Yazılım Ekibi Kurmak ve Proje Yönetmek | Olmalı mı, Olmamalı mı? 4
Intro
Ufuk Erdoğmuş (00:00)
Olmalı mı, olmamalı mı'nın dördüncü bölümünde yanımızda Brew Interactive'in CTO'su ile beraber yazılım ekibi kurma, neydi Alp? Yazılım ekibi kurma, proje yönetme ve ekibi geliştirme konuşacağız. Soruları bilmiyoruz, en sevdiğim format benim o yüzden bu bu aralar. Bakalım neyle karşılayacağız? Alpten soruları alabiliriz.
Gökçen Öğütçü (00:15)
soru sor
S.Alp Sarıçiçek (00:24)
Merhaba öncelikle hoş geldiniz. Ben direkt vakum içinde sormak istiyorum, başlamak istiyorum daha doğrusu. Ekip ve ekip arkadaşı alırken dikkat ettiğiniz kıstaslar neler? Sıfırdan da oluşturuyorlar isiniz, var olan bir ekip'e de alabiliyor olabilirsiniz bu arkadaşı. İllaki teknik gereksimlere bakıyorsunuzlar ama onun dışında dikkat ettiğiniz özellikler nelerdir mesela?
Gökçen Öğütçü (00:26)
Hoş bulduk.
Ekip arkadaşı ararken dikkat ettiğiniz özellikler neler?
Ben başlıyorum şimdi. Önce sen başla istersen ısınmak için biraz zaman kazanayım.
Ufuk Erdoğmuş (00:54)
Yani teknik tabii ki bakıyorsun ama biz en azından teknikten önce çok havalı adıyla kültür diyorlar ya kültür huyunu diyorlar. Yani tavıra bakıyorum ben daha çok. Yani belli kırmızı çizgiler var. Yani illa şöyle bir karakter olsun demiyorum ama şunlar kesin olmasın dediklerim var. Önce oradan bir balt alıyoruz başvuruları.
S.Alp Sarıçiçek (01:13)
Buraya bir alternatif sorum daha var. Mesela geçmişten edindiğiniz tecrübelerin bu süreçte ne kadar çok faydası var size? Bir de bunu araya sokmak istiyordum zaten.
Gökçen Öğütçü (01:22)
Ya şu tavırdan ben de bahsettik istiyorum biraz. Tavır çok önemli. Şöyle önemli teknik beceriler kazanılıyor. Kazanılabiliyor. Ama bir şekilde tavır kolay değişmiyor. Dolayısıyla benim de kırmızı çizgilerim var. Genelde ona çok dikkat ediyoruz. Geçmiş tecrübelerde biz açıkçası çok olumsuz tecrübe yaşamadık. O yüzden olumsuz bir şey gördüm de bunu sınırladım diyemiyorum.
Fakat tavır ve kültürün önemli olduğunu düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (01:53)
Yani ben de hemen bir ufak ekleme yapayım. Tavır şeyi getiriyor. Yani bu işi verdiğimde atıyorum belli baktığın tavırdan kastan hani kibar mı falan değil aslında.
S.Alp Sarıçiçek (02:04)
kişilik
özelliği
Gökçen Öğütçü (02:09)
Özelliğin anlaşmaya gönlü olması çok kritik. Uzlaşmacı bir karakter olması bence çok kritik. Ben ona biraz takılıyorum açıkçası. İş yapmaya gönlünün olması ve bir şekilde ekip arkadaşları ile geçinmeye gönlünün olması, birlikte iş yürütmeye gönlünün olması bence insanların çok takılıyor.
S.Alp Sarıçiçek (02:29)
ok
Ufuk Erdoğmuş (02:30)
Güzelmiş yalnız. Ben mesela bunu alt sıralara atardım. Bu güzel bir örnek oldu. Hakikaten bu kültür uyumu dedikleri buna güzel bir örnek yaratmış olduk. Yani aranan şey her şirket aynı kişiyi aramıyor zaten. Böyle bir de bunun doğrusu yanlışı yok ya. iyisin, sen kültür. Senin için takım oyuncusu olması. Ben de mesela ukala kibirli birini gördüm mü hiç kaldıramıyorum.
Gökçen Öğütçü (02:34)
Öyle mi? Bende çok yukarı.
Birisi de. Aynen, doğrusu yanlış yolladın.
Evet, tabii onlar el ele kol kola geziyorlar biraz. Ego yüksek oldu mu, da ukalalık yüksek oldu mu belki takım oyunculuğu azalmaya başlıyor. Ya da çok iyi bir takım oyuncusu oluyor. Ama yine bu sefer bilgisini paylaşamıyor. Paylaşmaktan çekiniyor. Ya da paylaşmayı beceremiyor. Ben de buna biraz takılıyorum açıkçası.
Ufuk Erdoğmuş (03:11)
Bir
de şey var, biz sonradan çıktı bu underdog şirket tişörtü. Yani underdog aynen motto. Yani underdog mottosu sonradan geldi, biz sonradan fark ettik. Ekipteki herkesin bizde böyle bir... Underdogu da Türkçe çeviriyor musun? Ezi. Geçmişinde böyle bir falmış. Evet, evet. Yani bir ezik yanımız var hepimizin. O da mesela benim çok hoşuma gidiyor. Yani hayatının bir noktasında bir mücadeleyi... Evet. ... başına verip atlatmış kişiler bana çok artı yazıyor.
Gökçen Öğütçü (03:33)
Bir müsaade.
Kesinlikle evet. Mücadeleyi, şey... Bir yenilmişlik. Hayatının bir döneminde yenilmiş insanlar bazı sorunlarla daha iyi başa çıkıyor herhalde.
S.Alp Sarıçiçek (03:49)
kalkabilmiş olmak tabii.
