Kendi Yolunda Yürüme Sanatı | Benimle Oynar Mısın? 14 – Duran İnci

Avatar Oyuna Devam | 27 Aralık 2023

lock_open

Kendi Yolunda Yürüme Sanatı | Benimle Oynar Mısın? 14 – Duran İnci

Avatar Oyuna Devam | 27 Aralık 2023



Intro

@Optimum7 kurucusu Duran İnci ile Amerika'ya gidişi, girişimcilik oyununa girişi, bu yoldaki mentörü ve genel anlamda mentörlüğün önemi, şans, Amerika ve Türkiye'deki iş hayatında görülen kültürler arası farklar, doğru bilgiye ulaşmak ve kendi yoluna bakmanın önemi üzerine çok keyifli bir görüşme gerçekleştirdik.

Giriş

Ufuk Erdoğmuş (00:03)
Durhan hoş geldin. Hoş bulduk. Bu benim için çok heyecanlı bir an çünkü ta Amerika'dan kalkıp bizim ofise bu çekim için geldin gerçekten. Öncelikle onun için teşekkürler. Vallahi konuşacak çok şey var aslında da istersen kronolojik gidelim yönetmesi daha kolay oluyor takip etmesi. 2000 yılında Amerika'ya gidişinden şu an ne durumdasın bir istersen çok hızlı bir özetlersen sonuçta izleyenler de seni tanımacak sonra konuyla ilgili zaten dateye gireriz. Evet.

Duran İnci (00:30)
Ben Amerikanisesi'nde beraber okuduk hatta 30 seneye yakın zaman oldu. 30 seneye yakın. Ve 23 seneden beri de ilk defa görüşüyoruz. 100 yüze görüşüyoruz.

Ufuk Erdoğmuş (00:46)
Bu arada bu dipnotu da vermek lazım. Evet 23 senedir sen Amerika'da yaşıyorsun. yaşında gittin. Dolayısıyla konuşman, tavrın, kültürün tabii ki Amerikan kültürüyle biraz şekillenmiş olması normal yani.

Amerika'ya ne zaman ve nasıl gittin?

Duran İnci (00:58)
Evet. 2000 senesinde futbol bursuyla gittim Amerika'ya. Florida International University'ye. 2000 senesinden beri oradayım. Tabi üniversite seneleri var. Ben üniversiteyi aslında 11 senede bitirdim.

Ufuk Erdoğmuş (01:13)
Okumaya gitmedi yani.

Duran İnci (01:15)
Okumaya gidiyorsun ama şimdi Amerika ilk jenerasyon göçmen olarak gittiğin zaman Amerika zor. Çalışma izniyle gitmiyorsun. Uluslararası öğrenci olarak gidiyorsun. Çalışma iznin yok zaten. Sadece kampüste çalışabiliyorsun. 20 saat çalışabiliyorsun. Zor. Bir de benim annem babam ilkokul öğretmeni. Ben Amerika Annesi Hizmetleri'de de burslu okumuştum zaten. O yüzden

Ufuk Erdoğmuş (01:33)
Başlayayım mı?

Duran İnci (01:44)
Tabii ilk birkaç sene zorlanıyorsun yani ilk beş sene falan zorlandım. Ama Amerika'nın bir güzel yanı var olanak. Eğer çalışırsan, çabalarsan sonucunu alıyorsun. Ülkenin belirli prosedürleri seni yormuyor. İşi sana daha zorlaştırmıyor.

Sen ne kadar fazla çalışırsan, İngilizce'de bir laf var. The harder I work, the luckier I get. Ne kadar ağır çalışırsam o kadar şanslı hale geliyorum. Amerika gerçekten öyle bir yer. 2007 senesinde Optimum 7 şirketini kurdum. Bir ortağım vardı o zaman Arthur Cooper diye. Sonradan ben onun satın aldım. Onun sharelerini. Öyle devam ediyoruz bu şekilde. Güzel.

Ufuk Erdoğmuş (02:35)
2007

dediğin sonuçta 25 yaşında Amerika'ya 18 yaşında göçmüş biri olarak orada senden çok yaşça büyük bir ortakla bir marketing development neyse o zaman şirketi kuruyorsun yani bu da bu bile zaten ne kadar kazıdığını gösteriyor.

 

Girişimcilik oyununa nasıl başladın?

Peki nasıl başladı yani nasıl girdin ilk müşteriyi nasıl buldun yani o sıfırdan bire geçiş ben hep aynı şey diyorum sıfırdan bire gitmekle birden ona gitmek

1'den 10'dan sanki daha büyük bir geçiş gibi ama bence 0'dan 1'e gitmek her zaman daha zor. Yani orada en büyük sorun neydi?

Duran İnci (03:09)
Şimdi orada en büyük sorun mentorship. Yani sana birisinin destek olması lazım. Birisinin sana işleyiş farklı, bakış açısı farklı, düşünce tarzı farklı. Orada Arthur Cooper'ın bana faydası bu şekilde oldu. İlk başta tabii ne kadar ortak olsam da senin patronun tabii. Şimdi bizim

Ufuk Erdoğmuş (03:31)
Bir

de Türksün abi sonuçta senden büyük falan. Nerede tanışmıştınız bu arada?

Duran İnci (03:34)
Benim çalıştığım şirketin Franchise'ydi. Ben Makes Good Sense diye bir şirkette ilk e-commerce işini bulmuştum. O şirkette sıfırdan başlatıp birkaç milyon dolar revenue'ye getirdikten sonra başka bir şirkete geçtim. O şirkette de Netspace diye bir şirkette bu Netspace'de Franchise'de Arthur.

