Sahnelerden teknoloji girişimciliğine, Sahneport’un hikayesi | Değirmenler 09

Avatar Oyuna Devam | 23 Ağustos 2023

lock_open

Sahnelerden teknoloji girişimciliğine, Sahneport’un hikayesi | Değirmenler 09

Avatar Oyuna Devam | 23 Ağustos 2023



 

Intro

Türkiye'nin dijital sahnesi Sahneport'un kurucu ortaklarından Halim Ercan ile oyunculuktan girişimciliğe geçişte yaşadıklarını, Sahneport'un misyonunu ve hikayesini konuştuk.

 

Giriş

Ufuk Erdoğmuş (00:06)
Öncelikle teşekkür ederim vakit ayırt益ön Biliyorsun bu formatta sadece 3 soru soracağım. Yani kaptırıp gitmezsek. 3 ana sorum olacak öyle diyelim. İstersen başlayalım.

Kültür-Sanat sektöründen 2 ortak, neden teknoloji girişimi kurdunuz?

Sahne portla ilgili 3 sorum da aslında. Yani sahne portla seninle alakalı hani girişimci profili ilişkisiyle ilgili. Ben şimdi yazımcı olduğum için çevremden görüştüğüm herkesten alışkanlığım şey. Yani girişimci teknik birisi ya da işte o sektörden birisi oluyor ve teknoloji ile alakalı bir girişim kuruyor. Şimdi sen tiyatrocusun, oyuncusun, hiç teknik değilsin. Gidip bayağı teknoloji girişimi...

kurmak bile ortağında öyle yani nereden istedi böyle bir cesareti nereden buldunuz diyelim ya da

Halim Ercan (00:39)
Yani cesaret aslında benim sahne portu ilk böyle şey olarak alışım 2014 sahneport.com alışım. Bütün sosyal medya hesaplarını ondan sonra işte Twitter'da olsun, Instagram'da olsun, Facebook sayfası olsun hepsini o zaman almıştım ve asıl istediğim şey benim bir sahne sanatları databankası haline getirmekte sahne portu. O dönemki niyetim oydu.

İMDB gibi bir ve geçmişten günümüze Cumhuriyet tarihi boyunca oynanmış devlet tiyatrosu oyunları, opera baleler, klasik müzikler, bütün bu sahne sanatlarıyla ilgili, performans sanatlarıyla ilgili şeyleri bir data base haline getirmekte. O dönem bunu yapmak mümkün olmadı benim için. Arkasından da ben her sene o şey bildiğin domain ücretini ödeye ödeye sakladım. Demek ki bir şey varmış, zamanı varmış. Burada...

Asıl burayı yani sahneport.com'u şu an olduğu gibi bir Türkiye'nin dijital kültür sanat merkezi ilk defa yapılmış bir projeyle ortaya çıkarma isteğimiz de açıkçası yine birkaç sene öncesine dayanıyor ama eyleme geçmesi tabii ki pandemiyi buldu. Pandemide bulunmasının nedeni de tabii ki hepimiz aşikar olduğu her yer kapalı, tiyatrolar kapalı, işte konserlere gidilemiyor.

insanların kilinliklere erişme isteği var evlerinden nasıl yapabiliriz ne edebiliriz derken Eda ile beraber yola çıktık 2020 sonlarına doğru ve 2021 Mart'ta da bu girişimi başlattık. Tabii bunda dediğim gibi asıl hikaye teknoloji ile hiç alakası olmayan iki insanın aslında baktığında bu işi kurması ama gerçekten artık dijital her şey için kaçınılmaz bir yola girmiş vaziyette yani oradan dokunmadan oraya girmeden hatta o oda

boy verip belki yeri geldiğinde boğulup yeri geldiğinde yüzmeyi tekrar öğrenmeden devam etmenin ben gerçekçi olduğuna inanmıyorum. O yüzden tiyatro da konserlerindeki dünyada bunların örneği çok fazla var. Artık Türkiye'de de bir dijital platformu gerekiyor diye düşünerek bu teknolojik yatırımı yaptık.

