Yazılım ürünü satmaktan yazılım hizmeti sağlamaya geçiş | Değirmenler 04

Avatar Oyuna Devam | 2 Mayıs 2023



 

Intro

Ali Demirci ile Envato marketplace'te ürün satmaktan, Londra'da yazılım ekibi kurmaya uzanan yolculuğunu, yaşadığı zorlukları ve 2 dünya arasındaki farkları konuştuk.

 

Soru 1: Envato'da ürün satmayı neden bıraktınız?

Ufuk Erdoğmuş (00:06)
İlk sormak istediğim şey geçmişten başlayalım. Bu Envato Marketplace'in WordPress temaların pluginlerin zirve yaptığı dönemde sizin gayet güzel giden bir tema satma işiniz vardı. O süreç neden bitti ya da siz neden bıraktınız? Onu bir anlat istersen. Nasıl geliriniz nasıldı? Yani orada ne yapıyordunuz? O tema yapıp satıyordunuz en çok da nereden nereye geldi acaba?

Ali Demirci (00:25)
Biz aslında tam zirve noktasında değil de zirveden düşerken böyle dahil olduk ama hala çok iyi gelir getiriyordu. Bizim gelirimiz aslında çok başarılı değildi ama o zamanlar dolar böyle gittikçe tırmandığı için biz böyle her sene başarıya başarı katıyorduk çünkü dolar 2, 3, 4, 5 diye gidiyordu. Biz her sene başarılı oluyormuş gibi Türk lirasına çevirdiğince böyle düşünüyorduk. O yüzden bayağı bir dayandık. Artık dolar

çıkmayı bırakınca biz başarısız olduğumuzu gördük. Aslında orada market doymuştu. WordPress temalar. İnsanlar anladı ki farklı farklı WordPress temalarıyla uğraşmak yerine bir tane büyük tema ile alalım ve bunu her türlü işe giydirelim diye düşünmeye başladığı ajanslar. Çünkü her bir temanın yapım maliyeti çok yüksek. Temayı yapan herkes uygun bir şekilde bunu yapamıyor. O yüzden tekil temalar. Sadece niche olan podcast teması, otel teması bunlar ayakta kaldı.

Ama bir şirket teması yapacakları zaman Avada, Divi, bunları alıp geçiyorlardı. O yüzden market doydu. Bunun farkına varan Team Forest'a artık son çıkan temaları göstermemeye, öne çıkarmamaya başladık. Biz tema çıkarınca artık ziyaretçi gelmiyordu. Bizim, biz EMA-2 Marketing için kullanıyorduk sadece. Bu yüzden ziyaretçi gelmeyince biz de yavaş yavaş böyle çökmeye başladı işte o biznes. Değiştirdik yani. Değişmeltirmek zorunda kaldık. Bıraktık temayı üretmeyi.

Ufuk Erdoğmuş (01:50)
Aslında

burada evrensel birkaç ders çıkabilir. Yani sizin kesinlikle elinizde olmayan bir şey bu. Pazarın doyması. O pazar bitti yani aslında öyle mi?

Ali Demirci (01:57)
O pazar evet bitmeye çok yaklaştı. Genel ya şöyle Workplace bir şahlandı. Temalar bir şahlandı. Sonra başka büyük oyuncular girdi. Başka market başka VIX, Webflow, bunlar girdi. Herkes böyle bir yerini öğrendi. Ben nereye gitmeliyim? Mesela Influence.

Sırlar dedi ki a ben Skull Space'e gideyim böyle biraz daha görsel odaklı animasyon efekti isteyenler ve full of'a gideyim. Ben hazırcıyım çok fazla uğraşmayayım. Bunlar Divi'ye gittiler. Performans önemli değildi. Elementöre gidenler oldu. Herkes yerini bulunca böyle bir temalıyım da kompanistesi yapayım.

diyenler çok azaldı. Emato da buna karşılık hiçbir şey yapmadı. Emato bu sıra bir şirket bu arada ama çok kötü yönettiler şirketi. Autorlarla bizimle satış yapanlarla hiçbir şekilde feedback almadılar. Alsalar bile bunu uygulamadılar. Çok o yüzden göremediler gelecek şeyi veya görseler bile ellerinden bir şey gelmedi. Başarısız oldular yani şu an çok kötü durumdalar.

