Hype Balonları Gerçekleri ve Girişimcilerin Süper Gücü | Değirmenler 18

Avatar Oyuna Devam | 29 Mart 2024



Intro

Blok-Z'nin kurucu ortağı Selim Satıcı ile dönemin "hype" konuları üzerine girişim kurmanın faydaları, olası zararları ve bu hype balonlarının patlaması, yeni girişimlere yatırımcı bulmada en önemli faktörler, girişimcilerin süper gücü, remote ve ofise giderek çalışan ekipler arasındaki farklar ve Türkiye'de artan yazılım sektörü maliyetleri üzerine derinlemesine bir sohbet ettik.

 

Selim Satıcı kimdir?

Ufuk Erdoğmuş (00:05)
Selim'e hoş geldin. Hoş bulduk. Öncelikle vakit ayırdığın için teşekkürler. ki bir hızlıca seninle niye görüşmek istedim? Kafamda ne vardı? Onu bir izleyenler sonuçta Selim satıcı gibidir tanımadığı için çok hızlı. Birincisi iki tane yazılım girişimi kurdun. Kağıt üzerinde hala yaşıyorlar ve başarılı gözüken iki proje. Çünkü ikisinde de yatırım da aldın. Birincisi Block Z, işte blockchain ve temiz enerjiyi birleştiren.

200 bin dolar değil mi yatırım almış 5-6 yıl önce bir proje hala hayatta kendini döndürüyor. Bu zaten bir başarı göstergesi. İkinci site Menthol protokol değil mi? Yanlış olmasın. Yine aynı ekosistemde yine bir blockchain kripto tabanlı yine çevreci bir detay işte karbon salınımını azaltmayı destekleyen vesaire bir proje. detaya girmeyeyim. Orada da ne kadar yatırım almıştın? 1,5 TL değil abi 1,5 milyon dolar diye.

Paran varsa anmasınlar. 1,5 milyon dolar yatırım aldığın iki tane blockchain tabanlı proje girişimcisi olduğun için. Ayrıca bunları yaparken full remote ekiplerle dünyanın değişik yerlerinde ikincisinde diyelim. Kaç kişiye ulaşmıştı orada? Kaç ülkeden?

Selim Satıcı (01:09)
İkincisinde evet.

20 kişiye kadar çıktık. 10 farklı ülke. Türkiye biraz ağırlıklı olduğu için.

Ufuk Erdoğmuş (01:19)
10

farklı ülkeden 20 kişilik bir ekibi idare etme deneyimi de var. Dolayısıyla böyle konuşacak çok şey var. Tabi inşallah buraya da gelirsen diğer serimizde uzun uzun detaya gireriz ama bu Değirmenler formatında frensibimiz gereği diyelim format gereği. Sadece 3 soru sormam icap ediyor. Birinci sorum şimdi 2 girişimde de senin temiz enerji işte karbon salınımı bir yandan da blockchain, crypto. Bunlar hep böyle 2010'ların keywordleri ya bazwordleri o dönemin çok popüler konuları. O dalgaları bindiğini düşünüyor musun sen bilmiyorum ama.

Chapter default title

Selim Satıcı (01:34)
Sıfır başlayalım.

Ufuk Erdoğmuş (01:48)
Bu moda kavramlar üzerinden girişim kurmak sana ne kadar fayda sağladı? Ve şimdi mesela AI hype var. Arkasında bu sürekli yenisi geliyor ya. Şimdi bu modalar geçti mi bilmiyorum ben senin sektörde olmadığım için ama bu modaların zamanında sana faydası oldu mu? O moda geçti mi geçtiyse de sana negatif etkisi oldu. Yani bunun bir dalgaya binmenin artısı eksisi nedir?

Selim Satıcı (02:10)
Evet süper çok kısa cevabı evet tabii ki oldu. Birçok kişi ne olduğunu anlamadan o buzzword'ı duyup zaten işte tamam biz de hatırıncı olmak istiyoruz ya da ilgileniyoruz biraz daha anlatın

Ufuk Erdoğmuş (02:22)
Popülerken

hemen böyle ilgi çekiyor.