 

Sahne sanatlarının teknolojiyle buluşmaya ihtiyacı var

Ufuk Erdoğmuş (02:27)
Yani siz aslında işte girişimci ruhla biz bir girişim yapmalıyız, ne yapalım, düşünelim teknoloji girişimi diye değil, siz zaten içinde bulunduğunuz sektörün teknolojiyle buluşması gerektiğini düşün... Aslında kendi bulunduğun sektör için yapıyorsun bunu yani.

Halim Ercan (02:39)
Kesinlikle öyle. Yani bu bizim sektörümüzün buna ihtiyacı var. Çünkü bunda en temel nedeni şu Amerika, Avrupa, bu tarz Avrupadaki ülkeler daha doğrusu yıllar önce yani 1940'lar, 50'lerden itibaren başlayarak bütün neredeyse sahne sanatlarının performanslarını kayda almışlar. Amerika'da şu an

Belli başlı platformlarda 1950'lerde çekilen Elvis Presley konserlerini izleyebiliyorsun. Veya 1940'lardaki Broadway şovlarını izleyebiliyorsun. Keza aynı şey Avrupa için geçerli. Hepimiz Phantom of the Opera ve Cats'in önce Betamax'ları, arkasına tabii yaşım çıkıyor.

Ufuk Erdoğmuş (03:10)
Sizde yok bizde. Biz nerdiz bilgisayar başındaydık.

Halim Ercan (03:15)
Ama bir saniye bilgisayara geçmeden önce bir bak.

Yani yaşımız çıkıyor ama neyse devam ediyorum. Arkasından VHS'leri, sonra DCD, müzik albümleri, arkasından DVD'leri, Blu-ray'leri derken stream olarak da izlemeye başladık ve dünyada en çok oynanan oyunlardan biri olan, en uzun süre oynanan oyunlardan biri olan Phantom of the Opera daha geçen sene perde kapattı Broadway'de. 40 yıla yakın bir şey var, performans süresi var ve bu performans süresi boyunca da bu yandan...

ve etkilerle desteklediği işte prodüksiyonların kaseti alınıp veya çekimi alınıp satılması usulü o prodüksiyonun ömrünü de uzattı.

Ufuk Erdoğmuş (03:54)
Kesinlikle

3. soruda bu konuya geleceğim kesinlikle. Kenara koyalım çünkü ilginç bir hikayeymiş bu. Ben böyle bir örnek beklemiyordum. Yani 40 kil oynuyor. Bir yandan da aslında kaydı var. Yine de oynamaya devam ediyor yani. Evet. Evet, oraya geleceğim ben kesinlikle. Yani teknik olmayan iki ortak oyuncu değil mi ikinizle? Yok. Organizasyon da tamam.

Halim Ercan (04:08)
Üçüncü soruyu, o detayları oraya...

 

Teknik olmayan 2 ortak, teknoloji girişimcisi olunca hangi sorunları yaşadınız?

Pazarlama alanında

Ufuk Erdoğmuş (04:19)
Kültür sanat alanından iki kişi bu girişimi kuruyorsunuz. Sektörünüzü geliştirmek için diyelim. Peki ne zorluklar yaşadınız? Yani hiç teknik detaydan anlamayıp sonuçta bir streaming platformu kurmaya çalışıyorsunuz. Artı kayıtlar almanız gerekiyor. Yani hangi zorluklarla karşılarsınız? Nasıl altından kalktınız?

Halim Ercan (04:34)
Şimdi en büyük zorluk... Yani

şu an için kalkmışız gibi görünüyor çok şükür. Bugüne kadar çatlamayan, patlamayan, yayını kesilmeyen, son kullanıcıya yani biletleri satın alıp izleyen insanların memniyetsizliğini dile getirdiği bir tane bile mail veya bir sosyal medya şikayetinin olmadığı yani bir şey değil, süreçteyiz iki buçuk seneden beri. Ki bu bizim için zaten en önemli olan şeydi. Çünkü biz 2020 Kasım-Aralık gibi de biz bu projeyi ortaya çıkartabiliriz.

