? Yandan şuradan yüzü falan hiç gözükmüyor zaten. Bir de siyah beyaz yapıyor falan.
Büşra Akgün (16:22)
Mesela boy fotoğrafı evet.
efekt kullanmak. Asıl şu an bizim kamera açılarımız, göğsümüz biraz üstü, gayet viskalık var bir durum.
Ufuk Erdoğmuş (16:42)
Instagram profil fotoğrafı yapar gibi daha çok seviye fotoğraf koyuyorlar. Halbuki konu o değil.
Büşra Akgün (16:47)
Evet zaten çok karışılan bir şey var. CV'nin karakterlerinden bir parça olmasını istiyorlar. Yani her şeylerin çok dolu dolu. CV'yi aşırı dolduruyorlar. İşle ilgili olsun olmasın. Ben de şunu söylüyorum her zaman. CV senin karakterinin bir parçası değil. Ancak CV senin karakterin hakkında bir ipucu verir. Nasıl bir ipucu verir? Sen düzensiz biriysen zaten o CV'deki o başlıkları, o dediğim gibi renk karmaşası ya da fotoğraf seçimi dediğin gibi bunları zaten ele veriyorsun.
Ama tam tersi düzgün bir profil olduğunda o CV çok daha akan bir şey oluyor. Gerçekten de senin ilginç çekiyor, okumak istiyorsun. Yeni mezunlarda şunu çok görüyorum. Mesela adını soyadını yazmış altında bir hakkımda kısmı yazmak istiyor ya da kariyer hedefi yazmak istiyor. Oraya merhabalar işte ben Müşra Akgün diye bir paragraf yazı ve kariyer hedefini ben anlamıyorum. Karman çorman hani ne yapmak istiyor. Bir de
Ufuk Erdoğmuş (17:32)
Evet, afiyet olsun.
Büşra Akgün (17:40)
Diyelim ki annesinin babasının bir aile firmasında bir dönem çalışmış yönetici, müdür kendilerine ünvan çok fazla atıyorlar. Komik duruyor ne yazık ki bunlar gerçekten. Böyle konuşmak istemiyorum ama geçen
Ufuk Erdoğmuş (17:55)
Öyle
ama ben aslen Aynen onaylıyorum, imzalarım yani.
Büşra Akgün (17:59)
Evet, hani kendine mesela çocuk şey demiyor. CEO demiş. 22-23 yaşında bir CEO. Ya aile işletmişsin hani. Ne iş yaptığının belli. Gerçekten komik duruyor. Bir de referans konusu yine kafalarında çok büyük bir problem. Bana şunu soran bir öğrenci arkadaşımız vardı. Ben çünkü üniversite öğrencileriyle çok sık buluşuyorum, görüşüyorum. Online toplanıyorum. Babamı referans olarak eklemeli miyim? Ya sorunun içinde cevap gizli zaten. Sence eklemeli
Ufuk Erdoğmuş (18:27)
Niye
soruyorsun? Bunu sorma gerekiyorsan demek ki yapmamalısın. Genelde bunu yapmalı mıyım diyorsan muhtemelen yapmaman gerekiyor. Evet. Sen sadece bunu kabul edemediğin için soruyorsun.
Büşra Akgün (18:36)
İçine sinmiyor çünkü. Ben de destek görmek istiyorum. Aileler çünkü burada şey yapıyor. Diyelim ki babası çok iyi gerçekten. Bir yerde çalışıyor ya da bir iş sahibi. Hani çocukların beni referans alıyor. Beni herkes zaten bilir. O işler öyle değil. Şey olmuyor yani. O yüzden referansları doğru seçmeleri gerektiğini, iş ile ilgili ve kendi kariyer gelişimine destek olan kişileri yazmaları lazım. burada biraz üniversite hocalarını da, çocukları şunu aşılamaları gerektiğini düşünüyorum.
Bizi referans olarak yazabilirsin. Mesela her üniversitede bir bitirme projesi yapıyoruz illaki.
Ufuk Erdoğmuş (19:08)
Ben şey çok görüyorum mesela işle alakası dedin ya mesela babası olmasa da bir tanıdığı mesela. Atıyorum yazılım işine başvuruyor. Yazılımcı bir akraba ya da bir tanıdıkları var. Ama orada çalışmamış. Atıyorum o tanıdık trend yolda bilmem ne direktörü ama kız trend yola hiç staj bile yapmamış gidiyor trend yoldaki bilmem ne direktörü referans yazıyor. Seninle hiç alakası yok yani seninle iş ilişkisi olmamış birini referans yazamazsın. En fazla işte okuldaki hocanı onu yazabilirsin mesela. AI dersi almışsın AI dersinin hocasını yaz istiyorsan.