Ufuk Erdoğmuş (02:57)
Öyle mi? Hakikaten. Hala kullanıyor gerçi ama başka tabi kocaman bir pazar yeri olduğu için.

Ali Demirci (03:02)
Ayak uyduramadı yani şu an ben bilemiyorum şeyini gelir durumlarını bilemiyorum ama çok aşağı doğru yani benim tanıdığım 100 kişi varsa tanıdığım 90'ı artık orada satış yapmıyor 10 tanesi de ürünlerin dursun sadece support ticketlerine cevap vereyim diye duruyorlar orada. Autorların hepsini kaybettiler yani benim tanıdığım kaliteli adamları.

Ufuk Erdoğmuş (03:22)
Peki bu Outerlar tema yapmaktan, ne bileyim, skript yapmaya ya da başka yere geçmiş olamazlar mı? Direkt envatoyunu mu bıraktılar? Yani envatoyun mu bitti acaba yoksa WordPress temaları pazarı mı bitti sence?

Ali Demirci (03:32)
Evet aslında şu da var sadece maddüjyatı atmamak lazım WordPress tema pazarı daraldı Tanıdığın 2-3 kişi Shopify'a geçtiler ya bak orayı da görüyorsun yani WordPress çıktı şahlandı sonra baktılar ya ben şu an WordPress'e çalışmamalıyım ok WordPress güzeldi ama Shopify var şu bu benim için daha uygun çok basit bir eticaretsiz yapacak adam Shopify'da bunu kolaylıkla açabiliyor neden uğraştık sonra biraz subscription biraz böyle advanced şeyler

lazım olunca, Divert Press'e geldi taşıyın benim sitemi vs. diyorlar. Bu tanıdıklarım Shopify'i yapmaya gidenler oldu. Çoğunlukla servis hizmetine geçtiler. Çünkü ben de onu yaşadım mesela tema yapmak çok niş bir alan. Siz tema yapmadığınızda

kendinize kolayca iş bulamıyorsunuz. Çünkü atıyorsunuz mesela tasarımcı olarak iş başvurucu yapacaksınız bir yere gireceksiniz tema tasarımı gösteriyorsunuz. Olmuyor yani anlamıyorlar veya ben ilk işimi yapmaya başladığımda o kadar ayrıntılı işler yapıyordum ki müşterilerime bütün kezleri düşünülerek yapıyordum. Evet yani diyorum ki adam burada başlığı çok uzun girerse güzel gözükmesi lazım ona göre yapayım falan. Baktım bu uygulanabilir değil vazgeçtim.

Ufuk Erdoğmuş (04:33)
gibi bütün senaryoları.

İkinci sorum da o olacaktı zaten. sen yıllarca ürün geliştirdiniz diyelim.

 

Soru 2: Ürün satmakla proje / servis sağlamak arasında ne fark var?

Temayı ürün olarak geliştirdiniz. Sen de tasarım tarafını yapıyordun. Yani ürün tasarladın, ürün geliştirdin, ürün sattın. Şimdi de servis sağlıyorsun. Proje bazlı yazılım ya da işte tasarım yapıyorsun. Ürün yapıp satmakla, proje alıp kendini satmak, hizmetini satmak arasında ne farkı

Ali Demirci (05:03)
En önemli fark, sen insanla uğraşıyorsun. Direkt insanla muhatap oluyorsun. Serviste. Evet serviste direkt insanla muhatap oluyorsun. Üründe...

daha çok kendi dünyanda bir şeyler yaratmaya çalışıyorsun. yarattığın değer iyiyse alıcısı çok oluyor ve onlarla da direkt uğraşmak zorunda değilsin. Tabii ki bazı böyle puan sistemleri var. Bunlar seni çok güzel hizmet vermeye zorluyor ama bunları takmayıp kimseyi uğraşmak zorunda değilsin. Benim en sevdiğim yanı bu. İnsanlarla direkt uğraşmak. İnsanlarla uğraşmakta bir problem yok da yani insanlar uzmanlığı olmayan konular hakkında işine karışıyorlar. Sen üründe

Bu benim ürünüm. Almak istiyorsan alabilirsin. en önemli fark. Herkesin karakterine göre değişen bir şey bu. Bu benim için en büyük fark. İkinci fark da potansiyel. Ürün ürettiğinde çok fazla leğe satabiliyorsun. Fiyatını kendin ayarlayıp güzel gelir elde edebiliyorsun. Serviste de güzel gelir elde edebiliyorsun. Başlangıçta daha güzel gelir elde ediyorsun. Ama potansiyeli daha düşük olduğu için o da beni...