Ama 2021 Mart'a kadar beklememizin en temel nedeni az önce dediğim durumu sağlama almak için. Yani izleyen, sanat sever, bu ekiklikliği dijital olarak görmek isteyen birisi yayınında sorun yaşamamalı, yayını kopmamalı. Server çok dolduğu için insanlar servera giremedi, erişemedi, olmamalı. Mottoları üzerinden yola çıkarak zaten bunu yaptık ve işin ilginç yanı çok teknik değilken tabii işin içinde hiç bilmediğim bir mecraya da girmeni mert diye şeyle, kaygılarla ve cesaretle aynı anda bu işi ben öğrenmeye başladım.

Nereden yapılır, nasıl yapılır, ne yapmak lazım? Tabii kod yazmaktan bahsetmiyorum ama en azından işin basic mantığını anlayıp, işin doğru yapılması gerektiğini gerçekten bizim IT tarafımızla birlikte resmen birlikte kurguladım. O kurgulamanın da getirdiği özgüvenle açıkçası şu anda bu rahat da konuşabiliyorum çünkü yaptığımız iş doğru bir iş olmuş ve şu ana kadar teknik anlamda bir sorun yaşamadık ama zorluk kısmına geldiğimizde hakikaten

O teknik süreci öğrenmek gerçekten beynimden dumanların çıktığı. Belki sana bir rol parçası versem, Shakespeare'den Mahvettin Tread'ını bana oynar mısın desem senden nasıl dumanlar çıkacaksa benden de bunları öğrenirken. Bazı geceler gerçekten böyle bilgisayar ekranına şey gibi baktım, beynim burnumdan kulaklarımdan akmış gibi baktım. Anlar yaşıyorum yani. İnsan öğreniyor. İstahfurullah insan öğreniyor sadece.

Ufuk Erdoğmuş (06:19)
Burada şimdi bu hikaye

 

Girişimciler için 2 güzel örnek

Ya bu söylediğinden iki tane, şimdi biz sonuçta kanalı, girişim, yazılım, kariyer temalı devam ettirmeye çalıştığımız için girişimcilere de iki tane örnek yorum yapmış oldunuz. Birincisi, ürünün patlamadan, daha doğrusu nasıl diyeyim, yani sağlamlaştırmadan yayını almadınız özetle. Bu güzel bir örnek. Genelde acele edilir, bu teşvik edilir. Ama ne kadar acele edersen et, yayını aldığında aslında yürüyor olması lazım. Yani acele edip bozuk bir şey çıkaramazsın. Acele etmeyi sadece MVP diyoruz ya, daha küçük bir modelle çıkarabiliyoruz. Siz aslında bunu iyi bence de doğru yapmışsınız. Demek ki...

Sonucu da iyi olmuş. İkinci derste, dedin ya hiç alakan olmayan bomba gibi bir şey öğrenmişsin sonuçta. Gerçekten senin hayatında hiç olmayan bir şey. Ama zaten olay bütün bu değil mi zaten? Girişimcilik sen giriyorsun, sen yapmasan da o işten biraz anlaman gerekiyor. Marketing yapacaksın, marketing öğrenmen gerekiyor. Sen teknolojiye girmişsiniz, teknolojiyi anlaman gerekiyor. İşte o devreler yana yana. İbretlik yani hikaye bence.

Halim Ercan (07:14)
Bu

sonuçta bir startup, bir girişim kuruyoruz. Hani milyon dolarlarla yola çıktığımız bir girişim dilkeşli olsaydı ayrı konuda. girişimde tahlil yap, harcamamız gereken belli bütçeler var açılış anında. İlk toplantıları yapıyoruz. Bu işi öğrenmek adına kimden destek alabilirse, mentorluk alıyoruz. O mentorluklar anında bize bazı senaryolar aktarıyorlar. İşte şunu yapmazsanız yayınız çatlar, şunu yapmazsanız yayınız kopar, şunu yapmazsanız işte şu olur.

Bütçe diyoruz 3 milyon dolarlar, server alımları. Ya diyoruz biz bu işin girmekte doğru bir şey mi yaptık derken işte araştıra araştıra Eda da ben de bu işin nasıl doğru yapılacağını bir şekilde daha doğrusu doğru demeyeyim de bir şekilde yapılabileceğini keşfettim. Bütçemize uygun haliyle yapılabileceğini de keşfedip o şekilde zaten garantiye aldık. Az önceki garantiye alma süreci de tabi ki her şey duygusal olarak maddi tarafı bütçelere de dayanıyor.