Büşra Akgün (19:34)
Kesinlikle öyle. Ben de öyle düşünüyorum. Hocalarda da bu noktada biraz daha esnek olmaları, cesaret vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Ben mesela şey yapıyorum. Çok böyle referans bulmakta zorlanan kişiler olduğunda eğer ben onunla üç seans, beş seans, neyse artık görüşmeler yaptıysam ya da bununla ille ücretli olmak zorunda değil. Ben o kişinin artık kariyer hedefini biliyorsam, hakikaten ne olmak istediğini biliyorsam diyorum ki beni yaz. Babanı yazma beni yaz yani gerçekten. En azından benim o kişiyle ilgili bir kariyeriyle ilgili bir fikrim var. Nereye gitmek istediğini çok iyi biliyorum.
Sertifika fetişliği
Bir de şöyle sertifika problem. Nasıl problem? Ülkemizde yani bu kelime doğru olacak mı bilmiyorum ama ben öyle tanımlıyorum. Sertifika fetişliği var ülkemizde. Herkes her yerden bir sertifika alıyor. Hani bunu biraz ücretli olan da var, ücretsiz olan da var ama yine işle ilgili çok alakası sertifika doğru yapmak.
Ya da mesela çok konferanslara gidiyorlar diyelim ki TEDx konferansı çok güzel konferans oluyor ama çocuğun yine kariyeriyle ilgili bir şey yok orada. Bana diyor ki TEDx konuşmasına katıldım yazayım mı? Yine cevap sorunun içinde gizli.
Ufuk Erdoğmuş (20:44)
Bu kadar alakasız şeyler bana şey gibi geliyor hani hobilerime kitap okumak yazayım mı falan hani onu yap zaten ama yazma yani konuyla çok alakası yok.
Büşra Akgün (20:54)
Evet
aynen. Mesela ben hobi kısmı da gene bana çok soruluyor. Ben de şöyle söylüyorum. Mesela kitap okumak çok güzel bir örnek verdim. Diyor ki, spesifik bir şey yazabilirsin işte. Ben polisiye hani onu özelleştir. Polisiye romanları severim, klasik romanları severim. Ne bileyim kişisel gelişim seviyor olabilirsin. Bunları ne kadar CV'mizde de özelleştirirsek gerçekten çok kıymetli oluyor. Onun dışında başka mesela şu soruya mülakat için değineceğim. Kesinlikle hazır olmalıyız. Ben çok sorardım.
Hala da sorarım yani merak ederim. Öz geçmişin dışında seni sen yapan bir özellik, yapmaktan keyif aldığın bir şey. Muhakkak eklemelisin yani o soruya hazırlıklı olmalısın. Ben mesela her mülakatın sonunda şu soruyu sorarım. Derim ki işte sen kimsin, ufuk kimdir, bana kendini tanıtır mısın? Ve çoğu aday, özellikle 35 yaş üstü aday maalesef şunu söylüyor.
Başvurduğunuz şirketi araştırın
Bu çok yeni mezunlar biraz daha bu noktada ufukları geniş gerçekten de güzel cevaplar veriyorlar. Mesela şey demiş, ben 1993'te Bursa'da olduğumda şöyle böyle... Ben onları istemiyorum. Senin hedefin ne, senin hayalin ne, kendini nerede görmek istiyorsun ve benim şirketime bu vizyonumla birlikte neler katabilirsin? Senin değerin ne, benim şirket değerim o noktada uyuşuyor mu? Hani hakikaten burada değerlerin uyuşması çok çok önemli.
Bir de şirketlerde genellikle malis hep araştırma yapmadan gidiyorlar. Hani öylesine başvurma...
Evet adal bilmiyor hani işte ben öyle gördüm öylesine baktım o var onun dışında başka gördüm.
Ufuk Erdoğmuş (22:28)
Bu
eşli bir şey mi? ben de duyuyorum bunu. Açık açıkta soruyorum yani rastgele başvurmuş da olabilirsin diyorum. Bazıları evet diyor. Hani bu ayıp mıdır? şimdi uzun süre iş bulamamış adam önüne gelene başvurmaya başlamış olabilir. Yani yalan mı söylesin ya da ne yapsın Gerçekten her yere başvuruyorsa ne yapacak adam?
Büşra Akgün (22:44)
Şöyle şunları...
Bu çok
Ufuk Erdoğmuş (23:02)
dakika
sonra artık evet.