Selim Satıcı (02:24)
Tabii

bugün ben bir AI App yapacağım desem daha çok kişi kulak kabartıyor işte nedir diyor. Biz yakın zamanda şey tarafından seçildik işte Google for Startup Europe'da işte 13 Sustainability şirketinden birisi seçildi orada. Bir programa dahil olduk Climate Impact programına. Block Z ile ilk girişimde.

Orada da şey diyorlar, AI illa bir yerinde olmalı kurduğunuz start-up'ın işte diye açık açık söylüyorlar bunu. Evet, öyle bir hype var. Hype'ı kullanmak çok mantıklı. Daha ortada bir ürün yokken, adam gibi oturmamış bir fikir yokken yatırımcı bulabiliyorsun. Çünkü yatırımcı çok erken aşamada şuna bakıyor. Geçmişine bakıyor, deneyimine bakıyor. Yani yeni mezun bir girişimci mi? Daha ne yaptığını hiç bilmeyen yoksa sektörde bir tecrübesi var mı? Girişimciliğe ne kadar yatkın birisi?

Bunlara olur not verdiği zaman aslında daha çok takımına yatırım yapıyor ve hangi alanda faaliyet göstereceğine yatırım yapıyor. Düşük değerlemeyle, düşük ticket size'de. Blockchain'in de hikayesi böyle. 2010'ların başlarında sürdürebilirlik çok fazla hype worth olmasa da sonlarına doğru hem blockchain hem sürdürebilirlik işte karbon vesaire meseleleri özellikle green deal'ın da gelmesiyle beraber baya bir hype oldu. Ve tabii ki biz ondan faydalandık çünkü daha böyle fikir aşamasındayken yatırım alabildik. İkinci sorun da bu hype gidince ne oldu?

Hiç hoş olmadı abi. Tabii tabii yani iki ucu var bunun yani. Ama şöyle bir şey tabii ki inanan bir yatırımcın olursa hakikaten o alanda yatırım yapmak isteyen yatırımcın olursa o zaman pozitif bu. Çünkü ayaktasın devam ediyorsun bir problem yok. Ama yeni yatırımcı kümesi çok küçülüyor. Şu anda hiç AI'dan anlamayan para babaları AI'ya yatırım yapmanın peşinde koşuyorlar. Bu dönem

Ve de şu an AI geçmiş dönemde de bu sürülebilir ve blockchain üzerinde.

Ufuk Erdoğmuş (04:14)
Ama yani o dalga geçtiğinde sadece o sektöre gerçekten inananların kalacağı doğru bir şey bekliyoruz değil mi?

Hype balonlarının 'patlaması'

Biz videolarda çünkü ben balon diyorum biraz böyle şey olsun diye hani vuruca olsun diye sonra yorumlarda geliyorlar işte bu ne balon balon deyince sanki patlayıp yok olacakmış gibi. Halbuki benim kastım hani balon şişik inecek yani illaki yok o blockchain yok olmadı değil mi? Sürdürülebilirlik yok olmadı ama o balon söndü yani yok olacağı anlamında değil küçülüp olması gereken yerde sabitlemiş gibi.

Selim Satıcı (04:20)
Doğru, aynen öyle.

Evet, pazarda yerini bulmaya başlıyor. Blockchain zaten şöyle çıktı. Çok dünyada kullanılan bir tarif şekli. İşte problemini arayan çözüm diye çıktı ortaya. Yani şu problemi çözmek üzere diye ortaya çıkmadı da. Harika bir çözümümüz var ama hadi problem bulalım. Doğru problemi bulan, startup'ı kuruyor daha korkunç.

Ufuk Erdoğmuş (05:01)
Mükemmel bir şey yaptık, alet yaptık ama ne yapacağımızı bilmiyoruz falan.