Ufuk Erdoğmuş (08:05)
Dediğim gibi bence ibretlik bir hikaye var. İnşallah sonu daha da güzel olur.

 

Gelenekçi bir ekosistemde yenilikçi bir girişim nasıl karşılandı?

Şimdi bence daha magazin kısmı ama daha tartışmalı son soruma geleceğim. Benim gözümde yani yanlışın varsa düzelt. Tiyatro ekosistemi çok geleneksel, gelenekçi bir ekosistem. Çünkü hep vardı. Hani binlerce yıldır olan bir kültür. Hani sinemada zamanında bir direnç yaratmıştır eminim. Ya da başka şeyler de yaratmıştır. Bu klasik müzikten sonra işte diğer müziklerin bir... Ben müziği daha iyi bildiğim için yorum yapabiliyorum. Şimdi bu kadar...

Tiyatro gibi, işte sahne sanatları diyelim, sahne sanatları gibi gelenekçi bir ekosisteme bu kadar yenilikçi bir ürün çıkarmaya çalışmak nasıl oldu? Yani hangi sürtünmeler çıktı, hangi engeller çıktı? Bu kitleyle anlaşabildiniz mi? Yani izleyici tamam evinden tiyatro izlemek istiyor ama tiyatrocu da sorun çıktı mı? İzleyici evden konser dinlemek istiyor ama bunu kaydederken hangi sorun çıktı? Yani bu ekosistemle teknolojiyi buluşturmakta nasıl bir derdiniz oldu?

Halim Ercan (08:59)
Açıkçası en zorlu kısımlardan bir tanesiyle. Çünkü Türkiye'de gerçekten pandemiye kadar hiçbir tiyatrocu, hiçbir müzisyen bu işlerin veya şey yani var yapanlar var mutlaka. İşte DVD'leri çıkan sanatçılar var, şeyler var ama internet ortamında bu işin yapılabileceğini Instagram canlı yayınlarında fark ettiler. Aaaa! Dediler. Live stream'i biz bir konser izleyebiliyoruz. Sanatçılar da buradan para kazanabiliyor. Ya tiyatrolar eskiden kaydettikleri arşiv niteliğindeki olan veya profesyonel çektikleri oyunları belli platformların üzerinde...

İlk emmah pandeminin başında satışı açarak buradan gelir elde edebiliyoruz dediler. Şimdi bu tabii ki dediğin gibi bir dirençle de karşılaşıyor çünkü onu pandemi dönemine aitmiş gibi hissettiler önce.

Ufuk Erdoğmuş (09:42)
Şimdi

bireyince bir daha devam etmeyecek diye varsayıyorlar.

Halim Ercan (09:44)
benim seyret bir daha devam etmeyecek diye. Halbuki bu iş sahnede yapılan, bunu tiyatroya konser olarak ayırt etmeyeceğim, performans, sahnede yapılan, sanatçının yaptığı performansların hepsi elmaysa bizim dijitalde sahne portta insanlara sunduğumuz şey armut. İkisi birbiriyle kıyaslanacak şeyler değil. İkisi bambaşka mecralar. Tabii ki ben de bir tiyatro oyuncusu olarak ve oyuncu olarak en çok istediğim şey sahnede karşımdaki oyuncunun nefes alıp verişini duymak, yeri geldiğinde ağzından sıçrayan tükürüklerin...

Sahnede yansımasını görmek, orada katlıcağında bir şekilde bunları izlemek. Hakikaten bu çok önemli bir şeydir. Az önce dediğim şey. Çünkü oyunun yaşadığını hissedersin o sırada. O oyunu yaşayarak izlemek istersin. Bunu tabi ki ben de çok istiyorum. Ama bir yandan da bu elma yaşarken, devam ederken, çok abiye hani konuşacağım şu Çok kötü bir örnekmiş gibi gelecek ama basit...

Ufuk Erdoğmuş (10:34)
Kürükten

bahsettik abi daha ne kadar ameliyan her şeyi izletin rahat ol.