Büşra Akgün (23:03)
Evet, o da sana o ilgisinin alakası, verdiği yine değeri sana göstermesi gerekiyor. Ben yine işletme mantığımı düşünüyorum. Bunu beklerim. Çünkü ben o kişiye bir saat mi ayıracağım, belki ekibime katacağım, belki ondan çok faydalanacağım hani bir noktada yani şey olarak güzel işler yapacağız manasında diyorum. O yüzden beni en azından bir internet araması ya bir Google araması çok zor bir şey değil.
Ufuk Erdoğmuş (23:26)
Bu arada çok etkileyici oluyor gerçekten. stalklanmış hissi şirket tarafında. Bizim geçen seneki ilanlardan Mert, bizim Mert ekipte şu an hala. Mert'in geldiği ilan galiba. Ya Mert ya da birisi daha yani Mert de izlemiş ama bir yerden bakınırken beni görmüş, benden oyuna devamı kanalı fark etmiş. Benim olduğum format var ya Basit serisinde. Okey demiş, şu adam ne diyor bir bakayım. Oradan bir girdim diyor, mürakatta söylüyor bunu. İşte cuma günü haber vermiştik, pazartesi görüşeceğiz. Yani cuma haberi alıyor, pazartesi mürakat olacak.
Adam hafta sonu o zaman artık kaç bölüm vardıysa bütün bölümleri baştan sona izlemiş. Yani önce o seriyi izlemiş sonra ha iyiymiş deyip podcast işte öbür seriyi, üçüncü seriyi hepsini böyle boydara izlemiş bütün hafta sonu buna verdim falan diyor ama hava atmak için gerçekten arada böyle inanmadım ben böyle yok artık falan diye böyle bir iki bir şey söylüyor hani böyle çok az izlenen bölümün az izlenen bir parçası yani anlatabildim mi? Yakalamış araları falan. Mesela acayip etkilenmiştim. Aynı sınıfmıştım hani şey gibi hissettiriyor bana adam ne bileyim 8 saatini vermiş hani
Evet. Bu saygıyı göstermiş gibi geliyor. Hakikaten ilginç. Öbürü geliyor mesela ne iş yaptığımızı bile anlamamış.
Büşra Akgün (24:32)
Çok fark var.
Ufuk Erdoğmuş (25:02)
Ya da değer verdiğini düşündüğün birisini alınç almak da iyi hissettiriyor. Yani seni umursamayan bir adayı almakla seni ciddi alan bir adayı almak arasında da bir his olarak fark var. Birisi de bize şey yapmıştı bir mülakat da ekibi incelemiş. Bana ekiple ilgili soru sormuştu. O çok etkileyiciydi mesela. Yani yazılımcı geliyor, yazılımcıları incelemiş. Demişti işte birisi şurası mezunu, birisi burası mezunu. O ne yapıyor, bu ne yapıyor isimle falan. Baya dersini çalışıp, o da çok etkileyiciydi. Çünkü kimle çalışacağına bakmış. O da akıllıca yani sırf yöneticisi değil. O da süperdi.
'Maaş aralığı' sorunsalı
Büşra Akgün (25:31)
Son olarak da şunu söyleyeyim yine, yapılan yanlış demeyeyim de... yanlış.
Ufuk Erdoğmuş (25:39)
Geliştirilebilir diyelim kibar. Yanlış yapıyosun demediği, demek istemediği yüzden şey diyorsun ya kurumsal ağızda, burayı geliştirebiliriz biraz falan. Yok ya biz prensip olarak kanalda zaten yanlışa yanlış diyoruz diyelim kibarca.
Büşra Akgün (25:54)
Evet çünkü şöyle maaş konuşması şimdi ona değineceğim biraz. Evet, izledim. Ondan sonra şey şimdi şöyle maaş zaten çok gergin bir konu hani iki taraf için de gergin bir konu çünkü yine bunda bir sürü faktör var. Oralara girmeye gerek yok zaten. Ama şimdi mesela yeni mezunlar bunu çok yapıyor. Diyorlar ki işte ben söylüyorum işte maaş beklentiniz nedir?
Ufuk Erdoğmuş (25:58)
Bu haftaki videomuzdu. Pardon.
Büşra Akgün (26:22)
Önce bir sizden aralık duyalım. Sizin bir aralığınız zaten var. Ya evet zaten bak benim şirket olarak bir aralığım var evet ama ben senden o rakamı duymak zorundayım ki sen o aralığa uyuyor musun, uymuyor musun? Benim de bunu hani analiz edebiliyor olmam gerekiyor. Ben de mesela hep şöyle söyledim belki bozuldular bilmiyorum ama hani...
Ufuk Erdoğmuş (26:26)
İmkan Pazarlığı mantığı.