Selim Satıcı (05:04)
Aynen

öyle, ne işe yaracağını bilmiyorum diye çıktı ortaya. Çok güzel yerler buldu kendine. Finans sektöründe çok güzel yer buldu. Başka yerlerde de bulacak. Özellikle güven gerektiren, çoklu partilerin bir araya gelip bir iş yapması gerektiği zaman, kimin database'ine güveneceğiz dediği zaman vesaire. Çok güzel çözümler çıktı.

Ufuk Erdoğmuş (05:21)
Aracısız

güven gerektiren her işte kullanılır.

Selim Satıcı (05:24)
Ya yine şey geliyor, AI da öyle olacak. Bugün işte laptop'un kamerasını silen AI çıktı dedikleri zaman işe yaramayacak. Yatırım belki bulacak. Ben de sürekli bu problemi yaşıyorum diyen insanlar, işte laptop'umun kamerasını silip duruyorum diyen insanlar çıkacak ortaya. Ama bir işi yap, pazarda bir yer bulamayacak ve sönüp gidecek. Ama bu AI'nin sönüp gideceği anlamına gelmez. Hepimizin hayatında yer bulacak.

Yeni girişimlere yatırımcı bulmada en önemli faktörler nelerdir?

Ufuk Erdoğmuş (05:45)
Şimdi

sorum da şöyle olacak. sen iki farklı girişim aynı alanda da olsa fark etmez. İki baştan komple iki farklı. Aynen. Yani aynı evet paralel alanda ama aslında iki birbirinden bağımsız proje. İki kendi o projeler için yeterli büyüklükte yatırım başarısı var. Yani küçüğü büyüğü yok bu. O proje için anlamlı rakamları almayı başardın. Şimdi bunlardan birisi bir de kripto alanında en büyüklerden Republic demiştin değil mi? Doğru. Ben alanı bilmediğim için senden duyduğumu sana satıyor gibi şu an. Büyük bir yatırımcı da var bir tanesinde. Var.

Şimdi biliyorsun bütün neredeyse bütün genç girişimciler şu an o da bir hype. Hani bootstrapping değil de yatırım alma odaklı girişim yapılıyor genelde. Mecburiyet de var tabi. Şimdi iki tane proje iki tane başarılı girişim yatırımı alma hikayesi olduğunu düşünürsen sen de bunun sırrı neydi? Bu hikayeyi yakalamak için en önemli faktörler ne olabilir?

Selim Satıcı (06:33)
Abi insanların duymak isteyeceği şeyi mi söyleyeyim yoksa gerçeği mi söyleyeyim?

Ufuk Erdoğmuş (06:36)
Gerçeği

söyle tabi. kanalı gerçek üzerine kurduk abi. Sen gerçeği söyleyelim. Herkes çünkü motivasyon, pozitif gibi yapıştırıyor bir şeyler. Gerçekten nedir yani?

Selim Satıcı (06:43)
Gerçeği cahil cesaret abi. Başka bir şey değil. Ben şimdi isimleri çok iyi aklımda tutamam. İşte şu kitapta şu yazar, şu satırında şunu söylemiştim söyleyemem ama yakın zamanda hani okuduğum bir şeydi ve hani iyi bir girişimciydi. İşte şeyi soruyorlar işte geçmişe dönüp baktığın zaman yine aynısını yapar mıydın falan diyor. Hayır diyor. Çünkü yani bugünkü tecrübemle aslında ne kadar büyük bir risk alarak yapayım. Bu adam çok başarılı bir adamdı. Hatırlamıyorum.

Ufuk Erdoğmuş (06:47)
Ben bunu

Selim Satıcı (07:08)
Ne kadar büyük bir risk alın, neredeyse olması imkansız olan bir şeye hayatımı adamışım. Olmuş ama şansa olmuş. Bu zaten girişimcinin süper gücü abi cahil olması yani bu konuda yapabilirim diyor. O yüzden zaten %95 batıyor.