New Jersey New York Franchise idi. Bu internet marketing şirketiydi. O zamanlarda yani 2006, 2007'den bahsediyoruz. Daha yeni yeni başlıyor, agencies'ler filan.

Ufuk Erdoğmuş (04:06)
Hesaret Marketing Fund'ı dendiğinde insanlar anlamıyordu bile ne olduğunu. Google reklamlarını falan yöneten yoktu yani o zaman.

Duran İnci (04:13)
Onunla tanıştıktan sonra tabii Amerika'daki biznes olayı farklı. Türkiye'den çok çok daha farklı. O biznes konseptlerini, temellerini, fundamentalları Arthur'dan öğrendim ben.

Ufuk Erdoğmuş (04:29)
Bu büyük avantaj bu arada. Bir Amerikalı'dan bunu almak. Çünkü birazdan onu da sorarım. oradaki profesyonel hayatla Türkiye'deki çok farklı. Oradaki kültürleri Türkiye'deki çok farklı. Yani senin yetiştiğin karakter ve kültür yapısıyla oraya uyum sağlaman muhtemelen çok zor olurdu zaten.

 

Tek mentörün önemi

Duran İnci (04:45)
Burada şu önemli. Ben kendi videolarımda da söylüyorum bunu. Bir eksperi birisini bulup birisini dinlemek çok önemli. Bizde Türkiye'de biliyorsun yani 20 kişiyi dinliyorsun. O başka bir şey söylüyor. Burada gerçeği herkes söylüyor. Yani bir kişiyi dinlemek önemli. Bir tane mentor buluyorsun, bir tane mantıklı olan insan buluyorsun, bir tane eksper buluyorsun ve onu dinliyorsun.

Onu yormuyorsun. En önemli şeylerden bir tanesi bu. Sen de biliyorsun. Beraber çalıştığımız genç arkadaşlar var. Mentor etmeye çalıştığımız ya da belli şeyleri, belli konseptleri, temelleri öğretmeye çalıştığımız arkadaşlar var. Seni dinleyeni, seni dinlemeyeni görüyorsun. Onun gibi bu da yani. Ben çok dikkatli dinlediğimi düşünüyorum. Bir de...

hayatın boyunca karşına 3 ila 5 olanak çıkıyor. Opportunity çıkıyor. Bunu ya kullanıyorsun ya eziyorsun. Bunu kullanmak çok önemli. Ben kendimle alakalılarak şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü bu olanakları iyi kullandığımı düşünüyorum.

 

Şanslı olmak ve şansı yakalamak

Ufuk Erdoğmuş (05:54)
İyi de bu şansı olanakları görüp kullanmak şans mı oluyor yoksa şansı yakalamış mısın? Ben bu şans konusunda bu arada herkesle düşündüğümden çok daha fazla karşımıza çıkıyor videolarda da görüşmelerde de. Şimdi bu şans mı? Öyle söyleyeyim.

Duran İnci (06:10)
Biraz bakış açısı bu. kişilikle de alakalı. Kişilik derken, çok takip ediyorum. Sen de biliyorsun ki bu kuantumlayıp işte kuantum sıçramalar falan takip ettiğin zaman biraz daha yaşlandıkça, tabii artık 20'li yaşlarda değiliz, 41-42 olduk. Biraz daha dikkat ediyorsun böyle şeylere. Geriye dönüp attığın zaman, analiz ettiğin zaman kendi bu olanakları.

Ben şans olarak görüyorum çünkü gerçekten bir yönlendirmesi olmayan, bir guidance olmayan o kadar fazla insan var ki, iyi insanlarla karşılaşmayan, mentorship alamayan o kadar çok insan var ki, ben bunu aldığım için kendimi şanslı görüyorum. Sadece Arthur Cooper ile alakalı değil, etrafımdaki insanlarla alakalı olarak da.

Ufuk Erdoğmuş (07:04)
arada %100 katılıyorum. Yani sonuçta sen bir mentorship'e karşılaşmış olmak şans. Doğru mentora karşılaşmış olmak da bir şans. Herkesin mentora olmuyor. Olanların da zaten... Kılavuzu kargo hikayesi var ya, o da olabilirdi sonuçta. Sadece hani sen şans terimini kullanınca açayım istedim. Pardon, öldüm ben buyurun. Sonra mentorship ile devam ettin. kaç kişi çalışıyor Optimum 7'da?

Duran İnci (07:29)
Şu anda 42-43

kişiyiz toplamda.

Ufuk Erdoğmuş (07:32)
43 çok güzel şey

bildiğim kadarı değişik ülkelerden o dağılım nasıl

Duran İnci (07:37)
Bunun 18-19'u Amerika'da full time olarak. Sanıyorum Türkiye'de de bir o kadar kişi var. Yeri kalanları da Latin Amerika'da birkaç tane contractor ile çalışıyor.

Ufuk Erdoğmuş (07:48)
15-20 arası Amerika'da 15-20 arası Türkiye'de 5 belki 10 tane de Güney Amerika'da çalışanlar var. Türkiye'dekiler yazılım ekibi doğru mu?

Duran İnci (07:58)
Türkiye'de yazılım da var, marketing de

Ufuk Erdoğmuş (08:00)
Aynen.

Güney Amerika'dakiler nasıl?

Duran İnci (08:04)
Projmanager,

QA çalıştığımız kontraktörler var.

Ufuk Erdoğmuş (08:10)
Başka yazılımcı var mı? Bizim kanal yazılım odaklı olduğu için biraz onu merak ediyorum. Başka yerde yazılımcı ekibiniz var mı?