Ben yaptığım işte çok fazla parayı arzulayan biri değilim ama yaptığım işin potansiyelinin çok olmasını istiyorum. O yüzden ürün üretmek benim için çok önemli. Başka direk etkisi ben şeye benzetiyorum her zaman ya. Asyvaki2 de veya herhangi bir Zara da tasarımcı olmaya benzeşiyorum işte. Bir de terzi olmak Asyvaki2 de tasarımcı olmanın bir baskı tarafı var. Sektörü çok iyi takip etmen lazım. Çünkü bu sefer başarısız olursan müşteri sana

şey diyebilir servis hizmetinde bu iyi olmamış diyebilir seni eleştirebilir ama ürün hizmetinde başarısız bir ürettiysen sektör seni cezalandırıyor ama okey ya bir insanı bana kızmasındansa sektörün beni cezalandırması güzel bir şey çünkü ben kendim ettim kendim buldum diyorum orda fırçayamıyım yani çok şey yapmayayım ama onun da şey bir zorluğu var yani sektörü güzel takip ediyor muyum gerçekten açığı buldum mu market fiti buldum mu fiyat sıfır

Doğru mu? Buna sürekli

Ufuk Erdoğmuş (07:07)
Onu diyecektim yani biri seni fırçalarsa serviste direkt feedback alabiliyorsun anında ama üründe öyle bir şey yok baya geç de fark edebilirsin yani sinyallere çok dikkatli bak.

Ali Demirci (07:17)
Ben

şunu gördüm, insanlarla çalışmaya alışmalıyım. Onlardan fırça yemeyi şey olmalı en azından. Bunu normalleştirmeye başladım çalıştırdıkça. Böyle artık çok yüzüm kızarmıyor yani. Neyse.

İkisi bir arada gidebiliyor ve bence bu güzel bir şey. Ben insanlarla konuşmayı, insanlardan feedback almayı bırakmamalıyım. Onlar çünkü bana fikir getirecekler. Ben kolay kolay bulamayacağım. Eskiden interneti kullanıyorduk ama artık şu an ben artık internet çoktan kullanmıyorum. Ben artık işime odaklanıyorum. O yüzden onlar ne istiyorlar tam olarak bilemiyorum. Bu yüzden onlarla sürekli konuşmam lazım. Servis hizmeti de bir yandan hep vermek istiyorum yani.

Ufuk Erdoğmuş (07:54)
Bizim de yaşadığımız şey oydu ya. En sevdiğimiz müşteriler genelde böyle bize bir şey katanlardı. Yani adam geliyor ben şunu istiyorum diyor bir anda ufkun açılıyor. Aa böyle bir şey mümkünmüş diye hiç yani düşünsen belki aklına gelecek ama düşünmüyorsun gelmiyor yani. Hani öyle bir şey yok. Bu işte servis işinde öyle hazır ayağına fikir veya işte istek gelebiliyor. İkisi bir aslında ideal gerçekten bence de.

Ali Demirci (08:12)
Üstü var mesela WordPress sektöründe bir adam sana para veriyorsa mesela sağlık ücretini de yüksek yaparsan o ücreti ödüyorsa sana gerçekten o yoktur yani piyasada çünkü olsa o adam ödemez onu yani veya bir tanesi ödedi hadi araştırmayı bilmiyor diyorsun. Üç dört kişi geliyor bakıyorsun sana bayağı yüksek bir miktarda para ödemeye başlıyor bu konuda diyorsun ki bu yok benim yapmam lazım. Direkt hazır doğruluyorsun yani validediyorsun iş fikrini.

 

Soru 3: Ekip kurmakla ilgili izlenimlerin neler?

Ufuk Erdoğmuş (08:36)
Peki şimdi Ozan servis sağlarken bir de ekip kurmaya başladın sen. Bir sene oldu herhalde Londra'da. Nasıl gidiyor yani hep kendi yanında kavrulurken şimdi bir anda ekiple çalışıyorsun.