Gökçen Öğütçü (03:50)
Aynen yenildikten sonra evet yenilmiş zaten yenilmiş adı.
Ufuk Erdoğmuş (03:54)
Öyle olunca da zaten işte karşılaştığı yazılımdaki problem yok müşteri bunu dedi böyle abuk subuk şeylere takılmıyor. Yani sen asıl derdi görüp hayatında atlattıysan bunlar kozmetik dertler yani böyle çok el üstünde pamuklar içinde büyümüş insanlar genelde bu bir müşteri yorumunda değil mi? Aynen. Ay benim koduma ne dediler falan olmaz yani.
Gökçen Öğütçü (04:12)
İstediğin yorumunda çökebiliyor.
S.Alp Sarıçiçek (04:16)
sevdiğim
bir laf var. Spirit first, technique second diye. O zaman baya geçerli bir lafmış.
Ufuk Erdoğmuş (04:20)
Culture Eats neydi o? Bilmem ne?
Culture Eats Strategy for Breakfast diye bir lafta var.
Gökçen Öğütçü (04:26)
Güzelmiş. İlk defa duydum herhalde.
Ufuk Erdoğmuş (04:28)
Bir
Amerikalı abimiz söylemiş.
Ekibin ruhu
S.Alp Sarıçiçek (04:30)
O zaman kendi vizyonumuza uygun ekip arkadaşlarıyla bir ekip kurduktan sonra...
Ufuk Erdoğmuş (04:36)
Kendi vizyonumuzu demeyelim, ekibin ruhuna uygun
Gökçen Öğütçü (04:40)
Ruhuna
uygun çünkü orası sürekli değişiyor. Yani her gelen insan yeni bir değer katıyor, yeni bir zenginleştiriyor. Dolayısıyla ekibin ruhu da sürekli değişiyor aslında. Buna adapte olma becerisi, o değişime adapte olma becerisi, o esnekliği göstermek bence kritik burada.
Ufuk Erdoğmuş (04:58)
Bu arada X soru da bunu söyledi. Yani yeni takım kurarken birini alırken dedi. Aslında X'in cevabı o yüzden farklı. Yani ben sıfırdan bugün takım kuracak olsam işe göre ve kendime göre bir iki kişi alırım. Ama sıfırı takım kurmak gerçekten Evet aynen. Oturmuş bir şeyin üstüne koymak gerçekten olur. Görüyorsun ne var elinde. Ona eksik tamamlamak onları tamamlayacak karakter arıyorsun.
Gökçen Öğütçü (05:07)
Şu a****den takıp duruyor olmak istemezdim bu arada.
S.Alp Sarıçiçek (05:20)
Bakın ruhumdan, tam ufuk senin de söylediğin bende şunu sormak geldi aklıma.
Ekibi projeye bağlı mı kurarsınız, yoksa projeleri ekibe göre mi alırsınız?
Ekibi projeye bağlı mı seçiyorsunuz yoksa mesela projeleri mi ekibe uyarladığınız şekilde ilerlemeyi tercih ediyorsunuz diye bir aklıma direkt soru geldi.
Gökçen Öğütçü (05:35)
Evet
bu zor bir soru. Şimdi bunun doğru cevabı var mı bilmiyorum ama... ...finansal açıdan konuyu değerlendirmekle... ...kültürel açıdan konuyu değerlendirmek bence farklı. Hayır, kesinlikle öyle demiyorum. Bazı şeyler... Bazen... İşte mesela... ...projeyi ekibe uydurmak çok daha avantajlı olabilir.
Bazı koşullarda da, bazı durumlarda da ekibi projeye uydurmak çok daha avantajlı olabilir. O nedenle finansal tarafından. Yoksa işte bütçesi düşük, yüksek vs. ondan ötürü değil. Ama projesine göre de değişiyor.
Ufuk Erdoğmuş (06:12)
Dursu
sanırım ama projeyi tanımlayıp sonra ekibi ona göre doğru karakterleri seçebilmek olur. Ama işte biz şimdi hazır ekip yönetiyoruz sonradan proje geliyor genelde bize. Dolayısıyla kaydırma yapmaya çok alıştığımız için her şeyi değiştiremiyorsun. O yüzden bazen bizim durumumuz da böyle olabilir.
Gökçen Öğütçü (06:23)
Evet, organizasyonu da değiştiremezsiniz.
S.Alp Sarıçiçek (06:31)
Sanki
ilk hayırdaki attitude'a dönüyoruz yani hani
Ufuk Erdoğmuş (06:34)
Evet
uyumlu karakterler ilk elemanların uyumlu ve çalışkan olması bu yüzden önemli zaten. Çünkü onun karşısında ne çıkacağı belli değil. 10. adam da az çok belli ama 1. 2. adam Allah ne verdiyse yapacak yani.
Gökçen Öğütçü (06:43)
Ve
peşinden gelen de yani ekibi kurdukça da o şekilde ilk... ...ve kişilerin değerlerine göre seçmeye başlıyorsun ister istemez. Bir de şey de var herkes kendi... ...kendisine uygun insanı seçiyor aslında ister istemez bunu yapıyoruz. Yani hep konuşsak da işte benim için şu önemli değil, bu önemli değil desek de... ...aslında hep kendi karakterimizle uyumlu insanları seçmeye meyil ediyoruz. O da işte baştaki insan, uyduruyorum alçak gönüllüyse belki ekibi de alçak gönüllü olabiliyor.
Ya da baştaki insanın egosu daha kuvvetliyse egosu kuvvetli ya da egosu çok zayıf olabiliyor. Evet, ekibi hırslı istiyor ama ekip tam tersi de olabilir vesaire. Ama bir şekilde burada çok ciddi bir ilinti olduğunu düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (07:18)
Hırslı ise ekibi de hırslı istiyor mesela.