Yani girişimden %4'de eh ayakta kalıyor. %1'i gidebiliyor. %4'de de sürünüyor. Ne ölüyor ne kalıyor. Evet abi o yüzden dürüst cevabı bunun cahil cesareti. Ama girişimcikte bir hastalık. Üçüncüsünü yapar mıyım? Yaparım. Yine o konuda cahil olduğum için. İlk iki konuda mesela neyi daha iyi yapardım ya da niye girmezdimi çok iyi biliyorum. Girdim kötü mü oldu? Çok da güzel oldu.

Ama bence çok doğru bir hakaret. Girişimcinin süper gücü başına ne geleceğini bilmiyor olması. Yoksa girmez abi. Bu çok zor yani.

Ufuk Erdoğmuş (07:55)
korkmuyor olması herhalde yani başına geleceği bilmiyor. Sonuçta sen iki girişim kurdun, geliştirdin artık başına ne seviyede şeyler geleceğini biliyorsun. Tamam ne geleceğini bilmiyorsun ama başına bir şeyler geleceği kesin ama gene de bundan korkmuyorsun. Üçüncüsünü yaparım diyorsun o da ayrı bir

Selim Satıcı (08:08)
Evet, kan ter göz yaşı başka bir yolu yok. Olacak. Evet, o olmuyor. Sürününce de olacağı da kesin değil. Zaten kötü tarafı. Olacağını umarak yapıyorsun. Orada bir umut seni ayakta tutuyor. Oluyor bazen. %99'da olmuyor. İşte bu bir gerçek.

Ufuk Erdoğmuş (08:11)
Gülümek.

Burada cahil cesaretini başına geleceklere bilerek devam edip %5, %1 olasılıkla başarıyı diyorsan burada şans faktörü zaten acayip etkili olmuş oluyor.

'Cahil cesareti' ve şans

Onunla ilgili de ilginç bir araştırma vardı. Şey, şey diyordu işte, survey, hanket gibi. Yani başarıya ulaşmış girişimciler geçmişlerindeki şans faktörünü küçümsüyorlarmış. İşte ben başardım, vurdum ekibi, yaptım falan. Yeni girişimciler de...

İşte başkalarına bakıp ya o adam zaten şanslıydı falan diye şans faktörünü haddinden fazla büyütüyorlar gibi bir sonuç çıkarmıştı adam makalede.

Selim Satıcı (08:54)
Evet, Yüzde yüz katıldım o anketin sonucuna. Ben de öyle oy verirdim.

Ufuk Erdoğmuş (09:00)
Yapanakadar şans çok gibi geliyor yaptıktan sonra ben yaptım falan diye hemen bir övünme.

Selim Satıcı (09:04)
Tabii başarı hikayesi anlatmak çok güzel abi. Şimdi elinde diyelim ki daha doğrusu bir hikaye başarı hikayesi güzel anlatmak çok kolay. İşte antik çağlardan biri ne yapıyorsun işte çok iyi niyetli bir karakter koyuyorsun ortaya. Sonra başında çok kötü bir olay geliyor ve küllerinden doğup işte bir bunu herhangi bir hikayenin arkasında istiyorsan bir futbol maçındaki bir kaleciye anlat. Bunu istersen bir girişimci her zaman dikkat çeker.

Ben 1,5 milyon dolar reis ettim. Önce şöyle sefirlik yaşadım, sonra birden küllerimden doğdum. Bir gece işte Allah'ım ne olacak diye yattım. Sabah işte yatırım haberi aldım. Böyle anlatabilirsin her şeyi. Ama bir de işin gerçeği var. Kanter, göz yaşa. Böyle şanslı falan da. O şanslı kendin yaratıyorsun yani.