Ali Demirci (08:45)
En

zorlandığım kısımlardan birisi o. Yani uygun fiyatı demeyeceğim de paketli fiyata güzel iş çıkaran birisini bulmak çok zor. Ben ekip kurmaya çalışırken kendi fiyatımın ne kadar ucuz olduğunu anladım. Yani bakıyorum, adama para veriyorum. Yani gittikçe de arttırıyorum bu ücreti. Çünkü bilmiyorum. Bir diyorum ufaktan başlayayım. Yani yükseldiğinde bile kalite çok yükselmiyor. O senin verdiğin kontekst içerisinde sıkışıp

Kalıyorlar veya işlerine geliyor. Çok para odaklı çalışıyorlar. ben kendim direkt tasarım işinde çalışırken bile bu kadar para odaklı çalışmıyordum. İşin kalitesini de önemsiyordum. Doğru takımlık kurmaya çalışmak çok zor. Bunu gördüm ve bir güzelliği oldu benim için. Bir sürü kişiyle çalışıyorum işte kontrak çalışıyorum ilk önce. Ben kendi saatlik ücretimi direkt...

Gittikçe yükseltmeye başlıyorum ve artık son zamanlarda da bazı hitleri de ben yapmaya başladım. Başka birisini atacağımı. Şu an çalıştığım 7-8 kişi var kontrakt olarak ama 2 kişi var. Geliştirmek istiyorum ama hala da çabaladığım bir şey bu. Başarıladığım bir şey değil bence.

Ufuk Erdoğmuş (09:50)
Bu

şey derler ya Türkiye'de işte yetişmiş eleman bulamıyoruz diye böyle sanayide de diyorlar, yazığında da diyorlar, her yerde diyorlar. Sen şimdi Londra'dasın uluslararası kontraktır yani freelancerlarla da çalışsan aynı cümleyi kuruyorsun yani hani yetişmiş ya da işte istediğin kalitede birini parasını versen de mi bulamıyorsun yani şu an sence?

Ali Demirci (10:07)
Yani belli bir paranın üzerine çıkmak benim için mümkün değil zaten. Orada bence bulabileceğimi düşünüyorum. Ama orada bir yani şu yok yani insanlar kendilerine biçtiği değer çok kolay bir şekilde değer biçebiliyorlar yani. Yazıyorlar oraya direkt. O onun değeri oluyormuş gibi. Ben şey diye düşünüyordum hani bu kadar yazıyorsa vardır bir bildiği, iyidir yani falan diye düşünüyordum. Değil yani onu orada çok iyi elemek lazım. Yani bir de şey dengesi var ya ben aslında

Avrupa'daki insanlardan o kaliteyi beklemeyi düşünmüyorum. O kadar kaliteli iş alabileceğimi düşünmüyorum. Her sektörde bu farklı da mesela Doğu Avrupa tasarım konusunda daha iyi. Yazılımcılar belli bölgelerde daha iyi tam kategorilendiremeyeceğim ama benim Türkiye'dekilerde, Türkiye'deki yazılımcılar da iyi mesela. Belki de benim şikayetim şu. Benim yapmam gereken işleri onlara yüklediğim için belki sıkıntı yaşıyorum.

Onlara işi anlatman lazım her türlü. Yoksa yönlendirilmeden çok kaliteli hisler çıkmıyor. Son zamanlarda biraz ona başladım. işin içerisine girip artık detayları da söylüyorum. Onlara sadece işin net, kafa yormadan yapılacak kısmı kalıyor. Bu çok önemli ya. Yani insanlar... Ben zaten bir yerde dinlemiştim sanırım. Serdar Kusluoğlu'yla sohbetti.

Gündem Özel tarzı bir yerdeydi. Beyin enerji tüketmeyi vücuttaki enerji koruma içgüdüsü olan ve düşünen tek organımız işte. O yüzden vücuttaki enerji dengeli kullanmak istiyor ve en çok enerji tüketen organlardan biri de beyinmiş. O yüzden kendisini çok kullandırtmak istemiyor ve insanlar beynini kullanmadan davranışlı olarak yapmak istiyorlar işi. Orayı kullanmak onlara zorcu geliyor. yüzden çoğu kullanmıyor yani. Kullansalar çok iyi yerlere gelecekler.