Yazılımın yaratıcı ruhu ve kurumsallaşmanın bunun üzerine etkisi
Bu arada konuyu da atmak istemiyorum ama benim hep merak ettiğim konu zaten biz HR departmanımız yok öyle çalışmıyoruz ya sen belki daha iyi yorum yaparsın Mesela ben yöneticilerin karar vermesini bu yüzden hep böyle avantaj olarak gördüm ama büyüyünce ister istemez bir HR filtresi giriyor. Orada mesela HR'cilere çok önemli iş düşüyor aslında. Yani ekibi tanıyıp değil mi? Evet. Dediğim. Yöneticinin bunu görmesi karar vermesi çok daha kolay.
Gökçen Öğütçü (07:49)
Ben burada şöyle konuyu biraz dağıtacağım. Ben sanırım yazılım ekiplerinde, yazılım şirketlerinde... Tabii ki bunu çok iyi yapanlar var ama biraz kurumsallaşmaya karşıyım galiba.
Ufuk Erdoğmuş (08:01)
Ben de biraz demek istemediğim ama bana öyle gibi geliyor çünkü ruhunu bozabilir.
Gökçen Öğütçü (08:05)
Ruhunu
bozuyor. Bir kere yazılım bence çok yaratıcı bir süreç. Bence değil, öyle zaten. Yaratıcı bir süreç ve kurumsallığın o yaratıcılığı biraz öldürebileceğini düşünüyorum. Tabii ki bunu çok iyi yapan şirketler var. Buna talep var bir kere piyasada. Ama burada çok dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (08:23)
Çok
mekanik bakamıyorsun yani bu adam 2 yıl tecrübelidir
Gökçen Öğütçü (08:29)
Öyle
bakamıyorsun ve o yaratıcılığın ölmemesi gerektiğini düşünüyorum.
S.Alp Sarıçiçek (08:35)
Hiç beklemediğim bir cevap duruyor. Code is poetry. onu şey diyecektim ama bu ortamın kurumsallaşmak bunu bozabileceğini düşünmemiştim gerçekten.
Ufuk Erdoğmuş (08:37)
Bir
Ya şöyle
oluyor, kurumsallaştığın zaman kurumsallaşma iyi kötü bir anlamda kullanmıyorum. Bir sisteme oturttuğun zaman yapını daha doğrusu şöyle oluyor. Ekip büyüyünce 50 kişi olduğunda bir sistem gerekiyor. Mecbursun bir sistemler, bir otomasyon kurmaya ya da bir dökümanlar oluyor. Prosesler, süreçler oturuyor. Vücid sınırlar. Ve insan işe almak da bu süreçlere dahil. Yani müşterinin nasıl ilişeceksin, projeyi nasıl yöneteceksin ve insan nasıl alıp çıkartacaksın. Bu da sürece giriyor ve bunu formalize etmek aslında ruhunu bozuyor.
Gökçen Öğütçü (09:12)
Evet ben
biraz oradayım galiba.
Ufuk Erdoğmuş (09:14)
Keşke
sadece takım lideri seçse mesela takımında kim olacağına ama işte onlar da değişken.
Gökçen Öğütçü (09:19)
Evet o sistemin biraz işi bozduğunu düşünüyorum açıkçası. Ama buna talep var. Ekipler büyüdükçe böyle yönetilmesi gerekiyor herhalde ki binlerce şirket böyle yapıyor. Fakat benim durduğum yerde biraz o kurumsallığa karşı olduğumu söyleyebilirim.
Ufuk Erdoğmuş (09:36)
...
S.Alp Sarıçiçek (09:37)
Amatör ruh her zaman yani küçükken işe yarıyordum.
Gökçen Öğütçü (09:40)
Evet ilerledikçe büyük ihtimalle işe yaramıyor ve ben oraları görmediğim için şu an bu yorum yapıyorum.
Ufuk Erdoğmuş (09:45)
Affedersin. Ben görmedim. Sen görmüş olman lazım.
Gökçen Öğütçü (09:48)
Ben
gördüm biraz ama şey... Evet.
Yöneticinin yazılım geçmişi, ekip ile iletişimi nasıl etkiliyor?
S.Alp Sarıçiçek (09:53)
Ekip arkadaşı ararken bahsettiğiniz şeyler hani en son bahsettiğiniz yöneticinin de ya da işe alacak insanın da karakteristik özellikleriyle alakalı oluyor dediniz ya. Peki burada birazcık da işi teknik tarafa çekelim. Yıllım geçmişiniz nasıl etki ediyor burada ekiple olan iletişiminizde onları seçişiniz?
Gökçen Öğütçü (10:10)
Bizim
yazılımı geçmişimiz.
Ufuk Erdoğmuş (10:13)
İkimiz
de yazım yapmış olmamızın. Evet.
Gökçen Öğütçü (10:15)
Bence yetişe...
İletişim bence çok olumlu etkiliyor. Benim en çok korktuğum şeylerden biri ben artık kodu yazmıyorum ya da çok kısıtlı yazıyorum. Sadece pet projelerde yazıyorum. Ama en çok çekindiğim korktuğum şeylerden birisi ekiple iletişimi yitirmek. Ve yazılım bilgisinin, yazılım geçmişinin ekiple iletişimi, iletişim karanlarını açık tuttuğunu düşünüyorum. Bana açıkçası en çok kıymet verdiğim şey bu.