Remote ekibin avantajları ve dezavantajları

Ufuk Erdoğmuş (09:45)
Üçüncü sorumda da biraz girişimcilik değil de daha çok ekonomiye tırnak içinde yöneliyim. Şimdi farklı ülkelerde 10 tane ülkeden 20 kişilik bir ekip. Sonuçta bir sürü ülkeye de geliyorsun. Yatırımcıların Amerika'dan, Çin'den falan bir şekilde bağlantılar her ülkeden var senin. Remote ekip, kadar dağınık bir remote ekip yönetmek zor değil miydi yani niye böyle bir tercih yaptın? Niye bütün ekibi mesela Türkiye'de yanında kurmadın? Avantajın neydi buna yöneldi?

Selim Satıcı (10:09)
Böyle bir olanağım yoktu. Açık konuşayım yine. Çok net söyleyeyim. Çok nişk bir alanda çalışıyoruz ve uzmanlık gerektiren bir alanda çalışıyoruz. İşte blockchain artı sürüdebilirlik. işte atıyorum içeride mentol'de atıyorum. Bir kimya mühendisi var ya da çevret mühendisi. Amerika'da ikisi bir aradaydı. Mesela hem onu bilen hem de şeyi bilen sürüdebilirlik alanında çalışmış olan hem de blockchain'den anlayan birini bulmak Türkiye'de imkansız. Bizden başka yok ki zaten. Türkiye'de bunu.

Bizim founderlardan başka kimseyi, ikisi Türk, biri zaten Kanadalı. Orada bile Türk olmayan var. Bunu bilmek imkansızdı. Ya da mesela daha önce işte Polygon Network'ın community manager'ı olan birisi geliyor. Bizim diyor ki işte community manager olacağım. Türkiye'de öyle birisi yokken. Biraz mecbur kalıyorum. Blockchain developer zaten hani neredeyse çok o dönemde. Bugün de zaten hepsi AI'cı bu arada.

Ufuk Erdoğmuş (10:57)
Bir

Selim Satıcı (10:59)
Yani

o yüzden biraz da mecburdum. Belki soruyu şöyle yapalım. Zor muydu kolay mıydı diye gelirsek hiç kolay değil. Zaman farkını aşmak inanılmaz zor. Mazeretler çok fazla çoğalmaya başlıyor. İşte benim gecemde yok benim gündüzümdür. Ben sabahtan bu işi hallettim. Akşama bana rapor sunup yatıyor gün içerisinde çalışamıyoruz vesaire. Hiç kolay değildi ama yani remote ekip kurmamın altındaki temel sebep ekonomiden ziyade biraz zorunlulukta öyle söyleyeyim. O uzmanlıkları aradığım için.

Ufuk Erdoğmuş (11:24)
Doğru uzmanlıktaki kişilerin hepsini Türkiye'de bulamadığın için mecbur dışarıdan birilerini bulmak zorunda kaldın. Madem dışarıdan birilerini bulmak zorundayım, mecbur remote çalışan bir...

Selim Satıcı (11:34)
Tabii tabii hepsini Türkiye hani yerleşim buraya diyecek zaten pandemiyeti ortasıydı gelin siz Ankara'da bir yer tutalım falan olmuyor. Ailesi olanlar var taşınıyorlar bir de ya biz yani ülkecek biraz çok mobil değiliz yani çalışanların dörtte biri yabancıların taşındılar mesela işte Almanya'da otururken Portekiz'e taşınıyor Güney Amerika kendi içinde zaten sürekli seyahat ediyor yani böyle şeyler oluyor bu çok dikkatimce bir şey başıma geleceğini düşünmediğim bir şey yani bir yer değiştiriyorlar.

Ufuk Erdoğmuş (12:01)
Bu arada biz baya çakıl yaşayan, sabit fikirli demeyeyim de, baya sabit hayatları seven bir kültür olduğumuzu düşünüyorum ben zaten. Birini birbirine bırak, başka kolay değişiklik yaptırtamıyoruz zaten. Bu arada bonus bir soru sorabilir miyim abi hazır bundan bahsetmek?

Selim Satıcı (12:09)
Evet ya.