Duran İnci (08:15)
Traktor

olarak çalıştığımız, belirli proje bazı çalıştığımız kişiler var ama full time olarak çalıştığımız yok.

Ufuk Erdoğmuş (08:22)
Ok. Şunu soracağım.

 

Çok uluslu bir ekip ile çalışmak ve Amerikalı ve Türk çalışanlar arasındaki farklar

3 kıtada ekipten 3 kıtada çalışanlar olduğu için bunu çok güzel yorunlayabilirsin bence sen. Güney Amerika da bence bize çok uzak değildir diye tahmin ediyorum kültür olarak, tarz olarak. Şimdi Amerikalı birisiyle, Güney Amerikalı birisiyle çalışan olarak, Türkiye'de çalışan birisiyle çalışma arasında yönetici olarak ne fark var? Artısı, eksisi yani hangisinin ne avantajı var? Yönetici olarak soruyorum. Sonra onların da... Bakış açsana.

Duran İnci (08:51)
Amerika'da,

it's just business. Sadece iş odaklı Amerika.

Ufuk Erdoğmuş (08:55)
Peki bu sadece para mı?

Duran İnci (08:57)
Hayır. Fundamental dediğimiz şey. Amerika'nın temelleri, iş temelleri, business temelleri Türkiye'den ve Latin Amerika'dan çok daha farklı. Yani siyah beyaz, gri olmaz Amerika'da. Olursa da zaten yetişemezsin, gelişemezsin. Kariyerinde ilerleyemezsin.

Ufuk Erdoğmuş (09:18)
Ya

hep ya hiç gibi mi yani? All for business.

Duran İnci (09:21)
Anlatması zor ya Ufuk. Değişik bir konsept Amerika. şöyle anlatabilirim. Mesela biz Türkiye'de biraz duygusal yaklaşıyoruz böyle şeyler. Emotional yaklaşıyoruz. Yani benim hakkımı yedi, hakkımı vermedi. Nasıl olur? Ben ondan daha fazla iş yaptım. Ben onunla kendi maaşımı karşılaştırayım. Şu olsun Amerika'da böyle şeyler olmaz. Herkes kendi yoluna bakar. Şimdi benim kendi önümde bir path var, bir yol var.

Çok güzel bir laf var sen de duymuşsundur. Kendi birinci bölümü başkasının sekizinci bölümüyle karşılaştırmak. Yani biz bunu çok yapıyoruz Türkiye'de. bu counterproductive. Üretici bir fikir değil, üretici bir düşünce tarzı değil. Evet. Ama bunun farkında değiliz. Çünkü maalesef belirli sebeplerden dolayı işte politik, sosyal...

Ufuk Erdoğmuş (10:07)
Seni geri çeker zaten.

Duran İnci (10:17)
sosyal ve politik sebeplerden dolayı bu düşünce tarzına biraz daha yakınız biz. Latin Amerika'da da aynı şeyler var. Bunu biraz daha geri çekersen yine ekonomik ve sosyal sebeplere veriyorum ben bunun sebebini.

Ufuk Erdoğmuş (10:38)
ekonomik olabilir mi gerçekten? şimdi sen söyleyince bende bir ampul yandı. Biz İsviçre'de yaşarken bir referandum olmuştu. Duymuşsunuz İsviçre'de her şeyi herkese soruyorlar. Önüne gelene referandum yapıyorlar. Askeri ücretin işte orada çok büyük uluslu şirketler var ya işte bir referandum yapıldı şöyle dendi. Bir şirkette, biznesde işte maaş skalasında en düşük maaş alanın 12 katını geçemesin en yüksek maaş. Yani CEO

İşte Hademen'in maaşının, atıyorum, Hademen'in bir yılda kazandığından fazlasını bir ayda kazanmasın gibi bir referandum. Hani şey yapmaya çalışıyorlar, ücret dengesi. Aslında olumlu bir şey değil mi? Böyle bayağı farklı hayır çıktı. Vatandaşına gerek var dedi. Çünkü adamlar refahttan artık geberdikleri için bana ne dedi yani adamın milyon dolarlar kazanması? Ben yeterince kazanıyorum. Referandumda hayır dediler.

Gerek yok böyle bir şey dediler. Yani böyle bir şey var. Hani ekonomik olarak bunun bir etkisi illaki vardır diye düşünüyorum ama Amerika'da da çok gelir dağılımı dengeli değil. Yani bu business mind sadece ekonomiye bağlayamayız herhalde.

Duran İnci (11:38)
Şimdi şöyle bir örnek vereyim ben sana. Mayme Futbol Club. Messi aldı. Messi'nin aldığı para yüzlerce milyon dolar. Aynı takımda 200 bin dolar senelik maaşla Messi'nin yanında top koşturan arkadaşlar var. Sence bu arkadaş, Messi'ye bakıp ya arkadaşım aynı sahada oynuyoruz. Sen 200 milyon dolar alıyorsun. Ben 150 bin dolar alıyorum. Diyor musun?

Ufuk Erdoğmuş (12:02)
Mükemmel bir örnek geçmişte biliyorsun yani şimdi kulüp adı vermeyeyim ama haberlerde gördük Türk takımlarında bu yaşandı. Yani yabancı oyuncular ya da başka oyuncular onun maaşı niye fazla onun işte ücreti niye fazla diye. Evet. Arkadaşım fazla. Evet. Yani öyle olması gerekiyor çünkü.