Ama bilerek veya bilerek isteyerek bilmiyorum.

Ufuk Erdoğmuş (12:02)
Vücudun bir savunma mekanizması olarak diyorsun. Beyin geri plana diyor yani. Mantıklı.

Ali Demirci (12:06)
Onu

kullandığında güzel hisler yapıyorsun. Onu kullanan abone

 

Soru 4: Londra'ya neden taşındın?

Ufuk Erdoğmuş (12:16)
Peki tabii ki herkesin aklındadır. Londra'ya taşındın. Neden Londra'ya taşındınız? Memnun musunuz?

Ali Demirci (12:21)
Londra'yı

vize avantajından dolayı taşındım ben aslında. Ama başka bir yer olsaydı gitmezdim herhalde. İngilizce konuşan bir yerde bulunmak istiyordum. İngilizce konuşan bir Avrupa veya Amerika ülkesinde. Ben Kanadayı düşünüyordum. Ama hep kafamda soru işareti vardı. Hep erte oluyordum. Yani oranın kışı vesaire. Bir de ben buraya taşındıktan sonra daha da fark ettim. Kanada, Amerika tam bana göre diğerler değil. İzmir'de büyüttüm. Biliyorsun biraz daha böyle çiçeğe yani çok Türkiye genelde öyle yani. Amerika...

Her yer arabayla gidiyorsun, çok uzaksın, biraz daha yalnızlık daha ağır basıyor. İngiltere'de Londra'da işte biraz daha sıkışık olmak zorunda. Kira fiyatları vesaire. İnanılmaz mutluyum. Londra'ya gelerek ben Türkiye'yi seviyorum yani. Türkiye'yi sevebiliyorum çünkü özleyebiliyorum bazı şeylerini. Oradayken sevemiyordum. Öyle olur ya mesela kızlar, kadınlar...

Anneleri ile sürekli kavga ederler. Evlendikten sonra her gün 20 dakika 30 dakika konuşurlar. Türkiye'de uzaklaştıktan sonra oradaki değerli şey oradaki dünyadan onu ayıran şeyleri görmeye başladım. Ve gelip hasret gidermeyi de çok seviyorum yani.

Ufuk Erdoğmuş (13:30)
İyi olmuş o zaman. Aslında iki dünyanın da iyi tarafını yapıp günlük hayatta oradaki avantajları kullanıp sonra özleyip, yani işte belki tatil...

Ali Demirci (13:38)
Evet.

Ya tarafsız bakmak çok güzel bir şey ya. Buradayken, Türkiye'deyken mesela şey yapıyordum. Her şeyini övüyorsun artık yani. Avrupa ya falan. Böyle adam bir şey yapıyor falan. Sonra geliyorsun, bir balansını ayarlıyorsun. Yani her şey övecek gibi değil. Onların güzel gözüken şeylerde bile kibarlık, kuralcılık vs. Bunlardaki olumlu ve olumsuz yanları böyle tartabiliyorsun.

Ufuk Erdoğmuş (13:50)
Öyle zannediyorsun değil mi?

Ali Demirci (14:05)
Bu çok hoşuma gitti. Türkiye'de de onu görebiliyorsun. Hani misafirler direkt zaten söylenen ticak kanalık. Ya şu var, okey orada doğduk ama doğmayı istediğin, sana yakın olan yer neresi dediğinde sanırım sen orada yaşamak istiyorsun. Yani ben Türkiye'de doğdum, tercih şansım yoktu ama ben buraya aitmişim gibi, sanki yerimi bulmuşum gibi hissediyorum. Çünkü ben de onlar gibiyim. Beni Türkiye'de mesela...

eleştirenler bazı davranışlarımı ben bakıyorum ki buradaki adam gelip Londralıları da aynı şekilde eleştiriyor. O yüzden böyle buraya daha çok aitmişim gibi hissediyorum ama tabii ki duygusal sebepler. Çocuk kendine gördüysen ona insan hep geri dönüyor. Bununla alakalı şey görmüştüm işte. İnsan belli bir yaştan sonra artık eskideki makaraları sarmaya başlıyor. Eskideki sevdiği şeyleri devam ettiriyor. Yeni sev... Yeni sevmek istemiyor yani.


Yazar Oyuna Devam