Büşra Akgün (26:43)
Bakın zaten bizim bir aralığımız var ancak bu aralığa uygun olup olmadığınızı öğrenmek için sizden bu rakamı duymaya ihtiyacım var diyorum. Çok mesela rakam vermesinler zaten.
Ufuk Erdoğmuş (26:53)
O
da işte şu mantık var ya ben de artık iki tarafı da dinleye dinleye biz de mesela ilanlarda artık maaş yazıyoruz artık. Çok güzel. Senelerdir. O aralığı yazıyoruz ama zaten bu elemanı atıyorum 30.000 lira vereceğiz, 50.000 lira öyle bir şey diyemezsin zaten. Aralık yazabiliyorsun. Yani diyorsun ki işte şu aralıkta birilerini alıyoruz, şu aralıkta maaş vereceğiz. Ama şeyi anlıyorum yani şirketin önce bir duyayım deme sebebini ama bu sefer de çalışanlar şimdi şirketler bizde kültürel olarak kapitalizmin sonucu herhalde hani şeytani yaratıklar ya şirket dediğin organizasyonlar.
Güven yok yani. Bir de özellikle Türkiye'de güven, biliyorsunuz zaten endekslerde güven endeksi bizde dipte. Kimse hiçbir şeye güvenmediği için özellikle kurumlara. Yani aday, biliyorum ki adayların çoğu şöyle düşünüyor yani atıyorum Aralık işte atıyorum 50 bin 60 bin Aralığındaysa ben 40 dersem bana 40 kitleyecekler diye düşünüyor. Yani gerçekten böyle bir bakış açısı var. Ve gerçekten bunu yapan şirketler de var maalesef. Hani neden önce onların söylemesi lazım? Mesela şirket niye söylemiyor bunu? Söylesin yani 50-60 bizim düşündüğümüz Aralık desin.
O da desin ki, ben işte, okey 50'ye yaparım ya da ben 70 bekliyordum desin. Yani niye tersi olmuyordu önce adaydan bekliyor.
Büşra Akgün (27:58)
Ya orada çünkü şirkette belki sadece şey de topluyor olabilir, aday havuzunda dolduruyor olabilir. Belki yönetim çok sıkıntılıdır. Belki de gerçekten de bir aralıkları yoktur dediğin gibi hani kim neye tutturursa o şekilde bir mantıkları vardır. Ama benim mesela ilk işlerim gerçekten biraz öyleydi. Kime ne olursa kafasındaydı. Ancak biz mesela son çalıştığım yerde çok güzel iyileştirmeler yaptık. Çünkü insanı bir noktada motive etmiyor. Para desek de çok motive ediyor.
O işe bağlılığını çok arttırıyor. Diyor muyum, özellikle günümüzde ekonomik şartlarında. Biz mesela bu bir skalayı belirledik. Çok güzel bir moda oturttuk. Birden altıya kadar herkesi bir iş ailesi modeli gibi düşün. Herkesi tek tek böyle şey yaptık, numaralandırdık yani. Örnek veriyorum, şu işte İK ama, işte idari destek ailesinde işte maaşı şu aralıklarda olması gerekiyor. Asgari ücrete mesela biz bunu endeklislemiştik. Ondan sonrasında kime ne para vereceğimizi,
Kime ne kadar şey yapacağımızı biliyorduk. Hani diyorduk ki, ve o aynı pozisyonda iki kişinin 80-120 dengesi diye bir şey var. Hani biri 80'deyse biri 120'deyse ya orada çok büyük bir uçurum var demektir. Biz o sıkılayı dediğin gibi mesela 80-100. Ya da 90-100 bandını tutmaya çalışıyorduk aradaki farkı. Ha bu arada çok mesela söylemek, ısrarla söylemek istemeyenlere ben bu aralıkları veriyordum zaten gerçekten ama bazen yönetimler bunu tercih etmiyor. O yüzden benim burada maaş konusunda yine tavsiyem şey olacak.
Mümkünse şu an evet ülkemize piyasa koşullar çok değişken, esnek oynuyor maalesef ama kendi yetkinliklerini gene çıkartıp kendinin farkında olup hani bende ne var ne eksik ne fazla. işte bu şirkette nasıl diyeyim bana nasıl diyeyim şirketin pozisyonu ne? Hani bu şirket işte batar mı çıkarma hani hakikaten onun da bir analizini yapıp belki o gene kendi pozisyonuyla ilgili bir aralık aday verebilse güzel olur. Hani bunun da bir piyasa araştırmasını yapsa güzel olur.
O zaman çünkü yine karşı taraf ''Aa bu boş geldi'' demeyecek. Ya da işte bu sayıcı atıyorum 2x istiyor işte tutturdu 2x diye. Mesela bazılarına soruyorum ''Esneklik payınız var mıdır?'' Şöyle cevapla karşılaşıyorum ''Yukarı doğru evet.'' Ya komik değil yani hani yukarı doğru herkesin esnekliği vardır.