Ufuk Erdoğmuş (10:45)
Şey olabilir ya, biz ikimiz de ekip iletişim fetişi olan insanlarız ya. Onun etkisi olabilir aslında. Normalde büyük şirketlerde bunu kimse umursamayabilir. Takım lideri takımla iletişim kursun yönetici umursamayabilir bunu. Ama biz öyle profiller olmadığımız için ben de bunu dert ederim. İşe girmesem de anlamak istiyorum. Bu şey gibi anlaşılabilir. Kontrol falan değil yani. Gerçekten anlamak istiyorum yani. Hayatımda ne olduğunu da bilmek istiyorum. Kodda ne olduğunu da bilmek istiyorum. Muhabbe de girebilmek istiyor insan.
Gökçen Öğütçü (11:13)
Kesinlikle muhabbete girebilmek aslında. Bir şeyleri konuşabilmek istiyorsun. Sonuçta çeşitli insanlarla çalışıyoruz. Çeşitli teknolojiler kullanıyor. Hepsini bilmemiz, hepsinde uzman olmamız zaten mümkün değil. Ama bir şekilde bir iletişimi sürdürebilmek için... bence biraz hakim olmak gerektiğini düşünüyorum.
Ufuk Erdoğmuş (11:32)
Teknik kısımları evet. İşi verdiğin adama güveniyorsun zaten. O işi zaten yapacak. Sen hiç karışmasan da, muhabbete girmesen de ama işte biz istiyoruz onu. o da iletişim bir parçası yani.
Gökçen Öğütçü (11:41)
Evet yani derdimiz onu revüvetmek şey yapmak değerlendirmek değil kesinlikle burada. Sadece iletişim kanalını açık tutmak, dili konuşmak aslında.
Ufuk Erdoğmuş (11:49)
Ama
bunun hiç teknik olmayan yöneticiler de var. iyi. Yani nasıl yapıyorlar, ne yaşıyorlar hiçbir fikrim yok benim.
Gökçen Öğütçü (11:54)
Başka
yerlerden yaklaşıyorlar herhalde. Belki daha beşeri becerilerle yapıyorlar bilmiyorum ama ben buna kıymet veriyorum.
İletişimde yaşanabilecek sıkıntıları önlemek için neler yapılabilir?
S.Alp Sarıçiçek (12:03)
Peki mesele, iletişimin sıkıntılı olduğu bir durumda bulundunuz mu hiç? Ve bu engeli kaldırmak için yapmaya istediğiniz, yaptığınız şeyler nelerdir? İşbirliğini arttırmak için... ...sosunuz var mı? Öyle saçma bir soru yok. Bir şey var mı? Kapayı... Bu çünkü iletişim önemli bir batılmek. O bayağı büyük bir probleme sebep oluyor ikiniz için anladığım kadarıyla.
Bunun önlenmesi için yaptığınız şeyler var mı spesifik olarak?
Gökçen Öğütçü (12:34)
Şöyle,
iletişim önemli ama belli ki kendim için konuşayım. Burayı baştan iyi tutmuşum ki ben böyle büyük bir sıkıntı, sorun yaşamadım. Dolayısıyla özel sosum olup olmadığını da bilmiyorum açıkçası. Herhalde bunu baştan iyi kurduk ya da uyumlu kurduk ki çok bir sorun yaşamadım.
Ufuk Erdoğmuş (12:54)
Ben yaşadım. Ama benzer bir mesele. Gerçekten doğru kişiler gelmişse zaman içinde kendiliğinden zaten akıyor. Böyle hissediyorsun içeride. Akıyor diyorsun. Gerçekten değil Ben sürtünme kilvesini çok kullanıyorum. Sürtünmesiz yaşıyorsun. Bir şeyler yanlış gidince zaten bir sürtünmeler hissediyorsun. Yani insanlar arasında, olaylar arasında, projede bir yerde böyle bir şey başlıyor. Zımpara gibi takılmaya başlıyor. Teker dönmemeye başlıyor.
Bizde bir mobbing makası vardı. Efsanedir. Onu apayrı bir şey yapmak istiyorum. Patron mobbing Benden önce başkaları vurdu da en son bana kadar geldi yani. Yüksele yüksele yukarıya doğru. Mobbing'e uğramış patron nasıl olur sonra araştırılır varmış öyle bir şey gerçekten. 30'u öyle oluyormuş burada. Patronun bile yöneticiyi görmüyor. Yani yine ama şimdi geri dönüp baktığımda işaretleri vardı. Mobbing çok ekstrem bir örnek. Bence mobbing hemen sadece adı geçti diye söyleyeyim. Mobbing'in çözümü herkesi işten çıkarmak.
Gökçen Öğütçü (13:40)
Teşekkürler.
Ufuk Erdoğmuş (13:53)
balta yani baltalamadan başka hiçbir çözüm yok. Mobing'i uygulayan. Mobu işten, mobun alfasını da değil, komple mobu diyorlar. Moba katılan herkes baltalanmak zorunda diyor bilimsel araştırmalar. Şimdi dönüp baktığımda biz de öyle kurtulduk bu arada. Hakikaten teker teker olmadık. Kendiliğinden öyle gelişti. Biz bilmiyorduk. Yani ben çok bittikten sonra geri dönüp analiz ettim. Mobing'de böyle bir ekstrem durum var ama mobing dışında daha basit.
Gökçen Öğütçü (13:55)
derken.
Kombo işler.
S.Alp Sarıçiçek (14:02)
Ortama izin
Gökçen Öğütçü (14:12)
Ben katılıyorum.
Ufuk Erdoğmuş (14:21)
Çok ekstrem bir şeydir. Herkes her şeye mobing diyor bu aralar ama öyle değil. Ama basit iletişim problemleri çok basit ya. Konuşarak anlaşılıyor. Ama confrontation ne ya? Yüzleşmeden korkmadan karşılıklı güven ve açık olduğuna ikna olarak konuşunca her şey çözülüyor. Ben çok iddialı belki ama ben de...