 

Kendi 1. bölümünüzü başkasının 8. bölümü ile kıyaslamayın

Duran İnci (12:19)
Şimdi

tekrar başına dönelim. Yani senin kendi önünde bir yol var, bir path var. Kombinasyonun farklığı, geçmişin farklığı. Sen neden başka insanın yoluna, kafana kaldırıp bakmaya ihtiyacı duyuyorsun? Kendi önüne bak, kendi yapacağın işe bak. Kendi dediğim gibi yani kendi birinci bölümünü neden başkasının sekizinci bölümüyle karşılaştırıyorsun? O seni engeller. En büyük çalışma farkı bu. Yani Amerika'daki kişi eğer hakkını almadığını düşünüyorsa gelir sana direk

der ki ben bunu yaptım, bunu yaptım, şunu yaptım bak şöyle şöyle kpi'ler key performance indicator'larla çalıştım işte şu müşterilerimi enece ettim output'um sana şu sen bana extra vermişsin ben iki x istiyorum bu Türkiye'de ve Latin Amerika'da maalesef bu şekilde olmuyor. Latin Amerika'da bunun içinde benzer benzer ne diyor işte işte o bunu alıyormuş ben bunu alıyormuşum.

Ufuk Erdoğmuş (13:14)
Bazen yanlış da oluyor biliyor musun?

Duran İnci (13:17)
Hıhıhıhıhı

Ufuk Erdoğmuş (13:18)
Ben onu da yaşadım çünkü. Ona şunu vermişsin. Yoo.

Duran İnci (13:21)
Evet,

ya kompetitif piyasada, rekabetçi bir piyasada, bir markette, economics 101, supply demand, ars talep. Biz bunu maalesef göremediğimizi düşünüyorum ve göremediğimiz için de genel olarak rekabet edemediğimizi düşünüyorum. Dünyadaki farklı teknoloji sektörleriyle.

Ufuk Erdoğmuş (13:46)
Bu hem şirket seviyesinde hem de senin söylediğin gibi bence bireysel olarak da geçerli. Çünkü kendini sürekli yandakiyle karşılaştıran şirket nasıl ileri gidemiyorsa kendini sürekli yanmasadakiyle karşılaştıran kişi de bence ileri gidemiyor zaten. Bire bir haklısın yani.

 

Genç çalışanlar kariyerlerine nasıl bakmalı

Okey şimdi tabi yönetici tarafından bunu konuştuk. Bir de kişiler tarafından düşünürsen 20'lerinde bu insanlar 20'lerinde bir işe giriyorsun.

İster istemez bakıyorlar tabii. Yanındaki kaç para oluyor, kim ne yapıyor. Bakıyor adam benden beş yaş büyük ama benim beş katın maaş alıyor falan diye düşünüyor olabilirler. Yani sence nasıl düşünmek lazım? Yani bu genç yazılımcılar için, hani yazılımcı özelliğinde söylüyorum ama gençler için sence nasıl bakmak lazım o

Duran İnci (14:23)
Şimdi o zor bir soru. Çünkü burada biraz empati lazım. Ben kendi gözümden nasıl baktığımı söyleyeyim sana. Şimdi son 50 seneye seneye baktığın zaman yeni jenerasyonlar hep kötü bir reputation alıyor. Böyle. bu işte 70'ler kuşağı 60'lar.

Ufuk Erdoğmuş (14:43)
Hep öyleyim şaman.

Hep

bir önceki kuşak yeni gelen kuşağı Allah'ım bunlar çok serseri falan değil.

Duran İnci (14:51)
Yok

bunlar çalışmaz. Sen 10 sene öncesinde hatırlıyorsun. Millenial'lara bakıyorduk. Millenial'ların hepsi müdürü oldu, hepsi yönetici oldu. Gayet de güzel çalışıyorlar. Ben işveren ya da iş sahibi ya da manager olarak baktığım zaman bu işe ben Gen Z ve Gen Y'i kendim tarafıma nasıl çekerim? Nasıl encourage ederim diye bakıyorum. Nasıl...

Nasıl çalıştırırım, nasıl beraber çalışırım, nasıl beraber üretirim, nasıl inovate ederim, inovasyona nasıl ulaşabilirim ben bu jenerasyonlarla diye düşünmem lazım. Bir başka bakış tarzı da yine Türkiye'deki çalışanlardan bahsediyoruz, Türkiye'deki patronlardan da bahsedelim. O çok kötü evet. Yani sen patron gözüyle, yok ya bunlar iş yapmaz diye o zaman sen kiminle çalışacaksın?

Ufuk Erdoğmuş (15:45)
Evet, bu işten sonra onsen sonraki necdet çözdük.

Duran İnci (15:47)
Kiminle

çalışacaksın? Senin çalışanın olmayacak o zaman. Senin şirketin de 40-50 yaşı. Ben işte 40 gün üstüm diye çalışacağım. Yok öyle bir şey. O insanlar inovasyon yapamazlar. Gençler yapacak bunu. ilk başta bu gözle bakalım. Siz Türkiye'deki yöneticiler, Türkiye'deki çalışanlar, Türkiye'deki müdürler siz bu jenerasyonla çalışmak zorundasınız. Bu jenerasyon ne diyorsa o olacak.

Ufuk Erdoğmuş (16:11)
Bu ben şorada şeye benzetiyorum yeni bir teknoloji çıktı internet. İnternete geçeceksin. Yeni bir teknoloji çıktı işte uygulamalar geçeceksin. Yani yeni teknolojiye nasıl adapte oluyorsan yeni kuşağa da adapte olman gerek. O da senin şirket olarak hani o business'ın en büyük toolu zaten insan kaynağı. Dolayısıyla insan malzemesi değişiyorsa nasıl teknoloji değiştiğinde ona uyman gerekiyorsa insan değiştiğinde de ona da uyması gerekiyor yani çok.