Halim Ercan (10:38)
Bir manav ise burası. Manavın içinde sadece elma satarak bu pazarı gençletemeyiz. Biz bunun yanına armut, şeftali, karpuz, kavun başka şeyleri de koymamız lazım. Manav olarak baktığımız şey performans sanatlarının geneli. Bunun içindeki çeşitliliği ne kadar arttırırsak, ne kadar çok insanlara erişilebilir ve ulaşılabilir hale getirirse, o sayede de başka şeyler gelişecek akabinde. Bilet satışları artacaktır. Oyunların oynanma süresi artacaktır. Bunların en güzel örneği birinci sorudayken girdiğimiz yere şimdi geri geliyorum, bağlıyorum.

 

Dijital, sahne sanatlarını daha görünür kılacak

En güzel öne West End ve Broadway. Dediğim gibi Phantom of the Opera 40 seneye yakın, neredeyse 28 senesi de kesintisiz olması lazım. Arada git gel yaparak perdeye yapıyor. Yanlış söylüyor olabilirim bundan emin değilim. Sonradan şey gelmesin. Lynch gelmesin.

Ufuk Erdoğmuş (11:22)
O

kadar izlenmiyoruz o yüzden sorun yok.

Halim Ercan (11:25)
Bu süreç boyunca Phantom of the Opera'nın yan ürünleriyle, mugundan tutun t-shirtine, DVD'sinden tutun, streamlerine, müzik albümüne kadar her şey bir marketing aracı olarak oyunu desteklemesi için piyasaya sürüldü. Yani aslında bunların yapılan çekimlerin hepsi gerçek oyuna hizmet eden şeylerdi. Bu defa ne oluyorduk biz? Mesela Türkiye'de bunları izlediğim zaman, London'da Phantom of the Opera oynuyor, bir fırsatım olsa da London'da West End'de ben Phantom of the Opera'yı izlesem diyorsun. Şimdi aynı şeyi...

Gel burada lokalize edelim. Türkiye'nin şu an 81 iline ulaşmanın verdiği bir özgüvenle de konuşuyorum. Bu noktada çok çok çok şanslıyız ve hakikaten de şeyiz yani sağ olsunlar her yerden, hatta yurt dışından, Amerika'dan, Avrupa'dan, Türkiye Cumhuriyeti'nden de takipçilerimiz var. Yani bilet alıp izleyen seyircilerimiz var. Yani onların bile bu noktada şeyi düşünmesini sağlatmamız lazım. ben İstanbul'da oynanan veya Ankara'da oynanan şu oyuna gitmek için takip filmi de ona göre ayarlayabilir miyim acaba? Bu soruyu sordurursan devamı da gelecek.

Ufuk Erdoğmuş (12:23)
da

süper bir şey. sen sadece tiyatroyu, işte bir oyunu mesela tiyatroya da konser, tabii konser için de aslında aynısı geçerli. Yani bir tiyatroya o oyunu işte yapımcısına daha çok para kazandırmaya çalışmıyorsun. Sen bütün tiyatroyu aslında daha göz önüne getirip tiyatro sevgisi de arttırmaya çalışıyorsun. Aslında bu bir davaya dönüşmüş.

Halim Ercan (12:41)
Yani

tiyatro üzerinde konuşuyoruz ama sadece tiyatro gibi de düşünmüyoruz.

Ufuk Erdoğmuş (12:46)
Buna dans dahil.

Halim Ercan (12:47)
sanatlar.

işler, müzeler, bunlar da dahil. yerinde olan bir şey, görebilme şansını sana eğer genele yayıyorsa bu iş ne mutlu, bütün sektöre ve o işi yapan payda...

Ufuk Erdoğmuş (13:02)
Sektörde

bunun anlaşılmamış olması belki 3-4 sene önce geçerliydi de umuyorum hani önümüzdeki 1-2 yılda çok geçmeden bu jeton düşer herhalde.

Halim Ercan (13:11)
Çok büyük değişiklikler var. Özellikle 6 ayda 7 ayda gördüğümüz şeyde, bu sektörün önü gerçekten açık hale geldi ve gelecek gelmekte zorunda. Yeni nesil sanatçıların çoğu bu tarz şeylere zaten çok sıcak bakıyor. Onlar bizim bu noktadaki en büyük destekçilerimiz. Hakikaten bizdeki...