Gökçen Öğütçü (14:40)
Yoo
doğru yüzleşme ve negatif feedback. En az verilen feedback türüymüş bu arada. Hani genelde pozitif hep iyi söylüyoruz. Herhalde bir şekilde yüzleşmeden kaçılma orada da var. Konuşturmayayım. Yeri bildirimi vermede de var. O da en az
Ufuk Erdoğmuş (14:51)
Yani olumsuz bir şey söyleyemez...
Bu
da yine aslında kültürle alakalı. Şimdi ben sana kötü bir yönünü söylesem kültürü iyiyse ortam iyiyse sen bana güveniyorsan bunu zaten seni geliştirmek ya da bizi geliştirmek için... Ama kültürün biraz bozulduğu yerde ben sana en ufak eleştir yaptığımda böyle geriliyorsun, böyle defensif moda geçiyorsun. İşte onun olmamasını zaten kendinden çözüyor. Yani ortamı açık ve şeffaf tutmak sanırım kendinden çözer.
S.Alp Sarıçiçek (15:22)
Peki, şöyle devam edeyim o zaman.
Yazılımcıyken yaşadığınız problemleri, yönetici olarak önleyebiliyor musunuz?
Geçmişte siz yazılımcıyken, siz daha ağırlıklı olarak yazılıma odaklandığınız zamanlarda yaşadığınız sıkıntıları şu an yönetici olarak ekibinizde görüyor musunuz ya da bunu önlemek için bir sisteminiz var mı?
Ufuk Erdoğmuş (15:39)
Teknik olarak kod yazarken ki problem mi?
S.Alp Sarıçiçek (15:40)
Yazılımcıların
problemlerini yönetici olarak önleyebiliyor musunuz mesela? El özeti bulsunuz.
Ufuk Erdoğmuş (15:46)
çalışıyoruz.
Gökçen Öğütçü (15:47)
Yani
önlediğimi düşünüyorum açıkçası. Teknik sorunlar... Ve onlar daha bana önemsiz geliyor açıkçası teknik sorunlar. Bir şekilde işte bugün var yarın yok. Bir şekilde çözüyorsun onu. Ama daha sosyal problemleri, çalışma yeriyle, çalışma koşulları ile ilgili problemler vs. Önleyebildiğimi, önlediğimi düşünüyorum evet ya.
S.Alp Sarıçiçek (15:50)
Teknik sorunları önleyemezsin sanırım. Çünkü o işin...
Ufuk Erdoğmuş (15:53)
O kendinize
Yani yöneticinin görevi zaten olan sorunları ortadan kaldırıp oluşabilecek sorunları önden engellemek. bir yönetici dediğin şey bana göre tek problem çözmek.
S.Alp Sarıçiçek (16:19)
Kendinizi bu konuda başarılı görüyor musunuz?
Gökçen Öğütçü (16:22)
Şöyle ben kendimi başarılı görüyorum fakat zaman da pek çok şeyi çözdü. Yani benim bundan önce, işte 10 sene önce yaptığım yazılımcılık mesleğiyle şimdi yapılan yazılımcılık mesleği de aynı şey değil. Yani insanların bakış açısı da çok farklı. Müşteriler de çok farklı. Talep edenler de çok farklı.
Ufuk Erdoğmuş (16:41)
Şey olabilir abi sizin şirket geliştiği için muhatap olduğunuz müşteriler de daha iyi profile geçmiş olabilir. Ben onu hissettim kendimde çünkü 15 sene sonra.
Gökçen Öğütçü (16:46)
Olabilir. Kesinlikle
olabilir ama talep ve talebin gelme şekli de çok değişti. Ya bu şey gibi işte pandemiden önce Zoom'da Teams'de toplantı yapamazken artık aksini düşünemiyoruz. Kolaylaştırdık. Kimse gelmiyor. Şimdi böyle bir durum da var aslında şeyde. Talebe ile ilgili.
S.Alp Sarıçiçek (17:03)
Kimse gelmiyor.
Bu dur tamamdır. O zaman şimdi biraz daha artık ekip tarafından çıkıp proje yönetimi tarafından...
Gökçen Öğütçü (17:20)
En
sevdiğimiz...
Ufuk Erdoğmuş (17:22)
Hayırlısı diyelim.
Proje yönetirken nasıl uygulama metodolojileri tercih ediyorsunuz?
S.Alp Sarıçiçek (17:24)
Projenin yapısını, herhangi bir projenin yapısını kurgularken nasıl yönetim metodolojileri uygulamayı düşünüyorsunuz ya da tercih ediyorsunuz ya da yoksa bu tamamen doğaçlama gelişen bir süreç mi?
Gökçen Öğütçü (17:35)
Güzel. Başlamak ister misin?
Ufuk Erdoğmuş (17:38)
Benim söyleyeceğim şey yok. projeye göre doğaçlama. Ben kötü bir proje yönetici olduğunu düşünüyorum hep. Hani bir sistemim, hep uyguladığım bir sistem yok. Projeye çok bağlı, müşteriye çok bağlı. Yani istersin, herkes ister. İşte scram yapalım, acayip yapalım, bilmem ne yapalım falan ama yani müşteri öyle değilse yapamazsın. İş öyle değilse yapamazsın. Bütçey yoksa yapamazsın. O yüzden ben doğaçlamacı olduğumu düşünüyorum bu soru özel olarak.
S.Alp Sarıçiçek (18:02)
İkinci
ayada şuydü mesela hani doğru olduğunu bildiğiniz bir metodu mu uygulamaya çalışırsınız çoğunlukla yoksa zaten değişeceğini bilerek siz adaptör mü olursunuz diye soracağız.
Gökçen Öğütçü (18:12)
Ok,
ilginç başı. Buna da ben cevap vereyim o zaman. Bu yazılım organizasyonunda kurumsallaşmaya ve kurumsallığa karşı olma tavrı diyeyim. burada da biraz proje yönetiminde de aslında buna biraz...