Duran İnci (16:33)
Evet.

Gençler için sabır çok önemli

Şimdi öteki soruna geldiğimiz zaman burada sabır önemli bence. Ve en zor olan şeylerden gençler için. Yani sabır lazım. Şimdi biz bakıyoruz bizim şirketimizde bir kural var mesela. Son 2-3 işinde 12 aydan daha az kaldıysa biz o insanları direk eliyoruz.

Ufuk Erdoğmuş (16:56)
Ben de neredeyse aynısını yapıyorum bu arada evet.

Duran İnci (16:58)
Ama eylemek zorundasın çünkü herhangi bir işte ya da neye bakarsan bak bir stabilite lazım. Şimdi ben baktığım zaman sen 8 ayda bir iş değiştirmişsin sonuç çalıştığın işte 9 ay 8 ay 11 ay kalmışsın. Biz beraber çalışamayız çünkü benim başka şirketler seninle çalışabilir. Benim temel ilkelerim de benim temel ilkelerimle bağdaşmıyor. Senin temel ilkelerin.

Ufuk Erdoğmuş (17:28)
Ben şeye benzetiyorum. Bir ilişki kuracaksın. Sen evlenecek kişi arıyorsun. Bakıyorsun sürekli adam One Night Stand yaşamış böyle yıllarca. Şüpheleniyorsun yani. Ben bu adamla evlenemem herhalde diyorsun. Aynı mantık işte. Başkası ilgilenebilir. Başkası One Night Stand arıyor olabilir. Ya da kısa süreli ilişki arıyor olabilir ama sen belli ki sen de aramıyorsun. Ben de aramıyorum. Bu Redline oluyor. Şey neyse.

Duran İnci (17:50)
Yani

sizin, o gençlerin çalışmak istediği şirketler, ben binlerce kişiyle interview yaptım. Binlerce kişiyi işe aldım. Buna işte son 15-16 senede. Buna baktığım zaman ne diyorsun? İşte büyüyen bir şirket, çalışanına değer veren bir şirket, innovation yapabilen bir şirket, bana büyümem için gerekli resursları...

verebilen bir şirket diyorsun. Böyle bir şirkete baktığın zaman o şirketlerde böyle bir eleme yapıyor. Uzun dönemli çalışan istiyor. Bazen bakıyoruz mesela belirli şeyler var. sen duruma göre yapay zeka enjiner alıyorsan eğer 3 sene sonra o adamla çalışmayacağını biliyorsun. İmkansız. Ben çok sağlam bir AI software enjineri aldığım zaman

Onun lifetime valuesu 12 ay.

Ufuk Erdoğmuş (18:52)
Hahahah,dü kül.

Duran İnci (18:54)
Buna baktığın zaman yazılır

Ufuk Erdoğmuş (18:56)
Neden bu arada ben yine de sen söyle istersen neden böyle

Duran İnci (18:58)
Yani

o çok hızlı hareket edecek. Ben 100 milyon dolar 200 milyon dolar raise edebilen bir şirket değilim. Benim şirket yapım o şekilde değil. Ne yapar bu adam? Gider Google'da çalışır gider Facebook'da çalışır. Tabii ki yani eğer yetenek şimdi bizim işimizden yetenek bulmak. Yani benim ben her günlük day to day yönetici değilim çalışanları.

Ufuk Erdoğmuş (19:10)
O adamın bir yere gideceğini biliyorsunuz.

Duran İnci (19:25)
manaj eden müdürler var. Belirli departmanların üzerinde olan kişiler var. ama şirkete alacağımız ya da almayı düşündüğümüz herkesle ben birebir en son konuşmayı yapıyorum. Neden? Çünkü tanımak istiyoruz. Hem tanımam lazım hem de o temel ilkelere uyması lazım.

Ufuk Erdoğmuş (19:51)
Bu da bir güzel bir yöntemiş bu arada. Ben bundan şimdi bir örnek alayım ya. Yani son görüşmeyi sen yapıyorsun değil mi? Ben ilk görüşmeleri yapıyorum, baştan eliyorum sonra... Aslında ondan sonra diyorum ki ne kadar çok mülakat yaptım çok zaman gitti. Çok ders yapıyormuşum ben bu şeyi.

Duran İnci (19:58)
Evet en son gün

Yani en son artık bütün takım, çünkü bizde artık iki üç kişi diyor ki tamam, biz hemfikiriz. Ve şöyle bir şey var, bir kişi eğer olmaz derse biz o insanı almıyoruz. En son konuşmayı ben yapıyorum. Her on kişiden de en son iki kişiyi ben ediyorum. Diyorum ki bu olmaz. Bu da iyi bir maç. Kişilik profiline bakıyoruz. Son çalıştığı işlere bakıyoruz. Yazılımcılara spesifik bir test gönderiyoruz. Bizim kendi teknoloji...

teknoloji stekimizle alakalı olarak. Bunları eğer geçtiği zaman ben konuştuğum zaman da sorduğumuz sorular belli. Sorduğumuz sorular nelerdir? İşte nasıl bir environmentta çalışmak istiyorsun? Seni burada rockstar yapmak için Optimum 7'nin sana yapabileceği üç şeyi söyler misin diyoruz. Orada belli oluyor zaten. Hangi üçünü seçtiğini belli yani orada neyi duymak istiyoruz biz.

Ufuk Erdoğmuş (20:59)
hangi üçünü seçtikten

Duran İnci (21:06)
öğrenmek, gelişmek. ben bu soruyu sorduğum zaman kaç para maaş veriyorsunuz dediği zaman bizim verdiğimiz skalalar belli zaten. Yani siz profesyonel bir şirkette çalışacaksanız o şirketin maaş skalaları zaten bellidir. Yani seniorlar şunu alır.