Eserlere de bakarsanız, sahneport.com'daki veya uygulamalarımızda olan eserlere, ondan da fark edeceksiniz. Genç nesil bu işi birlikte yürütmeye, dijitalle gerçek sahneyi, sıcağı sıcağı oynanan oyunu birlikte yürütmeye son derece açık. Eskiler de açık, istemeyen de olabilir. Bu bir tercih meselesi. Buradan, bunu yapmıyor o kötü gibi bir anlam asla çıkmasın. bir tercihtir. Yapmayan da olabilir ama yapıldığı takdirde kendi oyunlarının nerelere gidebileceği, turnuva yapamadığı illerde veya konsere gidemediği, sahneye çıkamadığı illerdeki

hayranlarını veya izleyenlerine ulaşabileceğini fark ediyorlar. Bu da bence aslında evrilmesi gereken ve evrildiğimiz yön olarak çok değerli.

Ufuk Erdoğmuş (14:07)
Ya zaten biraz şöyle düşünmek de gerekmiyor mu? Yani şimdi ben mesela bir sevdiğim grubun albümünü alıyorum ya da Spotify'dan, güncelliyorum yapayım yaşlı. Yaşımız gene belli olmasın albüm falan. Yani Spotify'dan bir grubu çok seviyorum. Onun şarkılarını dinliyorum. Bu şey gibi oluyor yani hani dijitalde dinleyince o zaman onun konserine gitmeye ne gerek var? Sanki öyle bir düşünce yok yani. Ben bilhassa dinlediğim kişinin konserine de daha da gitmek isterim. Ya da işte Instagram'da takip ettiğim bir komedyenin tamam bu şakaya bir kere güldüm artık...

gösterisine gitmeme gerek yok demezsin yani.

Halim Ercan (14:40)
Çok yakın örneğin konser Robbie Williams geldi Türkiye'ye. Bülüm doluydu o bilet. İnanılmaz bilet fiyatlarına rağmen tıklım tıklım doluydu. Hepimiz Robbie Williams yani sevenleri. Onun şeyden dinlemiyor mu? Dediğin gibi Spotify'dan. Videolarını YouTube'dan izlemiyor mu? Demek ki buraya bir yatırım yapılırsa o zaman işte o binlerce dolarlık bilet de satılır hale geliyor.

Ufuk Erdoğmuş (14:43)
Evet, ich grüße.

o daha bilinir, daha izlenmek istenen bir malzeme haline geliyor. Bunun için de faydalı.

 

'Türkiye'nin kültür-sanatını yurtdışına artık ihraç etmemiz gerekiyor, bacasız endüstri olarak.'

Halim Ercan (15:08)
Bizim de bu sahne portu kurarken ki en büyük hedefimiz gerçekten bu hani altı bence bold bold bold underlinelerle çizilmesi lazım. Türkiye'nin kültür sanatını yurtdışına artık ihraç etmeniz gerekiyor bacasız endüstri olarak. Nasıl West End, Hollywood, Bollywood işte.

Ufuk Erdoğmuş (15:24)
Bunu da bir televizyon dizisinden öteye geçirmekten bahsediyoruz.

Halim Ercan (15:29)
Televizyon dizisi de mutlaka gitmeli. Onlar da tabii ki Ama yanına bu da eklenmeli. Past da büyümeli.

 

Entertainment, eğlenceden öte bir sektör

Türkiye'de ne yazık ki geçenlerde de konuştuğumuz konulardan biri de arkadaşlarımla. Entertainment'ı Türkçe'ye ne yazık ki sadece eğlence diye çevirebiliyoruz. Entertainment eğlence değil. Entertainment'ın Türkçe'de karşılığı yok ne yazık ki. Yani çevirilemez.

Ufuk Erdoğmuş (15:49)
da

az gibi bir şey yani eğlenmeyip yine de bir zevkalıya olabilirsin yani bir entertainmentten aslında.

Halim Ercan (15:56)
Yani eğlence piye bakıldığı zaman zaten burada büyük sorunlar başlıyor. İşte sanatçıların para kazanmadığı, işte yemeden içmeden yaşadığı, onların hiçbir gideri olmadığı, evde çocuk çocuk bakmak zorunda kalmadığı gibi algılar ortaya çıkmaya başlıyor. Yani sonuçta dünyanın en büyük aktörü de olsan...