Biz şey yapıyorduk gerçekten de yani diyelim ki aday bizim o bahsettiğimiz skalanın altında bir rakam söyledi. Biz direkt onu o skalanın ortalaması neyse onda başladık. Ve mesela o kişinin motivasyonunu görmen lazım. O kadar mutlu ki çünkü Kem'le değer verilen bir şirkete girdiğini hissediyor, görüyor.
Ufuk Erdoğmuş (30:34)
Ama işte tabii onlar da hak vermek lazım. Piyasadaki şirketlerin hepsi bunu yapmıyor ya. Nalesef. Yani aralığı kafasında 50 ile 60 bin, birisi geliyor ben 40'a bunu yaparım deyince hemen o zaman 40'a çalış.
Büşra Akgün (30:47)
Tornover
maliyetlerini hesaplamalılar.
Ufuk Erdoğmuş (30:50)
Onu
hesaba katmıyorlar. Aynen yani. Halbuki 50-60 demişsin. 40 isteyene 50 verince zaten... Yani çok daha aslında...
Büşra Akgün (30:57)
İlla duyuluyor ki bir şekilde. Sen ne kadar söyleme desen de bir şekilde...
Ufuk Erdoğmuş (31:01)
Bu
da çok ilginç. Bazı şirketler var hiç maaş konuşmayın yasak sözleşmeye yazanlar falan. Herkes herkesin maaşını biliyor ya da bilebilir yani her an bilebilir. Bilmiyorsa da bir tane abuk olayda hemen herkes konuşmaya başlayacak zaten yani kültür bozulursa. Şirketler bunu hiç hesaba katmıyor gerçekten.
Büşra Akgün (31:17)
Ya katmıyorlar ya da katıyorlarsa da işlerine bir noktada öyle geliyor. Diyelim ki ben yöneticisine çok fazla para vereyim. Ekip yeniden kurulur gözüyle bakıyor. Halbuki belki toksik olan yönetici bilmiyorsun ki. Ekip belki de çok iyi. Ben çünkü öyle şeylerde örnekler de gördüm ne yazık ki. Yani ekip çok iyi ancak yönetici tam toksik. Ama işte ekip kurmak sıkıntı değil. İşi daha düşük ücretli görüyorlar ya. Evet. O yüzden yönetici daha değerli olur bazen.
Ufuk Erdoğmuş (31:43)
Onu analiz etmesi çok zor ama şirketin. Bu ayrı bir konuymuş yalnız bunu. Ayrıca bir ara konuşmak lazım gerçekten.
Büşra Akgün (31:48)
Evet evet. Bunun için ben mesela gerçekten şey yapıyordum. Birebir tüm personayla görüştüm ya. Kim toksik onu bulmak için yani. Çok güzel bir şey gerçekten. Çünkü bir zehir var orada hissediyorsun ama kim yani?
Ufuk Erdoğmuş (31:59)
Kimse de ben demeyecek işte zaten. Genelde bir de şey oluyor ya kim olduğunu da gösteremiyorsun bu arada. Toxik ortamlarda. O da ilginç bir şey.
Büşra Akgün (32:09)
Bu noktada belki çok şey bir yerden bakıyorum ama hissediyorsun bence.
Ufuk Erdoğmuş (32:14)
Evet
ben de aynısını söyledim. Bir hissin var ama böyle delilin yok. Suçluyor muyum acaba diye kendini kötü hissediyorsun. Sonra herkese konuşunca dönüyor dolaşıyor böyle bir tane senaryo öne çıkıyor falan. Neyse bu apayrı bir konu zaten biz mobbingle ilgili böyle şirket içi olaylarla ilgili falan çok istiyoruz ama o kadar ciddiye alıyoruz ki hep ertelidik yani daha iyi işler daha detay falan. Bakalım kaç sene geçti hala yapamadık İnşallah 2025'te bununla ilgili bölümler çekeriz.
İşe alım süreçlerinin, şirketlerin büyümesi ile giderek daha zorlu bir sürece dönüşmesinin nedeni nedir?
O zaman son soruma geleyim. Şimdi sen az önce şeyden bahsettin ya şirketler büyüdükçe işte böyle HR departmanı, şu bu böyle bir ayrılıyor falan. Bu işe alım süreçleri şirket büyüdükçe işte katı kurallara bağlanıyor. Departmanlar, işte adımlar, uzun uzun süreçler, işte otomatik elemeler giriyor hatta. Evet. Makineyle ya da işte HR, yani insan kayakları departmanı bile olsa artık otomatiğe yakın elemeler oluyor. İşte adaylar bu yüzden sonraki adımlara daha zor ilerlediğini görüyoruz.