Ufuk Erdoğmuş (21:24)
Ayrı bir bölüm zaten yapmak lazımdı. Buraya da biraz detay girer istersen. İnsanlar yani gençler başvururken şey zannediyor. Hani sanki bakkala çırak girecekmiş de pazarlıkla maaşını ayarlayabilecekmiş gibi falan zannedenler var yani böyle. Sanki bizim ilanı verirken kafamızda çok net. Sende de öyledir değil mi? Benim bildiğim bütün yöneticiler de böyle. Yani ben ilanı verirken atıyorum. İşte Senior Frontend Developer.

İşte üç yıllıksa bu kadar vereceğim, beş yıllıksa bu kadar. Kafada var zaten o. Yani senin ne istediğinden bağımsız benim vereceğim zaten belli. Ben daha çok şey bakıyorum. Senin istediğin benim vereceğimle örtüşüyor mu? Ya da sen uçuyor musun yoksa kendini undervaly'ı mı görüyorsun? Hani bunu anlamaya çalışıyorsun değil mi? Yani yanlış değilse. Evet.

Duran İnci (22:07)
...

Şeyden bahsedelim istersen. bizim... Şimdi biz birisiyle çalıştığımız zaman mesela Türkiye'deki gençler hepsi yurt dışına gitmek istiyor. Amerika'ya gitmek istiyor. Ve biz daha önce yaptık yani Amerika'da bu proses H1B vizesiyle görebiliyorsun. Kolay değil. Kolay değil çünkü 50.000 limiti var. Ve her sene başvuru limitini aşıyor. Yani ben buradan bir yazılımcı buldum.

Ufuk Erdoğmuş (22:28)
Ben kolay zannediyorum.

Duran İnci (22:36)
Rockstar olması lazım. Buradaki 20-25 kişilik tadımın en iyisi olması lazım.

Ufuk Erdoğmuş (22:41)
25'ini bir götüreceğim zaten yapamıyorsun yani.

Duran İnci (22:44)
mümkün değil. Sen senede bir tane, iki tane götürebilirsin. Daha önce bunları yaptık. Bu H1B'leri yaptık. Bu şekilde ben çalışan getirirdim Türkiye'den Amerika'ya. Bunu yapabilmen için kota, 50 bin kotası var. 80-85 bin başvuru geliyor. Zaten orada bir şey gidiyorsun, lottery gidiyorsun. Orada bir çekimi gidiyorsun. Ama biz ne yapalım? Ben her görüşmemde bunu söylüyorum.

Ufuk Erdoğmuş (23:04)
...tutuyor olması iyiymişken.

Duran İnci (23:11)
Rockstar ne demek? En iyisi.

Ufuk Erdoğmuş (23:14)
Ama

şimdi Türkiye'de, affedersin, yoldan 10 kişi çevir. Sen böyle bu işte en iyi misin desen evet der. 8'i evet çok iyiyim falan der yani. Öyle bir problemimiz de var bizim. Evet.

Duran İnci (23:24)
Peki bu problem sence nereden ileri geliyor?

Ufuk Erdoğmuş (23:27)
Kültürden geliyor. Çünkü herkes çocuğunu, aslan oğlum benim oğlum olduğum için çok iyisin. Benim kızım, aslan kızım diye yetiştirdiğimiz için oluyor. Bence çok temelden geliyor. Yani entitlement diyorlar ya İngilizce, Türkçe ne olur ya entitlement'ın. Hak etmiş yani hiçbir şey yapmadan bunu hak ediyorum hissiyle büyütüyoruz biz kültür olarak çocukluyla. Aslan oğlum diyorsun benim oğlum olduğu için senin hiçbir aslandığın yok ki. Bir çalış öğren bir şey yap değil mi? Bence oradan geliyor yani. Sen ne dersin?

Duran İnci (23:39)
Hak ediyorum.

Bence

de tabi ki kültürel olarak temeli orası.

 

Doğru bilgi almanın önemi

Burada da şu önemli işte. Hangi bilgi kaynaklarından bilgi aldığın önemli. Şimdi İngilizce konuştuğun zaman, İngilizce konuşup İngilizce anladığın zaman sana başka bir dünya açılıyor. Senin Türkçe ulaşabileceğin içerikle İngilizce ulaşabileceğin içerinin arasında bin kat fark vardır.

Ufuk Erdoğmuş (24:22)
Ve de yazılımda ya da belli alanlarda Türkçe içeriye ulaşsan da geriden geliyor zaten. Yani o biri yazacak, çevrilecek falan. Evet. Zaman da olarak hem kısıttı hem de geriden geliyor.

Duran İnci (24:33)
Ve bence bunun en kolay olarak, bunu en kolay şekilde çözmenin yolu, bence doğru bilgiye ulaşmak. Doğru bilgi, şimdi sen yazılımcıysan ya da girişimciysan, bana göre Türkiye'ye bakmaman lazım. Çünkü kendini biraz daha büyük, İngilizcede bir laf var.

Bu insanın, bir adamın büyüklüğü ile görebiliyorsun. Şimdi biz konuşuyoruz seninle. Biraz önce muhabbet ettik. İşte ne bizim problemlerimiz?

Doğru talent bulalım, iyi insanlarla çalışalım, işte şu projeleri yapalım. a, şurada finans olarak ihtiyacımız olabilir, şu kadar paraya ihtiyacımız olabilir. Biz bu problemlerle Elon Musk'a gitsek. Elon Musk ne der bize? Güler yani. Çünkü Elon Musk'ın problemleri bizden daha büyük.