S.Alp Sarıçiçek (18:28)
Ama biraz da hiyeransiyle
alakalı bir şey mi? Kurumsallığın bir boyut dışına baktığımız zaman.
Gökçen Öğütçü (18:33)
...hiararşiden
ziyade bu kurumsallığın getirdiği işte kurallar... ...dayattığı kurallarla alakalı bir şey aslında.
Ufuk Erdoğmuş (18:43)
Kurumasal
bir yazım şirketi şöyle diyor bu. Projeye başlarken biz böyle çalışırız. Net oluyorlar genelde. Yani bu böyle çok şirket var. Biz böyle yaparız, biz ecel yaparız, biz scram yaparız, daily yaparız. Müşteriye de bunu da yatıyor. Öbür türlüsünü kabul etmiyor vesaire. Bundan bahsediyorsun değil mi kurumasallaşmalar? Proje yönetimini de biz standart Ben böyle yaparım.
S.Alp Sarıçiçek (18:47)
S
Gökçen Öğütçü (18:57)
Şöyle projene yönetimini...
Şöyle
ben kurumsallaşmış framework'lerden, proje yönetim framework'lerinden bahsediyorum aslında. Mesela ilk aklımıza gelen Scrum olabilir burada. Scrum'un mesela Scrum özelinde... ...ecal prensiplerinden uzaklaştığını ve bir şekilde... ...kurumsal taleplere göre şekillenmiş bir framework olduğunu düşünüyorum. Bir proje yönetim framework'ı.
Ufuk Erdoğmuş (19:23)
Teşekkür
ederim ya. Vallahi ben bunu düşünüyordum. Şimdi internette scram scram geziyor ya gerçekten utanıyordum bu fikrimden dolayı yıllardır içime attın. Ay çok teşekkür ederim yani. Doğasını bozuyor bence de yani. O kadar kalıba sokmak. Ecal diyorsun, ondan sonra scramla işte kurallar falan.
Gökçen Öğütçü (19:39)
Çünkü
bir iş kurumsallaştığı zaman işte ne olur kurumsal şirket ne arar? Bir framework'ten bahsedelim. Yani bu Scrum olmasın işte onun eğitimini arar, onun sertifikasyonunu arar, onun kurallarını, standartlarını arar. Çünkü ekibi böyle buna ihtiyaç duyuyordur ya da duyacağını düşünüyordur ekibinin. İşte Scrum ya da muadillerinde de bunun olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla benim düşüncem...
olabildiğince agile'a yakın kalmak. Yani agile'ın yanlış hatırlamıyorsam 12 temel prensibi vardı. Hani bunlara yakın kalmak ve kurumsallaşmış framework'lardan uzak durmak gerektiğini düşünüyorum. Bir iş yaparken de buna göre şekillendirmeye çalışıyorum. Müşterimizin talepleri, müşterilerimizin talepleri oluyor. Piyasanın talebi oluyor, ekibin talebi oluyor. Bunları da değerlendiriyoruz. Şimdi ben bunu söylediğimde hiç skram koşmuyor muyuz? Koşuyoruz tabii ki.
S.Alp Sarıçiçek (20:33)
Hedef belli ama metodu kesinlikle değişkenlik gösteriyor.
Gökçen Öğütçü (20:36)
Rehop'ta değişken genel olarak
core prensiplerden uzaklaşmadan projeyi yürütmeye çalışıyorum açıkçası.
Ufuk Erdoğmuş (20:45)
Yani şey, ben özellikle genç, bu acayip moda olduğunda 2015-2020 arası pandemiden önceki 1.35 sene...
Gökçen Öğütçü (20:52)
Çok
diyeceğim ama...
Ufuk Erdoğmuş (20:53)
Bir
coşku vardı hadi biz de agile olalım falan. En azından bize öyle gelmişti. Ekipte şu cümleleri duydum işte, Scrum yapmıyorsan agile değilsindir. Ondan sonra Dale yapmıyorsan agile değilsindir. Sprint koşmuyorsan agile değilsindir. Olabilirsin. Yani... Evet. değil. O O değil. değil. değil. değil. O değil. O O O O O O O değil. O değil. O değil.
biraz şey dayatma yani
Gökçen Öğütçü (21:25)
İlla
işte iki hafta olacak, üç hafta olacak, şöyle olacak.
Ufuk Erdoğmuş (21:28)
Projeye göre değişir, ekibe göre değişir, tavırlara göre değişir. Çok etken var. Yani scrum yapacaksın diye işi bozabilirsin. Yani bazı ekipler de o kadar akar ki, yine aynı şeyi söyleyeceğim, sürtünmesizdir, hiçbir şey yapmazsın, iletişim süperdir, kanban koyarsın bir tane board, kendi gelmeyi, oradan girer oradan çıkar işler. O da mümkün yani. Zaten bütün bu agile framework'ların gelişme sebebi, iletişimi ve prosesleri akmayan ekipleri düzene sokmak için.
E senin zaten o projedeki üç kişilik ekibin çatır çatır yapıyorsa İletişebiliyorsa
Gökçen Öğütçü (22:00)
Evet, sen
sürtünmeyi aratıyorsun orada. o toplantı enflasyonu uzayan toplantılar, 8 kolonlu, 8 sütunlu bortlar, yönetilmemesi gereken ya da yönetilmesine ihtiyaç olmayan yerleri yönetmeye çalışmakta bence sıkıntı var. Ondan uzak durmaya çalışıyorum.
S.Alp Sarıçiçek (22:21)
Çok iyi cümle. Bunu son sorum olarak şuraya bağlayayım o zaman.
Proje yönetiminde karşılaştığınız en büyük sorunlar neler?