Niye böyle olmak zorunda? Yani şirket büyüyünce niye böyle bir yapıya geçilmesi gerekiyor? Ya da bu şirketler, bu insan kaynağı departmanları bu değişimi neden yaşıyor? Ve de adaylar bu adımlar arasındaki bariyerleri aşmak için ne yapabilir?
Büşra Akgün (33:29)
Yani şimdi çok güzel ve çok kapsamlı bir soru bu arada.
Ufuk Erdoğmuş (33:32)
Kaldım.
Çok uzatacağız galiba.
Büşra Akgün (33:36)
Yok yok. Ama şöyle ben, bizim ülkemizde yine çok şey yapım. Bence maksimum bir işe alım süreci üç aşamalı olmalı. Eğer sen bir karakter analizi yapıyorsan, yapmak istiyorsan, çünkü artık bunlar çok revaçta şeyler. Danışmanlıklar çok revaçta zaten yönetim danışmanlığı. Öyle olunca direkt EK danışmanlığı, hemen hop bir karakter analizi koyuyorlar. Sen bu karakter analiziyle birlikte, eğer mevcut ekibede bunu yaptıysan, ki yapmalısın bence, uyumu madem çok ahenge örneğin veriyorsan,
O zaman bence üç aşamalı. Birincisi işte mülakatten önce bir karakter analizi. Baktığım senin şirketine uygun değil. İşte uygunsa eğer ikinci görüşme ben mümkün verdiğimde mesela online'ı tercih ederim böyle bir şeyde. Çünkü artık işte şehirler çok büyük, gitker, yol, masrafı. Eğer çağırıyorsan da orada mesela bir yol ücreti vermek çok güzel olur.
Böyle iyileştirmeler de çok fazla yapılmaya başlandı. Ama çok bilindik, şirketler bunu biraz daha reklam amaçlı yapıyor ama küçük aile şirketlerinde de ben bu uygulamayı gördüm ve adayı çok motive ediyor. Hani mesela şey diyorlar, bu süreç olumsuz da olsa ben sizin gibi değerli insanlar tanıdım deyip ayrılıyorlar mesela. Eğer bir iz bırakmak istiyorsak yine böyle bir uygulama yapabilirim ama benim tercim yine online, daha rahat çünkü. Son olarak da artık yöneticiyle ya da yönetimle bence görüşüp
Bir karar verilmesi çok çok daha kıymetli. Çünkü sen orada hem karakterini test ettin, analiz ettin. İşte şirkete uygun olup olmadığını analiz ettin. Ondan görüşmede İK yine işte o analizi yapmaya devam etti. Yönetici yaptı zaten. Artık orada bir karar aşaması olması gerekiyor. Ancak benim gözlerim şunu da gördü. Beş, altı aşamadan oluşan. Sürükler süren. Aylar süren, sürekli olarak bir işte dikkat zeka testleri, işte matematik testleri.
Hani işte o gene renk karakter analizleri, testleri falan yapmaya devam ama bu sefer öyle bir şey oluyor ki kişi o işin başvurmaktan sıkılıyor artık. Ya da diyelim ki 4-5 ay zaten bu süreçle uğraştı. 3-4 ay sonra mesela benim bir arkadaşım böyle bir süreçten geçmişti. Kız firmada 3 ay çalıştı ama 5 ay işe girmek için uğraştı. Hani gerçekten bir yılgınlığa da sebep oluyor. Neden böyle oluyor? Bence biraz daha...
Kurumsallaşmanın getirdiği, danışmanların önlerisiyle böyle bir zihniyete ben büründüğünü düşünüyorum. Bize girmek zordur.
Ufuk Erdoğmuş (35:58)
Böyle
bir imaj yaratmaya mı çalışıyorlar? Yani kıymetli video yapmak için?
Büşra Akgün (36:02)
Evet çünkü bunlar da reklam yani hep bakıldığında. Başkaları bunu... Mesela ben bunu bu hikayeye biliyorum. Başkasını anlatıyorum. Şu an mesela burada konuşuyoruz. Ama bakıldığında sen o personeli elinde tutamadın. Üç ayda o kız istifa vermek zorunda kaldı. Hani sonraki iyileştirmeler bence çok daha kıymetli. O yüzden benim burada önerim şey olabilir. Bilmiyorum yani üç aşamalı çok daha makul. Eğer bir karakter analizi illa ki yapacaksak sürekli git gel hem vakit hem zaman kaybı hem aday gerçekten yıldıyor.