Tabii

ki, tabii ki. Yani birinden birini beğenmediyse onu ödökmem.

Ufuk Erdoğmuş (12:18)
Ondan

ne canım.

Türkiye'de yazılım sektörü maliyeti vs. Dünyada yazılım sektörü maliyeti

Bahsettik farklı ülkelerde insanların çalışma şekilleri diye. Peki sonuçta değişik ülkelerden, değişik seviyelerde de olsa developer'lar ya da yazılım sektöründe insanlarla çalıştın ya. Şimdi Türkiye'de yazılımcı maaşlarıyla alakalı bağlayacağım. Bu aralar çok konuklarla konuştuğumuz için Türkiye'yle Avrupa'yı, Amerika'yı, Güney Amerika'yı vs. hangi ülkelerle çalıştıysan, karşılaştırırsan biz maliyet olarak neredeyiz?

Selim Satıcı (12:41)
Bu soruyu ikiye ayıralım pandemiden önce pandemiden sonra diye. Pandemiden önce şirket sahibi olarak çok daha mantıklı iken pandemiden sonra bir farkı kalmamaya başladı neredeyse. Öyle olunca da daha iyi çalışanla çalışmak istiyorsun.

Ufuk Erdoğmuş (12:54)
Yani şöyle

bir Alemlerden önce Türkiye aslında ucuz kalifiye eleman çalıştırılabilen bir ülkeydi. Doğru. Dünya için. Doğru. Artık kafa kafaya olduğu için sadece iyiler.

Selim Satıcı (13:04)
Hani sebebini anlatmaya gerek yok ama çok kısaca söyleyecek olursak işte remote çalışma kültürü gelmeye başlayınca Türkiye'dekiler ağzım üzerinden evde çalışılabiliyormuş işe gitmem gerekmiyormuş deyince o İngilizcem'de varsa niye ben Türkiye'de bir şirketle çalışayım deyip buradaki maaşın 3-4 katına yurt dışında birden iş kovalamaya başladılar. Zaten yurt dışında da remote çalışılmaya başlasa onlar da ya ben niye buradaki adama bu kadar verip Türkiye'den gelene işte yara fiyatını veriyorum. Buranın 3 katı olmasına rağmen birden o

O arada ki fark böyle birbirine yaklaştı. O yüzden daha çok kaliteli olana, daha çok bu konuda uzmanlı olan kişiyle çalışmak istiyorsun. Ama şurada hani bu uzaktan çalışmayla ilgili şunu da net söyleyebilirim.

Yan yana çalışmanın ekibin verimi üzerine olan olumlu etkileri

Yani yan yana çalışmanın verimi asla ben yakalayamıyorum. Yan yana çalıştığım bloksya ekibide aldığım verimi mentolde asla ama asla alabildiğimi düşünmüyorum. Uzman olduğu için tabii ki doğru insanlar.

Ufuk Erdoğmuş (13:56)
Ne kadar profesyonel bir ekip olsa da yan yan olmanın yanına yaklaşamayamayız.

Selim Satıcı (14:01)
Yok

yaklaşamıyor. Biz insanız. Günün sonunda duyguları olan varlıklarız. Ve verdiğimiz birçok karar da duygularımız da etkili oluyor. Şimdi benim iş yerine geldiğim zaman yüzümü asıksa bana çok neşeli birisi şirketle ilgili bir soru sorduğunda birazcık böyle morali bozuk bir şekilde çok yumuşatarak anlattım ya. Morali bozuk bir şekilde cevap verdiğim zaman yani böyle şey oluyor. Profesyonel olarak ben yanlış bir şey mi söyledim ki de böyle bir şey diye düşünüyorum. Aldık ilgisi yok yani. Ben evde şey yapmışım canım sıkılmış ve işe gelmişim.