Bir projeyi yönetirken o projenin teknik tarafıyla veya ekip içindeki dengelerle alakalı yaşadığınız en büyük sıkıntılar neler? Hatta şöyle, bunu da şöyle devam edeyim.
Ufuk Erdoğmuş (22:36)
ekibin bu zor
Ben bu arada soruyu duyardığımız ilk aklıma en büyük zorluk kenarlı müşteri tarafından geliyor diye düşündüm.
Gökçen Öğütçü (22:47)
işte talep eden taraftan evet o bize
Ufuk Erdoğmuş (22:53)
Ya
daha doğrusu şöyle oluyor. Ekipteki sorunu bir şekilde çözebiliyor gibisin. Ama böyle öbür tarafın fikrini çok değiştiremeyebiliyorsun kolay kolay. Yani ekipte bir şekilde ya da bizim ekipler öyle olduğu için, hani uyum sağlayan tipler olduğumuz için. Dolayısıyla bu soruya cevap olarak, yani ben genelde müşteri tarafından gelen sorunları en can alıcı gördüğüm için ekibin sürece, müşterinin profiline ve bizim uyumlu olmamız gerektiğine olan inancı
yeterli oluyor diye düşünüyorum. Hakikaten faydası oluyor. Yani hiç bilmezse ekip, müşterinin tavrını, amacını falan saçma sapan bir şey oluyor. Benden test geldi, yapmak zorundayım gibi hissediyor. Halbuki onun duygusal ve iletişim kısmına da hakim olursa dahil olmasına gerek yok. Toplantıda falan girmesine gerek yok ama evet böyle bir tipli uğraşıyoruz diye bilse bile bence yeter. Ben öyle düşünüyorum.
S.Alp Sarıçiçek (23:40)
Yani yine iletişime bağlanıyor burada.
Gökçen Öğütçü (23:43)
Bir
şekilde bilgilendirme, bilgi paylaşımı gibi bir şeffaflık.
Ufuk Erdoğmuş (23:50)
Ne kadar şeffaf olmalı? Şeffaf olmalı mı? Olmamalı mı? Soru bu.
S.Alp Sarıçiçek (23:58)
Bir projenin başarı sonuçlanmasında bu şeffaflık ne kadar olmalı? Olmalı mı?
Gökçen Öğütçü (24:04)
Neredeki şeffaflıktan bahsediyoruz ama.
Ufuk Erdoğmuş (24:07)
Kime şeffaflık mı demek istiyorsun?
S.Alp Sarıçiçek (24:09)
ve
ekip bu tariflerin bütün şeffafları arasında. Onu soruyorum.
Gökçen Öğütçü (24:12)
Bence
müşteriyle ekip arasında bir o şeffaflığı biraz azaltabiliriz. İki yönlü şeyde.
Ufuk Erdoğmuş (24:17)
ekibi stres'e sokan bir şey bu.
S.Alp Sarıçiçek (24:21)
Tamamen
tamamen doğru ya da yanlış diye sormuyorum sadece neden ve neden olmamalı iyi soruyorum.
Gökçen Öğütçü (24:26)
Yani ekibin de fikirlerinin yüzde yüz müşteriye akmaması gerektiğini düşünüyorum açıkçası. Sonuçta biz varız burada ve görevimizde bir yandan bunları iki çift yönlü olarak fethedebilmek.
Ufuk Erdoğmuş (24:39)
İki taraflı filtre, iletişim filtresi.
Gökçen Öğütçü (24:43)
Filtrelemek ekibin de fikirleri, müşteriyi demotive edebilir, onu challenge edebilir, bu farklı kapılar açabilir. O yüzden oradaki şeffaflığın biraz azaltılması gerektiğini düşünüyorum. Aynı şey, müşteriden gelen fikirler için de geçerli. O da ekibi, hatta çok daha yüksek oranda demotive etmesi mümkün oluyor.
Ufuk Erdoğmuş (25:06)
Ben
default cevabım %100 şeffaflık olur, optimum. Ama buna katılıyorum. Ben bunu denedim, yaşayarak öğrendim ki. Kesinlikle Gökçen haklı. Yaşadık bunu. Bana Esat zamanında şey dedi. Abi ne olur bunları bana anlatma dedi bir gün. Gerçekten bunu bilmek istedi. Yalvardı yani. Adam her şeyi kaldıran yapan adam. Bana anlatma dedi. Bana yük bindiriyorsun dedi. Abi dedi tamam. Orada anladım ben. Ben kendim için iyilik yapıyorum. Her şeyi anlatıyorum.
Gökçen Öğütçü (25:31)
Adam sana şey demek istemiş yani, sen de paranı hak et.
Ufuk Erdoğmuş (25:34)
Hayır, hayır. Ben şey yapmaya çalışıyorum hani bir şeyi mesela değiştireceğiz, niye değiştireceğiz? Çünkü adam böyle böyle falan. Bir hikaye anlatıyorum. Bana bunları anlatmadı. ben zaten şöyle yapacağım. Ben sana güveniyorum. Teknik adamı. Teknik adamı. Onunla seninle uğraştığı.
Gökçen Öğütçü (25:48)
Teknik
sorunlarla baş başa kalmak istiyor aslında.
S.Alp Sarıçiçek (25:51)
Ama business aspect gerçekten bu proje kısmında yönetime en zor olan. Bu kültürün iyi olan...
Gökçen Öğütçü (25:55)
Bits.
Ufuk Erdoğmuş (25:56)
Bu
cümleye katılmam ben. Yani bir işin zor veya kolay olması kimin yaptığına bağlı bence.