Ufuk Erdoğmuş (25:36)
Güler

Duran İnci (25:44)
Twitter'ı alıyor, X AI olarak brand ediyor, Mars'a gitmeye çalışıyor. Şimdi yazılımcı olarak bunu farklı konseptlerde de farklı boyutlarda görebiliriz. Yazılımcı olarak da senin kendine daha büyük problemler yaratman lazım.

Ufuk Erdoğmuş (26:06)
bir probleme bence burnunu sokup çözmeye çalışman mümkünse çözememen. Ben onu da çok değerli buluyorum bu arada. Çözmek değil, çözmeyi deneyip çözememek.

Duran İnci (26:15)
Onu da Türkiye'de bulamayabilirsin. Yurtdışında bulacaksın, Amerika'da bulacaksın. Bence bunun en kolay yollarından bir tanesi.

 

Kariyerinde çok ilerlemek isteyen genç yazılımcılar için en önemli tavsiye: Kendi değerinizi yaratın

Maaşlardan bahsediyorduk. Oradan geldi. sen nasıl değer yaratabileceğine bakarsan maaş geliyor zaten. Sana Ahmet vermezse Mehmet veriyor o maaş. Sen nasıl değer yaratabilirsin? Yazılımcılardan bahsedelim.

Ben bakıyorum GitHub'ına geliyorum bakıyorum neler yapmışsın bakalım ne kadar aktif tutmuş ne kadar kreatif yaratıcı şeyler yapmışsın. Buna bakıyorum ve Rockstar'lık buradan geliyor. Yani sen ne üretmişsin? Teknolojiyi takip mi ediyorsun? Teknolojiyi üretiyor musun? Bir yazılımcı olarak teknoloji üretmek çok kolay. Bunun farkında değil bence çoğu kişi. Yani oradan başka bir repoziterden download ediyorsun. Kendini edit ediyorsun. Bak şunları improve ettim diyorsun.

birkaç saat içinde sen eğer bu kadar değer yaratabiliyorsan, katkı sağlayabiliyorsan birkaç sene içinde ne yapabileceğini tahmin et. Buna yoğunlaşsan, yani neye yoğunlaşırsan onu alıyorsun sonuçta. Şimdi ben Amerika'da rekabetçi bir piyasada agency yönetiyorum. Bir ajanso yönetiyorum. o endüstrinin ne kadar rekabetçi olduğuna yoğunlaşırsam, kaybederim.

Ufuk Erdoğmuş (27:17)
Sağlamak.

Marketing Ajansı.

Duran İnci (27:43)
Benim kendi yoluma bakmam lazım. En başında da söyledik ya kendi... Kendine bak. ...perakıma bakmam lazım. Bence genç arkadaşlar, kariyerinin iyi olmasını istediğimiz iyi bir şekilde gelişmek isteyen arkadaşlar, daha fazla para kazanmak isteyen arkadaşlar, daha cool yerlerde çalışmak isteyen arkadaşlar, kendi verebilecekleri değer mi diyoruz?

kendi verebilecekleri, değeri nasıl yükselteceklerine bakmaları lazım. Ona yoğunlaşmaları lazım. Gerisi geliyor zaten.

Ufuk Erdoğmuş (28:19)
Bence Türkiye'de biraz tabii öğrenmiş çaresizlik de var işte patronlardan bahsettik ya Türk patronlar Türk şirketler klişe olarak kötü olduğu algısı var ya dolayısıyla benim gördüğüm gençlerin büyük bir kısmında çoğunluk değil belki ama çok büyük bir kitlede şey var yani ben versem de kendimden bir şeyler katsam da karşılığını alamayacağım.

 

Çaresizlik beklentisine düşmemek için negatif döngüleri bırakın ve kendi işinize bakın

Şimdi sen ilk başta ilk ilk başta daha birinci dakikada konuşurken şey demiştin Amerika'da çalışırsan karşılığını alıyorsun hani

Amerika sana bunu vaat Türkiye'de de tam tersi var ya ben ne yaparsam yapayım karşılığını aramayacağım. İşte bir sürü şirket sahibi şey diyor ya vergi vermiyorum istemiyorum vermek çünkü zaten devlet bize ne veriyor ki. Çalışanlar da aynısını söylüyor. Türkiye'de bir çaresizlik beklentisi var yani ben koyacağım ama karşılığını almayacağım. Ben çok çalışacağım ama patron bunu görmeyecek işte hakkını vermeyecek gibi bir refleks var. Belki bunu kırmaları gerekiyor yani kültürün verdiği dayattığı kısmen haklı olan.

Ama bunu nasıl yapacaklar? böyle bir fikrim var mı?

Duran İnci (29:19)
var. Dünyanın her yerinde bu aynıdır. Şimdi ben Amerika'dayım. Ben Amerika'daki haberleri açarsam ne göreceğim Amerika'da? Şu anda haberleri açtık. CNN'i ya da Fox'a iki ayrı. Birisi liberal, birisi Republican. Baktığın zaman işte Cumhuriyetçi, Republican. İki tarafa yani hem sağ hem sol baktığım zaman ne göreceğim? İsrail'de savaş.

işte amerikan başkanı Biden şunları yapmış şunları yapmamış Trump haberleri yani haberleri izlemeyi bırak etrafın eğer sen bir enerji istiyorsan o enerjiyi yaratman lazım etrafındaki negatifiteyi çıkartman lazım haberleri izleme bırak haber izlemeyi haber izleyeceğine git YouTube'da duranla ufuu izle pozitif şeyler öğren farklı konseptler öğren yeni perspektifler gör

Maalesef dünyanın her yerinde bu mesaj böyle. Ne kadar negatif izlersen o kadar negatif olursun. Ne kadar pozitif izlersen o kadar etrafını bu kişilerle çevirebilirsin. Bizim için de aynı şey geçerli. Amerika'da da bu geçerli. Benim etrafım battığın zaman etrafımdaki arkadaşlarım, tanıdığım insanlar, takıldığım insanlar, iş yaptığım insanlar, konuştuğum insanlar... Biz şu anda neden konuşuyoruz Ufuk? 30 seneden beri görüşmemiz... 23 seneden beri... Neden? Çünkü...