O yüzden böyle bir ses tonum var diye. Ben o yüzden takım ile çalışmanın hakikaten beraber yemek yemekten, nasıl ki geçen sene sohbetimizde de bu geçti işte işler nasıl bağlanıyor, Çin'deki adamı nasıl kısıklıyız işte network, akşam yemeği. Aynı şey takım içinde de geçer yani beraber öyle yemeği yemek, sonra beraber işte ne bileyim çocuklarından, eşlerinden, sevgilileri hakkında konuşmaktan, dedikodusunu yapmaktan birazcık buradan geçiyor.

Kapanış notları

O zaman daha iyi takım oluyorsun, daha iyi anlıyorsun. Ben o yüzden fiziksel birlikteliğin remote'dan daha iyi olduğunu düşünüyorum bir takım için.

Ufuk Erdoğmuş (14:57)
bir de iki tarafı da yaşamış olarak bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum zaten böyle

Selim Satıcı (15:07)
Ben ikisini hala yaşıyorum. Hem onu hem

Ufuk Erdoğmuş (15:10)
Sen boşu an paralel yaşıyorsun doğru.

Selim Satıcı (15:12)
Aynı anda yaşıyorum şu anda. Bir tane beraber olduğumuz ekip var, bir tane de uzaktan çalışan ekip var. Hiçbirine şey yapmıyorum. Hepsi de çok iyiler. Ama arada bir gerçek var. Biriyle iletişimi daha iyi kuruyorsun. Çünkü beraber yemek yiyorsun. Akşam çocuğunun doğum gününe çağırıyor seni. İşte küçük bir hediyeyle gidiyorsun. Bunun negatif yanları da var. Bu sefer araya duygusal sebepler konulabiliyor. Mesela alınganlık başlayabiliyor bilmem ne. Profesyoneliyi azaltıyor tabii ki. Dezavantajı da yok değil. Var ama karşılıklı tartacak olursan, filke olarak...

Takımca bir arada çalışmak çok daha avantajlı belirleyelim.

Ufuk Erdoğmuş (15:43)
Umarım

buraya da gelirsin. Dediğim gibi yani.

Selim Satıcı (15:45)
Çok

isterim. Çok çok isterim. Şeyi çok seviyorum. Ufuk. Bunu yine burada çalıştığımız alanında podcast yapan biri vardı. YouTube'da belki de bulabilirsin. Neydi hatırlamıyorum. Kafa muhabbetimi. Öyle bir şeydi. Orada böyle Türk yatırımcılar hakkında konuşuyoruz. Bu örneği o zaman vermiştim. O zamandan beri de kullanıyorum. Çok hoşuma gidiyor. Türkiye'de yatırım almak neden zor bilmem ne falan filan. Aslında çok basit bir cevabı var bence. Parası az. Tamam ya. Ve orada şey örneğini veriyorum. Tabii. Parası az. Şey örneğini veriyorum. Adamın elinde...

Ufuk Erdoğmuş (16:08)
Çok güzeldi

Selim Satıcı (16:13)
Bir tane tüfek var, elinde bir sniper, içinde bir tane kurşun var. Hedef alabildiği kadar alıyor fetiği çekmeden önce. O kadar uzun bekliyor ki o kuşu vurabilmek için, en büyük kuşu vurabilmek için. Elin Amerikalısına basıyorsunuz zaten kurşun basıyor. Adam parayı basabilen adam. Adam minigunla geliyor, tamam mı oraya? Ondan sonra çeviriyor, arası boşa gidiyor falan. Önemli değil ama büyük kuş, küçük kuş ne varsa alıyor. Tamam mı adam şimdi? Parası çok. Ne yapsın? Türk yatırımcı o yüzden kızmamak lazım. Parası az abi. Olayın hüzeti bu.

Ufuk Erdoğmuş (16:28)
Teşekkür ederim.

Evet mutlaka bekliyoruz zaman ofisiyek. Çok teşekkürler ne diyeyim.

Selim Satıcı (16:46)
Ben teşekkür ederim.


Yazar Oyuna Devam