Sahneden aşağı indiğinde eve giderken markete uğrayıp ekmeği, portakal neyse artık evdeki ihtiyaçları alıp ondan sonra evine gidiyorsun. Yani insanız. Yaşamak zorundayız her şeyden önce. Bu eğlence diye bakıldığında o zaman ne oluyor? Bomba patlıyor konser iptal ediliyor. Bir şey oluyor aman teatromu yaptılar ayıp tukaka denmeye başlıyor. Aman perde açmış onlar ayıp. Ayıp değil. İnsanlar buradan ekmek kazanıyor. O yüzden bu iş eğlence değil. Bu iş çok ciddi bir meslek. Türkçe'de karşılığında inşallah buluruz bir gün entertainment tamam.

Ufuk Erdoğmuş (16:44)
Evet evet. Yani sadece eğlenceli değil. Bir sürü doyurucu faydası var. Gülmek belki ya da işte mutlu olmak onlardan sadece bir tanesi olabilir yani. Ya sonuçta bir arabesk müzikle bir entertainment İngilizce. Çok eğlenceli değil yani. eğlenceli bir şey değil. Ama sana bir duygu yaşatıyor yani. Evet. Bir duygu yaşatıyor sana yani.

Halim Ercan (17:02)
Bir de yani Antik Yunan'dan beri gelen bir kavram bu. Katarsis ve katastasis dediğimiz iki kavram vardır Antik Yunan oyunlarında. Katarsis, sahnede izlediğin acı dolu bir olayı izleyip, aman ben bunu yapmayayım, çok basit anlamıyla anlatıyorum. Ben bunu yapmayayım, iyi ki benim başıma gelmedi diye arındığın bir andır. Katastasis de sahnede güldüğün şeye, bunu gülerek bak yok oldu bende ki bu düşünceler. Bu gülmeyle ben bunu sağladım noktasına getiren şeyle. Bunu çok kaba anlattık. Antik Yunan'a girersek bu konuşma başka yere gider.

Ufuk Erdoğmuş (17:32)
Başka başka onu buraya gelirsen belki yüzde bir podcast gibi yaparız. Harika. Abi süper. Neyse yani buradan daha çok soru çıkar ama şeyi aşmayalım formatı dağıtmayalım paramparça ederiz yoksa. Çok teşekkür ederim.

 

'Oyuna Devam

Senin eklemek istediğin bir şey var mı?

Halim Ercan (17:47)
Emeklerine sağlık, çok güzel bir işe başladın bence sende. Bu tarz girişim dünyası. Bir de oyuna devam fikri, başlık benim çok hoşuma gitti. Çünkü benim için de oyuna devam. Ben de sonuçta tiyatrocuyum, oyun oynayarak hayatımı kırdım.

Ufuk Erdoğmuş (18:00)
Orada bir karmaşı oluyor mesela oyun yazılımı yapan biriyle görüştüğümüz zaman bizi oyun yazılımı ile alakalı bir kanal zannedenler oluyor ya da işte oyun kanalı, bilgisayar oyunu videoları falan zannedenler oluyor ama neyse o gönderme zamanına oturacaktır inşallah.

Halim Ercan (18:13)
Bence

John Nash'ın oyun teorisine yaptığın çok güzel bir gönderme var.

Ufuk Erdoğmuş (18:17)
Biliyorsun sanatta kim herkes ne alıyorsa kendine. Asıl ifademiz yani sonuçta her şey bir oyun. Hayatta bir oyun, girişimcilikle bir oyun, kariyerde bir oyun. Ama ne olursa olsun oyuna devam diyoruz. Başka da bir şey değil. Göndermeyi de Bülent Ortaşki şarkısıyla yaptık. o sözlerden kaynaklı. Başka da bir şey yok. Yani çok ultra felsefi bir şey değil ama evet yani devam.

Halim Ercan (18:37)
Son göndermeyi yaptığım her şey bir oyun. Dünya bir oyun, hayat bir oyun. Shakespearean bir bitiriş yaptığını söylemek istiyorum.

Ufuk Erdoğmuş (18:44)
Teşekkür ederim. Oraya kadar çıktıysa ne güzel oda. Teşekkürler. Kendine çok iyi bakın.


Yazar Oyuna Devam