S.Alp Sarıçiçek (26:03)
Kendinden örnek
Gökçen Öğütçü (26:05)
Zor
iş de yani teknik zorluk mu iletişim zorluğu
Ufuk Erdoğmuş (26:08)
Yani
teknik zor bir iştir ama tekniği iyi olan adam için kolaydır, başkası için zordur. Bizim yaptığımız iş psikolojik olarak zor bir iştir ama biz için kolaydır, başkası için zordur. Yani bu tamamen doğru insan doğru görevde oldu mu bence her iş kolaylaşıyor.
Gökçen Öğütçü (26:23)
Doğru müşteriyle de denk geldiğin zaman. insanlar da yani proje yöneticilerinin de karakteri önemli işte. Mesela A kişisi o müşteriyle başa çıkabiliyor ya da başa çıkması bile gerekmiyor. Hani başa çıkmak da kötü bir ifade oldu ama başka proje yöneticisi, başka bir idareci idare edemiyor oradaki süreci. Doğru atamalar, doğru görevlendirmeler bence kritik.
S.Alp Sarıçiçek (26:46)
O zaman en son sorumla kapatmak istiyorum. Başarı nedir sizin için bir proje?
Gökçen Öğütçü (26:48)
Hadi bakalım.
Proje yönetiminde başarı kıstasınız nedir?
Ufuk Erdoğmuş (26:53)
Nereden
geldi?
S.Alp Sarıçiçek (26:56)
Kendi başarı kıstasınız nedir bu kadar bunu öğrenmek istiyorum sonra.
Gökçen Öğütçü (26:59)
Teknik insanlar olarak bu soruyla çok muhatap kalmamamız gerektiğini düşünüyordum açıkçası. Okey, başarı... Proje üretimi yani konuyu daralttık mı?
S.Alp Sarıçiçek (27:07)
ve kendinize iyi
Ufuk Erdoğmuş (27:12)
Yaraltırsak
değişiriz.
S.Alp Sarıçiçek (27:13)
Zaten
evet proje yönetimi konusunda başarılı proje yönetimi nedir sizin için?
Gökçen Öğütçü (27:17)
Herhalde bunu tartışalım. Koma, tapsama uymak, bütçeye uymak belki.
Ufuk Erdoğmuş (27:25)
Ya böyle bir denge sanırım. Herkesin iyi kötü mutlu olduğu bir sonuç sanırım başarıdır derdim.
Gökçen Öğütçü (27:32)
Evet. Yani beklentiler oluyor, o beklenti işte. Proje ile ilgili beklenti oluyor ki... ...beklenti de sürekli değişen bir şey yolda. Yani çünkü bir adım atıyorsun.
Ufuk Erdoğmuş (27:43)
Bu kanal
zaten yazın projelerinin bir makale vardı. Çok eski ama diyordu ki yazın projelerinin %100'ü beklenenden geç bitiyor diye. Çok komik bir makale. Ama buna yakın değil mi zaten? Yetişmeyecekse beklentiyi düşürüyorsun aslında yetişsin diye. Aslında yetişmemiş oluyor yine ilk beklentiye göre. Yani o şey var yani artılar eksiler. Sürekli bir terazide tutmaya çalışıyorsun herkesi.
Gökçen Öğütçü (27:54)
Çok kötü bir makarnaymış yani. Evet, evet buna yakın kezi.
Evet. Bunu böyle bütçeye ve zamanlama... Bütçeye indirgemek istedim aslında. O böyle çok ölçülebilir bir şeye yani. Para var ve para bitiyor bir noktada. Ödediğinin karşılığını almak... Müşterinin ödediğinin karşılığını alması... ...ve ödediğinin karşılığını aldığını düşünmesi bence.
bir başarı kıstası olabilir. Çünkü kapsam sürekli değişiyor ve sürekli genişlemeye müsait. Bir iş yapıyorsun, talepedene gidiyorsun, talepeden bakıyor. Şu da olsa iyi olurmuş diyor. Hak veriyorsun. Evet, olsa çok iyi olur. Ama ben bunu bütçelemedim. Ben bunu kapsama dahil etmedim. Zamanlamaya da dahil etmedim. Yani sana katılıyorum, olsa çok iyi olur. Ama benim gündemimde yok bu. Dolayısıyla böyle kapatılabilir belki. Yani bir ödeme yaptı, işte karşılığını ödediği şeyin...
onun hak ettiğini
Ufuk Erdoğmuş (29:06)
Mevlu niyet. Evet, alıcının istediğini alması demedi. İstediğini aldığını düşünmesi. O çok keyf, önemli. Çünkü istediğini alması sadece teknik bir detay oluyor. Halbuki proje yöneticisi aslında senin istediğin anca bu kadar olurdu diye anlatabilir. İkna etmek, kandırmak değil bu. Gerçekten o kadar oluyordur ve proje yöneticisinin bir görevi de bu. Alıcıya, abi zaten senin istediğin bu olmalıydı falan diye ikna da edebilirsin. Olmayan kısımları ikna edilebilir. Ya da yaparsın her
Alıcı tamam ediyorsa başarılıdır.
Gökçen Öğütçü (29:40)
Bir
de süreç çok yaratıcı bir süreç olduğu için sürekli değişecek. Bir şey yok yani kapsam net değil burası.
Ufuk Erdoğmuş (29:46)
Ya
bu şeyi bir tane sandalye yapacağız, resmini veriyorsun. Bu sandalyeyi çıkar. Çok net. Yazılım öyle değil.
S.Alp Sarıçiçek (29:54)
Çok teşekkür ederim. Yazılım ölü değil. Çok güzel bir...
Ufuk Erdoğmuş (29:58)
Bu tupancak fragmanı ben biliyorum kesinlikle.
S.Alp Sarıçiçek (30:02)
Öyle değil. Çok sağ olun.
Gökçen Öğütçü (30:04)
Ben
teşekkür ederim.
Yazar Oyuna Devam