Bir de haber verilmiyor mesela yine bu süreçlerde. Orada belki... Evet. Maalesef öyle mesela çok uzun bir sürecin varsa diyelim ki senin gerçekten de 5-6 aşamalı, sürekli analiz kastığın, sürekli mülakat yaptığın bir senaryo olsun, işe alımda. O zaman da adayı bununla mesela en baştan bilgilendirmek çok önemli. Yani açık iletişim kurmak çok önemli.
Ufuk Erdoğmuş (36:35)
Çok ciddi bir şikayet ya. Gerçekten kızın derdi.
Bizim sürecimiz böyle 5 adımdır muhtemelen anlatıyorum. İki ay sürecek haberin olsun demek önemli gerçekten.
Büşra Akgün (37:01)
Çünkü yine orada bir değer verdiğini o adaya gösteriyorsun. Süreci mesela, atıyorum olumsuz oldu. Belki dördüncü aşamada o kişi elendi ve neden elendiğini de yine belirtmek çok kıymetli olur ama gerçekten 5-6 aşama bence sadece reklam ve şey olmaktan nasıl diyeyim, kişilere zamanlı çalmaktan başka bir şey yok.
Ufuk Erdoğmuş (37:20)
Ya hakikaten şirketler o zaman büyüdüğünde düzgün bir sistem kursalar, düzgün analizlerini, ekibini ayarlasalar, süreçlerini ayarlasalar aslında 3 adımda çok daha hızlı halledebilirler diyorsun sen. Evet. Ben şu an hiç beklemediğim bir cevap aldım senden biliyor musun? Yani bütün büyük şirketler böyle abuk sabuk uzatıyorlar adım adım süreçler yapıyorlar. Bir sebebi var ben şimdi o kadar hiç bir süreç yapmadığım için kendi şirketimde. Bir sebebi var senden bu sebebi öğrenirim dedim sen bana diyorsun ki sebebi yok diyorsun. Ben sebebi oldum.
Büşra Akgün (37:46)
Düşünmüyorum
hani varsın zaten yorumlara lütfen yazsınlar bende özel
Evet. Yani tepkide çok çekmek istemem ama. hani ne mantık ne. O zaman mesela şöyle testler de var. Çünkü ben de çok fazla kullandım. Karakter analizli testlerinde. Senin hem analitik zekanla ölçüyor, hem duygusal zekanla ölçüyor, hem karakterinle ilgili ipucu ucuları veriyor. Sen zaten buna adayı bir kere yolladın da bu testler 4,5-5 saatlik testler bu arada. Bir gün de yapmak istersen eğer. Ve kopyada aranışı bile tespit edebilen yazılımlardan, şeylerden bahsediyorum.
Öyle olunca sen zaten birinci aşamam bu olduğunda o kişiyle ilgili ve öyle detaylı rapor veriyor ki, beni benden iyi tanıyor ya.
Ufuk Erdoğmuş (38:26)
O neymiş ya? Ayrıca konuşalım o çok güzelmiş.
Büşra Akgün (38:29)
Yok güzel çünkü psikologlarla geliştiriyorlar mesela bunları hani alt tarafta bir şeyi var zaten yazılımcıların ve psikologların birlikte iş ortaklığı yaptığı bir şey. Ona gerek kalınca sen zaten benim her şeyimi öğrendin zaten mülakatta soracağın sorular belli yönetimin soracağı, yöneticinin soracağı sorular belli artık teknik tarafa giriyorsun. Dördüncü aşama ne olabilir ki burada?
Ufuk Erdoğmuş (38:53)
Karaktere
baktık, hadi uyumuna. Teknik olarak bir mülakat yaptın diyelim. Ne iş yapacaksa. Onu da geçtim. Üçüncü zaten artık teklif öncesinde olabilir zaten evet. Ben de benzer düşünüyorum. Beş hiç aklıma gelmiyor. Dördüncü boş olabilir. Üçüncüyü yaparsın, kapatırsın. Dördüncü belki sırf teklifi sunduğun bir şey de olabilir. Mülakat değil de görüşme gibi daha çok.
Büşra Akgün (39:17)
Evet, her bir şey olabilir. Eğer tüm süreç online ise hani günümüzde belki atıyorum bir fabrika ya da bir işletme ziyareti, bir yüz yüze tanışma, bir çay kahve içelim, hani orta sahayı bir gör, ben şimdi üretimde çalıştığım için mesela sahayı bir görsen ne eksiklikler fark edeceksin.