Ufuk Erdoğmuş (30:41)
Gözüyle görüşmemişiz yani.

Duran İnci (30:44)
Mindset aynı. Mindset değişmez. Bence bunun en kolay yolu bu. Haberleri izlemeye bırakın, negatifleri bırakın, negatif döngüleri bırakın, o saykılı bırakın, kendi işinize bakın. Bu kadar basit.

 

Son notlar

Ufuk Erdoğmuş (31:01)
Sen dönüp dolaşıp kendi işine bak. Oraya geliyor bu videonun başları. Herhalde öyle bir şey olacak kendinize bakın diye. Kendi bilmek önemli hocam. Çok doğru söylüyorsun. Bu arada haberler özelinde konuşmuyoruz bunu bu arada. Haber ve benzeri bütün toksik şeyleri bir şekilde bloklamak gerekiyor gerçekten. Ama haber özelinde bir tane makalede okumuştum. Ben haber izlemeyi bıraktığımda, bu hiç izlemiyor değiliz sonuçta. Biz de olaylara hakimiz de.

10 sene önce şöyleydi benim günlük rutinim. Sabah kalkıyordum, bilgisayar açıyordum, hemen haberlere bakıyordum. Bir makale okudum, şöyle diyordu. Haberlere çıkması için bir olayın, haber niteliği taşıması için zaten güllük gülistanlık bir şey olamaz. Negatif bir şey olursa daha %90 haber niteliği taşıyor. Dolayısıyla sen haberlere baktığın zaman %90 negatif bir şey görüyorsun. Ya da işte conflicting bir şey görüyorsun. Ya da böyle uçlarda bir şey görüyorsun. Çünkü diğerleri haber niteliği taşımıyor. Yolda biri yaşlı bir teyzenin elinden tutup karşıdan karşıya geçiyor. Bu haber niteliği taşımıyor.

İlla sen bilmem nerede ölen çocukları görüyorsun, bilmem nerede ki haksızlığı görüyorsun. Makalede öyle diyordu. Yani sen haber okursan negatif duygulara maruz kalarak güne başlayacaksın. İlla çok okumak istiyorsan akşama doğru oku falan diyordu. Çok etkilenmiştim ben ondan. Hakikaten o noktada şey kestiğimi ve bana çok etkili olduğunu hatırlıyorum yani. Bir de o zaman yurt dışındaydık. Türkiye'de de işte seçim yaklaşıyordu falan. Bayağı şeydim dolu bir zamandı.

Çok doğru söylüyorsun yani haber bir örnek ama o kesinlikle var yani toksik insanlar, toksik her şey yani çıkararak aslında başarabilecek.

Duran İnci (32:30)
Burada

önemli olan şey bence şu, hayat bir strateji oyunu. Biz hepimiz oyun oynayarak.

Şimdi bu videoları izleyen %95 belki 99'luk kesim oyun oynayarak büyüdü. Şimdi oyun oynuyorsun, ne oynadığın önemli değil. Shuremap oynayabilirsin, strateji oyunu oynayabilirsin. FIFA oyunu fark FIFA oyunu oynayabilirsin. Bu bir strateji. Şimdi hayatın bir strateji oyunu olduğunu anlamak lazım. Bunun için de sabırın burada çok önemli olduğunu anlamak lazım. Sorduğun soru...

Bu kadar negatifli arasında, hakkımı alamıyorum, patron şunu yaptı, ülke şunu yaptı, şu kadar vergi verdim. Sen bu strateji oyununu eğer oynayamazsan, gelmek istediğin yerlere gelemezsin. Yolda bonusları toplayamazsın.

Ufuk Erdoğmuş (33:27)
Sana dağıtılan kartlar bu. Kabul edeceksin mi oynayacaksın. Evet.

Duran İnci (33:31)
Ve benim zaten işle alakalı olarak, iş dünyasında hoşuma giden en çok şeyden bir tanesi bu. En çok hoşuma giden şeylerden bir tanesi bu. Nedir? Ben iş yapmayı seviyorum. İş oyununu seviyorum. Hayatımın sonuna kadar oynayabileceğim ideal puan oyunu iş, business. Ve etrafımdaki arkadaşlar, iş yapan arkadaşlarla da konuştuğumuz zaman

yazılım olarak baktığın zaman bu işe yani sen yazılımcı olarak ya da girişimci olarak bu oyunu oynuyorsun, bu oyunu seçtin. Senin hedefin bu oyunda en iyisi olmak.

Ufuk Erdoğmuş (34:12)
Benim en iyiyim olmak. arada emin olmasın.

Duran İnci (34:14)
Evet.

Bunun dışındaki faktörlere çok fazla yoğunlaşmamak lazım bence.

Ufuk Erdoğmuş (34:21)
Mükemmel. O zaman Duran çok teşekkür ederim. Amerika'dan gelip bu harika sohbeti yaptık. İnşallah başka zaman tekrar yaparız. Sağolun. Görüşürüz.


Yazar Oyuna Devam