Ufuk Erdoğmuş (39:34)
Ben şey biliyorum, büyük Amerika'daki şirketlerden bazı ekiplerde son artık şey yapıyor yani o elemanın girip çalışacağı ekipten birisiyle ölen yemeği falan yiyor. Eleme için değil tamamen, gerçekten bir falso varsa orada çıkacak en azından. Yani aslında orada bir eleme yok, %90 geçilen bir adım ama en azından takımdan biriyle takılmış oluyor, o takımdaki birisi onunla ilgili bir yazıyor yorumunu vesaire. Böyle bir şey olabilir gerçekten, çok bir mülakat gibi değil. Doğru.
Büşra Akgün (39:45)
çok güzel
Oralarda daha çok çıkıyor bu arada biliyor musun?
Ufuk Erdoğmuş (40:05)
Evet zaten onu anlamak için yapıyoruz her şeyi değil mi? Evet evet. Peki adaylar hadi 6 aşamalı 3 ay sürecek bir sürece girdim. İşte AI ile bir test yapıyorlar CV'mden otomatik eliyorlar falan. Yani bunun çözümü var mıdır? Adaylar ne yapacak bu bariyerleri açmak için teker teker?
Büşra Akgün (40:23)
Yani çok istiyorsa mecbur zaten yapıyorlar ya da şu durumda işte işe ihtiyacı olduğu için zaten hani bunu ne ya dediklerinde mesela karşı taraf şey diyecek ya bizim sürecimiz bu. Çekilebilirsin evet hani adayın orada maalesef baştan bu durumu işte kabul edip etmemesi önemli ama gene aday da bunun 5-6 aşılmalı ise eğer adaya da işte bu bilginin verilmesi gerekiyor. Verilmiyorsa aday o sefer sürekli beklemete girecek bu sefer yeni bir
Ufuk Erdoğmuş (40:34)
Ben Mestina'dan
Büşra Akgün (40:51)
diyelim ki analize tabi tutulduğu zaman daha sinir kas sesi yükselicek yani.
Ufuk Erdoğmuş (40:58)
Sonra dördüncü şey ne o sekizinci mülakatta bu adam niye bu kadar asıl video? Bir bakıyorlar sekizinci mülakata gelen herkes asıl bir mesela görüşmeye geliyor.
Büşra Akgün (41:06)
Evet, mesela bu kayıtların düzgün tutulması da önemli. Bak konu konuya açıyor. Gerçekten çok kısa şunu toparlamak istiyorum. Mesela bazı şirketler var yani dökümanlarını o kadar güzel tutmuyorlar ki. Mesela iki ay önce beni görüşmeye aramış, görüşmüşüz. İki ay sonra beni tekrar arıyor. Ya şu pozisyon için görüşmüş müydük? İki ay önce görüştük, ne ara onu tuttunuz.
ya sirkülasyon çok ya da kayıt tutulmasında bir problem var,dokumentasyonda bir problem var. mesela buna da yine ik'e ben dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. yani kişinin pozisyonunda çalışırsa çalışırsın, ister işte maviyaka olarak yani işçi ya direkt olarak sahada üretimde isterse şey yönetici olarak çalışsın hiç fark etmez. çünkü bu sefer çok şirketi komik durumu düşürüyorlar. öyle bir şey de var.
Ufuk Erdoğmuş (41:51)
Benim de en korktuğum şeylerden birisi bu şimdi. Küçükten büyüğe giderken yavaş yavaş sistemlere geçiyor. Evet yani 3 sene önce biriyle görüştüysem şu an bende var o kayıt ama böyle bir sisteme girdiğimizde olmayacak mesela gibi.
Kapanış notları ve Oyuna Devam Kariyer Danışmanlığı ortaklığı
Valla nereden nereye bayağı şey yaptık konuştuk daha da bıraksak konuşacakmışız ama yapacak bir şey yok 3 soru diye sözümüz var o yüzden benim sorularımı tamladık. Senin eklemek istediğin bir şey var mı?
Büşra Akgün (42:15)
Ben çok teşekkür ederim. Hem bu girişim danışma gruplarından böyle bir işbirliği doğuyor. Arkadaşlara da belki cesaret olur. Onu eklemek istiyorum son olarak. Yazmaktan, tanışmaktan çekinmeyin gerçekten. Gruplara girin. Faydalı oluyor. Networkunuzu da gerçekten genişletiyorsunuz. Bir de keyifli işler de oluyor. Umarım daha çok birlikte iş birliği yaparız. Daha çok kişi izler. Umarım dinleyenler de keyif alır. Çok teşekkür ederim.
Ufuk Erdoğmuş (42:40)
de öyle tahmin ediyoruz. Çok teşekkürler.
Büşra Akgün (42:44)
Hoşçakalın. Siz de sağ olun. Hoşçakalın.
Yazar Oyuna Devam